Cahit UYANIK
Türkiye'nin son birkaç yıldır başına çöreklenen ve kurtulmak için büyük çaba sarf ettiği birçok belanın köklerinin 1970'lerin ikinci yarısına uzandığının bilmem farkında mısınız? PKK belası, çete helezonu, irtica bataklığı, aşırı sol zombisi, enflasyon canavarı, dövizsizlik sendromu, Ülkücülerin mafyalaşması...
Türkiye 1975-1980 dönemindeki Milliyetçi Cephe (MC) hükümetleri, Güneş Motel'de kurulan CHP Hükümeti ve Erbakan Hocanın 'kerhen' desteklediği Adalet Partisi azınlık hükümetinin acılarını hala çekiyor. Siyasetçiler bundan 20 sene önce yakalarını kaptırdıkları sorunların hemen hiç birinden silkinip kurtulamıyorlar.
Son 2 yıldır Türkiye'de yaşananlar 1970'lerin tortuları temizlenmeden ve 12 Eylül'ün sıktığı kemerler gevşetilmeden hiçbir sorunun çözülemeyeceğini gösteriyor. Türkiye elbette 1980'den önceki Türkiye değil. Otorite boşluğu yaratmanın zor olduğu bir ülke. Ancak bu seferki tehlike ise aşırı devletçi yaklaşımdan kaynaklanıyor. Her türlü yalan dolan 'devlet çıkarı' veya 'devlet sırrı' kisvesine bürünebiliyor. Kendisine müttefik ve kuvvet desteği arayan siyasi tabanı zayıf siyasetçiler ise bunlara göz yumabiliyor. Sorun çıkınca devletin hala 'baba' diye anıldığı Türkiye'de, ona dokunmak çok zor oluyor.
Bu hafta ortasında Türkiye siyasette ilginç bir dönemeç noktasına giriyor. Büyük ihtimalle Anasol-D Hükümeti son bulacak. Henüz devlet içindeki bağlantıları tam olarak çözülemeyen bazı grupların, bundan dolayı çok mutlu olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye Aralık-1998 ile Haziran-1999 arasını kapsayacak 7 aylık bir 'fetret devri'ne giriyor. Bu süre çetelerin Türkiye'de kök saldığı, PKK ile mücadelede büyük mesafenin kaydedildiği, enflasyonla mücadele konusunda yarım yamalak bir konsensusa varıldığı 1993-1996 arasındaki 36 aylık sürenin dörtte birine denk geliyor.
Ancak olumlu ve olumsuz gelişmelerin yaşandığı bu zaman diliminin kazanımları, önümüzdeki 7 ayda kaydedilebilir. Çünkü Türkiye gibi günübirlik yaşayan bir ülke için 7 ay çok uzun bir süre... Planlı ve sistemli hareket edebildiği anlaşılan negatif güçler, bu süreyi çok iyi değerlendirmek isteyecektir. Bu ortamda herkesin üstüne düşen görevi korkmadan ve çekinmeden yapması, Türkiye'nin 2000'li yıllardaki pozisyonunu belirleyecektir.
(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 23 Kasım 1998 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder