Cahit UYANIK
Türkiye, bir süredir yabancı ekonomik kuruluşların ilgi odağı. Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) bunlardan ilk akla gelenler... Bu iki kuruluşun yanı sıra Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) de bu listeye eklenebilir. Bu üç önemli uluslararası kuruluştan başka kredi derecelendirme (rating) firmaları da zaman zaman Türkiye'ye heyetler gönderiyor. Yani Türkiye ekonomisi rakam rakam, sektör sektör yabancı uzmanların incelemesine açılmış durumda.
Söz gelimi, cumhurbaşkanlığı seçimi bittikten hemen sonra Ankara'ya ilk olarak IMF Heyeti geldi. Heyet, geçen Aralık ayında imzalanan stand by anlaşmasının ikinci çeyrek konsültasyonunu yaptı. IMF bu yıl Türkiye'ye iki defa daha gelecek. IMF her gelişinde gerçekleştirilen uygulamaları dinleyip, izleyen 3 ayda yapılması gerekenleri içeren bir 'ek niyet mektubu' hazırlanmasını talep ediyor. IMF'nin ziyaretleri önümüzdeki yıl 6 ayda bire inecek. IMF Türkiye'de kamu finansman dengelerinin üzerinde durmak bir yana yapısal reformları da yakın izlemeye almış durumda. IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli son ziyaretinde, hafta boyunca neredeyse tüm bakanlıkları gezerek görev alanlarına giren yapısal reformlar hakkında bilgiler aldı.
Eskiden IMF heyetlerinin Maliye, Hazine, Merkez Bankası ve DPT'den oluşan kısır bir ziyaret programı olurdu. Tüm görüşmeler kamu finansmanı ve ulusal muhasebe hesapları üzerinde döner dururdu. Bu ziyaret çemberi önce kamu bankalarına genişletildi. Çünkü kamu bankaları hükümetler için 'gizli Hazine Müsteşarlığı' görevi de görüyordu. Bazı ödemeler bu bankalar üzerinden yapılıyordu. IMF'nin ziyaret çemberindeki ikinci genişleme, özel sektörü temsil eden kuruluşlar ve bazı başka bankaların eklenmesiyle yaşandı. Çemberdeki üçüncü genişleme, işçi ve işveren sendikalarının ziyaret programına alınmasıydı. Bu IMF'nin işsizlik gibi sosyal sorunlara duyarlılık göstermeye başladığının da işaretiydi. Nihayet çemberin son genişlemesi, ilgili bakanlıklardan ilk ağızdan bilgi almaya kadar gitti.
IMF ile aynı günlerde DB Başkanı James Wolfensohn'un 4 günlük ziyareti ve aynı kurumdan iki ayrı heyetin incelemeleri de vardı. Wolfensohn Türkiye'de özel sektör, akademisyenler, depremzedeler, bürokrasi, siyasetçiler ve kendi destekledikleri bir projenin yerinde ziyaretini içeren yoğun bir program takip etti. Temas trafiği DB'nin önümüzdeki 3 yılda Türkiye'ye vermeyi planladığı 5 milyar dolarlık kredinin 759,6 milyon dolarlık ilk diliminin imza töreni ile son buldu. Kredinin geride kalan yaklaşık 4 milyar 250 milyon dolarlık bölümünün nasıl kullandırılacağı önümüzdeki 4-5 aydaki görüşmeler boyunca belirlenecek. Anlayacağınız Türkiye'ye daha birçok DB heyeti gelip gidecek.
Wolfensohn'un ziyareti kadar ilgi çekmese de DB'nin iki heyeti 'kamu harcamalarının gözden geçirilmesi' ve 'emeklilik reformu' konularında çeşitli incelemeler yaptı. Türkiye'de kamu harcamalarının çok dağınık ve savurgan bir görünüm arz etmesi, bizim kadar yabancıların da yakın merceği altında bulunuyor. Türkiye'ye önümüzdeki yıllardan itibaren dünyanın dört bir tarafından güçlü finans akımlarının gelmesi bekleniyor. Ama bunların ön şartlarından biri, hesaplarına ve harcamalarına çeki düzen verebilir bir devlet görebilmek. Bu yapılamadığı taktirde yabancı kreditör ve yatırımcılar, enflasyonla mücadelenin sağlıklı temellerde ilerlediği ve açıklanan ekonomik verilerin sağlığı konusunda tereddüte düşebilir.
Emeklilik reformu konusunda çalışan diğer DB heyeti ise bireysel emeklilik, sosyal güvenlik kurumlarının yeniden yapılandırılarak tek çatı altında toplanması üzerinde duruyor. Bu heyetin hedefi geçen yıl Ağustos ayında kabul edilen sosyal güvenlik yasalarının sağlam ve kurumsal temellere kavuşmasını sağlamak. Bu heyetin bir amacı da bu kadar geniş yapısal reformların gerçekleştirildiği bir ekonomide yaşanabilecek sosyal huzursuzlukların önüne geçmek. Bu kapsamda yapısal refomlardan zarar görebilecek sosyal grupların desteklenmesi için bir 'Sosyal Güvenlik Ağı Projesi' üzerinde duruluyor ve toplam kredi paketinin yüzde 10'u yani 500 milyon dolarının sadece bu çerçevede kullandırılması amaçlanıyor.
Türkiye'de incelemeler yapan bir başka yabancı heyet ise OECD'den... OECD Ekonomik Gelişmeler İnceleme Komitesi (EDRC) önümüzdeki Kasım ayı başında toplanarak OECD Sekretaryası tarafından hazırlanan Türkiye Ülke Raporunu değerlendirecek. OECD Ülke Raporu her yıl hazırlanıyor ve yabancı yatırımcıların ülkenin gelecekteki ekonomik ve sosyal gelişim çizgisini görmesi açısından en temel dokümanlardan biri olarak kabul ediliyor. Raporlar, dünyanın belli başlı 29 ekonomisinin birbiriyle, aynı kriterler üzerinden kıyaslanması da yardımcı oluyor.
Mayıs ayı sonunda Türkiye'yi ziyaret eden heyet ise Japon Uluslararası İşbirliği Bankası (JBIC) uzmanlarıydı. Japon uzmanlar, Türk mali sektörüne destek verilmesi için bir rapor hazırlığı yaptı. Japonların Türkiye'ye ilgi duymalarının geri planında son zamanlarda bize açtıkları ucuz krediler ve yürüttükleri büyük projeler yatıyor. Japonya gelecek vaat eden bir ülkede güçlü bir finans sektörünün önemini iyi biliyor. Ama Japonya'nın kendisi, üretim yapısı çok güçlü olmasına rağmen iyi denetlenebilen bir finans sektörüne sahip değildi ve bunun acısını çok çekti. Büyük banka iflasları ve önemli banka yolsuzlukları konusunda tecrübeli olan Japonya, bu kredi sayesinde Türkiye ile bilgi paylaşımı da yapabilir.
Bütün bu resmi heyet trafiğine gayri resmi temaslarda bulunacak olan kredi derecelendirme firmalarını da eklemek mümkün. Standart and Poors (S&P) ile Moody's 1994 Ekonomik Krizi sonrasında Türkiye'nin notlarını hayli düşürmüştü. Ama artık Türkiye ekonomisi toparlanıyor. Haziran ayı içinde bu iki kuruluşun (IMF ile uygulanan 1,5 yıllık Yakın İzleme Anlaşması ve 6 aylık stand by anlaşması sonrası) Haziran ayında Türkiye'ye gelmesi bekleniyor. Kredi derecelendirme firmaları, uluslararası kısa ve orta vadeli yabancı sermaye akımlarına yol gösteren birer trafik polisi gibiler ve önemli işleve sahipler. Yolun ilerisinde trafik kazasına yol açabilecek bir gelişmeyi şimdiden tahmin ederek not vermek onların görevi... Kredi derecelendirme firmaları bir ülkenin kredi notunu belirlerken, klasik ekonomik verilerin yanı sıra geleceğe ilişkin beklentilerin de yer aldığı 600-800 adet veriyi gözden geçiriyor. Bu çerçevenin içine, gerçekleştirilecek yapısal reformların muhtemel sonuçları da giriyor. Bu sebeple kredi derecelendirme firmalarının ziyareti de diğerleri kadar kritik... Notumuzun yükseltilmesi, uygulanan ekonomik programın finans boyutunu güçlendirebilir.
Peki yoğunlaşan bu heyet trafiğinin geri planında aslında ne var? Cevap basit: Türk ekonomisinin önümüzdeki yıllarda yeniden inşa edileceği anlaşılan 'küreselleşen ekonomi' kavramına iyice hazırlanması isteniyor. Bu hazırlık Avrupa Birliğine tam üyelikten uzun vadeli enerji planlarına, bankacılık sektörünün rehabilite edilmesinden kamu maliyesinde kapsamlı bir harcama reformuna kadar geniş bir yelpazeye yayılıyor. Ekonomide son 20 yıldır el dokundurmaya cesaret edilemeyen, çözüm aranmış ama başarılı olunamamış, popülist yaklaşımlar sebebiyle görmezden gelinen konuların hepsi bir anlamda 'ameliyat masasına alınmış' durumda. Bu heyetler Türkiye'ye finansal, teknik bilgi ve deneyim desteği vermeyi amaçlıyor.
Türkiye 'kalkınma' denilen ve içinde ekonominin yanı sıra sosyal, hukuksal ve kültürel boyutta gelişimin bulunduğu süreçte, yeni küresel ekonomi için 'model ülke olabilir. Böyle bir misyonu şu anda tam hissedemiyoruz çünkü başarı şansı konusunda tereddütler var. Ama ileride ilk başarı emareleri ortaya çıktığında 'Model ülke: Türkiye" türünden değerlendirmeleri daha fazla duymaya başlayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder