23 Mayıs 2025 Cuma

SSK GENEL MÜDÜRÜ KILIÇDAROĞLU, SOSYAL GÜVENLİKTE BİREYSEL EMEKLİLİK DESTEKLİ 'ŞİLİ MODELİ'NE KARŞI ÇIKTI

Kemal Kılıçdaroğlu 

Kemal Kılıçdaroğlu:

"ŞİLİ MODELİ TÜRKİYE'DE UYGULANAMAZ"

Şili Modelinin kendi içinde zaafları olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu AB'ye uyumu öneriyor.

Cahit UYANIK 

Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), hazırlanan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) raporu ile yeniden toplumsal gündemin ilk maddesine oturdu. 1996'da 200, 1997'de 400 trilyon lira açık vermesi beklenen SSK için şimdilerde ILO'nun yazacağı reçete merakla bekleniyor. Bu ortamda SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştük:

- İntermedya Ekonomi: SSK, 1996 yılına nasıl girdi?

Kılıçdaroğlu: Karamsar olmakla birlikte bizim için bir umut yılı. Bu karanlık tablodan güzel sonuçlar çıkarmak zorundayız. 1992'den bu yana çıkma şansı bulamayan SSK Yasası belki çıkabilir. Aksi takdirde finansman açığımız daha büyüyecek. 1993'te 9 trilyon lira olan açığımız, 1996'da 201 trilyon liraya ulaşacak. Bir anlamda geometrik diziyle artıyor. Açık, önlem alınmazsa 1997'de 400 trilyonun üzerine yükselir.

- Çok soruldu ama SSK nasıl kurtulacak?

Kılıçdaroğlu: Sosyal güvenlik sistemi yeniden yapılandırılmalı. SSK sorunun çözülmesi Bağ-Kur ve Emekli Sandığının sorunlarının çözümüne de ivedilik kazandıracak. Onlarda da benzer sorunlar yaşanıyor ama Hazine'ye getirdiği yükler, bizimkinin yanında çok küçük kalıyor. Herşeyden önce SSK Yasası ile birlikte İşsizlik Sigortası ve İş Güvencesi Yasa Tasarısının da birlikte ele alınmasını istiyoruz. Kişi işsiz kaldığında işsizlik sigortasından maaş alacağını düşünürse mutlaka kendini sigortalı yaptırmak zorundadır. Bu durumda işvereni zorlayacaktır. Yasalar çıkarsa 4 milyonu bulan kaçak işçinin önemli bir kesimi sisteme dahil olur. Bu bize yılda yaklaşık 100 trilyon liralık bir gelir artışı sağlar.

- SSK Yasasını niye değiştiriyorsunuz?

Kılıçdaroğlu: SSK 1945 yılında çıkan bir yasa ile yönetiliyor. Yasada 'Sigorta Müdürlüğü' ibaresi dahi geçmezken bugün bütün illerde Sigorta Müdürlükleri var. Sigorta Müdürünün görev ve yetkileri hiçbir yerde yazılı değil. Oysa Anayasa kamu hizmetlerinin mutlaka tanımlanmasını öngörüyor. 113 hastanemiz ve 400'ün üzerinde sağlık birimimiz var. Ama bunlarla ilgili olarak kendi kuruluş yasamızda hiç bir tanımlama yok. Bir aysberg gibi olan SSK, yönetmeliklerle çekip çevriliyor. Yönetimin tümü 'Merkezden yönetim' ilkesine göre oluşturulmuş. SSK'da çalışan 55 bin personelin atamasını Ankara'dan yapmaya kalkarsanız, bu iş dışında birşeyle uğraşamazsınız. Oysa yerinden yönetim ilkesine göre hastanelerin sağlık hizmeti vermesi ve başlarında birer profesyonel yönetici olması gerekli. Göztepe veya Ankara Eğitim Hastanesinin bütçesi trilyonları aşıyor. Bu bütçenin işletme eğitimi görmeyen bir başhekim tarafından yönetilmesi bizim için ciddi sorun. SSK'nın merkez yapısında sigorta ve sağlık hizmetleri birbirinden ayrılmalı. İki ayrı genel müdürlük tarafından yönlendirilmeli. Bu, karmaşık bir yapı oluşturan primlerin ayrıştırılmasını sağlar. Sağlık ve sigortaya ne kadar prim topladığımız ve finansman açıklarının nereden geldiğini bilmemiz gerekir.

- Şu anda ILO bir rapor hazırlıyor. Ama bir yandan da siz yapılması gerekenleri tüm çıplaklığıyla anlatıyorsunuz. O zaman ILO raporuna gerek var mıydı?

Kılıçdaroğlu: Bizler tarafından hazırlanan raporlar yetkililer tarafından güvenle okunmuyor. Bir önyargı ile yaklaşılıyor. Oysa yabancı uzmanlar sorunları ve çözüm yollarını bizden öğreniyor. Hazırladığımız raporlar siyasal organlarda yeterince yankı bulmadığı için ILO'nun ya da Dünya Bankasının yaptığı bir çalışma daha fazla ses getiriyor. Bizim yapamadığımız, geleceğe yönelik perspektifleri çok sağlıklı ekonometrik modellere oturtamayışımız... Ekonometrik modelleri de kurabiliriz ama bunları yapabilecek eleman sorunumuz var. Mevcut elemanların iş yoğunluğu bu kadar uzun zaman kullanımına fırsat vermiyor. Bu, Türkiye'nin talihsizliği... Türkiye, 1950'lerden bu yana eğitim, sağlık, maliye ve diğer alanlarda hep yabancı uzmanlar getirerek öneriler oluşturmuş. Bürokratlar da bu önerilere sarılmış.

- Bu raporun işçi haklarını savunan ILO'ya hazırlatılması,  işveren ve devlet açısından bir handikap değil mi?

Kılıçdaroğlu: Değildir. Bu, sosyal tarafları yani işçi ve işveren kuruluşlarını da rahatlatır. Çünkü işçiler ve sendikalar, raporun bir önyargıdan uzak hazırlandığı konusunda rahat olabilecek. ILO dünyadaki örnekleri çok iyi biliyor. Dolayısıyla bizim sistemin dünya normlarından sapan uygulamalarını çok rahat ortaya koyacaktır. ILO sistemin yaşamasını istiyor, çökmesini değil. Sistemi yaşatmanın da belli unsurları var. ILO'nun bunları ön plana çıkarması gerek ve bunu yapacaktır.

- Bu raporda SSK için Şili Modelinin önerileceği ifade ediliyor. Bu model tutabilir mi?

Kılıçdaroğlu: Şili Modelinin Türkiye için özellikle SSK için geçerli olduğunu sanmıyorum. O modelin de kendi içinde ciddi zaafları var. Çok iyi lanse edilmekle beraber sistemin son zamanlarda belli zaaflarının çıktığını görüyoruz. Belki uygulanabilirse Bağ-Kur'la sınırlı olmak üzere uygulanabilir. SSK açısından yine zorunlu sigortalılığın olması lazım. Yani Avrupa Birliğinde (AB) olan uygulama neyse bizim açımızdan geçerli olması lazım.

- SSK'nın sorunlarının odağında emeklilik yaşının çok düşük olmasının bulunduğu ifade ediliyor. Doğru mu?

Kılıçdaroğlu: SSK Yasası 1946'da yürürlüğe girdiğinde emeklilik yaşı kadın ve erkekte 60. 1969 yılına kadar sadece kadında 5 yıllık indirim yapılıyor. Ama 1969 Mart'ında bir yasa değişikliği yapılarak emeklilik yaşı kaldırılıyor. Niçin kaldırılıyor, anlamak mümkün değil. 5 bin iş günü esası getiriliyor. 

1971'de ILO'dan Zelenka adında bir uzman geliyor ve 'Ciddi önlemler almazsanız, SSK ileride maaş ödeyemez duruma gelir' diyor. Sosyal sigorta sisteminin özü bir politikaya dayanır. Ama güncel politikaya dayanma şansı yok. Emeklilik yaşını kaldırdınız, staj süresi getirmediniz, Zelenka Raporuna rağmen 9 tane borçlanma yasası çıkardınız. Yani milyonlarca emekliyi sisteme kazandirdınız. Çok düşük bedellerle insanlar kendi geçmişlerini satın aldı. Bu fatura şu anda SSK'nın sırtında. Yapılması gereken SSK'nın günlük politikalardan arındırılması... Bu, politik yaşam açısından da bir vurgulama olacak. 

- Bunu biraz daha açar mısınız?

Kılıçdaroğlu: SSK'da finansman açığının durdurulması açısından iki tanımlamanın çok net yapılması lazım. Birisi emeklilik yaşının ne olacağıdır. Bu yapıldığında kurum, hangi tarihten itibaren kendi finansman dengesini kuracağını bilir. İkinci tanımlama ise geçiş sürecidir. Bir yasa çıkardınız; emeklilik sistemine ertesi gün girecek kişi, zorunlu bir erteleme ile karşı karşıya kalacaktır. Bu bizim finansman dengemizi süratle iyileştirir. Geçiş süreci uzun olduğu takdirde finansman dengesinin kurulması daha uzun sürebilir. Yaptığımız bir çalışmaya göre emeklilik yaşı 50-55 olup geçiş dönemi de geçen dönem parlamentoya sunulan tasarı gibi olursa, ancak 2017 yılında kendi finansman dengemizi kuruyoruz. Ama bu süreç içinde Hazine'ye yükümüz gittikçe azalıyor.

- Yani yasa tasarısı mezarda emekliliği getirmiyor sizce?

Kılıçdaroğlu: Şu anki sistem zaten mezarda emekliliktir. Emekli verdiğimiz maaşla geçinemiyor ve yeni bir iş bulup çalışıyor. Çünkü bizim verdiğimiz maaş değil, bir tür işsizlik sigortası. Ama sınırları çok gevşek bir işsizlik sigortası... Hem ikinci işinde çalışıyor hem de sigorta ödemesi alıyor... Oysa emeklilik dediğiniz, kişinin çalışamaz noktaya gelmesidir. Yaşamın son 15 yılının rahat geçirilmesidir. Siz süreyi kısalttığınız sürece emeklilikte kişinin eline geçen para azalacaktır. Pay azalınca kişi sistemden huzursuz olacak ve yaşamının sonuna kadar çalışmak zorunda kalacaktır.

- Buna rağmen 'mezarda emeklilik' tezinde ısrar edilmesinin bir sebebi olmalı, değil mi?

Kılıçdaroğlu: Burada özel sektörde çalışmanın getirdiği ciddi bir zaaf var. 5 bin iş günü emeklilik için koşuldur. Ama sendikalar bize 'Bir kişi zaten 55-60 yaşına kadar çalışarak ancak 5 bin iş gününü dolduruyor. 9 bin gün getirirseniz, kimse emekli olamaz' diyor. Bunda haklılar. Ama öbür taraftan emeklilik süresini Bağ-Kur kadında 7 bin 200, erkekte 9 bin gün olarak uyguluyor. Eğer norm birliği sağlayacaksak, bu sürenin SSK'da da aynı olması lazım.

- İş dönüp dolaşıp kayıt dışı yani kaçak işçi çalıştırmaya geliyor sanırım?

Kılıçdaroğlu: Özel sektörün sistemde kaçak işçi çalıştırmasını zorunlu kılan ve teşvik eden uygulamalar var. İşçi çalıştırmanın maliyeti çok yüksek. Kaçak işçi çalıştırmanin kendisine getirdiği ciddi avantajlar var. İşvereni 'Kaçak işçi çalıştırıyorsun' diye tek taraflı suçlamak da yanlış. Yükü hafiflettikten sonra kaçak işçi çalıştırmanın sorumluluk ve cezasının çok ağır olması lazım. 

Vergi kaçırıldığında o paranın harcanacağı alan belli değildir. Devlet olarak bu kaçağı önlediğinizde teşvik olarak sanayiciye ve ihracatçıya verebilirsiniz. Ama sigortalıdan aldığınız prim doğrudan yaşamıyla ilgilidir. Sonuçta ona sağlık hizmeti ve emeklilik maaşı vereceksiniz. Eş ve çocuklarına hizmet vereceksiniz. Kaçak işçi çalıştırdığınızda eş ve çocuklarının geleceğini de ipotek altına alıyorsunuz. İşverenlerin sigortasız işçi çalıştırdığında o kişinin geleceğiyle oynadığını bilmesi gerekir. Kamuoyunda böyle bir bilinç oluşmalı. 

Bir de ciddi düzeyde taşeronlaşma var. Taşeronlaşma, doğrudan doğruya sosyal sigorta sistemini sabote ediyor. Kişiler sigortasız çalışarak hem vergi hem SSK primi kaçırıyor. Ve bunu siz devlet olarak teşvik ediyorsunuz. En büyük taşeron çalıştıran devlettir. Devlet kendi koyduğu yasaları dinamitliyor.

(Bu haber haftalık İntermedya Ekonomi dergisinin 11 Şubat 1996 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder