12 Ocak 2024 Cuma

AVRUPA BİRLİĞİ (AB) "PAMUK ELLER CEBE" DEMELİ

Cahit UYANIK 

Uzun süren bekleme ve hazırlık döneminin ardından Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri yeniden canlandı. AB yetkilileri tarafından kaleme alınan ve Türkiye'yi tam üyelik müzakerelerine hazırlamayı amaçlayan Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) Aralık ayı başında AB'nin ilgili siyasi organları tarafından kabul edildi. Türkiye de bunun üzerine KOB'u nasıl algıladığını, burada öngörülen kısa (2001 yılı) ve orta vadeli (2001-2003 yılları) hedefleri nasıl yaşama geçireceğini anlatan Ulusal Program hazırlıklarını hızlandırdı. 

AB Genel Sekreterliği koordinatörlüğünde hazırlanan Ulusal Program taslağı, hükümeti oluşturan siyasi partilerin liderleri tarafından görüşüldü. Taslağın büyük bölümü kabul görürken, verilen bazı siyasi talimatlar doğrultusunda son halini alması için yeni bir süreç başlatıldı. Ulusal Program, muhtemelen Şubat sonunda bitirilecek. Bakanlar Kurulunda görüşülüp onaylandıktan sonra AB'ye verilecek. Ancak Türkiye, Ulusal Programı açıklamadan önce AB'nin kendisine sağlayacağı maddi yardımları düzenleyen Çerçeve Yönetmelik'in onaylanmasını bekleyecek. Bu, resmi bir prosedür. Bundan önce AB'yle tam üyeliğe hazırlanan bütün ülkeler için de aynı aşamalar geçilmiş. Her şey bu prosedüre uygun yürürse, Türkiye-AB ilişkileri Mart ayında yeni bir ivme kazanacak. 

Peki Ulusal Programda ekonominin yeri ne? Bu soruyu cevaplamadan önce geçmişten bugüne kadar pek parlak sonuçlar vermeyen Türkiye-AB mali destek veya yardımı ilişkilerine bir bakmak lazım. Çünkü Ulusal Programı yerine getirmek için Türkiye'nin çok ciddi parasal kaynaklara ihtiyacı var. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türkiye'nin gelecekte AB mali kaynaklarından ne miktarda yararlanacağını araştırmış. Bununla da yetinmeyip ve bu muhtemel yardımı, diğer aday Merkezi ve Doğu Avrupa (MDA) ülkeleri ile karşılaştırmış. 

Buna göre Türkiye'nin önümüzdeki yıllarda yararlanabileceği ve kendisine tahsis edilmiş olan kaynakların miktarı toplam 2 milyar 959 milyon euro tutarında. Buna karşılık MDA ülkelerinin 2 milyar 120 milyon euroluk yardımın yanı sıra 8 milyar 750 milyon euroluk Avrupa Yatırım Bankası (AYB) Katılım Öncesi Finansmanı fırsatından yararlanacağı ortaya çıkmış. DPT; nüfusu, yüz ölçümü, tarım sektörünün büyüklüğü gibi çeşitli açılardan aday MDA ülkeleri ile karşılaştırıldığında, katılım sürecinin başarısı için Türkiye'ye sağlanan yardımların daha ileri düzeylere çıkarılması gerektiğini hazırlanan Ulusal Programda açık açık ifade ediyor. 

Türkiye'nin bu konudaki hassasiyeti anlamlı, çünkü 1996 yılındaki Gümrük Birliği kararı (GB) sırasında AB'nin Türkiye'ye verdiği sözler pek tutulmamış. DPT'nin araştırmasına göre GB ile Türkiye'ye 2,8 milyar dolar yardım sağlanabileceği açıklanmış. Ama uygulama hiç de öyle olmamış. Sadece Yenileştirilmiş Akdeniz Programı (YAP) çerçevesinde 339,5 milyon ECU, daha sonra YAP'ın yerine uygulamaya alınan MEDA Programı çerçevesinde 376,4 milyon ECU hibe ile EURO-MED çerçevesinde 205 milyon ECU düzeyinde kredi tahsis edilmiş. Bunların toplam değeri dolar bazında 1,1 milyar dolara yaklaşıyor. Türkiye AB bütçesinden doğrudan doğruya hiç yararlanamamış. Geride kalan 5 yılda 375 milyon ECU'lük hibe ve 750 milyon ECU tutarındaki AYB kredileri ise ilgili tüzük çıkarılamadığı için kullandırılmamış. Gerekçe olarak da hep Yunan vetosu ileri sürülmüş.

Ulusal Program konusuna tekrar dönersek... Hazırlanan taslak Ulusal Program, 30 bölümden ve yaklaşık 1.200 sayfadan oluşuyor. Yapılacak son rötuşların bu hacmi daha büyütmesi pek beklenmiyor. Ulusal Program, AB Müktesebatına uyum için yapılması gereken değişiklikler ve yenilikleri açıkça ortaya koyuyor. Bununla da yetinmiyor ve Müktesebatın yerine getirilmesi için gerekli idari yapının geliştirilmesini de içeriyor. Programda kısa vadede (2001) ve orta vadede (2003) yapılacak işleri gösteren öncelikler takvimi de var. Ayrıca AB'ye uyum için yapılması gereken yatırımlar, gerekli beşeri ve mali kaynaklar ile KOB'daki önceliklerin yanı sıra, Türkiye'nin uyum için gerekli gördüğü kendi öncelikleri de sıralanıyor. 

Taslağın alt yapısı aslında yıllardır DPT bünyesindeki AB Genel Müdürlüğünün yaptığı çalışmalara dayanıyor. DPT, AB Müktesebatını yani AB'yi AB yapan mevzuat dizinini tamamen analiz etmiş durumda. DPT'nin yaklaşık 1.000 sayfalık çalışmasının 5'te 1'lik bölümünü tarım sektörü oluşturuyor. Çünkü Türkiye'nin AB'ye en az uyum gösteren sektörü tarım. Aynı zamanda nüfusunun yüzde 45'i de bu sektörden geçimini sağladığı için, tam üyelik müzakereleri sırasında en çok kafa yorulması gereken sektör de tarım. Çalışmada hemen her sektörle ilgili yapılması gerekenler tüm ayrıntılarıyla sıralanmış durumda. Ancak çok büyük bir kitleyi ilgilendirdiği için tarımla ilgili bölümü anlatmakta yarar var.

DPT  kabataslak bir hesapla tarım kesiminin AB tam üyeliğine hazırlanması için kısa ve orta vadede 8-10 milyar euroya ihtiyaç bulunduğunu belirlemiş. Kesin finansman ihtiyacını bu aşamada belirlemenin çok güç olduğunu belirten DPT, bu kaynağın sağlanmasında Topluluk imkanlarından yararlanılması gerektiğinin altını çizmiş. Peki 10 milyar euroluk harcama nerelere yönlendirilecek?

Bu kaynak tarım reformunun sürdürülmesi, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi, Topluluk standartlarında tarımsal bilgi sistemine geçiş, Topluluk Müktesebatının edinilmesi ve diğer harcamalar için kullanılacak. DPT ayrıca üyelik öncesinde Topluluk ile yapılacak görüşmelerde Ortak Tarım Politikasına (OTP)  uyumu gerçekleştirecek ürünler için özellikle fiyat ve pazar politikasına uyumda ilave finansmana ihtiyaç bulunacağını da belirtiyor. DPT bu konuda da Topluluk finansman imkanlarından yararlanılması gerektiğini vurguluyor.

DPT taslağında Topluluk Müktesebatının hayata geçirilmesi için bir uygulama cetveli de önerilmiş. Bu çerçevede ilk olarak taze ürünlerde ve son aşamada da hayvancılık başta olmak üzere diğer tarımsal ürünlerde uyumun gerçekleştirilmesi öneriliyor. Taslakta çalışmaların hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesi için Çerçeve Tarım Kanunu çıkarılması ile tarım alanında faaliyet gösteren tarım kuruluşlarının tek çatı altında toplanması da isteniyor. Taslakta ayrıca geniş kapsamlı bir Tarım Bilgi Sistemi de kurulması öneriliyor.

Tarım sektörü için ortaya konulan 10 milyar euroluk fatura bile Türkiye ekonomisinin dönüştürülmesi için yapılması gereken yatırımların büyüklüğünü gözler önüne seriyor. Elbette faturayı tek başına Türkiye'nin ödemesi beklenemez. Çünkü bu ekonomi, AB standartlarını yakaladığında ortaya çıkacak nimetlerden Topluluk içindeki tüm diğer ülkeler de yararlanacak. O zaman büyük potansiyele sahip Türk ekonomisinin dönüşümünün sağlanması için AB'nin bir an önce "pamuk eller cebe" demesi gerekiyor.

(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard dergisinin Mart-2001 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder