'FINDIK SORUNSALI' VE YENİ AÇIKLANAN FINDIK STRATEJİSİNİN AMAÇLARI
Cahit UYANIK
Türkiye'de sıcak yaz aylarının değişmez
tartışma konusu fındıktır. Üreticilere ne kadar fiyat verileceği, bu fiyatın
yeterli olup olmadığı üzerinde tartışmaların geliştiği fındık, çoğumuz için
kuruyemişçideki bir çeşitten öteye gitmez. Konuya biraz daha çok ilgi duyanlar
ise Türkiye'nin dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısı olduğunu bilirler.
Biraz daha konunun içine girmek isteyenlerin öğrendiği ilk şey ise Türkiye'nin
dünyanın en büyük fındık üreticisi olmasına rağmen, bir türlü istikrarlı bir
dengeyi sağlayamadığıdır. Oysa tüm dünyada refah genişlemesi ve buna bağlı
olarak çikolata tüketiminin artışı, fındık tüketimini de otomatikman
artırmıştır. İşte çözümsüz gibi görünen fındık sorununda, geçtiğimiz günlerde
yeni bir aşamaya gelindi. Hükümet, yeni bir fındık stratejisi açıkladı. Buna
göre hükümet, ruhsatsız fındık üretimini ortadan kaldırmak için; bu alanlarda
fındık yerine alternatif ürün (kivi, yaban mersini gibi) yetiştirene, 3 yılda
toplam dekar başına 600 lira ödemeyi kararlaştırdı. Yasal yani ruhsatlı
alanlarda fındık ekiminde ise dekar başına yıllık 150 lira destek verilmesi karara
bağlandı. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin fındık alımlarından tamamen çekilmesi,
elinde kalan 500 bin tonu aşan fındık stokunu ise piyasaları olumsuz
etkilememek için yağlığa ayırması karara bağlandı.
(Tıklayınız) TÜRKİYE, NEDEN BUĞDAY İTHAL ETME DURUMUNA GELDİ?
(Tıklayınız) TÜRKİYE, NEDEN BUĞDAY İTHAL ETME DURUMUNA GELDİ?
Yeni stratejinin açıklanmasının ardından,
ucu bucağı görünmeyen 'fındık sorunsalı' ile ilgili olarak Türkiye Ziraat
Odaları Birliği (TZOB) bir rapor yayınladı. Rapor, fındıkla ilgili tüm
ayrıntıları ortaya koydu. Önce fındığın tarihine yer verilen rapora göre;
fındığın Anadolu'dan bütün dünyaya yayıldığı veya Orta Asya'dan Karadeniz
sahillerine göçler yoluyla Türkler tarafından getirildiği ve daha sonra
Avrupa'ya götürüldüğü düşünülüyor. Dünya fındık üretim alanları incelendiğinde
yıllar itibarı ile artış olduğu görülüyor. Dünya fındık ekim alanları son yıllarda
ortalama 800 bin hektarı aştı. Türkiye başta olmak üzere İtalya, İspanya,
Azerbaycan ve ABD’de fındık tarımı geniş ölçüde yapılıyor. Fındık üretimi
eğilimi Türkiye'de gittikçe yükseliyor. Her yıl üretim alanlarına yeni alanlar
katılıyor. Diğer fındık üretimi yapılan ülkelere baktığımızda fındık
yetiştirilen alanlarda fazla bir değişim olmadığı görülüyor. Mesela Türkiye'de
2002 yılında 559 bin hektar alanda üretim yapılırken, 2007'de bu rakamın 640
bin hektara çıktığı hesaplanıyor. Oysa diğer ülkelerde fındık alanları yerinde
sayıyor hatta bazı yerlerde küçük azalmalar bile görülüyor. Rapora göre
Türkiye, dünya üretiminin her yıl ortalama yüzde 75’ini gerçekleştiriyor. 2007
yılı rakamlarıyla 530 bin tona karşılık gelen bu rakamı 130 bin tonla İtalya ve
33 bin tonla ABD izliyor. Fındık üretimini 5 yılda iki kat düzeyinde artıran
ülkeler ise ABD ve Azerbaycan. Dünyada yılda ortalama 380 bin ton civarında iç
fındık (kabuklu olarak 760 bin ton) tüketiliyor. Dünyada en çok fındık tüketen
ülkeler Avrupa ülkeleri. Fındık üretiminin yüzde 90'ından fazlasını tüketen bu
ülkelerde, fındığın yaklaşık yüzde 70’i çikolata, yüzde 20’si şekerleme ve
pastacılıkta kullanılıyor; yüzde 10'u ise doğrudan kuru yemiş olarak
tüketiliyor.
Türkiye'de fındık üretimi genel olarak Karadeniz
Bölgesinde gerçekleştiriliyor. Arazi yapısı bölgenin önemli bir kısmında fındık
dışında başka bir tarıma izin vermiyor. Fındık tarımı genellikle küçük
arazilerde ve aile işletmeciliği biçiminde yapılıyor. Türkiye'de yaklaşık 620
bin hektar arazide 400 bin kadar çiftçinin fındık üretimiyle uğraştığı
biliniyor. Fındık, yetiştirildiği bölgede doğrudan ya da dolaylı olarak 8
milyon nüfusu ilgilendiriyor. Fındık tarımı yapılan bölgeler üç gruba
ayrılıyor. A-1 Standart Bölgesi Artvin, Rize, Trabzon, Giresun ve Ordu illerini
kapsıyor. Bu bölge aynı zamanda en eski fındık üretim bölgesi ve toplam
üretimde yüzde 60’lık paya sahip. B-2 Standart Bölge, Samsun, Sinop, Kastamonu,
Zonguldak, Bolu, Sakarya ve Kocaeli, Düzce, Bartın illerini kapsıyor. Bu
bölgede denize paralel yüksek dağlar yok ve fındık iç kısımlara kadar yayılmış
durumda. Toplam üretimin yüzde 40’ına yakın kısmını karşılıyor. C-3 Çerezlik
Bölge ise başta İstanbul ve Bursa illeri olmak üzere 25 kadar ili kapsıyor.
Daha ziyade tüketim amaçlı olup istatistiki değer taşımıyor.
Rapora göre 1980’li yıllardan sonra
izlenen politikalar fındığı diğer tarımsal ürünlerden daha karlı duruma getirdi
ve fındık dikim alanlarının hızla genişlemesine sebep oldu. 1980 yılında 425
bin hektar olan dikim alanı yıllar itibarı ile artış gösterdi ve 2008 yılında
Tarım İl Müdürlükleri verilerinden yaklaşık 640 bin hektar alana yaklaştığı
görüldü. Fındık Tanıtım Grubunun Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel
Müdürlüğünün koordinasyonu ile fındık alanlarının tespitine yönelik olarak
yapmış olduğu uzaktan algılama projesindeki verilerine bakıldığında ise fındık
dikim alanlarının kesin olmamakla birlikte 691 bin hektar civarında olduğu,
yaklaşık 47 bin hektar fındık alanın yasal olmadığı görüldü. Dünya fındık
ihracatının yüzde 88’i iç fındık olarak gerçekleşiyor. Dünya fındık ihracatında
ülkemiz ortalama yüzde 75’lik dilim ile ilk sırada yer alıyor. Fındık
ihracatımızda AB ülkeleri en önemli yeri tutuyor ve bu ülkelerin toplam fındık
ihracatımızdaki payları yıllara göre değişmekle beraber yüzde 80-85 düzeyinde
gerçekleşiyor. Türkiye, yıllar itibarı ile fındık ihracat rakamlarına
bakıldığında ortalama 250 bin ton civarında fındık ihraç ettiği görülmekte.
Devlet, fındık üretiminin en uygun
alanlarda yapılmasını ve üretimin talepteki gelişmelere göre yönlendirilmesini
düzenlemek amacıyla 1983 yılında 2844 sayılı Fındık Üretiminin Planlanması ve
Dikim Alanlarının Belirlenmesi Hakkında Kanunu çıkardı. Bu Kanun ile planlı bir fındık politikası uygulanması
için gerekli hukuki altyapı oluşturuldu. Fındık üretimine izin verilecek
sahalar ise 10 yıl sonra 1993 yılında yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile
belirlendi. Kanuni düzenlemeler fındık üretimine izin verilen alanların kontrol
altına alınmasını sağlayamadı. Kanunun çıkarıldığı 1983 yılında yaklaşık 425
bin hektar olarak tahmin edilen fındık alanları, 2000’li yıllara gelindiğinde
620 bin hektara kadar yükseldi. Fındık sektörüne doğrudan ya da dolaylı
şekillerde devlet müdahalesinin devam etmesi arzın daha da artmasına neden
oldu.
Fındığın Türkiye'yi yeni bir strateji
açıklamaya iten kısa hikayesi "Yıllardır kontrolsüz biçimde büyüyen ekim
alanları ve üretim miktarı, Türkiye'yi bazı sınırlamalar getirmeye zorladı.
Yeni stratejideki amaç ise fındık üretimi ile tüketiminin başabaş noktada
dengeye gelmesini sağlamak. Böylece, büyük bölümü ihracata yönelik bu ürünün
fiyatını yükseltip daha fazla gelir sağlamak amaçlanıyor" şeklinde
açıklayabiliriz. Bu stratejinin tutup tutmayacağını zaman gösterecek ama
TZOB'un fındık raporunda yeni strateji ile ilgili görüşlere de yer verildi:
Yeni stratejinin 1983 tarihli yasaya göre
hazırlandığı belirtilen raporda, uzaktan algılama sistemi ile belirlenen fındık
dikim alanı 691 bin hektar iken strateji kapsamında 642 bin hektar alan
üzerinden değerlendirme yapıldığı, 49 bin hektar alanın kapsam dışı tutulduğu
belirtildi. 406 bin hektar ruhsatlı araziye alan bazlı gelir desteği, 176 bin
hektar araziye telafi edici ödeme desteği verileceği açıklanırken, 60 bin
hektar dikili fındık alanı ile ilgili bir açıklık getirilmediği anlatılan
raporda, "Kısaca toplamda 109 bin hektar dikili fındık alanı ile ilgili
kararnamede açıklık getirilmemiştir" denildi.
Türkiye geneli 750 metre rakım üzerinde
bulunan 82 bin hektar dikili fındık alanının söküm yapılması şartı ile telafi
edici ödeme kapsamına alınmasına rağmen, bu arazilerde iklim ve arazi yapısı
nedeniyle alternatif ürün üretiminin yapılmasının imkansız olduğu kaydedilen
raporda, "Karadeniz Bölgesinde bulunan fındık arazilerinin yaklaşık yüzde
40’ı 750 metre
rakımın üzerindedir. Bu bölgelerde başka tarımsal üretim imkanı olmadığı için,
bu bölgedeki insanlar bu düşük verimle elde edeceği gelirle bu coğrafya da
yaşamlarına devam etmektedir. Bu nedenle Kararnamede gerekli düzenlemeler
yapılarak, 750 metre
rakımını üzerindeki mevcut bahçelerin varlığı kabul edilmeli, yeni bahçe
tesislerine izin verilmemelidir" görüşü savunuldu.
Fındık stratejisi sonrası henüz tam
anlamıyla serbest piyasa şartları oluşturulmadan, üretici alıcı karşısında
güçlendirilmeden ve özellikle lisanslı depoculuk sistemi devreye girmeden,
fındığın serbest piyasa şartlarına bırakılmasının endişe verici olduğu
anlatılan raporda, üreticinin, maliyetin altında serbest piyasa şartlarında
oluşacak bir fiyat karşısında korunması için müdahale alımları yapabilecek bir
mekanizmanın hayata geçirilmesinin zaruri olduğu vurgulandı.
Raporda, "3
yıl önce Fiskobirlik uygun görülmediği için, en güçlü müdahale kurumu olan TMO
devreye sokulmuştur. Şimdi ise TMO devreden çıkarılarak üreticilerimiz, normal
işleyen bir piyasanın oluşması için gerekli olan arkasındaki, devlet desteğini
kaybetmiştir" denildi. Kararnamede stok yönetimi ile ilgili bilginin yer
almadığı, Türkiye’nin dünya fındık piyasasında gücünü ve istikrarlı fiyat
politikasını sürdürebilmesi için yıllık 50-60 bin ton fındığın bir stok
müessesesi tarafından tutulması ve garanti edilmesi ile sağlanabileceği ifade
edilen raporda, uluslararası piyasalarda belirleyici olmak için böyle bir
stokun olması gerektiği bildirildi. Ruhsatlı alanla bu stokun
gerçekleşemeyeceğinin ortada olduğu kaydedilen raporda, ABD’nin badem ürününde
her yıl ortalama 100 bin ton ürünü stok müessesesinde tutarak, fiyat ve ihracat
istikrarını sağladığı örneği verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder