13 Ocak 2018 Cumartesi

MAHKEMELERİMİZ VE YABANCI SERMAYE


Cahit UYANIK

Elimde İstanbul Sanayi Odasının (İSO) yaptırdığı bir araştırma var: Uluslararası Doğrudan Yatırımlar ve Türkiye. Türkiye'nin önde gelen şirketleri ve onlarca yıldır Türkiye'deki yatırımlarını sabırla ve inatla koruyan bazı yabancı firmaların desteği ile hazırlanan raporun ilk tespiti şu: Yabancı sermayenin bir ülkeye gelmesi için ön koşul, hukuki güvenliktir. Peki bu ne demek? Raporu yazanlar, meramlarını açıkça ifade etmişler:

"Bir ticari alacağın tahsil edilemediği, adaletin çok yavaş işlediği, kanunların ve alınan mahkeme kararlarının etkin bir şekilde uygulanamadığı, kişilerin eylem ve işlemlerinden hakkaniyete uygun bir şekilde hukuken sorumlu tutulamadığı, doğal hakim ilkesinin ve evrensel hakların ihlal edildiği, uluslararası standartlara uygun olmayan kuralların işlediği, kanunların sık sık değiştiği ve geriye yürür kanunların çıkarıldığı bir ülkenin hukuk devleti olduğunu iddia edebilmek ne kadar zor ise o ülkenin uluslararası sermaye açısından bir cazibe merkezi olması da o derece zordur."

12 Ocak 2018 Cuma

İLLER BANKASI ÖZELLEŞTİRİLECEK, DENİZBANK'I ALAN DEXIA TALİP OLACAK


Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, yakın zamanda Hazine'ye devredilecek olan İller Bankası'na, Denizbank'ı alarak Türkiye piyasasına giren Dexia'nın talip olacağını ileri sürdü.


Cahit UYANIK

Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, hükümetin yeniden yapılandırma yasa tasarısını Meclis'e sevk ettiği İller Bankası ile ilgili rapor hazırladı. Oda, İller Bankasının Hazine'ye devredilmesinin öngörüldüğünü ve bankaya borçlu belediyelerin genel vergi gelirlerini teminat göstererek borçlanma uygulamasına devam edileceğini belirterek, "Bu şekilde banka cazip hale getirilmiş olacak. Bankanın yabancılara satışının kısa zamanda gündeme gelmesini bekliyoruz. Bu süreçte; Denizbank'ı alarak Türkiye piyasasına giren, yerel yönetim bankacılığında uzman Dexia'nın, bu cazip alanda faaliyet göstereceğini düşünüyoruz" görüşü savunuldu.

10 Ocak 2018 Çarşamba

BİTMEYEN ŞARKI: TARIMDA AB İLE REKABETE NE KADAR HAZIRIZ?

Cahit UYANIK

Türkiye, geçen Haziran ayında tarım alanında önemli bir reform yaptı. Buğday fiyatları ilk kez dünya fiyatları ile ilişkilendirildi. 2000 yılı buğday destekleme alımları tespit edilirken ilk kez popülizme dayalı oy kaygıları ile değil, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Chicago ve Kansas borsalarında oluşan fiyatlar dikkate alınarak hareket edildi. Böylece Türkiye nüfusunun yüzde 45'ini oluşturan, ulusal gelirin yüzde 14'ünü üreten ve ihracatın doğrudan doğruya yüzde 11'ini karşılayan, şu veya bu şekilde buğday üreten çiftçiler, dünya ölçeğinde rekabet kantarına çıkmış oldular. İlk bakışta insana sadece fiyata dayalı gibi gelen bu reform, aslında ekonomiyi dönüştürecek büyük aksiyon planının birinci aşaması. Birazdan bu reformun ayrıntıları hakkında bilgi vereceğim. Ama söz konusu reformların büyük bir kararlılık ve hızla yaşama geçirilmesinin zaruri olduğunu şimdiden söylemeliyim. Neden mi?

5 Ocak 2018 Cuma

KULİS: İLK AĞIZDAN BANKNOT BASMA VE SAHTE PARAYLA MÜCADELENİN SIRLARI


Cahit UYANIK

Sonunda 7 sıfırlı parayı da gördük. Merkez Bankası, yeni 10 milyon liralık banknotu bir basın toplantısı ile tanıttı. Paranın özellikleri ve yetkililerin en güncel sözlerini gazete sayfalarında okudunuz.

Merkez Bankası uzmanları, normal zamanlarda para hazırlama ve baskı teknikleri üzerine konuşmayı pek sevmezler. Belki de bu konulara bir tür "meslek sırrı" gözüyle bakıldığı için ketumiyet içinde davranırlar. 10 milyon liralık banknotun tanıtıldığı basın toplantısında bu geleneğin dışına çıkıldı. Para basma ve sahtecilik konusunda oldukça ilginç bilgiler edindik. Gazetelerde pek yer almayan bu bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.

ARAÇ MUAYENE ÖZELLEŞTİRMESİ, DANIŞTAY VE ANAYASA MAHKEMESİNE KALDI

Cahit UYANIK 

Toplam 613,5 milyon dolarlık araç muayene özelleştirmesi giderek karmaşıklaşıyor ve mahkemelerin inisiyatifine kayıyor. Danıştay, araç muayene özelleştirmesi ihalesinin iptali için dava açan Makina Mühendisler Odasını (MMO) haklı bularak, davayı Anayasa Mahkemesi'ne gönderdi. Danıştay, daha önce de 2001 yılındaki ilk satışın iptali sonrasında dava açan MNG-Ahsel Grubu'nun davasını Anayasa Mahkemesi'ne göndermişti.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) ise istasyonların satışının imtiyaz sözleşmesi olduğunu düşündüğü için Danıştaya yaptığı mütalaa (görüş isteme) başvurusunun sonucunun en geç hafta başında eline ulaşmasını bekliyor. ÖİB, bu mütalaaya göre satış sözleşmesini hazırlayarak, Akfen-Doğuş-TüvSüd Grubu ile imza için masaya oturmayı hedefliyor. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu davalara konu yasa hükümlerini iptal etmesi durumunda, özelleştirme sürecinin nasıl etkileneceği ise belirsizliğini koruyor.

4 Ocak 2018 Perşembe

KULİS: 18 YIL ÖNCESİNDEN BİR 'TAŞERON İŞÇİ' ÖYKÜSÜ... ÖZELLEŞTİRME İDARESİNİN 'TEMİZLİKÇİ GİBİ' GÖSTERİLEN SEKRETERLERİ...


Cahit UYANIK

Zaman zaman bu sayfada Türkiye'deki garip özelleştirme öykülerini okuyorsunuz. Bunlara bakıp da benim özelleştirmeye karşı olduğum için böyle yaptığıma hükmetmeyin. Ben sadece "böyle" özelleştirme istemiyorum. Bu konuda kulağıma gelen son öyküyü birazdan size aktaracağım; işte o zaman "böyle" sözcüğünün ne anlama geldiğini öğrenmiş olacaksınız.
...........

Efendim, Ankara'da Cumhurbaşkanlığı Köşküne komşu sokaklardan birinde faaliyet gösteren Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) diye bir kurumumuz var. Malumunuz bu kurum son zamanlarda siyasi içerikli atamalar sebebiyle eleştiriler alıyor. Muhalefet partileri KİT'leri özelleştirmesi için kurulan ÖİB'i, KİT'leşmekle suçluyor. 

Her ne kadar özelleştirmeye ilişkin görevleri bittikten sonra kendi kendini lağvedeceği belirtilse de, ÖİB eninde sonunda bir kamu kuruluşu ve yürütülen hizmetler de kamu hizmeti. Anayasamız ve onunla bağlantılı  devletin personel kanunları kamu hizmetinin devlet memurlarınca yürütüleceğini belirtiyor. Oysa ÖİB, özellikle devletin "GİH" yani Genel İdare Hizmetleri sınıfından hizmetlerini özelleştirmiş...! Açık söyleyelim, doğrudan doğruya kamu hizmetleri özelleştirilmiş.

3 Ocak 2018 Çarşamba

KENDİ SEKTÖRÜNDEN TÜRK SERMAYE PİYASASI VE İMKB'NİN GELECEĞİ İÇİN KRİTİK RAPOR


Cahit UYANIK 

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesinde 2006 yılından bu yana sektörel gelişmeyi teşvik etmek amacıyla Türkiye Sektör Meclisleri faaliyet gösteriyor. Meclisler, kamu kurum ve kuruluşları ile sektörde faaliyet gösteren iş adamlarının kurduğu dernek ya da kuruluşları ve firmaları bünyesinde barındırıyor. Sayıları şu anda 56 olan sektör meclislerinden birisi de Sermaye Piyasaları Sektör Meclisi. 2 yıldır çalışan Meclis, başta İMKB olmak üzere Türkiye'deki sermaye piyasasının sorunları, çözüm önerileri, gelecek planlarının ne olması gerektiği, hedefleri hakkında bir rapor hazırladı. 

Raporda Türkiye'deki finansal sistemin bankacılık ağırlıklı işlemesinden kaynaklanan kırılganlık ve risklerin ancak sermaye piyasasının gelişmesiyle azaltılabileceği ifade edilerek, sektörün geleceğine yönelik ciddi uyarılarda bulunuluyor ve sorunlara çözüm önerileri sıralanıyor. Raporda Türk sermaye piyasasının hedeflerinin 'güçlü bir kurumsal organizasyon, piyasaların daha derin ve likit hale gelmesi, yatırımcı sayısı ve kompozisyonunda artış, finansal araçların daha fazla çeşitlenmesi' olması gerektiği vurgulanıyor. 

1 Ocak 2018 Pazartesi

DOLARDA YAŞANAN YÜZDE 5'LİK DEVALÜASYON, BORÇ ORANIMIZI 0,6 PUAN ARTIRDI


Hazine'ye göre doların yüzde 5'lik değer kazancı, Türkiye'nin borç oranını 0,6 puan artırıyor.

Cahit UYANIK

Dolar, daha yılbaşının ilk iş gününde 2.34 TL idi bugün itibarıyla ise 2.47 TL düzeyinde seyrediyor.  Yani kur yüzde 5 kıymetlenmiş durumda... Yılbaşından bu yana geçen yaklaşık 40 günde doların artışını sağlayan birçok unsur var. Enflasyonun düşük beklenirken yüksek gelmesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Merkez Bankası arasındaki polemiğin aşırı sertleşmesi, ekonomi yönetiminde kamplaşma eğilimi, Türkiyeyi zorlayan jeo-politik risklerde önemli bir iyileşmenin olmaması (Bu, ihracat kapasitesindeki azalma üzerinden doları etkiliyor), FED'in faiz artışının ayak seslerinin iyice gürleşmesi gibi...

Bu olup bitenler Türkiye'nin borç göstergelerini nasıl etkiliyor? Türkiye'deki iç ve dış borçların doğrudan veya dolaylı sahibi konumundaki Hazine'nin bu konuda bir hesabı, değerlendirmesi var mı? Lafı fazla dolandırmadan söyleyelim: Var.  Hazine; Genel Borç Yönetimi Stokunun GSYH'ya oranındaki değişimi bir senaryo etrafında sürekli izliyor. 

"ÇEKİRDEK ENFLASYON" ÇALIŞMALARI 17 YIL ÖNCE BAŞLAMIŞTI... ENFLASYONDA 'ÇEKİRDEK' ARAYIŞI...


Ekonomistler ve piyasa uzmanlarının fiyat artışlarının geleceğini tahmin ederken büyük önem verdiği 'çekirdek enflasyon' çalışmaları 2000 yılında başlatılmıştı.

Cahit UYANIK

Enflasyondaki düşüşün kalıcı olmasını sağlamak amacıyla endeks analizlerine ağırlık verilmeye başlandı. Merkez Bankası (MB) imalat sanayisindeki fiyat artışları ile sınırlanan klasik çekirdek enflasyon tanımını geniş çerçeveye yaymak için araştırmalar yapmaya başladı. MB, gelecekte tutarlı para politikaları izlemek amacıyla, Türkiye'ye özgü 3 ayrı çekirdek enflasyon tanımı geliştirdi.

Bu çerçevede literatürde 2 ayrı çekirdek enflasyon tanımı yapıldığı belirlendi. İlk olarak çekirdek enflasyon "ölçülen enflasyonun kalıcı kısmı" olarak tanımlandı. İkinci olarak ise çekirdek enflasyon, "ölçülen enflasyonun genel ögesi" olarak ele alındı. Bu tanımda enflasyon "genel" ve "göreli" fiyat değişimi olarak iki alt kısma ayrıldı. Genel fiyatlar beklenen enflasyon ve parasal genişlemeyi, göreli fiyatlar ise arz hareketlerini gösterdi. 

30 Aralık 2017 Cumartesi

BREXIT: DÜNYANIN EN PAHALI BOŞANMASI

Aslında İngiltere-AB ilişkilerinin manzarası hep aynıydı. Bu nedenle İngiltere-AB ilişkilerinde 1973 yılından bu yana hep ön planda olan ‘para kavgası’, Brexit müzakerelerine de şimdiden damgasını vurmuşa benziyor.

Cahit UYANIK

Tarih, 23 Haziran 2016-Perşembe gününü gösterdiğinde dünya, nefesini tutarak İngiltere’deki Brexit adı verilen halk oylamasını takip etmişti. İngiliz halkı yüzde 51,89’luk oranla “Avrupa Birliğinden (AB) ayrılalım” dediğinde uzun, sancılı ve pazarlıklarla dolu bir ‘boşanma’ sürecini de başlattı. İngiltere Başbakanı Theresa May yaklaşık 10 ay sonra, AB’den ayrılacaklarını ve Lizbon Antlaşmasının 50. Maddesinin işletilmeye başlamasını istediği 29 Mart 2017 tarihli “ihbar mektubu”nu AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’a iletti. Böylece tüm dünya, kum saati misali işlemeye başlayan ve 29 Mart 2019’da bitecek 2 yıllık yasal ayrılık sürecinin de başladığını gördü.

Bu sürenin 8 ayı yani üçte biri geçtiğimiz günlerde doldu. Brexit halk oylamasının üzerinden ise 1,5 yıl geçti. Gerçekleştirilen ilk tur Brexit müzakerelerinde (AB, önünde sonunda ekonomik yönü daha güçlü bir organizasyon olduğu için) iş, ayrılma için ödenecek tazminata geldi, dayandı. İngiltere, daha ucuza ‘boşanmak’ istiyor; AB ise bunu kabul etmiyor. Sonuç ne olursa olsun Brexit, “dünyanın en pahalı boşanması” olarak tarih sayfalarındaki yerini alacağa benziyor.

27 Aralık 2017 Çarşamba

15 YIL ÖNCEKİ BİR SORU: ÜST KURULLAR BİR MODA MI?

Dünyada nasıl 1950 ve 60’lar planlamacılar, 1970’ler karma ekonomiciler, 1980’ler özelleştirmecilerin etkisinde geçti ise önümüzdeki 10 yılı üst kurulların kuracağı yeni modelle geçireceğiz gibi görünüyor. 

Cahit UYANIK

Moda, hepimizin hayatını etkileyen bir gerçek. Giyim söz konusu olduğunda yerli yerine oturan ve kulağa hoş gelen moda deyimi, başka alanlarda kullanıldığında ise hafif bir ‘küçümseme tonu’ içeriyor. Acaba yazımızın konusunu oluşturan “Üst Kurullar” devlet idaresinde bir moda mı? Yani birkaç yıl sonra terkedilecek bir yönetim biçimi mi? Üst kurullar neden bu kadar eleştiri alıyor? Türkiye’deki üst kurullar yabancıların dayatması sonucu mu kuruldu, yoksa bunlar ekonomi için elzem mi? Bu sorular daha uzatılabilir. Fazla kafa karıştırmadan, önce Türkiye’de ekonominin ve ekonomi yönetiminin tarihsel geçmişine bakalım.

Türkiye’de devlet ve devletin ekonomiyle ilişkileri konusundaki yapılanma arayışları oldukça eskilere dayanır. Bu arayışların hemen hepsi de dışarıdaki gelişmelerden etkilenmiş görünüyor. Sözgelimi Osmanlı İmparatorluğunun iyice güç kaybetmeye başladığı 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında, modern bir ekonomi yönetimi kurulamadığı için göstermelik konularla uğraşılmıştı. Devlet, ekonomi yönetmek deyince Avrupa piyasalarından borç bulmayı anlamıştı. Sonuç, Duyun-i Umumiye’ye kadar gitti.

26 Aralık 2017 Salı

PATRONLAR DA ASGARİ ÜCRETTEN ŞİKAYETÇİ...!

TİSK, yan ödemeler nedeniyle sendikalı iş yerindeki işçinin işverene maliyetinin 1.156 TL daha fazla olduğunu belirterek 
yeni bir asgari ücret sistemine geçilmesini önerdi.

Cahit UYANIK 

Belki inanmayacaksınız ama patronlar da asgari ücretten şikayetçi...

İşveren sendikalarının çatı örgütü konumundaki Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK), asgari ücretin yükünün sendikalı iş yerlerinde, sendikasız iş yerlerine göre  işçi başına 1.156 TL daha fazla olduğunu belirtiyor. TİSK, bu adaletsizliğin yaşanmaması için öneriler de getiriyor. 

24 Aralık 2017 Pazar

AYDIN DOĞAN'IN 2006 YILBAŞINDA PERSONELE GÖNDERDİĞİ MEKTUP


31 Aralık 2005

Doğan Ailesinin Değerli Üyesi

2005 yılı Grubumuz için faaliyet alanları açısından önemli kararların alındığı bir yıl oldu. Kurumsal yönetim ve ülkemize yabancı sermaye girişi açısından örnek teşkil eden Dışbank'ın Fortis'e satılması ile bankacılık sektöründen çıkmamız, Petrol Ofisi'nde İş Bankası'nın sahip olduğu hisseleri alarak ve Star TV'yi Grubumuza katarak enerji ve medya alanlarında varlığımızı ve gücümüzü pekiştirmemiz bunlardan başlıcaları.

22 Aralık 2017 Cuma

MISIR'LA EKONOMİDE 19 YIL ÖNCE 'UMUTLU BAŞLANGIÇ' YAPMIŞTIK

Türkiye, bundan 19 yıl önce Mısır'a 
büyük bir ekonomik çıkarma yapmıştı...


Cahit UYANIK


Kahire - Uludağ İhracatçı Birlikleri tarafından Dış Ticaret Müsteşarlığının (DTM) koordinatörlüğünde düzenlenen Mısır gezisi umutlu bitti. Toplantılara 250'nin üzerinde Mısırlı iş adamının katılarak çeşitli görüşmeler yaptığını belirten DTM Müsteşarı Yavuz Ege, "İlk izlenimler ve bizim gözlemlerimiz çok olumlu. Mısır'ı hedef pazarlar arasında göstermemizin isabetli bir karar olduğu görüldü" dedi. İhracat Genel Müdürü Ömer Berki ise Mısır gezisini, "Son zamanlardaki en başarılı dış ticaret organizasyonu" olarak nitelendirdi.   

2003'TEN KALMA CEVAPLAR: TÜRKİYE'DE İŞSİZLİK YAPISAL BİR SORUNA DÖNÜŞÜYOR, ÇÖZÜMÜ GİDEREK ZORLAŞACAK



Cahit UYANIK-Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Başkanı 

TÜRK-İŞ Dergisi: Son dönemde ekonomik göstergelerde görülen olumlu değişimler ve ekonominin iyiye gittiği varsayımı üzerine düşünceleriniz nelerdir?

Cevap: Bir ekonomi politikasının gidişatı, genelde 2 göstergeye bakılarak değerlendirilebilir. Bunlar fiyat istikrarı ve istihdam düzeyindeki değişimdir. Bu iki gösterge, sokaktaki adamdan en üst düzeydeki şirket yöneticisine kadar herkesin kararlarını ve içinde yaşadığı ekonomik ortama ilişkin düşüncelerini şekillendirir. Çünkü insanlar ekonomiden, bir iş sahibi olmak ve kazandıkları gelirin istikrarlı olmasını beklerler. Bu çerçeveden bakıldığında, Türkiye ekonomisinin gidişatı "Sana bir iyi, bir de kötü haberim var" diye başlayan doktorlu fıkraları hatırlatmaktadır. Enflasyondaki düşüş trendi ve gelecekte enflasyonda ciddi bir artış yaşanmayacağına ilişkin beklentiler tablonun aydınlık tarafını oluşturmaktadır. Fiyat artışlarının dizginlenmiş olması, halkın fiyat etiketi takibinden kurtulup satın alacağı mal ve ürünleri kalitesine göre sınıflandırması sonucunu doğuracaktır. Yine benzer şekilde TL'nin güç kazanması, hepimizin şikayetçi olduğu dolarizasyona (tüm ekonomik değerlerin döviz cinsinden belirlenmesi) son verecektir. Türkiye'nin 2004'te yüzde 12, 2005'te ise muhtemelen yüzde 7 düzeyinde bir enflasyonu hedefliyor olması, emeğin fiyatı olan ücret konusunda da bazı yeni açılımları beraberinde getirecektir. Eskiden sırf enflasyon farkının telafi edilmesi üzerine gelişen ücret pazarlıkları, artık refah payı ve sosyal yardımlar üzerine yoğunlaşacaktır.

REKABET KÜLTÜRÜNÜN GELİŞMESİNDE EKONOMİ BASINININ ROLÜ NEDİR?


REKABET KÜLTÜRÜNÜN GELİŞMESİNDE EKONOMİ BASINININ ROLÜ

Cahit UYANIK (Ekonomi Muhabirleri Derneği-EMD Başkanı)

(15.11.2005  tarihinde Rekabet Derneği toplantısında yapılan  konuşma)

Türkiye'de "ekonomi basını" ile "rekabet hukuku" aynı kaderi paylaşıyor. Ekonomi basını 1980'den sonra gelişmeye başladı. Rekabet hukuku da 1990'dan sonra... İkisi de sayıca çok geniş olmayan bir grup tarafından anlaşılmaya, uygulanmaya çalışılıyor. Söz gelimi biz ekonomi gazetecilerinin sayısı Ankara ve İstanbul olmak üzere toplam 500-600'ü geçmiyoruz. Türkiye'deki rekabet hukukçularının sayısı hakkında net bir fikrim yok ama, şu kesin ki her iki grup da çalışmalarıyla toplumdaki geniş kitleleri yakından etkiliyor.

Türkiye'de rekabet denilince nedense hemen 24 Ocak 1980 Kararları akla gelir. Ünlü "Bırakınız Yapsınlar, Bırakınız Geçsinler" anlayışının Türkiye'ye bir ekonomik kriz sonrasında girişi hatırlanır. Devletin ekonomik hayattan çekilmeye karar vermesi ve fiyatların serbest şekilde belirlenmeye başlanması bu kararların odak noktasıydı. Ancak zaman geçtikçe, serbest piyasayı ve rekabeti "kuralsızlık" ve "kural tanımazlık" olarak görmeye başladık. İşte o zaman "Bu rekabet denilen olayın bir kuralı, bir hukuku yok mu?" diye sorduğumuzda önümüze rekabet hukuku çıktı. Oysa bu konu gelişmiş piyasa ekonomisine sahip ülkelerde 100 yılı aşkın maziye sahipti. Meraklıları özellikle ABD'deki devlet eliyle şirketlerin parçalara ayrılmasıyla rekabet hukukunun nelere kadir olabileceğini çok iyi biliyorlardı. Türkiye ise hukuka uygun rekabet olabileceği ile 1990'larda tanıştı. Geç mi kalındı? Bence hayır. Çünkü zaten Türkiye, 1980'e kadar serbest piyasayla ilgili bir ülke değildi. Sanayileşmeye, gelişmeye çalışıyordu.