30 Ekim 2020 Cuma

FORMULA-1, TÜRKİYE’DE KALICI OLABİLİR Mİ?

 Cahit UYANIK

Formula-1, dünyadaki en büyük motor sporları ve eğlence organizasyonlarından biri. Kısaca F-1 olarak adlandırılan bu organizasyondaki ‘formula’ sözcüğü, Türkçedeki ‘formül’ anlamında kullanılıyor. Söz konusu olan ‘formül’, tek kişilik yüksek teknolojili F-1 yarış arabası motorlarının taşıması gereken temel teknik ve güvenlik özelliklerini belirliyor olmasından geliyor. Bu formül sayesinde Formula-1’e katılan takımların en adaletli, eşit ve güvenli şartlarda yarışması sağlanıyor. Formula-1 ilk kez 1950 yılında gerçekleştirilirken, bu sene -Covid-19 pandemisinden hayli olumsuz etkilense de- 70. Yıldönümünü kutluyor. 

Formula-1 gibi dev bir organizasyonun geri planında oldukça büyük finansal gelir ve gider rakamları bulunuyor. Bir ara, her sezon 20-22 arasında yarışın gerçekleştiği Formula-1’in her etabını dünya nüfusunun dörtte birini temsil eden 150’yi aşkın ülkeden 2 milyar kişinin televizyonlardan izlediği hesaplanmıştı. Ancak bu tv izlenirlik sayısının son yıllarda oldukça azaldığı, özellikle dünyanın en eski ve en büyük otomobil tüketicisi ülke olan ABD’de Formula-1’e ilginin giderek azaldığı biliniyordu. Elbette bu durum Formula-1’e ödenen yayın bedelleri ve televizyon reklam gelirlerini hayli azalttı. Formula-1’in tv gelirlerinin en fazla 2 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyordu.  

Yarış pistlerine izleyici olarak girebilmek için istenen bilet fiyatlarının aşırı yüksek olması da Formula-1’de bir başka şikayet konusuydu. Astronomik düzeydeki fiyatlar yarışların gerçekleştiği pistlerde daha az seyirci tarafından izleniyor olması sonucunu beraberinde getirdi. 2005 yılından itibaren –birkaç ülke hariç- sigara şirketlerinden reklam alınmamaya başlaması ve bu gelir kaybının bir şekilde telafi edilememesi de Formula-1 organizasyonunu oldukça zorlamaya başladı.  

Ve… Sonunda olan oldu. Motor sporu meraklıları, bundan 4 yıl önce yani 2016 yılında  Formula-1’in el değiştirdiğine şahit oldular. ABD merkezli medya şirketi Liberty Media, Formula-1'i, 4,1 milyar doları borçlarını üstlenmek üzere, 4,4 milyar doları nakit ödeyerek 8,5 milyar dolara satın aldı. Böylece Formula-1’deki birikimli kötü finansal gidişin faturasının 4,1 milyar dolar gibi yüksek bir boyuta ulaştığı da, -borsaya kote bir şirket olan Liberty Media’nın hissedarlarını bilgilendirme yükümlülüğü çerçevesinde- öğrenilmiş oldu. Aslında Formula-1’in satılacağı yönündeki söylentiler bir yıldır ayyuka çıkmış, sonunda ABD'li milyarder John Malone'a ait Liberty Media ‘yeni sahiplik’ olarak ilan edilmişti.

Formula-1 satılmıştı ama tamı tamına 40 yıldır bu organizasyonun CEO'su olan 85 yaşındaki Bernie Ecclestone'un ne olacağı merak edilmeye başlanmıştı. Başlangıçta, motor sporları dünyasında “Sert mizaçlı, huysuz, zaman zaman da diktatör gibi davranmakla” eleştirilen Ecclestone'la 3 yıllığına anlaşıldığı söylentileri yayıldı. Rupert Murdoch’a ait 21st Century Fox'un Başkan Yardımcısı iken Formula-1’e transfer edilen Chase Carey'nin ise Yönetim Kurulu Başkanı olacağı ileri sürüldü. Ancak Ecclestone’un Formula-1’in yeni sahipleriyle yıldızı barışmadı ve 3-4 ay sonra 2017 yılı başında görevine son verildi.

Formula-1 CEO’luğuna atanan Chase Carey'in şirketteki ipleri ele geçirmesinin ardından Nisan-2017’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Ankara’da görüşmesi ilk yaptığı   işlerden biriydi. Peki Türkler gibi bıyık bırakmayı seven, hatta Türklerin ‘pos bıyık’ dediği kalın ve uçları kıvrılmış bıyıklarını gururla taşıyan Carrey, Türkiye’den ne istemişti? Veya Carrey’nin ziyareti Türkiye’nin Formula-1’e geri dönme isteğine sıcak baktığı anlamına mı geliyordu?

 Erdoğan-Carrey görüşmesinden sonra resmi bir açıklama yapılmadı ancak Erdoğan’ın “Formula-1’e dönmeye hazırız, hatta şu anda ilgili arkadaşlara talimat veriyorum” dediği kulislerde duyuldu. Ne de olsa 2012 yılında köprülerin atıldığı, o zamanın Formula-1 CEO’su  Ecclestone artık şirkette değildi. Ecclestone’un, Akfırat’taki İstanbulpark Pistinde 2005-2011 yılları arasında 7 defa yarış yapılmasına rağmen, Türkiye’nin neden takvim dışı bırakıldığını açıklarken “Çünkü Türkler bu işi beceremedi” dediğinin duyulması, Ankara’da önemli bir kızgınlığa sebep olmuştu. Oysa anlaşmazlık konusu olan ilk şey, organizasyon beceriksizliği değil Ecclestone’un Formula-1’e yapılan yıllık sabit ödemeyi 13,5 milyon dolardan, bir anda 26 milyon dolara çıkarmak istemesiydi. Ayrıca ilk 3 yılda Formula-1 Türkiye devleti tarafından gerçekleştirilirken seyirci sayısı yüksekti; 2008’de Formula-1 organizatörlerine devredildikten sonra ciddi bir ilgi azalması yaşanmıştı. Bu durum, organizatörlerin “yeterli tanıtım ve gerekli çalışmayı yapmamasına” bağlanmıştı.   

Öte yandan Türkiye, 225 bin izleyici kapasiteli  İstanbulpark Pistini 22 ay gibi rekor bir sürede inşa edip, 2005-Ağustos ayındaki yarış takvimine yetiştirmişti. Formula-1 meraklıları tarafından “en sevilen 3 pistten biri” olarak tarif edilen İstanbulpark; virajları, eğimli pisti ve saat yönünün tersindeki akışı ile gerçekten sıra dışıydı. Ancak çevre yollarıyla beraber 250 milyon dolara mal olan ve dünyanın en büyük 3 pistinden biri olan İstanbulpark, 2012’den bu yana atıl kalmıştı. Hükümet, bu konuda zaman zaman muhalefetin eleştirilerine maruz kalıyordu. Yüksek sesle dillendirilmese de, hükümet dönüp faturayı Ecclestone’a kesiyordu. İşte Ecclestone gibi bir figürün ‘aradan çekilmesi ile’ Türkiye yumuşamış ve Carrey de mesajı iyi değerlendirip Türkiye’ye gelip Erdoğan’la  görüşmüştü.

Ancak Türkiye’nin Formula-1 takvimine yeniden dönüş resmi kararı, 2 yıllık gecikmeyle geçtiğimiz Ağustos ayının sonunda açıklandı. Bu bir gecikmeydi, çünkü Türkiye’nin dönüşü 2018 yılı için beklenti dahilindeydi. Bu gecikme bazılarınca “Bir başka ülkenin yarış takviminden çıkması gerektiği” şekline açıklansa da, Formula-1’in maddi şartlarda kolaylık sağlamakta isteksizliği daha güçlü bir gerekçeydi. Bu gerekçenin doğruluğu, Covid-19 salgını nedeniyle farklı ülkelerdeki 13 yarışın iptal edilmesiyle anlaşıldı. Türkiye’nin şartları –bir  yıllığına da olsa- kabul edilerek, İstanbulpark 13-15 Kasım 2020 tarihleri arasında takvime dahil edildi. Böylece Türkiye, Formula-1 2020 Sezonunun 17 yarışlı takvimine son anlarda girmiş oldu. Bu 17 yarış, lojistik kolaylıklar dikkate alınarak 11’i Avrupa, 4’ü Körfez,  Rusya ve Türkiye’de yapılıyor ve Aralık ayına kadar yapılacak. İstanbul’daki yarış, Rusya ve Portekiz’den sonraki seyircili üçüncü yarış olacak.

Covid-19 tedbirleri sebebiyle 225 bin kişilik İstanbulpark’a en fazla 100 bin kişinin kabul edileceği yetkililer tarafından açıklandı. Şimdilik 1 yıllığına Türkiye’ye dönüş yapan Formula-1’in belki de tarihindeki en ucuz biletler İstanbulpark için satıldı. Günlüğü 30 TL’den 3 günlüğü 90 TL’ye (Yaklaşık 12 dolar) satılan 10 bin indirimli bilet 2,5 saatte adeta kapışıldı. Toplam bilet satışları ile ilk 6 saatte 40 bine ulaştı.

Formula-1’in 2020 sezonu için İstanbul bilet satışlarına ait ilk bilgiler yüz güldürdü; ancak yarışın Türkiye’ye gelmesi için Formula-1’e ne kadar sabit ödeme yapılacağı ticari sır olduğu gerekçesiyle açıklanmadı. Türkiye, 2005-2011 arasındaki ilk Formula-1 macerasında, Tanıtım Fonundan yılda 13,5 milyon dolar olmak üzere toplam 94,5 milyon dolar ödemişti. Ancak geri dönüşten memnun kalmamış olacak ki, daha sonraki 7 yıl için talep edilen yıllık 26 milyon doları kabul etmeyerek takvim dışı kalmıştı.  Bu açıdan bakıldığında Formula-1’in 2020 yılında kamu bütçesine doğrudan bir yükü olmayacak. İstanbulpark’taki yarış için 20 bin yabancı turistin Türkiye’ye gelmesi beklenirken, 50 milyon dolarlık bir nakit girişinin olması ve yerli turistlerle birlikte 100 milyon dolara yakın bir harcamanın yapılması bekleniyor.  Formula-1’in Türkiye’ye sağlayacağı tanıtım katkısı ise bir hesaba göre 500 milyon dolar olabilir.

Türkiye’nin bundan sonraki yıllarda Formula-1 takviminde kalıcı olup olmayacağı şu anda bilinmezken, bu yılki başarılı organizasyonun bunu kolaylaştırması bekleniyor. Ancak ne olursa olsun; dünya eski dünya olmadığı gibi, Formula-1 de eski Formula-1 değil. Formula-1’in ileriki yıllarda; hissedarlarına karşı sorumluluk taşıyan, 2030 yılında sıfır emisyona sahip motorlarla yarışılacak (belki de tamamen elektrikli motorlarla), sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkların özendirilmediği, insan haklarına saygılı, eğitime önem verilen, tv kadar sosyal medyada da izlenen, daha geniş bir kitleye hitap eden bir hale dönüşeceği tahmin ediliyor. Türkiye’nin böyle bir Formula-1’de kalıcı hale gelerek, ekonomisine ve ülkenin tanıtımına önemli bir katkı sağlaması da yüksek olasılık gibi görünüyor.

(Diplomatik Gözlem Dergisinin Ekim-2020 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder