29 Aralık 2020 Salı

KAPAK HABERİ / ‘BIDENOMICS' DÖNEMİNDE EKONOMİDE NELER YAŞANACAK?

 

Cahit UYANIK

Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD)  aylar süren seçim heyecanı bitti ve Demokrat Parti’nin adayı 78 yaşındaki Joe Biden seçilmiş 46. Başkan oldu.  Yapılan analizlere göre mevcut başkan ve Cumhuriyetçi Partinin adayı Donald Trump ise Covid-19 pandemisini önemsemeyerek salgınla mücadelede yetersiz kaldı ve seçimi kazanamadı. Trump’ın seçimi kaybetmesinde ikinci önemli etken ise geride kalan 4 yılda ekonomide gösterdiği kötü performanstı… Çünkü Trump, 2017 yılında koltuğa oturduğunda dile getirdiği önemli ekonomik vaatlerinden büyük bölümünü yerine getiremedi.

Sözgelimi Trump, bundan 4 yıl önce ülkede 1 trilyon dolarlık yeni alt yapı kurma ve eskimiş alt yapıları yenileme konusunda söz vermişti. Bazı girişimler hariç bu konuda ciddi bir adım atılamadı. Öyle ki Trump, 2020 seçim kampanyasında aynı vaadi tekrarlamak durumunda kaldı. Oysa bu vaat konusunda adım atılabilseydi hem ülkedeki işsizliği bir nebze olsun pozitif yönde etkileyebilecek, hem de birçok alt sektördeki işletmelerin canlanmasını sağlayabilecekti.

Gerekli adımların atılmaması sebebiyle ABD’deki ulaşım, sağlık vb. alt yapıların yetersizliği dillere destan hale gelmiş durumda. Örneğin New York’un 120 yıllık metrosunun neredeyse tamamen yenilenmesi gerektiği artık sadece ulusal değil uluslararası basının da ilgisini çekiyor. Çünkü bu metroda rayların eskiliği nedeniyle zaman zaman vagon devrilmesi olayları bile yaşanıyor.

Trump’ın Covid-19 sürecinde sık sık didiştiği Demokrat Partili New York Valisi Andrew Cuomo ekonominin açılmaya başladığı bu yılın Mayıs ayında (Belki de metrodakine  benzer sorunların da etkisiyle) Başkan’a “Otoyol, köprü ve demiryolu gibi altyapı yatırımlarına ağırlık verilmesi gerektiği” çağrısında bulunmuştu. Cuomo, ‘‘Köprü, yol ve demiryolu sistemlerinin modernleştirilmesi için federal çapta yatırım yapılması gerek. Bu, Başkan’la konuşmak istediğim konulardan biri. Ekonomiyi yeniden açmak istiyorsunuz. O zaman yaratıcılığımızı kullanalım. Bunu hızla gerçekleştirelim. Amerikalıların yeniden iş başı yapmasını sağlayalım’’ demişti. Ancak Trump bırakın alt yapıları yenilemeyi bu kenti en son, Covid-19 aşı programı kapsamından çıkarmakla üstü kapalı tehdit etti.  Gerekçesi ise Vali’nin aşının güvenilir olmaması halinde hemşehrilerine uygulatmayacağını söylemesiydi. Bu kindar örnek bile, Trump’ın insan sağlığına ve alt yapı yatırımlarına ne kadar ciddiyetsiz yaklaştığının bir göstergesiydi. (Seçimlerde New York’ta Biden yüzde 56, Trump ise yüzde 43 oy aldı. 29 delege Demokratların oldu.)

Bu noktada Trump’ın seçimi neden kaybettiği ile ilgili analizi biraz kenara bırakıp, yeni başkan Joe Biden’ın ekonomik vaatlerini anlatmakta fayda var. Biden’ın bu yıl Temmuz ve Ağustos aylarındaki açıklamaları ile belli olan ekonomik vaatlerinin belki de en göz alıcı olanı asgari ücretteki ciddi artış.  ABD’de resmi asgari ücretin yıllardır artırılmaması ciddi ve sert eleştirilere sebep oluyordu. Dar gelirli kesimlerin reel ücretlerindeki gerileme, insanların umutsuz bir şekilde işgücü piyasasından çekilmesi ve iş aramayı bırakmasına sebebiyet veriyordu. 

Biden, 2009 yılından bu yana sabit olan resmi saatlik asgari ücreti 7,25 dolardan, 2025’e kadar kademeli olarak 15 dolara yükseltme sözü verdi. Aslında Demokratların çoğunluğundaki ABD Temsilciler Meclisi geçen yıl temmuz ayında bu konuda bir yasa çıkarmıştı; ancak düzenleme Cumhuriyetçilerin elindeki ABD Senatosunun gündemine alınmamıştı. Biden döneminde bu artış için sorun yaşanması beklenmiyor. Çünkü halihazırda bazı eyaletlerde ve büyük işletmede asgari ücret zaten 15 dolar olarak uygulanıyor. Ülke genelinde fiili asgari ücret ise ortalama 12 dolar civarında. Biden’ın bu vaadinin ülkedeki ortalama fiili asgari ücret düzeyini hızla 15 dolara yükseltmesi bekleniyor. 

Biden ayrıca Covid-19 pandemisi sebebiyle büyük zarar gören işgücü piyasasını canlandırmak için bilinçli adımlardan oluşan 8 maddelik bir plan açıkladı. Biden, rakibi Trump’ın işgücü ile ilgili tek planının ‘işyerlerini açmak’ olduğunu ifade ederek, oysa  çalışanları güvende tutma ve işyerlerinin açık kalmayı sürdürebilmesinin sağlanması, tüketici güvenini arttırmak için çaba gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Biden “Trump korona virüsünü unutmuş olabilir ama korona virüsü bizi unutmadı’’ dedi.

Biden’ın planı işe geri çağrılanlara test ve koruyucu ekipman garantisi verilmesi, hasta olanların ücretli hastalık izni alabilmesi için federal bütçenin kullanılması, hastalığın yayılma hızını takip etmek için geniş kapsamlı bir görev gücü (100 bin kişilik filyasyon ekipleri, günde 7 milyon test) oluşturulması gibi maddeleri içeriyor. Yaşlıları, engellileri ve virüse karşı yüksek risk grubunda olan kesimleri ayrımcılıktan koruyan bazı tedbirler içeren plan, tüketicilerin alışveriş yaparken kendilerini daha güvende hissetmesini de amaçlıyor. Plan ile küçük işletmelere sağlanan desteğin daha arttırılması, okullar ile çocuk bakım merkezlerine yeniden açılmaları için maddi destek sunulması, tıbbi araştırmalara daha fazla mali destek verilmesi, sağlık çalışanlarının maaşlarının arttırılması öngörülüyor.

Biden seçim kampanyasında Amerikalı seçmene “orta sınıfı güçlendirme” sözü de vererek,  “Amerikan Ürünü Tercih Et (Buy American)” sloganını ortaya attı. Bu slogan, kamu alımlarında 700 milyar dolarlık yerli üretimin tercih edilmesini kapsıyor. Biden’ın ortaya koyduğu ve 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ekonomisinde “en agresif hükümet yatırımı”nın yapılmasını öngörülen plan, acil alt yapı yatırımlarına da başlanmasını içeriyor. Plan bu amaçla Amerikan üretimi olan mal ve hizmetlerin hükümet tarafından satın alınması için 4 yılda 400 milyar dolarlık bir fon oluşturulması, ABD merkezli teknolojik araştırma ve geliştirme çabaları için (elektrikli otomobiller, yapay zeka, 5G vb.) ise 300 milyar dolar ayrılmasını amaçlıyor. Bu planların hayata geçmesi halinde 5 milyon kişiye istihdam sağlanacağını belirten Biden,  mevcut kaynakların daha akılcı ve verimli kullanılmasıyla bu büyük fonların kolayca sağlanabileceğini ifade ediyor.

Uluslararası ticaret konusunda ise Biden, Trump’ın Çin karşı olan tutumunu eleştirirken Çin’e karşı olan ticaret savaşının Amerikalı tüketiciler ve çiftçilere zarar vereceğini savunuyor. Geçtiğimiz aylarda Trump yönetimi Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliğinden çıkacağını, Biden ise seçilmesi halinde DTÖ üyeliğine geri dönüleceğini bildirmişti. Bu sebeple Biden yönetiminin uluslararası ticaret kurallarını bozan Çin veya başka ülkelerle DTÖ üzerinden mücadele etmesi bekleniyor. Trump döneminde Çin ile imzalanan Faz-1 Ticaret Anlaşmasının geleceğinin ne olacağı ise henüz bilinmiyor. ABD’nin 2050’ye kadar sıfır karbon salınımlı sürdürülebilir bir ekonomiye geçmesi gerektiğini vurgulayan Biden, temiz enerji ve sürdürülebilir altyapı yatırımları için 2 trilyon dolar harcayacağını kaydediyor.

Biden’ın ekonomik vaatlerinin genel özeti, devletin ekonomideki rolünün kamu harcamaları yoluyla güçlendirilmesini içeriyor. Bu Neo-Keynezyen planın getireceği masrafların ise ülkede büyük şirketlerin ve zenginlerin daha fazla vergilendirilmesi yoluyla finanse edilmesi beklentisi var. Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Biden'ın planlarının 2024'e kadar üç yılda toplam 4 trilyon dolar ek harcamaya ve aynı dönem için 1,4 trilyon dolar ek vergiye karşılık geleceğini hesapladı. Biden’ın bu sebeple kurumlar vergisi ile zengin kesimlere yönelik gelir vergisini artırması, ayrıca devletin yıllık borçlanmasını da yükseltmesi bekleniyor.

Biden dönemi ekonomi politikaları, Türkiye’nin de yeni bir reform dalgasına hazırlandığı zamana denk geliyor. Türkiye’nin Covid-19’un yarattığı hasarı tamir etmek bir yana, enflasyonu kontrol altına almak ve yeniden güçlü büyümeye dönmek için ekonomik, hukuksal ve idari reformlar yapması beklentisi bulunuyor. Ancak Biden’ın siyasi açıdan Türkiye’yi sıkıştıracak adımlar atacağı yönündeki tahminlerin, dolar kuru üzerinden bir ekonomik tehdit oluşturabileceği düşünülüyor. Nitekim uluslararası yatırım bankaları  Biden’ın kazanması halinde TL ve rubleyi ‘kayba uğrayacak para birimleri’ olarak öngörmüşlerdi.  Her halükarda ‘Bidenomics’ döneminin başlangıcı sayılan 2021 yılı, en az Covid-19 pandemisi kadar ekonominin de ön planda bulunduğu ve dikkatle izlendiği bir zaman dilimi olacak gibi görünüyor. 

(Bu yazı Diplomatik Gözlem dergisinin Aralık-2020 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder