24 Ekim 2023 Salı

2006, TARIMDA DÖNEMEÇ NOKTASI OLACAK

Cahit UYANIK 

Türkiye, tarımda tam anlamıyla bir dönemeç noktasında. Türkiye'nin en fazla istihdamı sağlayan ve nüfusunun büyük bölümünü barındıran tarım sektörü, Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ile girilmesi kaçınılmaz olan daha yakın ilişkilere hazırlanıyor. Türk tarımının önümüzdeki beş yılda izleyeceği yol, daha sonraki uzun yıllarını ve AB içindeki tam üyelik görüşmeleri ile muhtemel tam üyeliğini yakından ilgilendiriyor. Öte yandan dünyada ticaretin serbestleştirilmesine yönelik kuralları belirleyecek DTÖ müzakerelerinin bu yıl sonuna kadar, ağırlıkla tarım sektörü üzerinde yoğunlaşması bekleniyor. Bu nedenle 2005 yılını kritik süreçlere bir hazırlık yılı olarak nitelendirmek mümkün.

Türkiye, yaklaşık 5 yıldır tarımda izlediği dönüşüm çizgisini, geçen yıl kabul ettiği "Tarım Strateji Belgesi" ile yeni bir yol haritasına oturttu. Bu belge özellikle Dünya Bankası (DB) ile ortaklaşa çalışılarak hazırlandı. Strateji Belgesi, 2006-2010 yılını kapsıyor. Yani önümüzdeki yılbaşından itibaren belge resmi olarak uygulanmaya başlanacak. Türkiye, şu anda belgenin tam olarak uygulanması için bir hazırlık dönemi geçiriyor. Tarım Strateji Belgesi, Türk tarımının stratejik hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmak için uyulması gereken ilkeleri içeriyor. Bu cümleyi biraz daha açmakta yarar var. Strateji kapsamında tarımsal destekleme stratejilerinde köklü değişiklikler yapılacak. Çünkü yıllarca geleneksel destekleme yöntemleriyle piyasa fiyatlarının çok üstünde fiyatlarla desteklenen tarım sektörünün ürettiği yüksek maliyetli ürünler yüzünden tarımsal hammadde kullanan pek çok sektörün de gelişemediği ve olumsuzluğun kademeli olarak tüm ekonomiye yayıldığı düşünülüyor. 

Yeni destekleme sistemlerinde Doğrudan Gelir Desteği (DGD) ödemelerinin toplam destekleme bütçesinden payı yüzde 70-80'lerden yüzde 45 seviyesine çekilecek. Böylece DGD, doğrudan üretim faaliyeti yapan çiftçilere ve arz açığı olan belli ürünleri üretenlere doğru yönlendirilecek. DGD, uygulamaya girdiği yıldan bu yana tüm toprak sahiplerine bazı alt ve üst limitler dahilinde fark gözetilmeksizin ödeniyor. Bunun dışında başka bir şartın yerine getirilmesi istenmiyor. Strateji Belgesinde yeni DGD uygulaması "Ürün ve üretici irtibatı sağlanarak ayrıca tarımda çevre koruma ve teknolojik gelişmeyi özendirici koşullara bağlı olarak ödenecektir" denilerek anlatılıyor. Halen DGD kapsamında 28 milyon çiftçi ve 180 milyon dekar toprak kayıt altında. Yeni sisteme geçişle çiftçi sayısı ve toprak miktarında bir azalma yaşanması kaçınılmaz görünüyor.

Bunun yanında Türkiye'de ilk kez uygulanacak pek çok destekleme yöntemi de hayata geçecek. Bu çerçevede fark ödeme uygulamasına (Bazı ürünleri üreten çiftçilere açıktan yapılacak ödemeler) başlanacak ve öte yandan da rekabet gücümüzün nispeten zayıf olduğu hayvancılıkta üretimi artırmaya yönelik desteklemeye önem verilecek. Fark ödeme uygulaması daha çok 'prim ödemesi' olarak tanınıyor. Arz açığı olan ürünlere yönelim, DGD'nin daha bilinçli kullanılmasının yanı sıra, ikinci olarak prim ödemelerinin yeniden canlandırılması ile sağlanacak. Söz gelimi; pamukta önemli bir arz açığı yaşanıyor. Daha önce de uygulanan prim sistemi, pamukta aktif olarak hayata geçirilecek. Böylece çiftçiler, önceden açıklanan prim ödemelerinin düzeyine bakarak bir başka ürünü ekmekten vazgeçip pamuğa dönebilecekler. Prim ödemeleri için 2005 Yılı Bütçesinde 491 milyon YTL ödenek ayrılmıştı. Ancak özellikle pamuk fiyatlarında önemli düşüş olması sebebiyle daha fazla kaynak arayışına girildi ve çalışma sonucunda ödenebilecek prim tutarı 600 milyon YTL'ye çıkarıldı.

Strateji Belgesi ile tarımsal işletme alt ve üst iyileştirilmesine yönelik kırsal kalkınma destekleri devreye sokulurken, risk yönetimini (doğal afetler, kuraklığa karşı önlemler alınması) sağlamak amacıyla tarımsal ürün sigorta primlerinde destekleme uygulanacak. Hükümet, tarımsal sigortacılıkla ilgili bir kanunu da Meclis'ten geçirdi. Bu konuda vereceği desteğin ayrıntılarını yasal hükümlere bağladı. Üniversiteler ve üretici birlikleri arasında işbirliği ile gerçekleştirilecek projelere ar-ge destekleri sağlanırken, ilk kez ihracat destekleme sistemine de geçilmesi planlanıyor. 

Yeni desteklemeler Strateji Belgesinde 'gayri safi milli hasılanın yüzde 1'inden az olmamak kaydıyla" ibaresiyle yer alırken, şu anda tarımsal desteklemeler gayri safi milli hasılanın yüzde 0,7'si civarında bulunuyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Strateji Belgesininin uygulanmasını güvence altına almak üzere bir Tarım Çerçeve Kanunu Tasarısı hazırladı. Bu tasarı Meclis komisyonlarında görüşülüyor. Bu tasarının da sonbaharda Meclis'ten geçirilmesi gerekiyor. Tasarının birçok maddesinde strateji belgesinin uygulanmasına yönelik mevzuatın uyumlulaştırılmasına yönelik maddeler bulunuyor.

Bakanlık Strateji Belgesi ile AB'dekine benzer tarımsal desteklerin uygulanması, izlenmesi ve denetlenmesi bakımından "Entegre İdare ve Kontrol Sistemi (IACS)" kurmayı da hedefliyor. Sonuçta Strateji Belgesi, sektörde yatırım yapan çiftçiler, sanayiciler, kredi ve sigorta kuruluşları ve kamu kuruluşları için bir rehber niteliğinde olacak. Yatırımların planlanması açısından kolaylık sağlayacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, önümüzdeki 20 yıl içerisinde nüfusumuzun 90 milyonun üzerine çıkacağını tahmin ediyor. Gelir yönünden daha güçlü olacak bu nüfusun gıda talebinin artacağı ve çeşitleneceği düşünülüyor. Amaçlanan şey AB üyeliğinin gerçekleşmesi ile ürünlerin serbest dolaşıma gireceği gelecekte, ürünlerin kalite normlarının yükselmesi. Yani Türk tarım ürünlerinin rekabet gücünün yüksek olması. Bunun için de tarım işletmelerinin rekabet gücünün yükseltilmesi ve kırsal gelir imkanlarının çeşitlenmesi önem taşıyor. 

Peki bu kadar kapsamlı bir dönüşümün yasal alt yapısı için neler yapılıyor? Çünkü tarım mevzuatı AB müktesebatının yaklaşık yarısını oluşturuyor ki, uyum alanında en çok zorluğun burada yaşanması bekleniyor. "Tarım ve Balıkçılık" alanındaki AB mevzuatına uyum çalışmaları, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulan 7 alt çalışma grubu vasıtasıyla sürdürülüyor. Türkiye AB'ye verdiği Ulusal Programda tarım için 12 kanun ve 142 yönetmelik, tebliğ ve genelge çıkaracağı sözünü vermişti. Bu çalışmalarda yarıdan fazla yol alınmış görünüyor. Tam üyelik müzakerelerinin başlaması ve AB'den bazı mali desteklerin alınmasıyla bu sürecin daha hızlanması bekleniyor. 

Peki tarımda izlenen ve izlenecek bu politikalara eleştiriler yok mu? Söz gelimi, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şahinöz, DGD ve prim sistemi gibi geleneksel destekleme politikalarının, globalleşen dünya piyasaları, DTÖ kararları ve AB Ortak Tarım Politikaları baskısı altında olan Türk tarımının sorunlarını çözmediğini, daha da büyüterek çözümsüz hale getirdiğini söylüyor. Genel ve sürekli devlet desteğinin tarım sektörünü duyarsızlığa sevk ettiğini kabul eden Şahinöz, bunun yerine desteklemelerde fark ödeme sistemi gibi daha dinamik ve seçici politikalara geçilmesi gerektiğini düşünüyor. Bu sisteme geçebilmek için çiftçi kayıt sisteminin tamamlanması, çiftçi örgütlenmesinin temin edilmesi ve ürün borsalarının yaygınlaşması gibi pek çok yapılanmanın gerçekleştirilmesi gerekliliğine de değinen Şahinöz, DGD gibi politikaların ise sosyal bir yan mekanizma olarak daha küçük bir ölçekte uygulanmasının devam edebileceğini ileri sürüyor.

Türkiye Ziraatçiler Derneği (TZD) ise yayımladığı "AB Sürecinde Türkiye Tarımı Raporu" başlıklı çalışmasında tarım sektörünün Türkiye'nin AB tam üyeliğini ve devletler arası politikaları nasıl etkileyeceğine ilişkin tespitlerde bulunuyor. Buna göre Türkiye'nin tarım sektörüne verilmesi gereken büyük destek, Fransa'nın AB Bütçesinden aldığı payı azaltacak. Bu nedenle AB içinde bazı saflaşmalar yaşanıyor. TZD'ye göre Türkiye'nin müzakereler sürerken bile AB tarımına uyum sürecinde 11 milyar euroyu aşkın desteğe ihtiyacının bulunduğunun hesaplanmasına rağmen öngörülen desteğin 5,5 milyar euroda kalması da bir başka haksızlık. Çünkü bu uyum sürecinde Yunanistan 90, Portekiz 85 ve İspanya ise 200 milyar euroya yakın destek aldı. AB'ye yeni üye olan Polonya'ya verilen uyum desteği ise 15 milyar euro olarak belirlendi. TZD, bu haksızlığın Türk tarımını AB tarımı karşısında zor durumlara düşürebileceği uyarısında bulunuyor.

(Bu yazı TSE'nin aylık yayın organı Standard dergisinin Ağustos-2005 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder