Cahit UYANIK
Çok uzun yıllar önce gazetelerde bir fotoğraf yayımlanmıştı: Zavallı bir çocuk, elleri zincirlerle kelepçelenmiş, iki yanında iki jandarma, başı öne eğik, üstünde mahkum elbisesi adliyede yürüyordu. Kimbilir hangi mahkemeye çıkacak ve acımasız katillerle iflah olmaz hırsızların oturduğu tahta sırada, sırtına alacağı hükmü bekleyecekti.
O yıllarda biz gazeteciler sosyal sorunlara daha duyarlıydık. Fotoğraf büyütüldü. Fotoğrafı çeken meslektaşımıza ödül üstüne ödül verildi. O saniyelik enstantane ve küçük bir deklanşör tıklaması, uzun yıllardır ayak sürütülen çocuk mahkemeleri ve çocuk cezaevlerine giden yolu açtı. Türkiye'de hala çözüldüğü söylenemeyen sokak çocukları ve suçlu çocuklar sorunsalı da küçük bir aşama kaydedildi. Türkiye'de çocuklar mahkemeye artık kelepçe ile getirilmiyor.
Kelepçe meselesi yine gündemde. Hakkında soruşturma açılıp gözaltına alınan iş adamları, bürokratlar ve eski politikacılara kelepçe vurulmalı mı? Yoksa ellerini kollarını sallayarak savcının, hakimin karşısına mı getirilmeli? Batı'da benzeri suçlar için hakkında soruşturma yürütülenlere kelepçe vuruluyor mu? Polisler acaba kelepçelemeyi toplumsal bir linç unsuru olarak mı kullanıyor? 'Koluna girme' psikolojisi ile insanların sorgu sürecindeki direnci kırılmaya mı çalışılıyor? Kafalar her zaman olduğu gibi karışık. Sapla saman birbirine karışmış. Kimi öyle olsun diyor, kimi böyle...