22 Eylül 2018 Cumartesi

MAALESEF... 2001'DE ÖNGÖRÜLEN 'TARIMDA FELAKET SENARYOSU' GÜNÜMÜZDE GERÇEK OLDU


EĞER
TARIMI DÖNÜŞTÜREMEZSEK...

Cahit UYANIK

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 45'i tarım sektöründe yaşıyor. Toplam nüfus 70 milyon kişi kabul edildiğinde bu, yaklaşık 31-32 milyon kişiye karşılık geliyor. Bu oranın uygun zaman süreci içinde yüzde 15-20 düzeyine indirilmesi gerektiği açık. 

Ama bu sürecin ne kadar hızlı veya yavaş olacağı izlenecek politikalara bağlı. Ekonomideki istikrarsızlık ve plansızlık ortamı devam ettiği müddetçe köyler, tahmin edilenden çok daha erken boşalacak ve kentler kalabalıklaşacak. Plansız-programsız göçün getirebileceği en büyük sorun beslenme ve şehirleşmedeki  çarpıklıklar olacak. Nasıl mı? Köyler boşaldıkça tarımsal üretim azalacak. Üretimin azaldığı yetmezmiş gibi kente göçen nüfusun beslenmesi ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak.

Kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olmakla övünen Türkiye, büyük kitleleri beslemek için tarımsal ürün ithalatını artıracak. Gıda mamullerinin fiyatı artacak ve geçim iyice zorlaşacak. Kentlerin yaşayacağı gelişme problemleri ise herkesin malumu. Yüzde 55 şehirleşmeyi kaldıramayan Türkiye'nin yüzde 75-80'lik nüfusu birkaç yılda eritmesi mümkün görünmüyor. 

Çizdiğim tablo bir felaket senaryosu değil. Türkiye ekonomisinde nispi bir düzelme yaşanmazsa önümüzdeki 5-6 yıl içinde acı şekilde yaşayarak öğreneceğimiz bir gerçek. Türkiye'nin ekonomik dengeyi sağlarken, aynı zamanda tarım sektörünü de dönüştürmesi gerekiyor. Son yapılan hesaplamalara göre Türkiye tarımının Avrupa Birliği tarımına ayak uydurabilmesi için harcanması gereken kabataslak rakam 10 milyar Euro civarında. Bu kaynağın bir şekilde yaratılması gerekiyor. Türkiye'yi yönetenler şunu unutmamalı: Tarım için harcanacak 10 milyar Euro'nun plansız programsız dönüşümün maliyetinden çok daha düşük kalacağı kesin.  

Devlet Bakanı Kemal Derviş, bu hafta içinde Dünya Bankası ile bu konuda önemli bir anlaşma imzalayacak. Anlaşma gereği önümüzdeki yıldan itibaren tarım sektörü Batılı bazı politika enstrümanları giriş yapacak. Mesela buğdayda destekleme alımı kalkacak ve yerine AB'dekine benzer müdahale fiyatı sistemine geçilecek. Çiftçi, doğrudan gelir desteği ile tanışacak ve alternatif ürün projesi ile pazara yatkın üretim yapmayı öğrenmeye yönlendirilecek. Bütün bunlar, yıllardır geleneksel sistemlerle çalışmaya alışkın tarım sektörünü zorlayabilir. Elbette hiç bir değişim ve dönüşüm sancısız olmuyor.  Ancak çiftçinin bu sistemleri kökten reddetmemesi için hükümetin elinden geleni yapması gerekiyor. Aksi taktirde tarımda felaket senaryosu sanıldığından daha hızlı sahneye konulabilir. 
(Bu yazı Finansal Forum Gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 02 Temmuz 2001 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder