29 Temmuz 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EK KREDİDE SİYASİ BOYUT

Cahit UYANIK 

IMF'nin bir türlü bitmek bilmeyen 10'uncu Gözden Geçirme ziyareti için son dönemece bu hafta girilecek. Bu dönemeç, Türkiye'ye 3 milyar 124 milyon dolarlık yeni bir kredi dilimini sunabileceği gibi, büyüklüğü henüz kesinleşmeyen 2002 yılına ilişkin ek yardıma da rakamsal alt yapı arayışına sahne olacak. 

Ek yardımın miktarının  ne olabileceği konusunda şimdiye kadar 9, 13 ve 20 milyar dolar olmak üzere üç rakam telaffuz edildi. Bu rakamların hangi varsayımlara dayandığı belirsiz. Muhtemel ek dış yardımın analizine geçmeden önce, Devlet Bakanı Kemal Derviş tarafından hazırlanıp hükümet liderlerine sunulan 50 maddelik 'Ek Gelir ve Tasarruf Paketi'nin kabul edilmesinin şart olduğunu belirtelim. 

Paket toplam 7 katrilyon liralık bir büyüklüğe karşılık geliyor. Bunun dolar karşılığı yaklaşık 3-3,5 milyar dolar ediyor. Paket, yüzde 6,5 yani 15,8 katrilyon liralık faiz dışı fazlanın neredeyse yarısına denk ki, bu 2002'nin mali disiplini açısından büyük önem taşıyor. Ancak kamuoyuna ilk yansıyan maddelerine göre paketin zaten canı yanmış olan topluma birçok açıdan yeni külfetler getireceğini söyleyebiliriz. Paket, aynı zamanda yüzde 35'lik enflasyonu tutturabilmek için çok ciddi bir talep frenleme mekanizması olarak kullanılacak gibi görünüyor.

IMF'den sağlanabilecek dış yardım miktarına gelince... Bu yardım gerçekten Türkiye için çok kritik. Çünkü Türkiye, geçen yıl yeniden dışarıya kaynak transfer eden bir ülke haline geldi. Bunu da iç borç piyasası üzerinden yaptı. Hem dışarıya kaynak transferinin kesilmesi hem de iç borçlanma faizlerinin aşağılarda tutulması için yeni bir ek kredi gelmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu yeni dış borç; hem iç borçların düşük faizlerle çevrilmesini sağlayacak hem de enflasyonist baskıları azaltmaya yarayacak. Üstelik bu rakam çok kararsız bir denge üzerinde yani sadece 116 milyon dolar fazla vereceği beklenen cari denge için de bir sübap mekanizması görevi üstlenecek. 

Çünkü önümüzdeki yıl; petrol fiyatlarından durgunluğa euro'nun tedavüle girmesinden Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sertlik dönemine girilmesine kadar birçok soruna gebe... Bütün bunların dikkate alınarak ve en olumludan en olumsuza kadar senaryoların dikkatle tasarlanarak birkaç seçenekli dış yardım formüllerinin ortaya konulması gerekiyor. Daha sonra da ülkeyi yöneten siyasi iktidarın geleceğe ilişkin planlarını dikkate alarak bunlardan birisine karar vermesi zorunlu.

Bu noktada devletlerden devletlere siyasi görüşmelerin yeni dış yardımın boyutlarını önemli ölçüde belirleyeceğini söyleyebiliriz. Sonuç olarak Türkiye'ye önümüzdeki yıl verilecek yeni dış kredi veya krediler, hiç tartışmasız ki siyasi boyutu daha ağır basan krediler olacaktır. Beğensek de beğenmemek de şimdiden bu ortama alışmamız gerekiyor.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  05 Kasım 2001 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder