COVID-19 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
COVID-19 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Şubat 2022 Salı

ÇİNLİLER İLK OLARAK 'NCP' DEMİŞTİ AMA VİRÜSÜN ADI SONRA DEĞİŞTİ VE COVID-19 OLDU

"Yeni hastalığın adı:NCP!

Çin Ulusal Sağlık Komisyonu Sözcüsü bugün (08 Şubat 2020) yeni korona virüsün neden olduğu zatürreye "yeni koronavirüs pnömonisi" ismi koyulduğunu açıkladı.

CRI'nin haberine göre, Çin Devlet Konseyi Ortak Önleme ve Kontrol mekanizması bugün Beijing'de basın toplantısı düzenledi. Sözcü yeni hastalığın Çince ve İngilizce ismini basın toplantısında açıkladı. İngilizcesi "Novel coronavirus pneumonia", kısaltması ise "NCP" olarak belirlendi."

Ben de bunun üzerine neden 'new' değil de 'novel' denildiğini merak etmiştim ve aynı tarihte Facebook sayfamda şu paylaşımı yapmıştım:

"Neden 'new' degil 'novel'?...  Sözlüge baktim novel; yeni çıkmış, yeni tespit edilmiş anlamina geliyor."

30 Ocak 2021 Cumartesi

COVID-19 PANDEMİSİ, 'KÜRESEL AŞI BENCİLLİĞİ' YARATTI

Cahit UYANIK                                                                           

İngilizcede ‘vaccine’ yani aşı sözcüğünün kökeni, Latince’deki ‘vacca’ yani ‘inek’ sözcüğünden geliyor. Bunun sebebi  şöyle açıklanıyor: İngiliz taşra doktoru Edward Jenner, 1796 yılında inek sağan kızların çiçek hastalığına yakalanmadığını gözlemleyip sebebini araştırmaya başladı. İnekler, kemirgenlerden kaptıkları virüs sebebiyle ‘cowpox’ denilen, çiçek hastalığına çok benzeyen bir hastalık geçiriyorlar ve memelerinde bazı sivilceler oluşuyordu. Süt sağan kızlar, bu sivilcelere temas ettikleri için, bilmeden kendilerine bir tür aşılama yapmış oluyorlardı ve çiçek hastalığına yakalanmıyorlardı. Dr. Jenner, bu sebeple hastalığı hafif geçiren Sarah Nelmes’te oluşan sivilcelerden aldığı numuneyi, çiçek hastalığına yakalanmış çocuklara enjekte ederek onları iyileştirdi ve ilk modern aşıyı bulmuş oldu.  Daha sonra çiçek aşısında kullanılan zayıflatılmış virüse “vaccinica’ adı verildi ve 180 yıla yakın uygulandıktan sonra Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1980 yılında çiçek aşısının kökünün kazındığını resmen ilan etti.

(Tıklayınız) ÜLKELERİN 'TİCARİ VE EKONOMİK UZAY' YARIŞI İYİCE HIZLANDI

Dr. Jenner’ın bilimsel yöntemlerle ispat edip modernize ettiği çiçek aşısı aslında Türklerde Orta Asya dönemlerinden bu yana daha basit yöntemlerle uygulanıyordu.  Nitekim Türkçedeki aşı sözcüğünün kökeni, eklemek anlamındaki “aşlamak”tan geliyordu. 1716 yılında İstanbul’a İngiliz Büyükelçisi olarak atanan E. Wortley Montagu’nun eşi Lady Mary Wortley Montagu, 1763 yılında (ölümünün ardından) yayınlanan ‘Şark Mektupları’ adlı kitabında çiçek aşısını şöyle anlatıyordu:

29 Aralık 2020 Salı

KAPAK HABERİ / ‘BIDENOMICS' DÖNEMİNDE EKONOMİDE NELER YAŞANACAK?

 

Cahit UYANIK

Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD)  aylar süren seçim heyecanı bitti ve Demokrat Parti’nin adayı 78 yaşındaki Joe Biden seçilmiş 46. Başkan oldu.  Yapılan analizlere göre mevcut başkan ve Cumhuriyetçi Partinin adayı Donald Trump ise Covid-19 pandemisini önemsemeyerek salgınla mücadelede yetersiz kaldı ve seçimi kazanamadı. Trump’ın seçimi kaybetmesinde ikinci önemli etken ise geride kalan 4 yılda ekonomide gösterdiği kötü performanstı… Çünkü Trump, 2017 yılında koltuğa oturduğunda dile getirdiği önemli ekonomik vaatlerinden büyük bölümünü yerine getiremedi.

Sözgelimi Trump, bundan 4 yıl önce ülkede 1 trilyon dolarlık yeni alt yapı kurma ve eskimiş alt yapıları yenileme konusunda söz vermişti. Bazı girişimler hariç bu konuda ciddi bir adım atılamadı. Öyle ki Trump, 2020 seçim kampanyasında aynı vaadi tekrarlamak durumunda kaldı. Oysa bu vaat konusunda adım atılabilseydi hem ülkedeki işsizliği bir nebze olsun pozitif yönde etkileyebilecek, hem de birçok alt sektördeki işletmelerin canlanmasını sağlayabilecekti.

Gerekli adımların atılmaması sebebiyle ABD’deki ulaşım, sağlık vb. alt yapıların yetersizliği dillere destan hale gelmiş durumda. Örneğin New York’un 120 yıllık metrosunun neredeyse tamamen yenilenmesi gerektiği artık sadece ulusal değil uluslararası basının da ilgisini çekiyor. Çünkü bu metroda rayların eskiliği nedeniyle zaman zaman vagon devrilmesi olayları bile yaşanıyor.

30 Kasım 2020 Pazartesi

IMF: PANDEMİ ÖNÜMÜZDEKİ 5 YILDA 28 TRİLYON DOLARLIK ÜRETİM KAYBINA SEBEP OLABİLİR

Cahit UYANIK

1918-1920 yılları arasında yaşanan İspanyol Gribi pandemisinde kaç kişinin hayatını kaybettiği hala net olarak bilinmiyor. En favori tahmin, 50-100 milyon kişi arasında değişiyor.  İnsanlığın yaşadığı en büyük trajedilerden biri olan İspanyol Gribi pandemisi, hakkında çok az sayıda yazılı veri bulunabilen en büyük insani afetlerden biri olma özelliğini taşıyor. İspanyol Gribindeki can kaybını, kitlesel ölümler skalasında başa oturtmamız gerekiyor. Çünkü 1. Dünya Savaşında ölenlerin sayısı 19 milyon,  2. Dünya Savaşında ölenlerin sayısı 50 milyon kişi olarak tahmin ediliyor.

İspanyol Gribi, adını bu konuda basın-yayın faaliyetlerine bir sansür uygulamayan ve 1. Dünya Savaşına girmeyen İspanya’dan alıyor. Yoksa bu pandemi İspanya’dan çıkıp dünyaya yayılmış değil. İspanya dışındaki tüm ülkelerde basına pandemi haberleriyle ilgili geniş bir sansür uygulandığı biliniyor.  İspanyol Gribi pandemisi hakkında veri azlığı, bu kadar büyük acılara sebebiyet veren bir pandeminin düşünce iklimi,  kültür ve sanat dünyasını çok az etkilemiş olması da hep bu sansüre bağlanıyor.  

İspanyol Gribinin dünya ekonomisini ne kadar etkilediği ise çok iyi bilinmiyor. O yıllarda zaten modern istatistikler bulunmuyordu. Birçok ülke ekonomik faaliyetlerini ölçmekten acizdi.  Bu konu açıldığında yapılan en önemli analiz, erkek nüfusun hem savaş hem de peşinden gelen pandemide büyük bir kırıma uğradığı, kadınların 1920’li yıllarda bu sebeple ekonomik üretim sürecine bilfiil girmek zorunda kaldığı şeklinde…     

30 Ekim 2020 Cuma

FORMULA-1, TÜRKİYE’DE KALICI OLABİLİR Mİ?

 Cahit UYANIK

Formula-1, dünyadaki en büyük motor sporları ve eğlence organizasyonlarından biri. Kısaca F-1 olarak adlandırılan bu organizasyondaki ‘formula’ sözcüğü, Türkçedeki ‘formül’ anlamında kullanılıyor. Söz konusu olan ‘formül’, tek kişilik yüksek teknolojili F-1 yarış arabası motorlarının taşıması gereken temel teknik ve güvenlik özelliklerini belirliyor olmasından geliyor. Bu formül sayesinde Formula-1’e katılan takımların en adaletli, eşit ve güvenli şartlarda yarışması sağlanıyor. Formula-1 ilk kez 1950 yılında gerçekleştirilirken, bu sene -Covid-19 pandemisinden hayli olumsuz etkilense de- 70. Yıldönümünü kutluyor. 

Formula-1 gibi dev bir organizasyonun geri planında oldukça büyük finansal gelir ve gider rakamları bulunuyor. Bir ara, her sezon 20-22 arasında yarışın gerçekleştiği Formula-1’in her etabını dünya nüfusunun dörtte birini temsil eden 150’yi aşkın ülkeden 2 milyar kişinin televizyonlardan izlediği hesaplanmıştı. Ancak bu tv izlenirlik sayısının son yıllarda oldukça azaldığı, özellikle dünyanın en eski ve en büyük otomobil tüketicisi ülke olan ABD’de Formula-1’e ilginin giderek azaldığı biliniyordu. Elbette bu durum Formula-1’e ödenen yayın bedelleri ve televizyon reklam gelirlerini hayli azalttı. Formula-1’in tv gelirlerinin en fazla 2 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyordu.  

Yarış pistlerine izleyici olarak girebilmek için istenen bilet fiyatlarının aşırı yüksek olması da Formula-1’de bir başka şikayet konusuydu. Astronomik düzeydeki fiyatlar yarışların gerçekleştiği pistlerde daha az seyirci tarafından izleniyor olması sonucunu beraberinde getirdi. 2005 yılından itibaren –birkaç ülke hariç- sigara şirketlerinden reklam alınmamaya başlaması ve bu gelir kaybının bir şekilde telafi edilememesi de Formula-1 organizasyonunu oldukça zorlamaya başladı.  

30 Ağustos 2020 Pazar

DÜNYANIN SAĞLIĞI VE DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜNÜN (DSÖ) NASIL BİR GELECEĞİ OLABİLİR?

Cahit UYANIK

Bazen çok satan bir roman okur ve ayrıntılarını birkaç hafta içinde unutursunuz. Henüz 56 yaşındaki ABD’li yazar Dan Brown, günümüzde bu tip romanları yazan en ünlü isim olarak biliniyor. Brown kıvrak kalemi, gizemli ve sürükleyici anlatımıyla, televizyon ve internet üzerinden yayın yapan platformların heyecanlı dizi filmleriyle rekabet ediyor.

Geçen yıl sonunda Çin’de ortaya çıkan ve tüm dünyaya birkaç ay içinde yayılan, Temmuz ayı ortası itibarıyla tüm dünyadan 600 bin kişinin hayatını kaybettiği COVID-19 Pandemisi başladığında acaba kaç kişinin aklına Brown’un 7 yıl önce yayınladığı Cehennem (Inferno) adlı romanı gelmiştir ki? ‘Cehennem’de artan dünya nüfusunun insanlığı yok olmaya götüreceği ön kabulüyle, nüfusu azaltmak için gizli bir konsorsiyumun (şirketler birliği) tüm dünyaya ‘kısırlık virüsü’ yayma planı, Harvard Üniversitesi Simgebilim Profesörü Robert Langdon tarafından kahramanca önlenmişti.

3 Temmuz 2020 Cuma

KAPAK HABERİ / COVID-19 SONRASI DÜNYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ: "DAHA İÇE DÖNÜK, DAHA DEVLETÇİ, DAHA YEREL"

Cahit UYANIK

Doğu’da “Hekimlerin Piri ve Hükümdarı”, Batı’da ise “Avicenna” olarak tanınan Türk hekim İbn-i Sina (980-1037) “El Kanun Fit Tıb” kitabında bulaşıcı hastalıklara karşı çözüm önerilerini şöyle sıralamıştı:

“Sirke ile temizlik yapın. Ellerinizi, bulaşıklarınızı ve kıyafetlerinizi mutlaka sirke ile yıkayın. Birlikte dolaşmayın. Beş-on kişi bir araya gelerek kalabalıklar oluşturmayın. Pazarları terk edin. Paraları bırakın. Toplu halde ibadet etmeyin. Salgından korkmayın, hastalıktan sakının, hastalarınızı terk etmeyin. Evinizde oturun ve neşeli olun. Hastalık neşeden kaçar.”

İbn-i Sina’nın bundan bin yıl önce tavsiye ettiği önlemlerin çoğu, 2019 yılı sonunda başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi için de aynen uygulandı. Salgının 5’inci ayına girilmesiyle beraber, pek çok ülke önlemleri gevşetmeye başladı. Ancak pek çok uzman, sonbahar geldiğinde salgında ikinci dalga yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu kararlılıkla vurguluyorlar. Salgından kurtuluş için bütün umutlar, en erken 2021 yılı başında kullanıma hazır hale gelebileceği umut edilen aşıda… Şu anda görev başında bulunan yöneticilerin çoğu, aşı bulunduktan sonra da dünyadaki ekonomik düzenin ‘kaldığı yerden’ aynen devam edeceğini hesaplıyor.

Fakat bazı kurumlar, uzmanlar ve akademisyenler, bundan 5-6 yıl sonra daha farklı bir ekonomik düzenin gelişebileceği konusunda öngörülerinin yer aldığı çalışmaları yayınlamaya başladılar. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) belki de bu kurumlardan ilki oldu. TÜBA’nın geçtiğimiz Nisan ayı ortasında yayınlanan ve her biri kendi uzmanlık alanlarının önde gelen isimlerinden 24 akademisyen tarafından hazırlanan ‘COVID-19 Pandemi Değerlendirme Raporu’nda ekonominin geleceği için ‘Küreselleşme yerine, içe kapanan milli yaklaşımlar ön plana çıkacak’ vurgusu dikkat çekti. Roma İmparatorluğunda 3. yüzyılda yaşanan ve kayıtlara geçen ilk büyük salgından, günümüze kadarki çok sayıda pandeminin sebep olduğu ekonomik ve toplumsal değişim ve dönüşümlerin tek tek anlatıldığı raporda, bakteri ve virüslerin yakın çağlardaki ekonomik yapılanmaları nasıl etkilediği de şu şekilde analiz edildi:

30 Mayıs 2020 Cumartesi

KAPAK HABERİ / IMF: COVID-19 SALGINININ DÜNYA EKONOMİSİNE MALİYETİ 9 TRİLYON DOLAR OLABİLİR


Cahit UYANIK

“Karantina” sözcüğü İtalyanca kökenli ve 40 sayısına ‘quaranta’ deniliyor. Ekonomisi ticarete dayanan Venedik Cumhuriyetinde salgın hastalık (özellikle veba) bulaşmaması için, Çin’den gelen gemiler açıkta 40 gün bekletildikten sonra limana kabul ediliyordu. Bu uygulama 1400’lerin ilk yıllarında başlamıştı ve uzun yüzyıllar boyu devam etti. Ancak karantinaya rağmen vebanın yayılması önlenemedi. Veba salgını sebebiyle karantina uygulamaları öyle çılgın bir hal aldı ki, bu hastalığa yakalanan İtalyan vatandaşları da Poveglia Adasına gönderildi. Burada 160 binden fazla kişi öldü, öldürüldü ve toplu mezarlara gömüldü. Terk edilmiş haldeki Poveglia Adası, hala dünyanın en korkutucu ve ürkütücü toprak parçalarından biri olarak biliniyor.

Karantina uygulaması, İtalya’dan sonra denize kıyısı olan hemen hemen tüm ülkeler tarafından benimsendi. Osmanlı İmparatorluğu, 1865’te İzmir-Urla ve 1892’de İstanbul-Tuzla’da iki karantina merkezi (Türkçede ‘tahaffuzhane’ deniliyor) kurdu ve aktif olarak kullandı. İzmir-Urla’daki karantina merkezi, şehrin açıklarında bir adacık üzerinde Fransızlar tarafından inşa edilmişti.

Peki veba Avrupa’ya nasıl ulaşmıştı ve günümüzdeki COVID-19 virüs salgınıyla benzerliği nereden geliyor? 15. yüzyıl başında Avrupa’ya veba, tıpkı COVID-19’da olduğu gibi Çin’den gelmişti. O yıllarda vebanın taşınmasını ticaret gemileri sağlarken, 21. Yüzyılın başında ise COVID-19’un yayılmasında başrol yolcu uçaklarındaydı. Dile Kolay; HSBC Grubunun 1 yıl önce yayınladığı ‘Gökyüzü Ülkesi (Flyland)’ adlı rapora göre dünya genelinde günde 107 bin uçuş gerçekleşirken, 11,9 milyon insan uçakla seyahat etmekteydi. Raporda “Böylece gökyüzünde her gün neredeyse Küba’nın nüfusu büyüklüğünde sanal bir ‘Gökyüzü Ülkesi’ oluşuyor. Her 100 ‘Flyland’ vatandaşından 2’si hayatının aşkıyla uçakta tanışmaktadır” deniliyordu. Globalizmin fiili uygulamasının en önemli aracı konumundaki yolcu uçakları, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan salgını tüm dünyaya yayarak ‘global salgın’ın yani pandeminin taşıyıcı ve dağıtıcısı oldular.

29 Nisan 2020 Çarşamba

COVID-19, BİYOTEKNOLOJİK İLAÇ VE AŞILARIN YILDIZINI İYİCE PARLATTI

Cahit UYANIK

İlk kez Çin’in Wuhan kentinde 2019 yılının Aralık ayında ortaya çıkan ve 4 ay içinde tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını, önümüzdeki aylar ve yıllarda günlük hayatımızda köklü değişikliklere sebep olacak. COVID-19’daki tedavi ve bağışıklama arayışları ile birlikte, geçen yıl bu zamanlar pek bilmediğimiz ve önem vermediğimiz biyoteknoloji gibi konuları da daha dikkatli izlemeye başlayacağız. COVID-19, önümüzdeki dönemde ekonomideki Ar-Ge çalışmalarından biyoteknolojinin aldığı payı da artıracak, devletlerin sağlık sistemlerinde yeniden güç kazanması sonucunu doğurabilecek.

Neden bu cümleleri kurduğumuzu anlatabilmek için, işe biyoteknoloji kavramını tanımlamakla başlamak gerek. Kendisi de önemli bir biyoteknoloji yatırımcısı olan Türkiye’nin önde gelen ilaç üretici firmalarından Abdi İbrahim biyoteknolojiyi şöyle tanımlıyor:

“Biyoteknoloji, biyolojik sistem ve süreçleri kullanarak sorunlara çözüm bulunması ve yararlı ürünler üretilmesidir. Ürün ve teknolojik süreçlerde canlı sistem ve organizmaların ya da bunların türevlerinin kullanılması biyoteknolojinin esasıdır. Günümüzde biyoteknoloji, ilaçtan tarıma, hayvancılıktan tekstile, savunmadan enerjiye uzanan pek çok alanda giderek artan bir ağırlığa sahiptir. Biyoteknoloji, ilaç endüstrisinin insan sağlığının hizmetinde ilerlemesi için kilit öneme sahiptir. Bugünkü şartlarda bilinen yaklaşık 30 bin hastalıktan ancak 10 bininin tedavisi yapılabilmektedir. Hastalıklara karşı yeni ilaçların geliştirilmesinde biyoteknolojik yöntemler giderek kimyasal ve bitkisel formülasyonlardan daha etkili olmaktadır.

14 Nisan 2020 Salı

IMF, COVID-19'LA MÜCADELE İÇİN 2 ACİL FİNANSAL DESTEK AÇIKLADI: RFI VE RCF

Cahit UYANIK

IMF, COVID-19 salgınının ekonomik etkisiyle karşı karşıya olan üye ülkelere acil maddi yardım sağlıyor. IMF, bu amaçla Hızlı Finansman Aracı (RFI) ve Hızlı Kredi Tesisi (RCF) adı verilen ve daha önce de uygulanan iki finansal destek aracını daha güçlendirdi ve kullanım imkanlarını kolaylaştırarak kredi tutar limitlerini artırdı. Üye ülkeler de bu kredileri süratle kullanmaya başladı. 

RFI ve RCF; (stand-by'lardan farklı olarak) IMF kaynaklarının herhangi bir koşulsallık olmadan veya sınırlı düzeyde koşulsallığa bağlı olarak kullanabilmesine imkan tanıyor.  COVID-19 bağlamında;  olası bir başvuru durumunda Türkiye'nin Hızlı Finansman Aracı (RFI) programına daha uygun olduğu görülüyor. (RFI'yı 14 Nisan 2020 itibarıyla Arnavutluk, Kosova, Kuzey Makedonya, Kırgızistan, Gabon, Senegal kullandı.) 

Hazine ve Maliye Bakanlığının resmi verilerine göre Türkiye'nin IMF'deki kotası 4 milyar 658 milyon 600 bin SDR.  (26 Ocak 2016'dan önce Türkiye'nin IMF'deki kotası 1 milyar 455 milyon 800 bin SDR idi ve bu tarihten sonra 3 kattan fazla arttı. Türkiye böylece IMF'nin 20. büyük üyesi oldu).

TCMB'nin 14 Nisan 2020 tarihinde açıkladığı kurlara göre 1 SDR 1,37 dolar düzeyinde bulunuyor. Bu durumda Türkiye'nin IMF'deki kotası 6 milyar 383 milyon dolara denk geliyor. Hazine Eski Müsteşarı Dr. Mahfi Eğilmez'in hesaplamasına göre Türkiye RFI'dan kotasının 1,5 katına kadar yani 9,5 milyar dolar krediyi, 3,8-5 yıl vade ve yıllık yüzde 1,5 faizle kullanabilecek. 

IMF BÖLGELERE GÖRE ACİL DURUM FİNANSMANI 

(09 NİSAN 2020)

1) HIZLI FİNANSMAN ARACI (RFI): 
Acil bir ödeme dengesi ihtiyacıyla karşılaşan tüm üye ülkeler için hızlı mali yardım sağlar. RFI, IMF’nin mali desteğini üye ülkelerin farklı ihtiyaçlarını karşılamak için daha esnek hale getirmek için daha geniş bir reformun parçası olarak oluşturuldu. RFI, IMF'nin önceki acil yardım politikasının yerini aldı ve çok çeşitli durumlarda kullanılabilir.

Acil ödemeler dengesi ihtiyaçları için hızlı destek: RFI, tam teşekküllü bir programa ihtiyaç duymadan, acil bir ödeme dengesi ihtiyacı ile karşı karşıya olan üye ülkelere hızlı ve düşük erişimli finansal yardım sağlar. Emtia fiyat şokları, doğal afetler, çatışma ve çatışma sonrası durumlar ve kırılganlıktan kaynaklanan acil durumlar da dahil olmak üzere çok çeşitli acil ihtiyaçların karşılanması için destek sağlayabilir. Geniş bir kapsama sahip tek, esnek bir mekanizma olan RFI, IMF'nin Acil Durum Doğal Afet Yardımı (ENDA) ve Acil Durum Çatışma Sonrası Yardım'ı (EPCA) kapsayan önceki politikasının yerini aldı.