11 Mart 2025 Salı

ANKARA NOTLARI / IMF'Lİ GÜNLER BAŞLIYOR

Cahit UYANIK 

Uluslararası Para Fonu (IMF) 1945-Aralık ayında kuruldu. Amaç parasal alanda işbirliğini geliştirmek, kambiyo kısıtlamalarını kaldırmak, döviz kurlarına istikrar kazandırmak ve çok yanlı bir ödeme dengesi sistemi kurmaktı. Türkiye yaklaşık 14 ay sonra Şubat-1947'de IMF'ye üye oldu. Mart-1947'de ise IMF üyeliğimiz 'resmen' işlerlik kazandı. Yani Türkiye IMF'nin en eski iştirakçilerinden... O günden bu yana Türkiye'nin bu uluslararası kuruluşla ilişkileri süregeliyor.

IMF, üye ülkelerin belirli kurallara bağlanmış katkılarının yanı sıra 1962 yılından bu yana sağladığı dış borçlarla kendine kaynak yaratıyor. Borçlanmalar, zengin ülkelerin hazine ve merkez bankaları gibi resmi kuruluşlar ile özel piyasalardan yapılıyor. IMF, bu kaynakları zor durumdaki ekonomilerini düze çıkarmak isteyen ülkelere yönlendiriyor. Bu amaçla stand by anlaşması imzalanıyor.

Anlaşma beş ayrı dilim krediden oluşuyor. İlk dilimi koşulsuz serbest bırakılan kredinin, geri kalanı IMF'nin istediği şartlar yerine getirildikçe kullanılabiliyor. IMF'nin dış ödemeler dengesi ve ekonomik duruma ilişkin değerlendirmeleri uluslararası bankalar açısından büyük öneme sahip. Bu bankalar bir ülkeye kredi açarken, bir gözleri IMF raporlarında geziniyor. 

Bugünlerde yine herkesin dilinde IMF var. Türkiye'de IMF denilince herkesin aklına zam ve işsizlik geliyor. Çünkü 1970'li yılların özellikle ikinci yarısı, hemen hemen her gün IMF'nin konuşulup tartışıldığı zamanlardı. Niyet Mektubu, stand by anlaşması, yeşil ve kırmızı ışıklar günlük yaşamın parçası olmuştu. Ecevit ve Demirel IMF'nin en zora düşmüş müşterileri konumundaydı.

Türkiye IMF ile en son stand by anlaşmasını 24 Ocak 1980 Kararlarını izleyen günlerde Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşar Vekili Turgut Özal'ın yürüttuğü görüşmeler sonrasında imzalamıştı. Bu anlaşmaya son vermek de yine Turgut Özal'a nasip oldu. Fakat Özal bu kez Başbakan'dı. Türkiye’nin IMF ile geçmişten gelen borç ilişkisi 1989 yılına kadar sürdü. Türkiye bu tarihte 48 milyon dolarlık son taksitini ödedi ve IMF için sadece 'itibarı yüksek bir iştirakçi' haline geldi. Turgut Özal ise 1989 yılında Cumhurbaşkanlığı makamındaydı.

Türkiye’nin dış borç özetinde 1990 yılından bu yana IMF hanesinin karşısında 'sıfır' rakamı yazıyor. IMF heyetleri son 4 yılda Türkiye'ye zaman zaman uğradılar ama söyledikleri sadece 'tavsiye' niteliğindeydi. Özellikle 'kaynak bulunmadan yapılan harcamalar' IMF heyetlerinin en hassas tavsiye konularıydı. Türk Hazinecilerin ise IMF uzmanları karşısındaki rahatlığında en önemli etkenlerden biri dünya standartlarında veri üretilmesinden kaynaklanıyordu. Çünkü Türkiye'de 1980 öncesinde doğru dürüst ekonomik veri bulabilmek imkansız gibiydi. Öyle ki bu tarihten önce IMF'ye sunulan veriler, matbaadan değil daktilolardan çıkıyordu. IMF uzmanları çoğu zaman bu verileri oflaya puflaya kabul ediyordu. Oysa şimdi DPT, Hazine, DİE gibi kuruluşlar hemen hemen her konuda uluslararası standartlara uygun ekonomik veri üretiyorlar. 

Belki azalan ilişkiler nedeniyle IMF yetkilileri bu yılbaşında Kafkas ve Orta Asya ülkelerine düzenledikleri tanıtım toplantıları turuna Türkiye'yi de dahil etmek ihtiyacını hissetmişlerdi. Anlaşılan Türkiye'nin IMF'yi unuttuğunu düşünüyorlardı. IMF'nin iki uzmanı Ahmed Abushadi ve Robert Russell, Şubat ayında İstanbul ve Ankara'da verdikleri konferanslarda ana düşünce olarak şunları savunmuşlardı:

"Ülkeler başları sıkışınca bize geliyor. Oysa ekonomideki ilk olumsuz sinyallerde bu yolu seçseler, daha basit önlemlerle sorunlar aşılabilir. Zor durumlarda zorlu tedbirler gerekiyor. Bu nedenle IMF'nin imajı da geniş halk kitleleri nezdinde zedeleniyor. Aslında bizden çekinilmesine gerek yok."

Bu değerlendirmenin haklılığı bir yana Türkiye 10 yıl aradan sonra yeniden IMF'nin önünde sınav vermeye hazırlanıyor. Başbakan Tansu Çiller, ABD Başkanı Clinton ile görüşmesinden sonra IMF Başkanı Michel Camdessus'yu kabul etti. Türkiye'den giden üst düzey bürokratlar da IMF'ye gerekli bilgileri verdi. Washington'dan gelen haberlere göre Türkiye yıllardan sonra yeni bir stand by'a imza atacak.

IMF, 5 Nisan Kararlarına genelde olumlu tepki verdi ama Türkiye'den 'ek olarak' uygulamasını istediği ekonomik önlemleri bir 'seçenekler demeti' halinde masaya da koydu. Washington'da ön görüşmelere katılan grup Başbakanlık Başdanışmanı Büyükelçi Volkan Vural, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Emre Gönensay, DPT Müsteşarı Necati Özfırat ve HDTM Dış Ekonomik İlişkiler Genel Müdürü Bülent Özgün'den oluşuyor. Bu isimler '10 yıl aradan sonra IMF'nin karşısına kredi istemeye çıkan kişiler' olarak tarihe geçecek. 

(Bu köşe yazısı haftalık Ekonomik Trend dergisinin 17-23 Nisan 1994 tarih, Yıl: 2, Sayı: 16'da yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder