20 Temmuz 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / HAZİNE "KİT'LERİN HOLDİNG'İ" OLDU

Cahit UYANIK 

Çok değil daha 3-4 yıl öncesine kadar KİT'ler  Türkiye'nin günah keçisiydi. 5 kara deliğin en büyüğü olarak lanse ediliyorlardı. Çözüm için önce "KİT'leri sat, kurtul" senaryosu gündeme getirildi. Yasasız özelleştirme yapmak isteyen tek ülke konumundaki Türkiye, çeşitli iç ve dış baskılarla bundan vazgeçirildi. KİT'lerin ayakta durması için yapılması gerekenler araştırıldı. Özelleştirme Yasası çıkarılarak, özelleştirme gelirlerinin KİT'ler için kullanılması sağlandı. 

Bu çalışmalardan bir başkası da Hazine Müsteşarlığında KİT Genel Müdürlüğü kurulmasıydı. KİT Genel Müdürlüğünün en önemli projelerinden biri, bünyesindeki kuruluşların bilgisayarla izlenmesiydi. Yani Türkiye'nin dört bir yanına dağılmış KİT'ler kurulacak sistemle Ankara'dan kolaylıkla takip edilebilecekti. Tıpkı bünyesinde onlarca şirketi barındıran bir holding gibi...

Yaklaşık 1,5 yıldır sürdürülen bu proje neredeyse sonuçlanma aşamasına geldi. Artık KİT'lerin tüm işletme verileri üçer aylık dönemler halinde Hazine'nin bilgisayarlarında kayıtlı. Ama hedef bunu günübirliğe kadar düşürmek. Yani büyük holdinglerde olduğu gibi her akşam KİT'lerin kasa mevcutları, borçları, çekleri, ertesi günkü muhtemel ödeme ve alacakları Ankara'ya bildirilecek. 

Burada karşılaşılan sorun ise sırf tarımsal üretim yapan KİT'lerin bilgisayar teknolojisi ile tanışmaması... Bu sorun da 1997'de çözülürse özel sektördeki holding yapılanmasına benzer bir işletmecilik anlayışına geçilmesi için en önemli adım atılmış olacak. Darısı sosyal güvenlik kuruluşlarının başına...

GECEKONDU EKONOMİK KURULLAR BAŞ AĞRITIYOR 

Türkiye'de kavramların çarpıtılması artık kanıksadığımıź bir sorun. Bunun örneklerini bol bol yaşıyoruz. "Ekonomik Kurul" ve "Özelleştirme Kurulu" bunun en yeni örnekleri... Oysa yasalarla belirlenmiş Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) ve Yüksek Planlama Kurulu (YPK) ne güne duruyor? Gerek ÖYK gerekse YPK haftalardır toplanamıyor.

Bu kurulların oluşturulma gerekçelerinden en önemlisi siyasetçilerin kendi aralarında sağlıklı istişare yaparak bürokrasinin düşüncelerini derli toplu şekilde dinlemeye fırsat yaratmış olmasıdır. Eskiden, toplanma tarihi günler öncesinden belli olan ÖYK ve YPK için herkes uzun uzun hazırlanır, toplantı yapılınca da herkes eteğindeki taşları döküverirdi. 

Başbakan Necmettin Erbakan ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in rağbet ettiği gecekondu ekonomik kurullar ise sadece bir 'içtima' görünümünde... Toplantı yapıldığında sorulan ilk soru " Son durumunuz nedir?" oluyor. Çoğu zaman gündemdeki en acil konuları görüşmekten,  uzun vadeli bir perspektif üzerinde durulmuyor bile...

Allah'tan Hazine, Merkez Bankası ve DPT uyumu en üst düzeyde bulunduğu için gecekondu kurulların etkisi ekonomi yönetimine yansımıyor. Geçmişte görmeye alıştığımız ekonomi üst yönetimi arasındaki çatışma ve kavgalar artık hiç yaşanmıyor. Ama çatışma daha çok siyasetçilerle bürokratlar arasında yaşanıyor. Özellikle plansız programsız ekonomik kurulların, bazı bürokratları kızdırdığını söylemekte fayda var.

TÜSİAD'IN ÜNLÜ İLANININ PERDE ARKASI 

Ekonomi Muhabirleri Derneğinin (EMD) yayın organı Ekonom, her üç ayda bir yayınlanıyor. Ekonom'un 3. sayısı Ocak'ın ilk haftası içinde çıktı. Eğer 'Kendini övüyor' diye düşünmezseniz, bu sayının kapak konusu 'Kara para'yı bendeniz hazırladım. 

Ekonom'da ayrıca Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'le yapılmış bir röportaj, 1996 yılına ilişkin ironik bir değerlendirme, 1997 Yılı Programının sert bir eleştirisi, Meclis'te komisyon bile kurulmasına neden olan TEDAŞ yolsuzluklarının peşindeki gazeteci arkadaşımızın trajikomik macerası, 3 kaynak paketinin analiz edildiği zehir zemberek bir yazı ve çok çok ünlü TÜSİAD İlanı'nın perde arkasını bulmak mümkün. 

Bunlar içinde TÜSİAD İlanı'na ilişkin değerlendirmeye dikkatinizi çekerim. Meliha Okur tarafından hazırlanan yazıda dönemin TÜSİAD Genel Sekreteri Güngör Uras'la yapılmış bir röportaj var ki kayda değer... İşte Uras'ın dobra dobra söylediklerinden bir kesit:

"TÜSİAD İlanı o günün atmosferi içerisinde politik bir mesaj havasına büründürüldü. TÜSİAD bu ilanlar bahane edilerek zorla fuhuşa itildi, politikaya itildi. Oysa ilanlar politik değildi. İlan işi çok spekülatifti. Oylama yoktu.

Ben şahsen ilanın değil zamanlamasının rahatsızlık yarattığını düşünüyorum. Rahmetli Nejat Eczacıbaşı bizzat sıkıyönetim komutanına gitti. İlanların arkasında sıkıyönetimin uygundur imzası var. 

Ecevit ilanlardan 2 gün önce haberdar olmuştu. Aslında Ecevit ilanlarla filan düşmedi. Çünkü iş dünyasının en fazla kar ettiği dönem o günlerdi..."

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  06 Ocak 1997 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder