Cahit UYANIK
Eylül ayı sonu... Meşrutiyet Caddesindeki otobüs durakları akşam saatlerinde tıklım tıklım. Koşuşturmacanın uğultusu içinde bir gencin sesi duyuluyor: "Bu kış komünizm gelecek. Bu kış komünizm gelecek!" Üstlerinde sarı önlük olan Türkiye Komünist Partisine bağlı gençler bağıra çağıra propaganda yapıyorlar. Bu kış komünizmin gelmeyeceğini, gelemeyeceğini, zaten dünyada 'komünizm' diye bir şeyin de kalmadığını bile bile nefes tüketiyorlar. Seçtikleri slogan, 1950'li ve 60'lı yıllarda geniş halk yığınlarını korkutmak için kullanılan bir klişe cümlenin -bence alaycı- tekrarından ibaret. Komünistler de; sarsıla sarsıla, düşe kalka demokratikleşen Türkiye'nin renklerinden biri olarak Kasım ayındaki seçime girecekler. Ancak alabilecekleri çok az oya bakarsak, seçim hareketliliğine bu eski sloganı anımsatarak katkıda bulunabiliyorlar.
Düşünüyorum; acaba Türkiye'nin maddi koşullar itibarıyla bu kadar komünizme yakın bir dönemi oldu mu? İkinci Dünya Savaşından bu yana yaşanan en büyük ekonomik gerileme... 2,5 milyon resmi, 7,5 milyon gayri resmi işsiz... Okullarına sadece ve sadece 105 milyon TL. ödenek gönderebilen bir devlet... Darmadağınık bir sağ partiler bloku... Öyleyse herşey komünizm için uygun görünüyor. Ama tüm ideolojiler gibi komünizm de anlamını yitirdi. Peki bu nasıl oldu?
Yaklaşık 20 yıl önce 'ekonomik kalkınma' ile 'ekonomik gelişme' arasındaki teorik tartışmayı ikincisi kazandı. Çünkü komünizm, ekonomik gelişmeyi es geçtiği için yarışı kaybetti. Oysa görünürde komünist devletler ekonomik kalkınma hızında Batılılar'ı hep geride bırakıyordu ama 'Duvar' yıkıldığında görüldü ki yılda yüzde 8-10 büyüyen, uzayı komşu kapısı yapan Doğu Bloku; ayakkabı, sabun, ciklet, traş bıçağı, tuvalet kağıdı, bisküvi vb. üretemiyor. İnsanlar, varlık içinde yokluk çekiyor ve refah düzeyini bir bütün halinde ele alan 'Ekonomik gelişme' disiplini ihmal edildiği için ayakkabıları kar suyu içinde uzaya kapsül fırlatmak zorunda kalıyor. Ama eve gidince 'Uzaydan bana ne? Doğru dürüst ayakkabım bile yok' diyorlar. İnsanlar, Batı ile girişilen uzay yarışının günlük yaşamına bir katkı sağlamadığını acı şekilde yaşayıp deneyimliyor ve ideolojiler anlamını böyle kaybediyor.