20 Şubat 2025 Perşembe

DÇM'DEKİ KUR GARANTİSİ NEDİR?

Cahit UYANIK

Türkiye'nin 1960 ve 1970'li yıllardaki döviz darboğazına çözüm için geliştirdiği ancak sonradan kendisi büyük bir döviz ve bütçe bunalımına yol açan Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesaplarındaki 'kur garantisi' nedir?

'Kur garantisi' ile döviz kuru ne kadar yükselirse yükselsin Merkez Bankası DÇM sahibine (Çoğunlukla Almanya'da çalışan Türk işçileri)  vade sonunda, hesabın açıldığı günkü kadar parasını yine döviz olarak ve hak ettiği faiziyle beraber (döviz olarak) geri ödemeyi taahhüt ediyordu. Bu da 'Kur ne kadar artarsa artsın paranı aynı şekilde döviz olarak, faiziyle birlikte ödeyeceğim' anlamına geliyordu. Bu aslında devlet tarafından verilmiş bir geri ödeme garantisi olsa da kamuoyunda 'kur garantisi' olarak tanındı ve bilindi. 

Gurbetçileri etkilemek için DÇM'lere, Alman bankalarında açabileceği mevduat hesaplarından daha yüksek bir faiz oranı veriliyordu. TCMB eski başkanlarından Yaman Törüner DÇM'nin döviz boyutuyla uygulanma şeklini bir köşe yazısında şöyle anlattı: 

"Yatırılan dövizlerin % 35’i çok düşük faizle Dresdner Bank’ta tutuluyordu. Paralar Merkez Bankamızın garantisinde olmasına rağmen, yatırılan dövizin 1/3’ü bloke ediliyor ve Merkez Bankası bu dövizleri kullanamıyordu. Bu nedenle, Alman Markı’na ödenen faiz % 15’in, hatta bazen % 18’in üzerine çıkıyordu."

DÇM hesaplarına yüksek faiz ödenmesi bir faiz gideri olduğu için kamu finansmanını hayli zorlarken, vadeler doldukça geri ödeme amacıyla gitgide daha çok döviz bulmayı da gerektiriyordu. 

Türkiye o zamanlar 'sabit kur rejimi'  uyguladığından ilk bakışta sorunsuz işleyecek gibi görünen bu mekanizma, özellikle 1970'li yıllarda tamamı ithal edilen ham petrol fiyatlarının 3 dolardan 15 dolara çıkması ve Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında ülkeye uygulanan ambargolar sebebiyle  işe yaramaz oldu. Çünkü ülkenin döviz gelirlerinin tamamı bile petrol faturasını ödeyemez hale geldi. 

Döviz gelirini artırmak için TL devalüe edilmek zorunda kalındı.  1978 yılında dolar kuru 19 TL'den 25 TL'ye, 1979 yılında ise 35 TL'ye yükseltildi. Yüksek faiz oranları ve dövizin devalüe edilmesi sonrası  oluşan kur farkı ödemeleri nedeniyle bütçe zora girdi ve DÇM geri ödemelerine kamu kaynakları yetmemeye başladı. Yani DÇM hem bütçe hem de döviz krizine sebep oldu. 

Türkiye 1978 yılında kısa vadeli dış borçlarını ve DÇM'leri geri ödeyemeyince 1979 yılında kısmi moratoryum (borç erteleme bildirimi) ilan etti. DÇM'lere aracı olan bankalarla imzalanan anlaşma ile DÇM borçları 10 yıl boyunca zamana yayılarak ödendi. Törüner aynı köşe yazısında o dönemin önemli bir ayrıntısını "Dışarıdan döviz bularak veya yurt dışındaki kendi paralarını kullanarak ülkeye mal ithal edenlerin dövizleri de (garantisiz ticari borçlar), devlet teminat vermemesine rağmen, devlet garantisinde sayıldı ve bunlar da 3 yıllık bir vadede ödendi." şeklinde anlattı.

1989 yılı sonbaharında DÇM kaynaklı borçlar tamamen ödenerek kapatıldı. Dönemin başbakanı Turgut Özal DÇM borçlarının ödenip bitirilmesini  bir basın açıklaması ile duyurdu ve resepsiyonla kutladı. Özal DÇM'yi 'bilgisizliğin vesikası' olarak eleştirdi. Konuyla ilgili dağıtılan Merkez Bankası raporuna göre 1980-89 arasında DÇM ana para ve faizi olarak 2 milyar 269 milyon dolar ödeme yapıldı. DÇM'yi 'dalavere' olarak tanımlayan Özal, ödeme yapılan yabancı banka sayısını da 221 olarak kaydetti.  


Ekonomim gazetesi web sayfasındaki  konuya ilişkin yer alan bilgi ise şöyle:

"(Convertible Turkish Lira Deposits) Dö­vize çevrilebilir mevduat hesapları ilk kez 1967 yılında sisteme girmiştir. İşçi dövizlerinin azalma eğilimine girip dö­viz sıkıntısının ağırlaştığı 1975 yılından sonra kullanımı artmıştır. Bu hesaplara “Dresdner Bank hesapları” da denmiştir. Bu tür hesapları yurt dışında çalışan işçi­ler, bağımsız iş sahipleri, serbest meslek sahipleri ile dışarıda yerleşik gerçek ve tüzel kişiler açabilmekteydi. Konvertibl dövizler üzerinden açılması gereken bu hesaplara faiz tahakkuk ettirilmekteydi. Hesabı açanlar döviz olarak yatırdıkları tutarı yine döviz olarak çekebilmekteydi. Belirli dönemlerde bu hesaplara kur ga­rantisi de tanınmıştı. 1978 yılından itiba­ren DÇM hesaplarının geri ödenmesinde güçlükler ortaya çıktı. Bunun üzerine alacaklı ülke ve bankalarla yapılan görüş­meler sonucunda 29 Ağustos 1979’da bir borç erteleme anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile 2.1 milyar dolarlık borç 3 yılı ödemesiz olmak üzere 7 yıllık vadeye bağ­landı. DÇM hesapları 1977-1980 Krizi’ni ağırlaştıran etkenlerden biri oldu. Borç erteleme anlaşmasından sonra Türkiye 1985 yılına kadar uluslararası para piya­salarından borçlanma imkânı bulamadı."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder