3 Ağustos 2018 Cuma

TÜRKİYE'NİN ÇARE BULAMADIĞI MESELE: FINDIK FİYATI NASIL YÜKSELİR?


'FINDIK SORUNSALI' VE YENİ AÇIKLANAN FINDIK STRATEJİSİNİN AMAÇLARI

Cahit UYANIK

Türkiye'de sıcak yaz aylarının değişmez tartışma konusu fındıktır. Üreticilere ne kadar fiyat verileceği, bu fiyatın yeterli olup olmadığı üzerinde tartışmaların geliştiği fındık, çoğumuz için kuruyemişçideki bir çeşitten öteye gitmez. Konuya biraz daha çok ilgi duyanlar ise Türkiye'nin dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısı olduğunu bilirler. Biraz daha konunun içine girmek isteyenlerin öğrendiği ilk şey ise Türkiye'nin dünyanın en büyük fındık üreticisi olmasına rağmen, bir türlü istikrarlı bir dengeyi sağlayamadığıdır. Oysa tüm dünyada refah genişlemesi ve buna bağlı olarak çikolata tüketiminin artışı, fındık tüketimini de otomatikman artırmıştır. İşte çözümsüz gibi görünen fındık sorununda, geçtiğimiz günlerde yeni bir aşamaya gelindi. Hükümet, yeni bir fındık stratejisi açıkladı. Buna göre hükümet, ruhsatsız fındık üretimini ortadan kaldırmak için; bu alanlarda fındık yerine alternatif ürün (kivi, yaban mersini gibi) yetiştirene, 3 yılda toplam dekar başına 600 lira ödemeyi kararlaştırdı. Yasal yani ruhsatlı alanlarda fındık ekiminde ise dekar başına yıllık 150 lira destek verilmesi karara bağlandı. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin fındık alımlarından tamamen çekilmesi, elinde kalan 500 bin tonu aşan fındık stokunu ise piyasaları olumsuz etkilememek için yağlığa ayırması karara bağlandı.
(Tıklayınız) TÜRKİYE, NEDEN BUĞDAY İTHAL ETME DURUMUNA GELDİ?


Yeni stratejinin açıklanmasının ardından, ucu bucağı görünmeyen 'fındık sorunsalı' ile ilgili olarak Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) bir rapor yayınladı. Rapor, fındıkla ilgili tüm ayrıntıları ortaya koydu. Önce fındığın tarihine yer verilen rapora göre; fındığın Anadolu'dan bütün dünyaya yayıldığı veya Orta Asya'dan Karadeniz sahillerine göçler yoluyla Türkler tarafından getirildiği ve daha sonra Avrupa'ya götürüldüğü düşünülüyor. Dünya fındık üretim alanları incelendiğinde yıllar itibarı ile artış olduğu görülüyor. Dünya fındık ekim alanları son yıllarda ortalama 800 bin hektarı aştı. Türkiye başta olmak üzere İtalya, İspanya, Azerbaycan ve ABD’de fındık tarımı geniş ölçüde yapılıyor. Fındık üretimi eğilimi Türkiye'de gittikçe yükseliyor. Her yıl üretim alanlarına yeni alanlar katılıyor. Diğer fındık üretimi yapılan ülkelere baktığımızda fındık yetiştirilen alanlarda fazla bir değişim olmadığı görülüyor. Mesela Türkiye'de 2002 yılında 559 bin hektar alanda üretim yapılırken, 2007'de bu rakamın 640 bin hektara çıktığı hesaplanıyor. Oysa diğer ülkelerde fındık alanları yerinde sayıyor hatta bazı yerlerde küçük azalmalar bile görülüyor. Rapora göre Türkiye, dünya üretiminin her yıl ortalama yüzde 75’ini gerçekleştiriyor. 2007 yılı rakamlarıyla 530 bin tona karşılık gelen bu rakamı 130 bin tonla İtalya ve 33 bin tonla ABD izliyor. Fındık üretimini 5 yılda iki kat düzeyinde artıran ülkeler ise ABD ve Azerbaycan. Dünyada yılda ortalama 380 bin ton civarında iç fındık (kabuklu olarak 760 bin ton) tüketiliyor. Dünyada en çok fındık tüketen ülkeler Avrupa ülkeleri. Fındık üretiminin yüzde 90'ından fazlasını tüketen bu ülkelerde, fındığın yaklaşık yüzde 70’i çikolata, yüzde 20’si şekerleme ve pastacılıkta kullanılıyor; yüzde 10'u ise doğrudan kuru yemiş olarak tüketiliyor.

Türkiye'de fındık üretimi genel olarak Karadeniz Bölgesinde gerçekleştiriliyor. Arazi yapısı bölgenin önemli bir kısmında fındık dışında başka bir tarıma izin vermiyor. Fındık tarımı genellikle küçük arazilerde ve aile işletmeciliği biçiminde yapılıyor. Türkiye'de yaklaşık 620 bin hektar arazide 400 bin kadar çiftçinin fındık üretimiyle uğraştığı biliniyor. Fındık, yetiştirildiği bölgede doğrudan ya da dolaylı olarak 8 milyon nüfusu ilgilendiriyor. Fındık tarımı yapılan bölgeler üç gruba ayrılıyor. A-1 Standart Bölgesi Artvin, Rize, Trabzon, Giresun ve Ordu illerini kapsıyor. Bu bölge aynı zamanda en eski fındık üretim bölgesi ve toplam üretimde yüzde 60’lık paya sahip. B-2 Standart Bölge, Samsun, Sinop, Kastamonu, Zonguldak, Bolu, Sakarya ve Kocaeli, Düzce, Bartın illerini kapsıyor. Bu bölgede denize paralel yüksek dağlar yok ve fındık iç kısımlara kadar yayılmış durumda. Toplam üretimin yüzde 40’ına yakın kısmını karşılıyor. C-3 Çerezlik Bölge ise başta İstanbul ve Bursa illeri olmak üzere 25 kadar ili kapsıyor. Daha ziyade tüketim amaçlı olup istatistiki değer taşımıyor.

Rapora göre 1980’li yıllardan sonra izlenen politikalar fındığı diğer tarımsal ürünlerden daha karlı duruma getirdi ve fındık dikim alanlarının hızla genişlemesine sebep oldu. 1980 yılında 425 bin hektar olan dikim alanı yıllar itibarı ile artış gösterdi ve 2008 yılında Tarım İl Müdürlükleri verilerinden yaklaşık 640 bin hektar alana yaklaştığı görüldü. Fındık Tanıtım Grubunun Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğünün koordinasyonu ile fındık alanlarının tespitine yönelik olarak yapmış olduğu uzaktan algılama projesindeki verilerine bakıldığında ise fındık dikim alanlarının kesin olmamakla birlikte 691 bin hektar civarında olduğu, yaklaşık 47 bin hektar fındık alanın yasal olmadığı görüldü. Dünya fındık ihracatının yüzde 88’i iç fındık olarak gerçekleşiyor. Dünya fındık ihracatında ülkemiz ortalama yüzde 75’lik dilim ile ilk sırada yer alıyor. Fındık ihracatımızda AB ülkeleri en önemli yeri tutuyor ve bu ülkelerin toplam fındık ihracatımızdaki payları yıllara göre değişmekle beraber yüzde 80-85 düzeyinde gerçekleşiyor. Türkiye, yıllar itibarı ile fındık ihracat rakamlarına bakıldığında ortalama 250 bin ton civarında fındık ihraç ettiği görülmekte.

Devlet, fındık üretiminin en uygun alanlarda yapılmasını ve üretimin talepteki gelişmelere göre yönlendirilmesini düzenlemek amacıyla 1983 yılında 2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanunu çıkardı.  Bu Kanun ile planlı bir fındık politikası uygulanması için gerekli hukuki altyapı oluşturuldu. Fındık üretimine izin verilecek sahalar ise 10 yıl sonra 1993 yılında yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlendi. Kanuni düzenlemeler fındık üretimine izin verilen alanların kontrol altına alınmasını sağlayamadı. Kanunun çıkarıldığı 1983 yılında yaklaşık 425 bin hektar olarak tahmin edilen fındık alanları, 2000’li yıllara gelindiğinde 620 bin hektara kadar yükseldi. Fındık sektörüne doğrudan ya da dolaylı şekillerde devlet müdahalesinin devam etmesi arzın daha da artmasına neden oldu.

Fındığın Türkiye'yi yeni bir strateji açıklamaya iten kısa hikayesi "Yıllardır kontrolsüz biçimde büyüyen ekim alanları ve üretim miktarı, Türkiye'yi bazı sınırlamalar getirmeye zorladı. Yeni stratejideki amaç ise fındık üretimi ile tüketiminin başabaş noktada dengeye gelmesini sağlamak. Böylece, büyük bölümü ihracata yönelik bu ürünün fiyatını yükseltip daha fazla gelir sağlamak amaçlanıyor" şeklinde açıklayabiliriz. Bu stratejinin tutup tutmayacağını zaman gösterecek ama TZOB'un fındık raporunda yeni strateji ile ilgili görüşlere de yer verildi:

Yeni stratejinin 1983 tarihli yasaya göre hazırlandığı belirtilen raporda, uzaktan algılama sistemi ile belirlenen fındık dikim alanı 691 bin hektar iken strateji kapsamında 642 bin hektar alan üzerinden değerlendirme yapıldığı, 49 bin hektar alanın kapsam dışı tutulduğu belirtildi. 406 bin hektar ruhsatlı araziye alan bazlı gelir desteği, 176 bin hektar araziye telafi edici ödeme desteği verileceği açıklanırken, 60 bin hektar dikili fındık alanı ile ilgili bir açıklık getirilmediği anlatılan raporda, "Kısaca toplamda 109 bin hektar dikili fındık alanı ile ilgili kararnamede açıklık getirilmemiştir" denildi.

Türkiye geneli 750 metre rakım üzerinde bulunan 82 bin hektar dikili fındık alanının söküm yapılması şartı ile telafi edici ödeme kapsamına alınmasına rağmen, bu arazilerde iklim ve arazi yapısı nedeniyle alternatif ürün üretiminin yapılmasının imkansız olduğu kaydedilen raporda, "Karadeniz Bölgesinde bulunan fındık arazilerinin yaklaşık yüzde 40’ı 750 metre rakımın üzerindedir. Bu bölgelerde başka tarımsal üretim imkanı olmadığı için, bu bölgedeki insanlar bu düşük verimle elde edeceği gelirle bu coğrafya da yaşamlarına devam etmektedir. Bu nedenle Kararnamede gerekli düzenlemeler yapılarak, 750 metre rakımını üzerindeki mevcut bahçelerin varlığı kabul edilmeli, yeni bahçe tesislerine izin verilmemelidir" görüşü savunuldu.

Fındık stratejisi sonrası henüz tam anlamıyla serbest piyasa şartları oluşturulmadan, üretici alıcı karşısında güçlendirilmeden ve özellikle lisanslı depoculuk sistemi devreye girmeden, fındığın serbest piyasa şartlarına bırakılmasının endişe verici olduğu anlatılan raporda, üreticinin, maliyetin altında serbest piyasa şartlarında oluşacak bir fiyat karşısında korunması için müdahale alımları yapabilecek bir mekanizmanın hayata geçirilmesinin zaruri olduğu vurgulandı. 

Raporda, "3 yıl önce Fiskobirlik uygun görülmediği için, en güçlü müdahale kurumu olan TMO devreye sokulmuştur. Şimdi ise TMO devreden çıkarılarak üreticilerimiz, normal işleyen bir piyasanın oluşması için gerekli olan arkasındaki, devlet desteğini kaybetmiştir" denildi. Kararnamede stok yönetimi ile ilgili bilginin yer almadığı, Türkiye’nin dünya fındık piyasasında gücünü ve istikrarlı fiyat politikasını sürdürebilmesi için yıllık 50-60 bin ton fındığın bir stok müessesesi tarafından tutulması ve garanti edilmesi ile sağlanabileceği ifade edilen raporda, uluslararası piyasalarda belirleyici olmak için böyle bir stokun olması gerektiği bildirildi. Ruhsatlı alanla bu stokun gerçekleşemeyeceğinin ortada olduğu kaydedilen raporda, ABD’nin badem ürününde her yıl ortalama 100 bin ton ürünü stok müessesesinde tutarak, fiyat ve ihracat istikrarını sağladığı örneği verildi.
(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Ağustos-2009 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder