2 Mayıs 2023 Salı

KAPAK HABERİ / SSK GENEL MÜDÜRÜ KILIÇDAROĞLU'NDAN ŞOK AÇIKLAMA: İLAÇ VE EMEKLİLİK PARAMIZ İHRACATÇIYA VERİLİYOR

Cahit UYANIK

İhracat, SSK primleriyle finanse ediliyor... İşçilerin primleri Eximbank eliyle ihracatçıya teşvik yapıldı. Yeni düzenlemeyle KİT'ler prim ödememezlik edemeyecek... Kurum borsaya giriyor... Sağlık karneleri yeniden düzenleniyor... Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü Kılıçdaroğlu 'geçmişi ve geleceği' anlatıyor.

Sosyal güvenlik sistemi son günlerde Türkiye'de sıkça tartışılan konuların başında geliyor. Seçimlerden hemen sonra çıkarılan erken emeklilik yasasıyla tartışılmaya başlanan sistem, Bağ-Kur ve SSK prim affı gibi uygulamalarla iyice dallanıp budaklandı. Basında yer alan "emeklilerin maaşı tehlikede", "SSK'lıları ilaçsız günler bekliyor", "İlaç firmaları SSK'ya karşı kazan kaldırdı", "SSK'nın kanını emmişler" gibi haberler de kamuoyunun dikkatini bu konuya çekti.

İşçilerin sosyal güvenliğini sağlamak üzere kurulan Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), bu tartışmalardan en fazla nasibini alan kuruluş. Kuruma bağlı hastanelerdeki yetersiz hizmetler nedeniyle her gün binlerce kişinin "hayır duası"nı alan SSK'nın imajı, eski Bakan İmren Aykut'un zamanında kurulan SİSATEV Vakfının uygulamaları, kayıt numarasız prim tahsilat fişleri vb. yolsuzluk iddialarıyla zaten geçmiş dönemde iyiden iyiye zedelenmişti.

Ama bu kez, zedelenen imajı değil bütün varı yoğuyla Kurum'un bizzat kendisi oldu. Tahsil edemediği alacakları, ödeyemediği borçlarıyla SSK neredeyse çalışamaz hale gelmişti.  Son günlerde, ilaç alabilecek kaynağı bile bulamayacak durumdaydı. Peki Kurum bu hale nasıl düştü? Sorumluluk kimlere ait? Bataktan kurtulup düzlüğe çıkabilecek miydi? Eğer çıkabilecekse, araçları nelerdi? Yeni düzenlemeler neleri öngörüyordu?

Suçlu, devlet ve belediyeler

"SSK, varlık içinde yokluğu yaşayan bir kurum"... Bu sözler SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'na ait. SSK'nın varlığı, değeri trilyonları bulan iş hanları, hastaneler, bankalardaki mevduatları... Yokluğu ise 6 trilyon lirayı aşan prim alacakları, kapısında bekleyen ilaç firmaları... Ve bunlar yetmiyormuş gibi devletin ihracatı desteklemek için zorla el koyduğu fonları...

Milyonlarca işçinin hem çalışırken hem de emekliliğinde tek umudu ve güvencesi olan SSK bugün kurtuluş bekliyor. Ancak Kurumu bugünkü haline getirenler, önemli ölçüde prim ödemeyen devlet ve belediyeler.

Bu haberle ilgili Youtube yayınımın linki:


SSK'nın bugünkü yaşadığı sıkıntıların ilk sinyalleri 1990 yılında gelmeye başladı. Bu tarihe kadar belli bir mali denge içinde 3 milyonu aşkın sigortalıya hizmet veren Kurum, bu tarihten itibaren tıkanmaya başladı. Birçok devlet dairesi, KİT'ler ve hemen hemen tüm belediyelerin söz birliği etmişçesine sigorta primlerini ödememeye başlamaları bugünkü krizin alt yapısını oluşturacaktı. Yaşanan genel ekonomik sıkıntılar içinde "Her kurum kendi başının çaresine baksın" politikası sonucu, sigorta primleri bu kurumlar için ucuz maliyetli birer kaynak haline dönüştü. Öyle ya, bankalardan yüzde 140'la borçlanmak yerine sigorta primlerini ödememek çok daha rasyoneldi.

(Tablo-1) SSK'da Prim Tahakkuk ve Tahsilatı

Yıllar      Prim tahakkuku (milyar TL)       Prim tahsilatı (Milyar TL)   

1990               10.346,0                                                           9.289,0

1991                19.820,9                                                          15.426,0

Kamu kuruluşlarının "pirim-mirim ödemem" demesi sonucu bugün devlete ait kuruluşuna taktığı borç 4,5 trilyon lira. SSK'ya prim ödeme konusunda hep suçlu gösterilen özel sektörün borcu ise devletin borcunun üçte biri kadar.

SSK'nın 1991 yıl sonu itibarıyla kamu ve özel sektörden alacağı 5 trilyon 700 milyar lira civarında. Yılbaşından bu yana ise bu rakam 6 trilyon 300 milyar liraya kadar tırmandı. Sadece belediyelerin prim borçları 2 trilyon lira düzeyinde bulunuyor. KİT'lerden ise Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) 700 milyar, TCDD 420 milyar ve Demir Çelik (TDÇİ) 220 milyara yaklaşan borçlarıyla listedeki diğer büyük borçlular. Bu rakamlar her gün giderek büyüyor. 

Hukuk çözüm değil

Kemal Kılıçdaroğlu-1992

Bakanlığı, KİT'i, belediyesi, özel sektörünün prim ödememesi karşısında SSK çözümü mahkemelerde aramaya başlamış. Ancak ardarda açılan haciz davaları, uyarılar çözüm vermemiş, SSK prim konusunda kamuya açtığı tüm davaları kaybetmiş. Gerekçe, bir kamu kuruluşunun bir başka kamu kuruluşundan alacağını haciz yoluyla tahsil edememesi yönündeki yasal düzenleme.

SSK Genel Müdürlüğü görevine yeni atanan Kemal Kılıçdaroğlu, Kurumun prim toplamada nedense hep zayıf kaldığını vurguluyor. Kılıçdaroğlu "Mahkemeler hep KİT'lerin veya belediyelerin mallarının haczedilemeyeceğini karara bağlıyor. Bu kuruluşlar canları isterse SSK primini ödüyorlar. Ama SSK her halükarda bu işçilerin sosyal güvenliğini sağlamak ve onlara sağlık hizmeti vermek durumunda. Biz bir anlamda para almadan para ödüyoruz" diyor.

"Primleri biz tahsil edelim"

İşin tuhafı SSK'dan alacağı olan İlaç İşverenleri Sendikası, bu hafta içerisinde Kılıçdaroğlu'na başvurarak Kurum'un kendilerine yetki vermesi halinde, SSK'nın alacaklarını kendilerinin tahsil edebileceklerini teklif etti. Borç aynı, alacaklı aynıydı ama Sendika, kamu kurumu olmadığından alacakları mahkeme kanalıyla derhal tazmin ettirebilirdi.

Çalışanların primleri ihracatçının cebinde

SSK mahkeme kapılarında devletten alacağı için çabalarken, devletin bitmek bilmez nakit sıkıntısının da kurbanı olmuştu. Nerede bir nakit sıkıntısı baş gösterse her türlü fonu kullanan devlet, SSK'yı da bu çarkın içine almıştı. Çalışanların maaşlarından kesilen primler Kurum'un güçlenmesinde değil, örneğin ihracatçının teşvik edilmesinde bile kullanılıyordu.

1990 yılında alınan kararla Hazine, SSK'ya "zorla" toplam 55 milyar lira tutarında 10 yıl vadeli Eximbank tahvili satmıştı. Sigortalının primiyle ihracatçı teşvik edilirken, devletin SSK'dan aldığı bu fona vereceği faiz ise tek kelimeyle gülünçtü. Mevduat faizlerinin oranları yüzde 80'lerde dolaşırken Eximbank tahviline yüzde 30 faiz uygulanması kararlaştırılmış, böylelikle devlet eliyle Kurum dolayısıyla her ay maaşından prim kesilen çalışanlar bir güzel "soyulmuştu".

SSK'nın bugünkü Genel Müdürü Kılıçdaroğlu, devletin çalışanlarını soymasını şu cümlelerle anlatıyor:

"Eximbank'ın 55 milyar liralık tahvilleri SSK'ya zorla satılmış. Şu anda Eximbank, bununla finanse ediliyor. Devlet, sosyal güvenlik kuruluşlarının durumunun iyi olduğu dönemlerde, tahvil ve Hazine bonosu yoluyla önemli kaynağı, zorla, hem de düşük faizlerle almış. Sosyal güvenlik kuruluşları, bu noktaya biraz da bu nedenlerle gelmişler."

Kılıçdaroğlu, "Böyle birşey nasıl olabilir?" tepkisine, sakin sakin cevap veriyor: "Bu konuda Hazine'nin bazı yetkileri var. Bir de siyasal iktidar istiyor bunu... O zaman SSK, siyasal iktidarla ters düşmemek için, gerektiğinde bunları satın almak zorunda kalıyor."

Tahsilat mümkün mü?

Peki acaba SSK günün birinde alacaklarını tahsil edebilecek mi? SSK'nın kamu kaynaklı prim borçlarını normal prosedürü izleyerek tahsil edebilmesi çok zor gibi görünüyor. Bu konuda umut bağlanan şey ise Tahkim Yasa Taslağı. Yasa, KİT'lerin birbirlerine olan borçlarını iptal ederek bu borçları Hazine'nin sorumluluğuna bırakıyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vetosunu yiyerek yeniden TBMM'ye dönen Tahkim Yasası kanunlaşırsa Hazine yaklaşık 4,5 trilyon lirayı SSK'ya ödeyecek.

Özel sektör alacaklarına gelince...

Bir süre önce özel sektör için çıkartılan prim affı, SSK primlerinin "üstüne yatan" şirketlerin bu fiillerinden dolayı oluşan cezalarını affetti ve şirketleri sadece ödenmeyen primlerden sorumlu tuttu.  Cezadan kurtulan ve bir anlamda prim ödemedikleri için ödüllendirilen özel şirketler, primleri ödemeye başladılar. Kurum, özel sektörden olan 2 trilyon alacağın 700 milyarlık kısmını bu şekilde tahsil edebildi. Af yoluyla bu alacağın önemli bir kısmının tahsil edilmesi bekleniyor.

(Tablo-2) Rakamlarla SSK

Aktif sigortalı sayısı: 3.600.000 kişi

Bakmakla yükümlü olunan aile fertleri: 11.412.000 kişi

Kurumdan maaş alanların sayısı: 1.717.095 kişi

1991'de yapılan maaş vb. ödeme tutarı: 12,2 trilyon TL

Ortalama yaşlılık aylığı tutarı: 619 bin 344 TL

SSK'ya bağlı hastaneler: 105 adet

SSK'ya bağlı dispanser ve sağlık istasyonları: 296 adet

SSK'da çalışan doktor sayısı: 6.219

SSK'da çalışan diş tabibi sayısı: 389

SSK'da çalışan ebe-hemşire sayısı: 6.047

SSK'da çalışan eczacı sayısı: 861

Diğer personel: 26.424


SSK, belki bu yollarla fonlarının bir kısmına kavuşabilecek ama elinde fazla tutamayacak. Çünkü kapısında yüzlerce alacaklısı bekliyor. Bunların başında da ilaç firmaları geliyor. SSK'nın ilaç firmalarına borcu bugün 490 milyar liraya ulaştı.

Genel Müdür Kılıçdaroğlu, SSK ile veresiye çalışmaktan bıkan ve ilaç vermeyi durduran firmalara tüm borçlarını ödeyeceklerini belirtiyor. Ancak Kılıçdaroğlu, kurumun en büyük gider kalemleri arasında yer alan ilaç konusunda ilginç bilgiler veriyor. Genel Müdür, gereksiz ilaç kullanımı nedeniyle bugün sigortalıların evlerinin adeta ecza deposu haline geldiğini vurguluyor. Ayrıca sigortalının eşinin-dostunun da ilaç ihtiyacını kurumdan karşılandığını belirtiyor. Bu ilaçların çeşitli yöntemlerle piyasaya sürüldüğü de gözlenmiş. Ayakta ve yatakta tedavi için kullanılan ilaçların birbirine karıştırılması da sorunu büyüten diğer bir faktör. Öyle ki SSK'nın ilaç için yaptığı harcamalar 1989 yılında 471 milyar, 1990 yılında 764 milyar lira iken, geçen yıl bu rakam 1 trilyon 342 milyar liraya ulaşmış. 

Kılıçdaroğlu, SSK hastalarını ilaçsız bırakmayı kimsenin düşünemeyeceğini belirterek, "Biz firmalara olan borçlarımızı inkar etmiş değiliz" diyor. Genel Müdür, Kurumun mali durumuna göre ödemeler yapacaklarını bildiriyor.

Ya sosyal etmenler...

SSK'nın sağlık alanındaki hizmetlerindeki sorunlar ilaç ile bitmiyor. SSK olayında, sosyal etmenlerin oynadığı rolü de küçümsememek gerekiyor. Her vatandaşı kapsayan bir sağlık organizasyonunun olmaması, sigortalı olmayan kişilerin, sigortalı tanıdıklarının, akrabalarının karneleriyle tedavi olmalarına yol açıyor. Bu da doğal olarak verilen hizmetin kalitesini düşürüyor.

(Tablo-3) 1991 sonunda SSK'ya kim, ne kadar borçlu?

Kurum adı                                 Borcu (Milyon TL)

MKE                                              60.377,6

TDÇİ                                            211.627,7

TEK                                               27.944,1

PETKİM                                         7.666,6

TKİ                                                  5.372,0

TTK                                            683.762,5

ÇAYKUR                                           243,9

TCDD                                          417.513,8

Belediyeler                              1.185.818,0

Karayolları                                  40.529,7

Diğer resmi daireler               890.527,6

Bakanlıklar                               106.050,4

Kamu borç toplamı:             3.697.433,9

Özel sektör                             1.996.486,0

Genel borç toplamı               5.693.919,9


Yine sosyal etmenlerle ilgili bir sorun da SSK'ya kayıtlı olanlardan önemli bir bölümünün gerçekte "işçi" olmaması... Sürekli ve büyük harcamalar gerektiren kronik hastalığa (diyaliz hastaları gibi) sahip kişilerin yüzde 90'ı aşkın bir bölümü aynı zamanda SSK üyesi, ama gerçekte bir işçi değil. Kendisini bir işyerinde işçi gösterip ayda ödediği 200-300 bin liralık primle SSK olanaklarından yararlanıyor. SSK Genel Müdürü Kılıçdaroğlu "Örneğin..." diyor, "Ankara'nın SSK Dışkapı Hastanesine gelenlerin sadece üçte biri gerçek sigortalı. Geriye kalanlar ya ilaç ya da tedavi için gelen sigortasızlar..."

Yeni düzenlemeler yeni umutlar

Elbette bütün bu yaşananlardan SSK'nın bir ders çıkarmaması mümkün değil. SSK, artık prim alacaklarını daha sağlam yollardan tahsil etmek için yeni yollar bulmaya çalışıyor.

Bu amaçla bazı yasal düzenleme çalışmalarına başlandı. Bunlardan en önemlisi KİT'lerin ve belediyelerin prim ödemelerinin kaynaktan kesilmesi. Bunun için genel bütçeden veya fonlardan kamu kurum kuruluşlarına verilecek ödeneklerde sigorta primleri ilk başta kesilerek SSK'ya aktarılacak. Böylece kamu kuruluşlarının primleri ödememesi veya geciktirmesi gibi sorunlar ortadan kalkacak. 

SSK ile ilgili diğer düzenleme ise Yönetim Kurulunda olacak. Halen 5 kişiden oluşan Yönetim Kuruluna işçi emeklilerinden 1 temsilci alınacak ve Kuruldaki işçi temsilcisi sayısı 2'ye çıkarılacak. Böylece SSK yönetiminde işçiler daha fazla söz sahibi olacak. Bugünkü SSK Yönetim Kurulu Hazine, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, işçi ve işveren temsilcileriyle Genel Müdür'den oluşuyor.

SSK'daki sorunları aşmak için yapılan diğer bir çalışma da Kurumun fonlarının menkul kıymet piyasalarında değerlendirilmesi... SSK'nın Batılı ülkelerde "kurumsal yatırımcı" olarak borsalara giren benzeri sigorta kurumları gibi olması düşünülüyor. SSK'nın bu yöndeki çalışmaları, sermaye piyasasına ilişkin diğer yasal düzenlemelerle birlikte gündeme gelecek.

Yasal düzenleme sonrasında bir genel müdür yardımcısı veya daire başkanı SSK kaynaklarını günübirlik kararlarla yönetecek ve enflasyon oranının üzerinde getiri sağlamaya uğraşacak.

Hastanelerde çözüme ilk adım

Getirilecek diğer çözümler ise SSK'nın hizmet verdiği sağlık alanında... Kısa vadede hastanelerden kaçak olarak yararlanmayı ve devlet kesesinden ilaç ticaretini önlemek için, mevcut sağlık karneleri yeniden düzenlenecek. Hastaya verilecek reçeteler de belli bir miktarda belirlenerek sağlık karneleri ile birlikte verilecek. Reçeteler bittikçe yenilenecek. Hastanın geçirdiği rahatsızlıkların yanı sıra kullandığı ilaçlar da sağlık karnelerine işlenecek. 

Hastanelerden sigortasızların yararlanmasını önlemek amacıyla, aktif sigortalıların tümüne sağlık karneleri dağıtılacak. Bu karnelerde prim yatıran sigortalıların fotoğrafları bulunacak. Şu andaki sistemde sağlık karnesi sadece emekliler ve aktif sigortalının bakmakla yükümlü olduğu kişilere veriliyor. Bu karneler, vizite kağıdının yanı sıra sigortalıdan istenecek.

Sorunların uzun vadede çözümü için ise hastanelerin bilgisayara geçirilmesi planlanıyor. Her sigortalının bu sistem içinde bir dosyası olacak. Böylece sigortalının geçmişteki rahatsızlıkları, kullandığı ilaçlar kolaylıkla bir merkezden izlenebilecek.

Bugün için bir yandan devletin bir yandan sigortalı-sigortasız herkesin kendi çapında yağmaladığı SSK, her şeye rağmen ayakta duruyor. Ama nefesi ne kadar yetecek, kimse bilmiyor.

‐-------------------------

Kemal Kılıçdaroğlu-1992

SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu:

"Çok ciddi nakit darboğazı var"

SSK Genel Müdürlüğüne yeni atanan Kemal Kılıçdaroğlu, eski bir Maliyeci. Maliye ve Gümrük Bakanlığında çeşitli görevler alan Kılıçdaroğlu, yeni hükümetle birlikte önce Bağ-Kur Genel Müdürlüğüne getirildi. Bu ay başında da SSK Genel Müdürlüğüne 'yatay geçiş' yapan Kılıçdaroğlu sorularımız cevaplandırdı:

 EP: SSK'nın bugünkü durumu nedir?

Kılıçdaroğlu: Şu anda çok ciddi nakit darboğazı var. Kurum özellikle emekli maaşlarını ödemekte zorluklarla karşılaşıyor. İlaç paralarını, müteahhitlere ve eczanelere borcunu ödeyemiyor. Kamu kurumları bankalardan kredi alıp sorunlarını çözmek yerine, prim borçlarını ödememe yolunu seçiyorlar. Belediyeler, adeta kendilerinin bir prim yükümlülüğü olduğunu kabul etmiyorlar. Bu da sorunu körüklüyor.

EP: Nasıl bir çözüm düşünülüyor?

Kılıçdaroğlu: SSK bugünkü statüsü ile İMKB'ye giremez, tahvil alım-satımında bulunamaz. Gelişmiş ülkelerin tamamında özellikle sosyal güvenlik kuruluşları han-hamam gibi gayrimenkule yatırım yapmazlar. Onun yerine menkul kıymetler borsasına girerek kendi portföylerini oluşturur ve kendilerine çok güçlü gelir kaynakları elde ederler. SSK'nın borsalara girmesi için öncelikli yasal alt yapı oluşturulmalı. Ben böyle bir yöntemin faydalı olacağına inanıyorum.

EP: Şu anki sistem nerede aksıyor?

Kılıçdaroğlu: Sabit yatırımlara girip de daha sonra bu mal varlığını sattığınızda tasarrufunuzu enflasyona karşı korumuş oluyorsunuz. Ama kurumun satın aldığı bir gayrimenkulü tekrar elden çıkarması çok uzun bir prosedürü gerektiriyor. Yönetim Kurulunda karar alınması, ihaleye çıkılması, ihalede muvazaa olup olmadığının araştırılması gibi aşamaların geçilmesi gerek. Portföy oluşturulması, günlük ve daha süratli karar alınması, kaynakların daha kısa bir sürede bir alandan bir başkasına aktarılmasını sağlayacak. Bunu gayrimenkule yatırım yaparak sağlamak çok zor.

EP: Prim sistemi istediğiniz gibi mi?

Kılıçdaroğlu: Hayır. Prim yatıran ertesi gün sağlık hizmetinden yararlanmaya başlıyor. Dünyanın hiç bir yerindeki özel sağlık sigortaları böyle bir hizmet veremez ama SSK veriyor. Primi yatıran kişinin ancak belli bir süre sonra sağlık hizmetlerinden yararlanması gerek. Bu süre 3, 6 veya 8 ay olabilir. Mesela sigortalı prim yatırdığının ertesi günü hastalansa ve 100 milyon liralık masraf yapsa, Kurum bunu karşılamak zorunda. Hiç bir özel sigorta kuruluşu ve pek çok ülkedeki kamuya ait sosyal güvenlik kuruluşları hemen ertesi gün sağlık hizmeti vermez.

EP: Üç sosyal güvenlik kurumunun tek çatı altında toplanması bir çözüm olabilir mi?

Kılıçdaroğlu: Sosyal güvenliğin özünde finansman olayı yatıyor. Finansman sorununu çözmemiş bir saoyal güvenlik sistemini, ister tek çatı altında toplayın ister 120 parçaya bölün, hiç bir şey olmaz. Ayrıca norm ve standart birliği denen bir çalışma var. Her üç sosyal güvenlik kurumunda emekli olanlar, birbirinden farklı maaşlar alıyor. Ama üçü de bu ülkenin insanı. Bu doğru bir uygulama değil. Belli kriterler koyarak, belli primleri ödeterek, bu standartın sağlanması gerek. Aynı çatı altında topladıktan sonra, bugünkü sorunlar devam edecekse hiç bir anlamı yok. 

(Bu kapak haberi haftalık Ekonomik Panorama dergisinin 21-28 Haziran 1992, Yıl:5, Sayı: 26'da yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder