22 Şubat 2024 Perşembe

YIL 2003... TÜRKİYE, UNDP'NİN İNSANİ GELİŞME ENDEKSİNE GÖRE SIRAT KÖPRÜSÜNDE BULUNUYOR

TÜRKİYE VE DÜNYANIN BOY ÖLÇÜSÜ

Cahit UYANIK 

Hani halk arasında 'Boyunun ölçüsünü almak ' diye bir söz vardır  ya... Her yıl yaz aylarında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programının (UNDP) açıkladığı İnsani Gelişme Raporu da tüm dünya ülkelerine boy biçiyor. Ne yazık ki biz ekonomi habercilerine de son yıllarda Türkiye'nin boyunun ne kadar kısalmakta olduğunu yazmak düşüyor. Bu yılki kısalma ise felaket: Tamı tamına 11 ülke daha geriledik. Toplam 175 üyenin bulunduğu ülkeler sıralamasında 85'incilikten 96'ıncılığa düştük. Ha gayret desek, dünyanın en gelişmiş ilk 100 ülkesi arasına bile giremeyeceğiz. Olumsuzu başarmak konusundaki olağanüstü maharetimizi kullanmamak dileği ile şu İnsanı Gelişme Raporu neymiş, ona bakalım...

UNDP her yıl dünya ülkelerini sırf rakamlara dayanan ekonomik güçleri değil, insani yaşam standartlarını da dikkate alacak şekilde alt alta sıralıyor. Bu standartlar; 40 yaşına kadar yaşama olasılığı, okuryazarlık durumu, sağlıklı içme suyuna ulaşabilme, sağlık harcamalarının toplam harcamalara oranı, telefon sayısı, internet aboneliği, ar-ge harcamalarının durumu, toplumda ve eğitimde cinsiyet eşitliği, çocuk ölüm oranı,  karbondioksit emisyonu, sıtma hastalığı oranı gibi kriterleri içeriyor. BM böylece ekonomik gücün insanların yaşam kalitelerini iyileştirmekte kullanılıp kullanılmadığını tespit etmeye çalışıyor. Türkiye, İnsanı Gelişme Endeksinin orta gelişmişlik düzeyindeki ülkeleri arasında bulunuyor. Bu, toplam 175 ülkelik listenin 56-141 arasındaki basamaklarını kapsıyor. 142-175 düşük gelişmişlik düzeyini, 1-55 arası da yüksek gelişmişlik düzeyini anlatıyor. Yani Türkiye'nin yüksek gelişme düzeyine çıkması için 40 basamak atlaması gerekiyor. Tersine, düşük gelişmişlik düzeyine ise 45 basamak daha var. Yani Türkiye 2003 yılı endeksine göre, tam sırat köprüsünün üzerinde.

Türkiye ile aynı grup içinde bulunan ama önümüzde yer alan ülkeler kimler? Bulgaristan 57, Makedonya 60, Rusya Federasyonu 61, Brezilya 65, Romanya 72, Lübnan 83, Türkmenistan 87, Azerbaycan 89 ve Arnavutluk 95'inci sırada. Aynı grupta bulunup da Türkiye'nin gerisindeki bazı ülkeler arasında ise Ermenistan 100, Çin 104, Suriye 110, Mısır 120, Bangladeş 139'uncu basamakta... Ama esas çarpıcı kıyaslamaları yüksek gelişmişlik düzeyindeki 55 ülke ile yapmak mümkün. Meksika 55, Küba 52, Macaristan 38, Polonya 35, Arjantin 34, Yunanistan 24, Portekiz 23, İspanya 19'uncu sırada bulunurken, Türkiye AB'ye aday (Toplam 13 ülke) ve OECD ülkeleri (29 ülke) arasında en gerideki üye konumunda bulunuyor. Yani vaziyet pek hoş değil.

Peki BM'nin verdiği boy ölçüsünün ayrıntıları neler? Söz gelimi Türkiye'de okuryazar olmayan yetişkin nüfus yüzde 14,5... Sağlıklı içme suyuna ulaşamayan nüfus yüzde 18... Yetersiz kilodaki 5 yaş altı çocuk oranı yüzde 8... Mutlak yoksulluk yani günde 1 dolar ve daha az parayla geçinenlerin nüfusa oranı yüzde 2... Yoksulluk sınırı denilen ve günde 2 dolar düzeyinde gelirle geçinenlerin oranı yüzde 10,3... Bu rakamlar bile niye 96'ıncı sıraya düştüğümüzü anlatabiliyor. 

BM araştırmasında toplam nüfusumuz 69,3 milyon kişi olarak öngörülürken, yıllık nüfus artış hızımız yüzde 1,2 olarak hesaplanmış. Yani doğurganlık oranı 2,4 çocuk düzeyinde. Nüfusun ayrıntıları da oldukça çarpıcı. 15 yaş ve altı nüfus 31,2 milyon kişiden oluşuyor. Yani önümüzdeki 15 yıl içinde bu kadarlık bir nüfusu eğitip, sağlıklarını koruyup, iş bulup mutlu etmek zorundayız. 

Türkiye'nin gayri safi yurt içi hasılası içinden eğitimin aldığı pay yüzde 3,5; sağlığın aldığı pay yüzde 3,6... Askeri harcamaların payı ise yüzde 4,9 düzeyinde... Ama sıkı durun, faiz ödemelerinin GSYİH'e oranı tamı tamına yüzde 15,2... Bu çarpık tablo elbette net olumsuz sonuçlara yol açıyor. Ar-ge harcamalarının GSYİH'ye oranı binde 6 iken, insanı gelişmişlik birincisi Norveç'te bu oran yüzde 1,7... Norveç'te bin kişiye 732 telefon ve 464 internet aboneliği, Türkiye'de ise 285 telefon ve 60,4 internet aboneliği düşüyor.

Tabii boy ölçme arayışları bununla bitmiyor. BM ve dolayısıyla Türkiye, 2001 yılında 'Yeni Binyılın Kalkınma Hedeflerini kabul etmişti. Amaç 2015 yılına kadar bu ilan edilen hedeflere ulaşmaya çalışmak. Bu hedeflerden birkaç tanesini vermek gerekirse... Söz gelimi mutlak yoksulluk ve açlık sınırında yaşayan insan sayısını yarı yarıya azaltmak, kız ve erkek herkes için evrensel temel eğitim hedefine ulaşmak, 5 yaş altı çocuk ölümlerini üçte iki azaltmak ve kalkınma için küresel işbirliklerine girmek bunlardan birkaç tanesi. 

Bu hedefler neden önemli? Çünkü dünyada 1,2 milyar kişiden fazla nüfus yani her 5 kişiden birisi günde 1 dolardan daha az parayla geçiniyor. Günde 800 milyon kişinin yatağına aç girdiği hesaplanırken, her 6 kişiden birisi okuma-yazma bilmiyor. Okula gitmeyen çocuk sayısı ise 115 milyon olarak tahmin ediliyor. İşte kalkınma hedefleri bunları iyileştirmeyi amaçlıyor. Türkiye'nin bu hedefler içindeki konumu ise halen araştırılıyor. Boğaziçi Üniversitesinde kurulan İnsanı Gelişme Merkezi ilk raporunu yıl sonunda kamuoyuna açıklayacak. Ayrıntılı rapor ise 2004 ortasında çıkarılacak. BM'ye göre Türkiye'nin şu anki gidişatı yeni binyılın kalkınma hedeflerine ulaşmakta oldukça olumlu görüntüler sunuyor. Yani moralinizi o kadar bozmaya gerek yok. 

Dikkatleri Türkiye'den uzaklaştırıp dünyaya çevirdiğimizde ise pek hoş manzaralar yok. Son 10 yılda ishal hastalığından ölen çocukların sayısı tamı tamına 13 milyon. Bu sayı İkinci Dünya Savaşından bu yana silahlı çatışmalarda ölen insanlardan daha çok. Her yıl yarım milyondan fazla kadın ise gebelik veya doğum sırasında hayatını yitiriyor. Tam 34 ülkede ise ömür beklentisi 1990'lı yıllara göre daha kısalmış vaziyette. Tüberküloz ise hala yılda 2 milyon kişinin ölümüne sebebiyet veriyor.

Buna karşılık dünya kaynak açısından pek sıkıntıda görünmüyor. Dünyada üretilen gıda eşit dağıtılsa günlük kişi başına 2 bin 800 kalori düşebilir. Oysa bir kişi için gerekli günlük asgari kalori değeri 2 bin düzeyinde bulunuyor. Söz gelimi zengin ülkelerde her inek başına (yanlış okumadınız) sağlanan tarımsal destek,  Afrika ülkelerinde sağlanan kişi başına destekten daha çok. 2002 yılında sağlanan uluslararası yardımlar ise hala 1990 yılındaki düzeye ulaşamadı.

UNDP bu tablodan nasıl bir sonuç çıkarmış? UNDP yoksul ülkeleri etkileyen ağır ve süregelen sosyo-ekonomik gerilemeler nedeniyle, dünyanın önemli bir 'kalkınma krizi' ile karşı karşıya olduğunu belirtiyor. Çünkü İnsani Gelişme Endeksi, 21 ülkede 90'lı yıllar boyunca hep ekonomik gerileme yaşandığını göstermiş. Bu tip ülke sayısı 1980'li yıllarda sadece 4'müş. Bu tablo söz konusu ülkelere ekonomik olduğu kadar eğitim ve sağlık yardımları yapılmasını da zorunlu kılıyor. Ayrıca daha adil ticaret koşulları ile borç hafifletme programlarına da geçiş gerekiyor. BM zengin ülkelerin vaat ettikleri yardımları yapmamaları durumunda 2015 yılı için ilan edilen hedeflere ulaşılamayacağını açıkça belirtiyor. Bunun için yılda 100 milyar dolarlık bir yardım akışının sağlanması gerekiyor. Ancak son yıllarda bu rakam 50 milyar dolarlar düzeyinde bulunuyor. 

Daha fazla moralinizi bozmayayım. Nihayetinde Türkiye, kötüye giden bir dünya içinde konumunu korumaya çalışan bir ülke görünümü veriyor. Ancak 2003'te ise Türkiye'deki gidişat kötüye doğruydu. Bakalım 2004'te neler olacak?

(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard dergisinin Ağustos-2003 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder