16 Temmuz 2024 Salı

CHP KURULTAYINDAN İZLENİMLER / SOSYAL DEMOKRASİNİN ÖNCELİĞİ NİHAYET; EKONOMİ

Cahit UYANIK 

Türkiye'de geçmişten bugüne sol partilerin önceliği hep demokrasi ve insan hakları sorunsalı çevresinde belirlenirdi.  Ekonomik politikalar ikinci plana atılır; bu sorunların çözümü demokrasinin kökleşmesinden sonra ele alınacak 'ikincil mesele' olarak değerlendirilirdi. 

Bu yaklaşım belki de 1960 ve 1970'lerin Türkiyesinde normal karşılanıyordu. Çünkü toplumdaki ekonomik kutuplaşma bu kadar keskinleşmemiş ve yaşam şekilleri arasında uçurumlar oluşmamıştı. Gerçekten Türkiye'nin öncelikli sorunu demokrasiydi. Demokrasi ve insan hakları arayışı, askeri darbenin etkisiyle 1980'li yıllar boyunca da sürdü. 1990'ların ilk yarısı ise izlenen sağ politikalara, sol partilerin iktidar ortağı olarak göz yumduğu 'kötü yıllar' olarak tarihe geçti.

Küresel gelişmeye 'Özelleştirme' itirazı

Dün Ankara'da başlayan CHP'nin 28'inci Olağan Kurultayı ise sosyal demokratların önceliği ekonomiye verdiği ilk kurultay olma özelliğini taşıyacak gibi görünüyor. CHP'yi böylesi bir kan değişimine iten iç etkenlerin yanı sıra dış etkenler de yok değil. Tüm Avrupa ülkelerinde iktidarları birer birer ele geçiren sol partilerin programlarında önceliğin ekonomiye verilmesinin, CHP'yi de ideolojik alt yapısını ekonomiye oturtmaya zorladığı söylenebilir.

Kurultayda artık ekonomi ağırlıklı bir  'değişim ve yenileşme' politikasının varolageleceği, salonu süsleyen 'Daha çok üretim, hakça paylaşım: Küresel gelişme-Artı ve eşit' formülü, İngiliz İşçi Partisi ve onun lideri Tony Blair'den esinlenilerek geliştirilmişti. Ancak Türkiye'nin global (küresel) gelişmenin neresinde bulunması gerektiği konusunda CHP'nin net mesajları olmadığı da gözden kaçmadı. Bu durumun en somut göstergesi, salona korsan olarak bir sendika tarafından sokulup açılan 'Özelleştirmeye hayır' pankartıyla yaşandı. 

CHP'nin elle tutulan en büyük değişim ve yeniliği CHP Lideri Deniz Baykal'ın Ricky Martin'in sosyal demokrat bir partinin idaresindeki Fransa'da yapılacak Dünya Kupası için bestelediği şarkı eşliğinde yüksek bir platformdan koşar adım salona inmesiydi. Bu giriş CHP'yi, diğer partilerin Kurultay ve kongrelerindeki klasik tablolardan çok farklılaştırdı.

Konuşma, kitapçık ve listede ekonomi önceliği 

Kurultayda CHP'nin bundan sonra ekonomi eksenli politikalarda yoğunlaşacağının birçok önemli göstergesi vardı. En başta Genel Başkan Deniz Baykal'ın konuşmasını ekonomik konularla açması ve pek görülmedik şekilde yaklaşık 40 dakika bu sorun üzerine yoğunlaşması ilk önemli göstergeydi. Baykal ekonomi ağırlığını, konuşmasının ortasından sonra yeniden hissettirdi. Ekonominin nasıl yönetileceğini pratik önlemlere kalem kalem dökerek anlattı. 

Kurultayda dağıtılan ve iki orta sınıftan çocuğun gülen resimlerinin süslediği; giriş yazısında Baykal'ın "Biz CHP olarak ülkemizin belli başlı sorunlarına çözüm içeren bir reform paketiyle kamuoyunun karşısına çıkıyoruz" diye lanse ettiği 'Yeni Yaklaşımlar, Yeni Çözümler' kitapçığının ilk maddesi 'Yeni Ekonomi' başlığını taşıyordu. CHP'yi 1999'daki yerel ve muhtemel erken genel seçime hazırlayacak bu kitapçıkta 'Yeni' başlığıyla süslenen diğer çözüm önerileri de ağırlıkla ekonomi ekseninde dönüyordu. Eğitime yatırım, sağlığa kaynak, fonları daha iyi yönetilen sosyal sigorta kurumları, tarımsal desteklemeye prim sistemi, gençlere torpilsiz iş olanağı hep ekonomi içerikli mesajları içeriyordu.

Yeni ekonomiye yeni kadrolar

CHP'nin 'Yeni Ekonomi' politikasının en önemli önceliklerinden birisi açıkça ifade edilmese de Maastricht Kriterlerine uyumu içeren, tek haneli enflasyonu  hedefliyordu. Bu çerçevede kısa bir süre önce tartışılan 'Enflasyon Hedeflemesi' politikası izlenerek tek haneli rakamlara inilecekti. CHP'nin ekonomi politikasında gösterdiği iki önemli açılım ise özelleştirme ve rekabet politikasına yönelikti. Özelleştirme ekonomide verimliliği artırıcı ve mülkiyeti tabana yayacak şekilde hızlandırılacaktı. Öte yandan devlet piyasalarda rekabeti sağlayacak ve işletecekti.

CHP Kurultayında gözle görülen bunlardı. Ancak kulislerde partinin yeni politikalarını destekleyecek isimlerin Parti Meclisine (PM)  dahil edilmesi ve muhaliflerin genel merkez siyasetini etkileyebildikleri yegane organ olan PM'ye giriş telaşı vardı. Kurultayda 1995 yılında yapılan anayasa değişikliği ile siyaset yasakları kalkan sendikacıların göğüslerini gere gere 18 yıl sonra siyaset yapmanın zevkini yaşadıkları da gözden kaçmadı.

Ancak CHP'nin yetkili organlarında sendikaların ve işçilerin temsil edileceği konusunda kimse net fikirler ileri süremiyordu. Sendikacılar, kendilerini daha çok muhalif kanada yakın hissettiklerini, genel merkezin kendilerine uzak ve soğuk durmasından şikayetçi olduklarını anlatıyorlardı. Genel merkez, gerçekten de sendikacılardan çok önümüzdeki yıl yapılacak mahalli seçimler ve erken genel seçimleri götürecek bir liste yapmanın çabası içindeydi.

Zekeriya Yıldırım'ın sol bir iktidarda başat faktör olacağı kesinleşen merkez bankası politikalarını yönetmek üzere; Korel Göymen'in Ankara Belediye Başkanlığı, Zülfü Livaneli'nin İstanbul Belediye Başkanlığı için listelere dahil edilmek istendiği gözlerden kaçmıyordu. TÜRMOB Başkanı Özyürek ise muhtemel bir iktidar veya iktidar ortaklığında mali politikaları izleyip yönlendirecek isim olarak genel merkezin listesinde ön plana çıkıyordu.

Geçmişte büyük tartışmalara neden olan ama bu kurultayda geri plana düşen konulardan birisi de alevlerin temsili idi. Genel merkez, bir önceki kurultayda kızdırdığı alevileri, çok popüler bir isim olan Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Onursal Başkanı Ali Rıza Gülçiçek'i listeye dahil ederek yumuşattı. 

CHP'de ikiye bölünen muhalif kanat ise genel başkan adayı çıkaramayınca politikasını daha çok PM listesini delmek üzerine oturttu. CHP'nin ekonomi eksenli açılımına muhaliflerin herhangi bir itirazı veya desteği yoktu. Muhaliflerin ağırlıkla SHP'liler ve 4'lü Kanat olarak bilinen partinin muhalif ve potansiyel genel başkan adayları etrafında toplandıkları gözlendi. Bu cepheye sendikacıların ne kadar katkı sağlayacağı da Baykal'ın PM listesine ne kadar müdahale edeceğine bağlı bulunuyordu.

(Bu izlenim yazısı Finansal Forum gazetesinde  24 Mayıs 1998 tarihinde yayınlanmıştır.)








































 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder