30 Aralık 2017 Cumartesi

BREXIT: DÜNYANIN EN PAHALI BOŞANMASI

Aslında İngiltere-AB ilişkilerinin manzarası hep aynıydı. Bu nedenle İngiltere-AB ilişkilerinde 1973 yılından bu yana hep ön planda olan ‘para kavgası’, Brexit müzakerelerine de şimdiden damgasını vurmuşa benziyor.

Cahit UYANIK

Tarih, 23 Haziran 2016-Perşembe gününü gösterdiğinde dünya, nefesini tutarak İngiltere’deki Brexit adı verilen halk oylamasını takip etmişti. İngiliz halkı yüzde 51,89’luk oranla “Avrupa Birliğinden (AB) ayrılalım” dediğinde uzun, sancılı ve pazarlıklarla dolu bir ‘boşanma’ sürecini de başlattı. İngiltere Başbakanı Theresa May yaklaşık 10 ay sonra, AB’den ayrılacaklarını ve Lizbon Antlaşmasının 50. Maddesinin işletilmeye başlamasını istediği 29 Mart 2017 tarihli “ihbar mektubu”nu AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’a iletti. Böylece tüm dünya, kum saati misali işlemeye başlayan ve 29 Mart 2019’da bitecek 2 yıllık yasal ayrılık sürecinin de başladığını gördü.

Bu sürenin 8 ayı yani üçte biri geçtiğimiz günlerde doldu. Brexit halk oylamasının üzerinden ise 1,5 yıl geçti. Gerçekleştirilen ilk tur Brexit müzakerelerinde (AB, önünde sonunda ekonomik yönü daha güçlü bir organizasyon olduğu için) iş, ayrılma için ödenecek tazminata geldi, dayandı. İngiltere, daha ucuza ‘boşanmak’ istiyor; AB ise bunu kabul etmiyor. Sonuç ne olursa olsun Brexit, “dünyanın en pahalı boşanması” olarak tarih sayfalarındaki yerini alacağa benziyor.


Tarih sayfaları deyince… Aslında İngiltere-AB ilişkilerinin manzarası hep aynıydı. Bu nedenle İngiltere-AB ilişkilerinde 1973 yılından bu yana hep ön planda olan ‘para kavgası’, Brexit müzakerelerine de şimdiden damgasını vurmuşa benziyor. Hafızalar tazelendiğinde “Demir Leydi” lakaplı eski başbakan Margaret Thatcher döneminde AB Bütçesine İngiltere’nin vereceği katkı konusunda büyük tartışmalar yaşanmıştı. İngiltere, kendisinin tarım sektörünün, diğer AB üyesi ülkelerden küçük olduğunu ve AB bütçesinden tarım sektörüne sağlanan desteklerden az yararlanabildiğini gerekçe göstererek tam 5 yıl boyunca pazarlık yapmıştı. Pazarlığın konusu, İngiltere’nin AB bütçesine net katkısının bir bölümünün kendisine iade edilmesiydi. Thatcher’ın tüm bütçe kalemlerini veto edeceği tehditi altında sağlanan anlaşmayla (1984 yılındaki Fransa-Fontainblue Sarayındaki toplantıda) İngiltere’ye para iadesi (rebate) yapılması kararlaştırılmıştı.

Bu anlaşmaya göre İngiltere’ye; AB bütçesine geleneksel öz kaynaklar haricinde yapmış olduğu katkı ile bütçeden almış olduğu miktar arasındaki farkın yüzde 66’sı ödenmeye başlandı. Söz gelimi 2011 yılında İngiltere’ye yapılan para iadesi 3,6 milyar Euro oldu. İlke olarak üye devletler İngiltere’ye yapılan iadenin mali yükünü AB milli gelirine yaptıkları katkı oranında paylaştılar. 2001 yılından bu yana da Almanya, Avusturya, Hollanda ve İsveç; AB bütçesine yaptıkları katkının fazla olduğu gerekçesiyle, normalde ödemeleri gereken paranın sadece yüzde 25’ini ödediler. Maliyet, diğer 22 ülke tarafından paylaşıldı.

2005 yılında kaldırılması bir kez daha gündeme gelen bu konu üzerine İngiliz yetkililer, pazarlık yapmayacaklarını çünkü en büyük ikinci ekonomiye sahip olmadıkları halde, AB bütçesine en çok katkı yapan ikinci ülke olduklarını söylediler. Dönemin Başbakanı Tony Blair, katkı iadesi dahil edildiğinde bile, İngiltere’nin son 10 yıl içinde Fransa'nın 2,5 katı kadar katkıda bulunduğunu ve iade olmasa bu katkının Fransa'nın 15 katına çıkacağına dikkat çekti. AB ile İngiltere arasındaki para kavgalarından sonuncusu ise AB’nin 2014 yılında Birlik bütçesine katkı için istediği 2,1 milyar euroluk ek kaynak için patlamıştı. İngiltere’nin o zamanki başbakanı David Cameron (Brexit halk oylamasında İngiltere’nin AB’de kalmasını savundu) bu talep için adeta isyan bayrağı açmıştı. Demiştik ya; para kavgası İngiltere-AB ilişkilerinde hiç gündemden kalkmayan bir mücadeleydi zaten…

Yeniden Brexit sürecine dönelim... Brexit müzakereleri, resmi ayrılık mektubunun verilmesinden yaklaşık 7 hafta sonra 19 Haziran 2017’de başlamıştı. 9 Kasım 2017’ye gelindiğinde 6. Tur müzakerelere ulaşıldı. Bu müzakereler, yazı kaleme alınırken devam ediyordu. Müzakerelerde AB’nin İngiltere’den 20-100 milyar euro arasında bir “ayrılma parası” istediği kamuoyuna duyuruldu. Bu geniş yelpazedeki rakamların aritmetik ortalaması olan 60 milyar euroluk tutarın ise uzmanlarca makul bulunduğunu hemen söyleyelim. Ancak AB, görüşmelerde söz konusu olan rakamları nasıl hesapladığını henüz açıklamış değil. Bilinen bir şey varsa İngiltere’nin AB’den ayrılmasına ilişkin mali hükümlerin 2021’de başlayacak yeni bütçe dönemine yetiştirilmesi zorunluluğu. Bu sebeple Brexit müzakerelerinin 2018 yılı boyunca çok yoğun ve paraya odaklı olarak sürmesi bekleniyor.

Brexit’in ciddiye binmesi ve müzakerelerin yavaş yavaş ilerlemesi, çeşitli kurum ve kuruluşların da “AB üyesi olmayan İngiltere”ye hazırlık yapmak için kolları sıvamasına sebep oldu. Söz gelimi AB’nin piyasa denetçi kurumu Avrupa Sermaye Piyasaları Otoritesi (ESMA); AB dışından verilen kredi notlarının Birlik içinde kullanımına kısıtlamalar getirdi. Yeni kurallara göre AB dışında derlenmiş bir kredi notunun AB içinde regülasyon amaçlarıyla kullanılabilmesi için, ESMA tarafından yetkilendirilmiş bir kredi derecelendirme kuruluşunun onayından geçmesi gerekiyor. Bu karar neden önemli? Çünkü dünyanın en büyük derecelendirme kuruluşları ("üç büyükler" olarak adlandırılan) Moody's, Standard&Poor's ve Fitch'in Avrupa merkezleri Londra'da bulunuyor. İngiltere'nin 2019 Mart ayında AB'den çıkmasıyla “üç büyükler”, yabancı kurum olarak muamele görecekler ve verdikleri kredi notlarının bir AB kurumu tarafından onaylanması zorunlu olacak. Bu karar sonrası “üç büyükler”in Avrupa merkezlerini, Almanya’daki finans kenti Frankfurt’a taşımaları sürpriz olmayacak gibi görünüyor. Bu da önemli sayıda denetçi ve hatırı sayılır bir hizmet piyasasının (kredi notları hizmeti) Almanya’ya transfer olması demek…

Brexit kararından sonra Almanya, emlak ve konut yatırımında da Avrupa’da zirveye oturdu. Ünlü danışmanlık ve denetim firması PwC tarafından yapılan araştırma sonucuna göre, geçen 12 ay içinde Alman şehirlerinde emlak yatırımları 68 milyar euroya ulaştı. Bir önceki yıl Almanya'da emlak yatırım hacmi 54 milyar euroydu. Almanya’da emlak yatırımları artarken, İngiltere’de 66 milyar eurodan 64 milyar euroya düştü. Almanya'da Berlin, Frankfurt, Münih ve Hamburg emlak sektöründe 2018'de de Avrupa'da en büyük gelişme potansiyeline sahip ilk 6 kent arasında... Nüfus artışı, Brexit sonucu yeni işyerlerinin Almanya'ya taşınması ve siyasi istikrar yatırımcıları Almanya'ya çekti. Özellikle Frankfurt, İngiltere'nin Brexit kararından en çok yararlanan kent oldu. Emlak yatırımındaki artış kiralara da yansıdı. Uzmanlar Avrupa'da en yüksek kira artışlarının Berlin, Hamburg ve Münih'te olacağını tahmin ediyor. Araştırmaya göre Avrupa'da kiraların düştüğü tek kent ise Londra. Yavaş yavaş belirginleşmeye başlayan Brexit manzararası, Türkçe’de çok kullanılan bir deyimle “bu pilavın daha çok su kaldıracağının” göstergesi.

Türkiye, Brexit halk oylaması sürecinde üzerinden propaganda yapılan bir unsurdu. “Ayrılalım” diyenler; Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasının İngiltere’de olumsuz etkiler yaratabileceği üzerinde yoğunlaşmışlardı. İngiltere’nin AB’den çıkması halinde, Türkiye’nin gelecekteki AB’ye tam üyeliğinin olumsuz etkilerinden korunulacağını ileri sürdüler. Çıkış yanlılarınca “Türkiye’nin nüfusu 76 milyon ve AB’ye katılıyor. Türkiye’de suç ve silah bulundurma oranları yüksek. Türkiye’de doğum oranı o kadar yüksek ki, sadece 8 yıl içinde, İngiltere nüfusuna Türkiye’den bir milyon kişi katılabilir. Ayrılığa oy ver, denetimi yeniden eline al” düşüncesi savunuldu. AB’de kalınmasını isteyen dönemin başbakanı Cameron ise buna karşılık “Bugünkü ilerleme hızıyla Türkiye'nin AB'ye üyeliği 3.000 yılını bulabilir” diyerek seçmeni rahatlamaya çalıştı ama başarılı olamadı.

Ortaya çıkan bu tablo, Brexit gerçekleştikten sonra yani 2020’den itibaren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının İngiltere’ye daha zor girebileceğinin işareti kabul edilebilir. İngiltere’de çalışan Türk avukatlar ve bazı sivil toplum kuruluşlarının ön raporları da bu görüşü destekliyor. Bu nedenle Türkiye’nin AB üye adayı ve AB’nin önemli ekonomik ortaklardan biri olarak Brexit müzakere sürecini daha yakından izlemesinin isabetli olacağını söylemeliyiz.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Aralık 2017 sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder