Kapak Haberi /
İYİ PROJEYE FAİZSİZ KREDİ
1990 başından bu yana 'kuruldu-kurulacak' diye beklenen risk sermayesi şirketleri nihayet hayata geçiyor. Vakıfbank'ın kurduğu 'Vakıf Risk Sermayesi Yatırım Ortaklığı' girişimcilere bu haftadan itibaren sermaye desteği yani bir anlamda faizsiz kredi vermeye başlayacak.
Cahit UYANIK / Aysel ALP
Türkiye 1992 yaz aylarından itibaren yepyeni ve ciddi bir konuyu tartışmaya başladı: Risk sermayesi... 1991'de kurulan DYP-SHP Hükümetinin Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Tansu Çiller'in akademik yaşamda iken üzerine kitap ve makaleler yazdığı risk sermayesine ilgi duyması çok doğal ve kolaydı. Ancak 'siyasetçi Çiller'in risk sermayesini hayata geçirirken karşılaştığı ilk zorluk, Türk mevzuatında bu konuyla uzaktan veya yakından ilişkili bir düzenleme, kural veya kavram olmamasıydı. Hemen ne yapılabileceği araştırıldı.
O günlerde Çiller'in ABD'den çağırdığı eski öğrencisi Prof. Dr. Yaman Aşıkoğlu geniş bir finans reformu üzerinde çalışıyordu. Bu finans reformuna risk sermayesi düzenlemesi de dahil edildi. Konu tüm boyutlarıyla incelendi ve Türkiye'ye nasıl uygulanabileceği araştırıldı. Nihayetinde risk sermayesi kavramına 1992 yıl sonunda değiştirilen yeni Sermaye Piyasası Kanununda yer verildi. Böylece ana yetki Sermaye Piyasası Kurulu’na (SPK) verilirken, ileride yapılacak uygulamaya yönelik düzenlemelerin yasal zemini de hazırlandı.
1993-Nisan ayında Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın vefatı ile Çiller'in kader çizgisi de değişti. Haziran ayında görevinden istifa ederek DYP Genel Başkanlığına aday oldu. Kongre mücadelesinden galip çıkan Çiller'in kurduğu yeni kabine güven oyu aldı. Çiller'in güven oyundan sonra yaptığı ilk işlerden biri, yayınlanması çeşitli engellere takılan 'Risk Sermayesi Yatırım Ortaklığı (RSYO) Tebliği'ni yayınlatmak oldu.
3 yıldan sonra 3 koldan risk sermayesi hareketlenmesi
1993-Temmuz ayındaki tebliğ yayınından günümüze risk sermayesi konusunda adeta yaprak kımıldamıyordu. Önce 5 Nisan Kararları, hemen ardından siyasi istikrarsızlığın baş göstermesi risk sermayesinin uygulama imkanını azaltmıştı. Ancak birkaç aydır risk sermayesi konusunda Türkiye'de ciddi gelişmeler yaşanıyor. Gelecekte genişleyip büyüyecek bir sistemin ilk adımları atılıyor. Risk sermayesi konusunda Türkiye'de üç ayrı koldan çalışmalar sürüyor.
Bunlardan ilki Vakıflar Bankasının öncülüğünde bir RSYO kurulmasıyla yaşandı. Vakıf Risk Sermayesi Yatırım Ortaklığı, önümüzdeki haftadan itibaren hizmet vermeye başlayacak. Risk sermayesi hakkındaki ikinci çalışma ise KOSGEB'in öncülüğünde bazı meslek kuruluşlarının ortaklığıyla bir RSYO kurulmasına yönelik... Üçüncü çalışma ise Sermaye Piyasası Kanunundaki hükümlere değil, vakıflar mevzuatına tabi Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfının (TTGV) çalışmaları... TTGV, 1991 yılında kurulduğunda mevzuatta risk sermayesi düzenlemesi olmadığı için vakıf şeklinde örgütlenmişti. Şimdi bu üç ayrı risk sermayesi çalışmasını inceleyeceğiz.
Türkiye'nin ilk risk sermayesi şirketi: Vakıf RSYO
Vakıf RSYO 2 trilyon lira kayıtlı, 250 milyar lira ödenmiş sermayeli Türkiye'nin ilk risk sermayesi şirketi... Şirketin hisselerinin tamamı Vakıfbank ve iştiraklerinin kontrolünde bulunuyor. Banka, Türkiye'deki ciddi miktardaki genç ve yetenekli girişimci potansiyelini dikkate alarak bu şirketi kurmaya karar verdi. Bu konuda Avrupa Yatırım Bankası (AYB), Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve Dünya Bankasının teşvik edici tavırlarını da dikkate alınarak Mayıs ayı sonunda RSYO kurmak için kollar sıvandı. Vakıf RSYO, önümüzdeki hafta başından itibaren faaliyete geçerek proje başvurularını kabul etmeye başlayacak.
Şirket, sırf kendisine yapılacak başvuruları beklemeyecek, bir anlamda destekleyebileceği proje arayışına da çıkacak. Şirketin kuruluşu aşamasinda KOSGEB'in İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) kampüsleri içerisinde kurduğu Teknoloji Geliştirme Merkezlerine (TEK-MER) bir dizi ziyaret yapıldı. Buralardaki genç ve yetenekli, yenilik peşindeki, bir ayağı üniversite hayatında bir ayağı iş dünyası içindeki girişimcilerin çalışmaları incelendi. Sonuçta bu TEK-MER'lerde gelecekte ticari başarı kazanabilecek ancak yetersiz sermaye nedeniyle piyasaya açılamayan birçok yeni ve yenilikçi ürünün oluştuğu gözlemlendi.
Görüşmelerde KOSGEB yetkilileri önümüzdeki aylarda Ankara Üniversitesi (AÜ) ile Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) içerisinde iki yeni TEK-MER'i daha faaliyete alacaklarını belirtti. Ayrıca bunlara ek olarak Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ), Boğaziçi Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesinde de yeni TEK-MER'ler kurulmasının planlandığını kaydettiler. Bu tablo Vakıfbank yetkililerini oldukça umutlandırdı ve risk sermayesi şirketi kurma çalışmalarını hızlandırdılar. Vakıf RSYO Genel Müdürü Cengiz Erdal, şu anda ellerinde herhangi bir proje olmadığını belirterek şöyle konuşuyor:
"Ancak TEK-MER'ler ile gerekli görüşmeleri sürdürüyoruz. Şimdilik İTÜ ve ODTÜ'de TEK-MER var. Diğerlerinde ise kurulma aşamasında. Resmi açılışımızı yaptıktan sonra şirketimizi buralarda duyuracağız. Elinde projesi olanları destekleyeceğiz. Ancak bu tip projeler çok düzgün olmalı. Herşeyi kapsamalı. Teknoloji ağırlıklı olmalı. Pazar araştırmasının, mali yönünün, en az 5 yıllık bir finansman programının yapılmış olması gerekli. Projeler bize geldiğinde bu yönlerden incelenecek. Uygun görülenler yönetici pozisyonunda olan kişilerle görüşülerek uygulamaya alınacak."
TEK-MER'lerde risk sermayesine uygun projeler var
Bu sözlerden anlaşılacağı gibi Vakıf RSYO bağımsız projeleri de kabul edecek ama ilk hedef TEK-MER'lerdeki girişimciler... Peki nedir bu TEK-MER'ler? Bilimsel kitaplarda 'tekno-park' olarak adlandırılan TEK-MER'ler üniversiteden mezun olan genç girişimcilerin iş dünyasına geçişi için bir basamak. Girişimcilere burada hem uygun koşullarda işyeri kurma imkanı tanınıyor hem de üniversite dünyası ile ilişkilerinin sürmesi sağlanıyor.
Bu merkezlere kabul edilmek için ticari nitelik taşıyabilecek yeni bir proje hazırlanıp sunulması gerekiyor. Bu proje 'TEK-MER İnceleme ve Seçim Kurulu' tarafından uygulanabilirlik ilkeleri çerçevesinde değerlendiriliyor. Eğer proje gerekli şartları sağlarsa genç girişimci veya girişimci grubuna TEK-MER bünyesinde bir 'büro-atelye-işyeri' tahsis ediliyor. Daha sonra da metrekare başına çok cüzi fiyattan bir kira alınıyor. Ayrıca merkezde günlük çalışmalar sırasında gerek duyulan birçok teknik alet ve araç da ortak kullanılıyor. Faks, fotokopi hizmetleri ise ücretsiz. Elektrik faturasının ilk 10 kwh de merkez tarafından ödeniyor.
Merkez kampüs içinde kurulduğu için üniversitenin laboratuvar, atelye, tasarım, kütüphane, danışmanlık, bilgi bankası gibi hizmetlerinden de kolayca yararlanabiliyor. Şu anda ODTÜ TEK-MER'deki 33 bürodan 27 tanesi dolu. İTÜ'de ise 16 bürodan 15'i faal. Ancak firmalar belli bir olgunluk düzeyine ulaştığında TEK-MER'lerden çıkarılıyor veya projesi başarısız olanlar işi bırakıyor. Yani bu merkezlerde bir sirkülasyon yaşanıyor. Mevcutlarının yanı sıra Boğaziçi, Karadeniz Teknik, Bursa Uludağ ve Yıldız Teknik Üniversitesinde açılacak olanları da dikkate aldığımızda risk sermayesi konusunda ciddi bir potansiyelin oluşacağı anlaşılıyor.
Vakıf RSYO da desteklediği başarılı
şirketler de İMKB'ye gelecek
Diyelim Vakıf RSYO bir projeyi desteklemeye karar verdi. Sonrasında neler olacak? Mevcut mevzuata göre yapılması gereken şey proje sahibinin bir 'girişim şirketi' kurması... Bu, adi şirket statüsünde bile olabiliyor. Yeter ki hisselerinin bölünebilir bir yapısı olsun. SPK'nın ilgili tebliğinde girişim şirketi ile RSYO arasındaki ilişkilerin nasıl gelişeceği, aralarındaki ortaklığın nasıl bitirileceği tüm ayrıntıları ile anlatılmış. Vakıf RSYO elbette kurulduğu ile kalmayacak. İlgili SPK tebliği gereği bu RSYO en geç 3 ay içinde hisselerinin yüzde 15'ini halka arz edecek. Yani gözü kara, riski seven yatırımcılar, sonbahar aylarında bu RSYO'nun hisselerinden edinebilecek Yani risk sermayesi borsa üzerinden halka kadar inecek.
Bu aşamadan sonra ise projelerin gerçekleşmesi için sabırlı ve dikkatli bir çalışma yapmak gerekiyor. Başarılı olan girişim şirketinin hisselerinin önemli bir kısmı Vakıf RSYO tarafından İMKB'de satılacak. Böylece proje yani destek verilen girişim şirketi, normal bir şirkete dönüşecek. Vakıf RSYO yetkilileri girişim şirketinin kendi portföylerinde 1-10 yıl arasında durabileceğini ifade ediyor. Yani gelecek yıl sonunda da Vakıf RSYO'nun desteklediği bir şirket, İMKB'de yerini alabilir.
KOSGEB devrede, 5 bin firmaya
risk sermayesi desteği verilebilir
Vakıf RSYO risk sermayesi konusunda ilk çalışma iken, ikinci önemli çalışma ise KOSGEB'in öncülüğünde yürütülüyor. 1993 yaz aylarında RSYO Tebliğinin yayınlanmasının hemen ardından KOSGEB, Halk Bankası, TÜBİTAK, TTGV ve TOBB bir 'RSYO Girişim Grubu' oluşturdu. Bu gruba Hazine Müsteşarlığının yanı sıra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı da destek verdi. 1995'te ilk toplantısını yapan RSYO Girişim Grubu zaman zaman bir araya geliyor. Ancak iş dönüp dolaşıp kaynak meselesine takılıyor. KOSGEB'in bir RSYO kurulması için 50 milyar lira vermeye hazır olduğu sızan bilgiler arasında... Grubun diğer üyeleri kaynak yaratamadığı için bir RSYO'nun daha kurulması gecikiyor. KOSGEB Başkan Vekili Mahmut Esat Yalçın, devlet destekli bir RSYO kurulması için finans kaynağı arayışlarının özellikle Hazine Müsteşarlığı tarafından sürdürüldüğünü ifade ederek, bu konuda Avrupa Birliği (AB) mali yardımlarından faydalanılmasının planlandığını ve özellikle AYB'den bir finans aktarımı beklendiğini anlatıyor.
KOSGEB AB yardımlarının risk sermayesine yönlendirilmesi için ciddi proje çalışmaları da yaptı. 'KOBİ Eylem Planı 1996-2000' adlı dokümana da giren RSYO Projesi şu anda AB ve Türk yetkililerin pazarlık masasında bulunuyor. Eğer proje kabul edilirse ve mali yardımın üzerindeki Yunan vetosu kalkarsa, önümüzdeki 5 yıllık süreçte 3,5 milyon ECU'lük (yaklaşık 370 milyar lira) bir kaynakla RSYO şirketi kurulacak. Bu şirketin tamı tamına 5 bin firmaya risk sermayesi ilkeleri çerçevesinde destek vermesi öngörülüyor.
Bu plan hayata geçerse şirket, az önce ayrıntılarını verdiğimiz RSYO Girişim Grubunun ortaklık yapısı ile kurulacak. Şirketin merkezi Ankara'da olacak. Ayrıca proje İstanbul, Denizli, Eskişehir, Konya, Kayseri, Gaziantep, Çorum ve Diyarbakır'da özel sektöre ait başka risk sermayesi şirketlerinin kurulmasına da ön ayak olmayı hedefliyor. Eğer proje kabul edilirse SPK'nın mevcut tebliğinde değişiklik yapılarak risk sermayesi şirketlerinin kuruluş aşamasında yani kitle fonlaması ile halktan fon toplayabilmesinin de önü açılacak. Risk sermayesi ve benzeri faaliyetlerin üçüncü ayağını oluşturan, TTGV'nin yürüttüğü çalışmaların ayrıntılarını ise ilerleyen sayfalarda bulabileceksiniz.
Evet, 'oldu-olacak' denilirken nihayet Türkiye'de de risk sermayesi şirketleri faaliyete geçiyor. Gerisi artık size kalmış.
----------------
ADIM ADIM FAİZSİZ KREDİ ALMANIN YOLLARI
● Vakıf RSYO'nun faizsiz kaynağından yararlanmak için herşeyden önce elinizde yenilikçi veya yeni teknoloji içeren, gelecekte ticari başarı vaat eden bir proje bulunması gerekiyor. Bu proje ile doğrudan doğruya Vakıf RSYO'ya başvurabilirsiniz.
● Vakıf RSYO'dan yararlanmak için ikinci yol ise KOSGEB'in bünyesindeki TEK-MER'lerden geçiyor. Elinizdeki proje TEK-MER tarafından kabul edildiği takdirde size bir büro-atelye-işyeri tahsis edilecek. Risk sermayesi desteğinden yararlanmak için ise daha sonra Vakıf RSYO'nun bu TEK-MER'lerde yapacağı duyuruyu izlemeniz gerekiyor.
● Vakıf RSYO projenizi mali, teknik, ekonomik ve piyasa koşullarına göre inceleyecek. Özellikle projenin finans tablosunun 5 yıla kadar sağlıklı işlemesi gerekiyor. Yani proje hayata geçtikten sonra en azından kendini amorti etmesi bekleniyor. Vakıf RSYO projeyi 1-10 yıl arasında destek kapsamında tutabiliyor.
● Proje kabul edildiği takdirde bir 'girişim şirketi' kuruluyor. Bu şirket, adi ortaklık veya başka bir statüde olabiliyor. Ama şirketleşme ve hisselerinin bölünebilir olması ön koşul ki, Vakıf RSYO bu girişim şirketinin hisselerinin bir bölümünün sahibi olabilsin. Yapılan harcamalar tamamen girişim şirketinin üzerinden geçiriliyor. Şirkete herhangi bir kredi verilmiyor ancak sıfır faizli kaynak aktarımı yapılıyor.
● Girişim şirketi başarıya ulaştıktan sonra Vakıf RSYO elindeki hisseleri İMKB aracılığıyla halka satacak. Şirket hisseleri bu aşamada Vakıf RSYO portföyünden çıkmış olacak. Girişim şirketi çok karlı olacağı için Vakıf RSYO buraya yatırdığı paranın belki 8-10 katı bir para kadar -hisseleri İMKB'de satarak- kazanç elde edecek. Proje sahibi girişimci de elindeki hisselerle, yarattığı bu karlı şirketi yönetmeyi sürdürebilecek.
--------------------------
Vakıf RSYO Genel Müdürü Cengiz Erdal:
'Projelere Sayı Sınırlaması Getirmeyeceğiz"
Vakıf RSYO Genel Müdürü Cengiz Erdal yeni teknolojileri destekleyeceklerini belirterek, genç girişimcileri kendileriyle bağlantı kurmaya davet etti:
İntermedya Ekonomi: Risk sermayesinin Türkiye'deki başarı şansı nedir?
Erdal: Bu tip uygulamalar ABD'de 1930'larda başladı. Ama 1970'lere kadar düzgün bir faaliyet gösteremediler. Sonra yasal düzenleme yapılmasının da etkisiyle ABD'de yoğun bir şekilde uygulanmaya başladılar. 1980'li yıllarda İngiltere’de, 1990'lı yıllarda da Avrupa'nın diğer ülkelerinde benzer şeyler yaşandı. Mesela 1992 rakamları ile ABD'de risk sermayesine 40 milyar dolarlık bir fon ayrılmış. Bu fonun destekçileri uzun dönemli yatırım yapmaktan hoşlananlardır. Yani emeklilik fonları, bankalar, sigorta kuruluşları... Hatta ABD'de halkın da çok yoğun katılımı sağlanmış. Avrupa'da ise 1992 yılında yapılan yatırımların önemli kısmı bu risk sermayesi fonları sayesinde... Türkiye'de günümüz ekonomisini değerlendirdiğimizde herşey çok kısa vadeli. Ama ülkede yatırım zorunlu. İşte bu şirketin asıl amacı ülkenin teknolojik gelişmesine katkıda bulunacak uzun vadeli yatırım gerektiren sanayilerin oluşturulması... Özellikle üzerinde duracağımız teknoloji yoğun yatırımların Türk sanayisinde kazandırılmasıdır.
- Vakıf RSYO olarak pratikte nasıl proje kabulü yapacaksınız?
Erdal: Çalışmalarımız başlangıçta yeni ürünleri desteklemeye yönelik olacak Yani teknoloji ağırlıklı yeni uygulamaları Türkiye'ye kazandıracağız. Örneğin et entegre tesisi kurmanın bizim çalışmamızla bir ilgisi olmayacak. Tabii projenin Türkiye'de pazarı varsa o konuda yatırım yapalım ki, beklentilere yanıt versin. Beğendiğimiz projelerde bir sayı sınırlaması getirmeyeceğiz. Ancak bir sermaye konulması söz konusudur. Ne kadarlık bir fona gereksinim varsa o inceleme grupları içinde değerlendirilecek.
- Projeleri nasıl değerlendireceksiniz?
Erdal: Değerlendirmelerde ağırlıklı olarak üniversitelerle işbirliği yapacağız. Aksi takdirde bütün sektörleri bünyemizde inceleyebilecek bir kadro oluşturulması mümkün değil. Nerelerden yararlanabileceğimizi, bu kaynaklara nasıl ulaşabileceğimiz biliyoruz. Zaten TEK-MER'lere gelen projeleri değerlendiren üniversite hocalarından oluşan gruplar var. Bu gruplar, projeleri belirli bir teknik ve teknolojik aşamaya getiriyor. Bu nedenle buralardan aldığımız projelerde biraz daha rahat davranabileceğiz. Gerekirse başka bir grup bilim adamına da inceletebiliriz.
- Sonrasında kredi mi vereceksiniz?
Erdal: Doğrudan bir kredi verilmeyecek. Ekonomiye kazandırılabileceğine inandığımız projelerde, kurulan girişim şirketinin yönetime katılarak hisselerini alacağız. Yani krediye benzer bir para alışverişi olmayacak; özsermaye geliştirme şeklinde olacak. İşin içinde risk olduğu için kapital olarak koyulan paranın, örneğin ABD'de reel olarak 3 yılda 8-10 kat getirisi mevcut. Başlangıçta Türkiye'de belki bu kadar büyük seviyede olmayabilir. Ancak riske uygun biçimde bir sermaye konulduğunda 8-10 misli bir getiri de sağlanabilir.
- Yabancı ortak veya işbirliği arayışınız var mı?
Erdal: Yabancı ortak bulmayı hedefliyoruz. Bu çerçevede İngiltere’nin en büyük risk sermaye şirketi 3i, Dünya Bankası, IFC ve AYB ile görüşeceğiz. Bunları ortak alabilirsek uluslararası alanda daha rahat faaliyet gösterebileceğimizi düşünüyorum. Normal anlamda ticari bir kredi almamız söz konusu değil. Ama IFC ve Dünya Bankasının uygun kredileri olabilir. Ayrıca her türlü enformasyon kanalından yararlanmamız gerek. Bugün internete girip 'venture-capital' dediğinizde karşınıza yüzlerce şirket geliyor. 'Aman projelerinizi bize getirin, biz yaşama geçirelim' diye birçok reklam yapılıyor. Biz de zaman içinde bu sistemdeki yerimizi alacağız.
---------------
RİSK SERMAYESİ NEDİR?
Aslı 'Cesaret Sermayesi': Batı'da 'venture capital', 'development capital' veya 'risk capital' olarak biliniyor. Venture Türkçe'ye 'cüret, cesaret' olarak çevrilebiliyor. Bu durumda 'venture capital'in tam karşılığı aslında 'cesaret sermayesi'... Ancak Türkiye'de daha çok 'risk sermayesi' kullanımı yaygın. Risk sermayesi özellikle 1970'li yıllardan sonra Batı'da büyük önem kazandı. Avrupa ve ABD'de enflasyonun ve faiz oranlarının oldukça düşmesiyle, bazı sermayedarlar mevcut faiz oranlarına göre çok daha yüksek kazanç sağlamanın yollarını aramaya başladı. Risk sermayesine ilgi böylece arttı.
'Apple' da risk sermayesi ile doğdu: Bu gelişmenin ardından risk sermayesi şirketleri ve fonları ortaya çıktı. Bu şirket veya fonlar, yeni birşey icat eden veya yeni bir ürün geliştiren ancak sermayeleri yetersiz kişilerle yakın ilişki kurarak bunlara sermaye desteği verdi. Bu konudaki en parlak örnek Apple bilgisayarları... Apple, risk sermayesi desteği sayesinde şu anda dünyanın en büyük bilgisayar üreticilerinden biri...
İngiltere'nin ünlü risk sermaye şirketi 3i: Vakıf RSYO'nun da işbirliğine gitmek istediği İngiltere’deki '3i' adlı kuruluş, Avrupa'daki risk sermayesi kurumları arasında en ünlüsü. İngiliz Merkez Bankası (Bank of England) öncülüğünde kurulan şirketin halen 25 şubesi ve 700'ü aşkın çalışanı var. '3i'nin çıkarttığı bir broşüre göre şimdiye kadar 4.500 şirkete destek vermiş ve bunlardan 1.600'ünün bir projeyi gerçekleştirmek için ilk kez kurulan şirketler olduğu anlaşılıyor.
Sigorta şirketleri risk sermayesi şirketlerini destekliyor: Batı'daki sigorta şirketleri ile risk sermayesi arasında yakın bir ilişki var. İngilizlerin 'PruTech' adlı risk sermayesi şirketi Prudential Insurance'ın yan kolu niteliğinde... PruTech'in her yıl yeni teknolojilere 7-8 milyon sterlin kaynak yatırdığı biliniyor. PruTech, icadı için fon arayan 4 bin kişi ve kuruluşla görüştü. Bunlardan 100 adetini incelemeye değer buldu ve 25'ini satın aldı.
Hollanda, işsizliğe çare için risk sermayesine yöneldi: Risk sermayesi konusunda hatırı sayılır ülkelerden biri de Hollanda. 1981 yılında yaşanan büyük işsizlik Hollanda'yı risk sermayesine yönlendirdi. Hükümet bu konuda öncülük yaptı ve birçok risk sermayesi şirketi kuruldu. Hollanda'da risk sermayesinin öncüsü Ellard Blaauboer, işe 10 bin Hollanda florini para ve küçük bir ofisle başladı. 'NeSBIC' adlı risk sermayesi şirketinin ise bugünkü büyüklüğü 50-60 milyon Hollanda florini civarında hesaplanıyor.
------------
TÜRKİYE'DE RİSK SERMAYESİNDE ÖNCÜ KURUM: TTGV
NE TÜR PROJELER?: TTGV 'risk sermayesi anlayışına en yakın yapılanma' olarak 1991 yılında kuruldu. TTGV Genel Sekreteri Prof. Dr. Metin Ger'in verdiği bilgiye göre kendilerine proje sunacak şirketin hukuki niteliği konusunda bir şartları yok. Hatta tek kişilik şirkete bile destek verilebiliyor. Ger 'Projenin sonuçta ticarileşebilecek yeni bir ürün olması ve gerçekleşme aşamasında Ar-Ge çalışması içermesi gerek' şeklinde konuşuyor. Ayrıca projenin finans tablosunun da iyi oturtulması önemli. Örneğin bir proje için 500 bin dolar öngörüldüyse projenin bu parayla yapılabilir ve ürün ortaya çıktıktan sonra yapılan masrafı karşılayabilecek bir pazarının olması gerekli.
KAÇ ADET PROJE KABUL EDİLDİ? TTGV'ye bugüne kadar enformatik, ileri ve yeni malzeme içeren seramik, kompozit, biyo-teknoloji, geleneksel teknoloji gibi alanlarda projeler sunuldu. TTGV her yıl ortasında ve sonunda olmak üzere iki kez proje çağrısına çıkıyor. Bu seneki ilk çağrı Haziran ayında sona erdi. TTGV şimdiye kadar 9 defa çağrıya çıktı ve 250 başvurulan 68'ini kabul etti. Bu projelerin yüzde 75'i 150 kişiden az kişi çalıştıran işletmelere ait.
TTGV PROJELERİ NASIL DESTEKLİYOR? Projeler uzmanlardan oluşan 5 kişilik bir komite tarafından değerlendiriliyor. Komite üyelerinin bir kısmı ilgili sektörlerden seçiliyor. TTGV'nin yapacağı değerlendirmeden sonra proje kabul edilirse proje sahibi ile TTGV adi bir ortaklık kuruyor. Fikri ve sınai mülkiyet hakları konusunda herşey ortak oluyor. Proje ilerledikçe masraflar ortaklaşa karşılanıyor. Böylece masrafların yarısı TTGV tarafından ödeniyor. Ortaklık kurulduğunda üniversiteden bir uzman projenin teknik denetimi için görevlendiriliyor. Projenin gelişimini baştan sona izleyen bu uzman iki ayda bir TTGV'ye teknik rapor veriyor.
PROJE BİTTİĞİNDE NE OLUYOR? Proje bittiğinde ortaklık feshediliyor. Olay, borçlu-alacaklı ilişkisine dönüşüyor. Firma ilk yılı ödemesiz olmak üzere 3 yıl içinde aldığı desteği TTGV'ye geri ödüyor. Firmaya verilen kaynak dolar bazında hesaplanıyor. Ortaklık bittiğinde destek tutarı TL'ye çevrilip TEFE'ye endeksleniyor ve bunun üzerinden geri ödemeler yapılıyor. TTGV sadece Dünya Bankasından sağladığı kaynakla yetinmiyor. Haziran-1995'te çıkarılan Ar-Ge'ye devlet desteği konusundaki karara dayanarak gidilen proje çağrısında 23 başvurulan 12 tanesi kabul aldı. Bu projeler için de TTGV'ye Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan kaynak sağlanıyor.
------------
Vakıfbank Genel Müdürü Fehmi Gültekin:
"GİRİŞİMCİLER MUTLAKA BİZE GELSİN"
Vakıfbank Genel Müdürü Fehmi Gültekin, genç ve yetenekli girişimcileri kendilerine hedef seçtiklerini belirterek, elinde projesi olanları Vakıf RSYO yönetimi ile görüşmeye davet etti:
"Türkiye'de genç ve yetenekli, iyi bir projesi olanlar var. Bunların elinde sermayeleri veya maddi bir varlıkları olmadığı için bu güzel ve özel projelerini maalesef hayata geçiremiyorlar. ODTÜ ve İTÜ'de yaptığımız incelemelerde gençlerin çok iyi projeleri olduğunu gördük. Ve biz de bu projelerin hayata geçirilmesi için Vakıf RSYO'yu kurduk. AYB yetkilileri ile yaptığımız görüşmede bir şirket kurarsak ortak olabileceklerini söylemişlerdi. İleride böyle bir olanak da doğabilir. Bu ortaklıkla ilgili büyük beklentiler ve umutlarımız var. İleride buradan da yeni bir sermaye akışı bekliyoruz. Bütün genç girişimcilere, elinde projesi olanlara sesleniyorum; Gelin, Vakıf RSYO yöneticilerimiz ile görüşün. Eğer proje yaşama geçebilecek nitelikler taşıyorsa, biz kendilerine ortak olacağız."
(Bu kapak haberi haftalık İntermedya Ekonomi dergisinin 07-13 Temmuz 1996 tarihli, Yıl:3, Sayı: 23'te yayınlanmıştır.)
Not: Vakıf RSYO, kuruluşundan 3 ay sonra değil ancak 2000-Haziran ayında halka arz edildi. Bu aşamada bünyesinde desteklediği 3 proje bulunuyordu. SPK Uzmanı Abdullah Kaya'nin 'Dünyada ve Türkiye'de Risk Sermayesi' adlı yayında bu girişim şöyle anlatiliyor:
"Vakıf Risk’in yatırım yaptığı şirketler Ortadoğu Yazılım A.Ş. (TR-Net), Teknoplazma A.Ş. ve Innova Biyoteknoloji A.Ş.’dir. 10 trilyon TL sermayeli TR-Net‘te Vakıf Risk’in payı %15’tir ve TR-Net, Türkiye’nin en büyük internet hizmeti veren şirketleri arasında yer almaktadır. ODTÜ teknoparkında faaliyet göstermekte olan Teknoplazma A.Ş., fiziksel buharlaşma yöntemiyle çalışan bir kaplama reaktörünü Türkiye’de ilk kez tasarlayan ve üreten firmadır. Vakıf Risk’in diğer yatırımı Innova Biyoteknoloji A.Ş. ise Ege Serbest Bölgesi’nde faaliyet göstermektedir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder