30 Temmuz 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SİYASETTE ANA TRENDLER BELİRGİNLEŞİYOR

Cahit UYANIK 

Şimdilerde Ankara'da erken seçim sonrasında kurulabilecek hükümet formülleri tartışılıyor. Bundan birkaç ay önce gözde olan teknokratlar hükümeti vb. formüller ise artık kimsenin aklına gelmiyor. Politikayla birazcık olsun ilgilenen herkes biliyor ki ya bu hükümet yeniden güven tesis edecek ya da toplumdan kredi sağlamış bir hükümet kurulacak.

Bu noktada mevcut hükümetin kozu IMF'den önümüzdeki yıl gelmesi muhtemel olan 10 milyar dolarlık kredi. Bu ek borcun ekonomik dengeler üzerindeki olumsuz etkileri dağıtacağı umut ediliyor. Ancak kulislerde konuşulan bilgilere göre IMF ve onun takipçisi DB önümüzdeki yıl çok köklü yapısal reformların peşinde koşacak. 

Toplumsal desteği hayli zayıflamış olan bu hükümet, IMF ve DB için ideal. Reçete tipi yapısal reformlar ancak böyle zayıf bir hükümete yaptırılabilir. Hükümet partileri sırf bu nedenle seçim barajıyla oynamayı dillendirmeye başladılar. Ne olur ne olmaz, bir hükümet ortağı mızıkçılık yaparsa herkesin seçim diye ayağa kalkacağı kesin...

Muhalefet cephesinde ise iktidara hazırlık turları başladı. Tansu Çiller, 5'li Çete dediği Sivil İnisiyatif ile barıştı. Geçmişten bu yana arasını hiç soğutmadığı Deniz Baykal'la yeniden görüştü. Çiller'in önümüzdeki günlerde AKP ve SP'ye yönelik bir cephe taarruzu başlatması muhtemel. Amaç 1996'da kurulan Refahyol'un izlerini silip süpürmek...

CHP ise sessiz ve derinden yol alıyor. Baykal, partinin başına yeniden döndüğünde verdiği sözlere sadık görünüyor. Önümüzdeki bir erken seçimde başbakanlık koltuğu Baykal'a veya Çiller'e teslim edilecekmiş gibi... Baykal'ı rahatsız eden tek şey İnönü'nün kurabileceği parti. Eğer kurulursa bu partinin, geçmişte Ecevit'in yüzde 8-10 oy alarak CHP'yi engellediği gibi bir role soyunması kaçınılmaz. Bu nedenle İnönü'nün ne yapacağı merakla bekleniyor. 

Tayyip Erdoğan'ın AKP'si bir umut rüzgarı ile yol alıyor. Rüzgar aldığı yer ise kapatılan Fazilet Partisinin küskün kadroları ve seçmenleri... Kimse bu partinin müslüman-demokratlık yapmak için kurulduğuna inanmıyor. Zaten toplumda ve İslamcı oylarda müslüman-demokratlık diye bir talep de yok. Kavga, kapatılma sonrası SP'nin neden Erdoğan'a teslim edilmediğinden çıkıyor. İslamcı siyasi akım, gövdesi SP'de başı AKP'de bir görünüm veriyor. Eski FP'li ve güçlü belediye başkanları kararsızca ortada dolaşıyor. Üstelik Erdoğan'ın siyasi geleceğinin ipi Anayasa Mahkemesinin elinde. Yani muhalefetin bu kanadı daha çok iç işleriyle meşgul bir görünüm çiziyor. 

Anlayacağınız Türkiye sağ-sol koalisyonu şeklindeki bir hükümetten yine sağ-sol koalisyonu şeklindeki bir hükümete doğru yol alıyor. Bu siyasi gidişat belli oldu. Siyasette artık birçok yan faktörün, bu ana trendin içinde yer alıp almayacağına karar vermesi gerekiyor.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  26 Kasım 2001 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder