26 Şubat 2025 Çarşamba

BAŞKENT NOTLARI / MENDERES VE RP'DE SU YÜZÜNE ÇIKAN ANLAŞMAZLIKLAR

Cahit UYANIK 

Bir söz vardır: 'İnsanın fikri neyse zikri de odur' diye... Aydın Menderes'in geçirdiği trafik kazası sonrasında Refah Partisi (RP) kanadından verilen demeçlerden birisi bu açıdan çok ilginçti. RP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan'a korkunç kazanın Belek'teki o meşhur seminer programını etkileyip etkilemeyeceği soruluyor. El cevap: "Arkadaşlarımıza her zaman 'Bize birşey olursa dahi çalışmalarınızı aksatmayın ve üzerimize basıp geçin' diyoruz. Şu anda böyle bir durumu yaşıyoruz." Şimdi bu söze ne demeli? İnsanların üstüne basıp geçmek o kadar kolay değilmiş ki Belek semineri ertesi gün iptal edildi. 

Bu elim kazanın ortaya çıkardığı seminer iptaliyle ilgili küçük anlaşmazlığın geri planında aslında neler var? RP, modern bir siyasi parti olarak 'müslüman demokrat' kimliğe mi kavuşacak? Yoksa çağ dışı düşüncelerin sığınak aradığı bir dergah, ocak, tarikat, siyasi parti karışımı bir organizasyon mu olacak? RP, seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Ama hala muhalefette... Refah, örgütünü modernize etti ama fikirleri hala 50 yıl geriden geliyor. Böyle olduğu içindir ki tüm çağdaş sağ ve sol partiler RP ile işbirliği yapmıyor. İşte Kazan gibi politikacılar o eski misyonun, marjinal RP'nin temsilcileri...

Peki Menderes'in RP'de işi neydi? Menderes aslında seçimlerden önce merkez sağ partilerden teklif bekledi. Ama gelmedi. Çünkü her iki sağ partinin liderleri Çiller ve Yılmaz'ın koltuğu hala tartışılır konumda... Ancak aynı zamanda hem ANAP hem DYP'de mevcut genel başkanların alternatifi de bulunamıyor. İşte Menderes'e yapılacak bir davet aynı zamanda 'alternatif lider adayı'na yapılacak bir davet olacaktı. Hal böyle olunca Menderes, kendisine RP içinde yer bulabildi. Menderes gibi merkez sağ bir siyasetçinin bu partiye girmesi RP'nin modern bir parti haline gelmesi için bir umuttu. Menderes'e merkez sağdan gitmeyen davet ve Kazan'ın işte o 'Üzerimize basarak ilerleyin' demesinin gerisinde bütün bu liderlik çekişmeleri yatıyor. Bu tespiti önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler daha açık şekilde ortaya çıkaracak.

SÖYLEMEZ ATTI, SARACOĞLU KAPTI

Hükümet değişti ya... Bürokrasinin üst kademelerinde de dalgalanma yaşanması sürpriz değil. Bu değişikliklerin çoğu geçmiş hesaplaşmaların ve ekipçiliğin yansıması...

İşte size bir örnek: Ergin Nural Özelleştirme İdaresi Başkanlığında İdari İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak çalışıyordu. Nural, çalıştığı kurumu o kadar seviyordu ki, bir defasında yarım saatliğine 'hülle başkan' bile olmayı kabul etmişti. 

25 Şubat 2025 Salı

BİST'İN ANLIK VERİLERİNE ÜCRET ÖDENEREK ULAŞİLABİLİR. BİST'TEKİ VERİ PAKETLERİ NELERDİR?

1 Eylül 2014 itibarıyla Borsa İstanbul’un bilgi dağıtım yapısı ve veri içerikleri değişmiştir. Borsa İstanbul, ücretsiz anlık veri uygulaması yerine 15 dakika gecikmeli yayına geçmiştir. Uygulama çerçevesinde Borsa İstanbul verileri aşağıdaki veri yayın paketleri satın alınarak kullanıcılara ulaştırılacaktır.


Karma (Pay ve VIOP)

Karma Düzey 1 Veri Yayın Paketi: Borsa İstanbul’da işlem gören Pay piyasası ve VIOP’a ilişkin son işlem fiyatı/oranı, en iyi alış/satış fiyatları ve AOF gibi diğer bazı istatistiki fiyat/oran bilgileri içerir.

Pay (Hisse Senedi)

1. Pay Düzey 1+ Veri Yayın Paketi: Düzey 1 verilerine ilave olarak Borsa İstanbul’da işlem gören her bir sermaye piyasası aracına ilişkin olarak en iyi fiyat seviyesinde bekleyen alış ve satış emirlerinin miktar bilgileri ve gerçekleşen işlemlere ait miktar bilgilerini içerir.

2. Pay Düzey 2 Veri Yayın Paketi: Düzey 1+ verilerine ilave olarak en iyi 10 fiyat kademesinde bekleyen alış ve satış emirlerinin fiyat ve miktar bilgileri, iptal edilen emirlere ilişkin hacim bilgileri ile iptal edilen emirlere ve bekleyen emirlere ilişkin bazı diğer istatistiki bilgileri içerir.

3. Pay Düzey 2+ Veri Yayın Paketi: Bu veri yayın paketi ile birlikte emir defteri modülü geliştirilmiştir. Emir defterinde en iyi 10 alış ve satış emri gösterilir. Emirler fiyata göre sıralanır. Fiyatı aynı olan emirler kendi aralarında sıralanırken ilk girilen emir üstte görünür.

BANKALARIN AYLIK 'FATURA SORGULAMA LİMİTİ' NEDİR?

Cahit UYANIK 

Geçenlerde, ödemesi unutulmuş bir dizi faturayı bir bankanın mobil uygulaması üzerinden sorgulayıp ödemiştim. Ayın bitmesine 10 gün kala diğer normal faturalarımı ödemeye çalışınca "Bu ayki ödeme işlemleriniz Türkiye Bankalar Birliğinin (TBB) 4 Aralık 2019 tarihli kararı gereğince yapılabilecek sorgulama işlemleri limitine ulaşmıştır" uyarısı ile karşılaştım; sorgulama da ödeme de yapamadım. Sorunumu bir başka bankadaki hesabımdan ödeme yaparak çözdüm. 

Peki  bu uygulama nedir? 

TBB'nin ilgili tebliğine göre bankalar 1 ay içinde  gerçek kişilerin toplam 30, tüzel kişilerin ise 70 fatura ödemesine izin verebiliyor. Ayrıca fatura sorgulama sayısı da bu limitlerin 3 katı yani 90 ve 210 olarak belirlenmiş durumda. Anlaşılan ben de bu '90 sorgulama yapabilirsiniz' limitine takılmışım.

Meraklısı için TBB'nin tebliği aşağıda: 

23 Şubat 2025 Pazar

MUHASEBECİ FIKRALARI / UYKUSUZ MUHASEBECİ

Bir muhasebeci uyumakta zorluk çekiyordu ve doktoruna görünmeye gitti.

"Doktor bey, geceleri uyuyamıyorum."

"Koyun saymayı denedin mi?"

"Sorun şu ki, bir hata yapıyorum ve sonra onu bulmaya çalışarak üç saat harcıyorum."

MUHASEBECİ FIKRALARI / MALİYECİNİN CENNETE GİTME SEBEBİ

Bir papaz ile maliyeci aynı gün ölürler; papaz cehenneme gider, maliyeci ise cennete...

Papazın itirazı vardır:

"Ben 60 yıldır insanların doğru yola, Tanrı yoluna gitmeleri için günde kaç kere dua ettim! Ya bu maliyeci ne yaptı? Beni cehenneme, onu cennete nasıl koyuyorsunuz?"

Cevap gelmiş:

"Öyle deme, öyle deme! S
en ne zaman kilisede vaaz versen cemaat uyurdu... Ama bu maliyeci ne zaman bir yere gidip defterlere baksa, herkes bildiği, bilmediği bütün duaları okur Allah'a yalvarırdı!"

MUHASEBECİ FIKRALARI / MUHASEBECİNİN ARİTMETİK HESABI

 Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe başvururlar. Görüşmeci matematikçiye sorar:

- İki kere iki kaç eder?
Matematikçi cevap verir:
- Dört!.
Görüşmeci sorar:
- Kesin dört mü?
Matematikçi kendinden emin cevaplar:
- Evet, kesin dört!
Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar:
- Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağıya veya yukarı oynayabilir ama ortalama dört eder!
Ekonomist de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur.
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
- Kaç etsin istersiniz?

MUHASEBECİ FIKRALARI / MALİ MÜŞAVİR BİR DAHA DÜNYAYA GELİRSE...

 Mali müşavire sormuşlar:

 "Bir daha dünyaya gelirsen hangi işi yapmak istersin?"

 "İmamlık" demiş.

Nedenini sorduklarında:

"Mevzuat hep aynı, hiç değişmiyor." 

20 Şubat 2025 Perşembe

DÇM'DEKİ KUR GARANTİSİ NEDİR?

Cahit UYANIK

Türkiye'nin 1960 ve 1970'li yıllardaki döviz darboğazına çözüm için geliştirdiği ancak sonradan kendisi büyük bir döviz ve bütçe bunalımına yol açan Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) hesaplarındaki 'kur garantisi' nedir?

'Kur garantisi' ile döviz kuru ne kadar yükselirse yükselsin Merkez Bankası DÇM sahibine (Çoğunlukla Almanya'da çalışan Türk işçileri)  vade sonunda, hesabın açıldığı günkü kadar parasını yine döviz olarak ve hak ettiği faiziyle beraber (döviz olarak) geri ödemeyi taahhüt ediyordu. Bu da 'Kur ne kadar artarsa artsın paranı aynı şekilde döviz olarak, faiziyle birlikte ödeyeceğim' anlamına geliyordu. Bu aslında devlet tarafından verilmiş bir geri ödeme garantisi olsa da kamuoyunda 'kur garantisi' olarak tanındı ve bilindi. 

Gurbetçileri etkilemek için DÇM'lere, Alman bankalarında açabileceği mevduat hesaplarından daha yüksek bir faiz oranı veriliyordu. TCMB eski başkanlarından Yaman Törüner DÇM'nin döviz boyutuyla uygulanma şeklini bir köşe yazısında şöyle anlattı: 

"Yatırılan dövizlerin % 35’i çok düşük faizle Dresdner Bank’ta tutuluyordu. Paralar Merkez Bankamızın garantisinde olmasına rağmen, yatırılan dövizin 1/3’ü bloke ediliyor ve Merkez Bankası bu dövizleri kullanamıyordu. Bu nedenle, Alman Markı’na ödenen faiz % 15’in, hatta bazen % 18’in üzerine çıkıyordu."

DÇM hesaplarına yüksek faiz ödenmesi bir faiz gideri olduğu için kamu finansmanını hayli zorlarken, vadeler doldukça geri ödeme amacıyla gitgide daha çok döviz bulmayı da gerektiriyordu. 

19 Şubat 2025 Çarşamba

TÜSİAD YİK BAŞKANI MEHMET ÖMER ARİF ARAS KIMDİR?


Mehmet Ömer Arif Aras
 (d. 8 Kasım 1954, İstanbul) Türk Bankacı, QNB Finansbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı.

Hayatı

Aras, 1971 yılında ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini Şişli Terakki Lisesinde tamamladı. Lisans öğrenimini İktisadi Ticari İlimler Akademisi Ekonomi Maliye Yüksek Okulunda 1975 yılında tamamladıktan sonra, Amerika'nın New York eyaletinde Syracuse Üniversitesi'nde 1978 yılında yüksek lisans, 1981 yılında doktora derecesi aldı.

1982 – 1984 yılları arasında Amerika'da Ohio State Üniversitesi'nin İdari Bilimler Fakültesinde, asistan profesör unvanı ile öğretim üyeliği yaptı ve 1984 yılında Türkiye'ye döndü.

1980 yılında Feyza Aras ile evlendi. Aras, evli, iki çocuk babasıdır.

İş Hayatı

1984 yılında Citibank İstanbul'da kredi pazarlama yönetici adayı olarak iş hayatına başladı. 1987 yılında kredi pazarlama müdürü ve kredi komitesi üyesi iken ayrıldı ve Yapı Kredi Bankası Menkul Değerler Bölüm Başkanlığını üstlendi.

1987'de Hüsnü Özyeğin ile birlikte Finansbank'ın kuruluşunu gerçekleştirdi. 1987 – 1989 tarihleri arasında Kredi Pazarlama, Hazine ve Dış İşlemler'den sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi, 1989'da genel müdür oldu. 1989 - 1995 yılları arasında genel müdürlük yaptıktan sonra murahhas üye olarak ilgili bankanın yönetim kurulunda görev aldı.

1995 – 2006 yılları arasında Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yapan Aras, Finansbank'ın İsviçre, Hollanda, Rusya, Romanya ve Fransa iştiraklerinde yönetim kurulu üyeliği yaptı.

Ayrıca Fiba Holding'in perakende sektör yatırımları Marks & Spencer Türkiye'nin yönetim kurulu başkanı ve Gima'nın yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı.

2006 yılında National Bank of Greece'in Finansbank'ı Fiba Grubundan satın alması ile önce Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı sonra 2010 yılında Yönetim Kurulu Başkanı olarak Finansbank ve iştiraklerinin yönetimini Group CEO'su olarak görev aldı.

TÜSİAD BAŞKANI ORHAN TURAN KİMDİR?


Türkiye’nin yüzde 100 yerli sermayeli en büyük yalıtım firması olan ODE Yalıtım’ın Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, 1981 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu.

Marmara Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı’nı da tamamlayan Orhan Turan, Sabancı Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde lisansüstü seviyesinde ders verdi.

Milliyet Gazetesi, CNNTürk ve Ernst & Young işbirliğiyle yapılan Yılın Girişimcisi yarışmasında 2008 yılında “Yılın Girişimcisi” ödülünü alan Orhan Turan, Monte Carlo’da düzenlenen “Dünya Yılın Girişimcisi” yarışmasında Türkiye’yi temsil etti.

İş hayatı boyunca sivil toplum örgütlerinde görev almaya büyük önem veren Orhan Turan, sivil toplum kuruluşlarında 30 yıldır aktif görev almaktadır. Bu kapsamda Isı, Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği’nin (İZODER) kurulmasında aktif rol aldı. 1997-1999 yılları arasında İZODER’in Yönetim Kurulu Başkanlığını yapan Turan, 2007-2011 yılları arasında iki dönem de İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin de (İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı. Turan, 2018-2022 yılları arasında TÜRKONFED’in Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi.

18 Şubat 2025 Salı

ÇİFTE VERGİLENDİRME TARİHE KARIŞIYOR

Türkiye son 10 yıl içerisinde tam 16 ülke ile 'çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması' imzaladı. 'İki ülke ile ilgili iş yapan iş adamının tek ülkede vergi vermesi' anlamına gelen bu anlaşmalar ülkeye yabancı sermaye girişine ve ticari ilişkilere büyük katkı sağlıyor.

Cahit UYANIK 

Ünlü sinema yönetmeni Ingmar Bergman bir zamanlar ülkesi İsveç'ten 'kaçmak' zorunda kalmıştı. Oldukça iyi kazanan ama vergi dairelerinin yolunu pek iyi bilmeyen Bergman, kendisinden istenen gelir vergilerini 'ağır' bulmuştu. Oysa Bergman bir 10-15 yıl bekleyebilse ve filmlerini Türkiye'de çekebilseydi, İsveç maliyesinin amansız takibini atlatacaktı. Çünkü bu yılbaşından itibaren Türkiye ile İsveç arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması yürürlüğe girmişti. 

Sanatçının yaratma sürecinin vergi tarifeleri ile bağlantısı ancak bir 'faraziye' olarak düşünülebilir ama aynı şey iş adamları için geçerli değil. Bir an için Türkiye ile İsveç arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının bulunmadığını düşünelim. Söz gelimi İsveçli iş adamı sağladığı kazanç nedeniyle iki ülke tarafından da ayrı ayrı vergilendirilecekti. Bu iş adamı aynı kazanç için 11 ayrı ödeme yapmak zorunda kalacaktı. 

10 Şubat 2025 Pazartesi

EKONOMİ PENCERESİ / EKONOMİ YAZ AYLARINDA CANLANACAK

Cahit UYANIK 

Dile kolay, ekonomi geçen yılın Kasım ayından bu yana kriz ortamını yaşıyor. Yani yaklaşık 6 aydır ufkumuz açık değil. Gelecek korkusu toplumdaki hemen herkesi rahatsız ediyor. Peki bundan sonra ne olacak? Yıl boyunca bu karamsar ve olumsuz ortam devam edecek mi? Işıltılı yaz günlerini rahat ve kaygısız geçirebilecek miyiz? Eğer büyük bir sürpriz olmazsa ekonomi, önümüzdeki aylardan itibaren rahatlayacak. Söylediklerim müneccimlik değil. Özellikle büyük ekonomik krizleri takip eden yaz aylarında böyle olmuştu. Öyle ki ekonomi yönetimleri Ağustos ayında oluk oluk akan dövizi nasıl ekonomiye yayacaklarını düşünmüşlerdi.

Elbette bu döviz bollaşması ve büyüme artışının sebepleri var. Herşeyden önce ekonominin daralma dönemlerini takip eden zamanlarında bir genişleme yaşanması normal. Çünkü bir ekonominin büyümesinin olduğu kadar küçülmesinin de fiziksel ve mantıksal sınırları var. Mesela Türkiye'deki yüzde 6-10 arasında hesaplanan ekonomik büyümenin ve küçülmenin sınırlarını birçok şey belirliyor. Nüfus artış hızı, dış kaynak akışı, uygulanan sermaye rejiminin rahatlığı, siyasi beklentiler akla gelen etkenler... 

Türkiye enflasyonu düşürerek aslında yüzde 4-5 düzeyinde stabilize olmuş yani istikrar kazanmış bir ekonomiyi kurmak istiyor. Ama kaynak akışındaki dengesizlikler bunu engelliyor. 2000 yılı ekonomik büyümesinin yüzde 3-4 düzeyinde kesinleşmesi bekleniyor. Ancak 2001 yılı için bu rakamın yüzde 2 küçülme olarak gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Bu tahmin, yılın ilk yarısındaki büyük oranlı küçülmenin ikinci yarıda yerini büyümeye bırakacağı ve yıl genelinin büyük bir hasar olmadan atlatılması beklentisine dayanıyor. 2002 yılında ise yeniden pozitif büyümeye dönülmesi sürpriz olmayacak. 

7 Şubat 2025 Cuma

FAİZİN YIL SONUNDA YÜZDE 31-32'DE GERÇEKLEŞECEĞİ NEREDEYSE KESİNLEŞTİ

- "ALLAH NE VERDİYSE, O KADAR..." ZAMLARI SÜRERSE FAİZ YÜZDE 35-37'DE KALABİLİR

Cahit UYANIK 

TCMB, daha 1 ay geçmişti ki 2025 enflasyon tahminini 3 puan artırarak yüzde 24'e yükseltti. Bunun en önemli sebebi, benim 'Allah ne verdiyse, o kadar..." dedigim orandaki zamların bu ay ve Mart'ta da sürecek olmasıdır. TCMB bu revizyonu ilan ederek hem piyasa oyuncularının hem de devletin yaptığı ölçüsüz zamlara sınırlı bir tepki vermiş oldu. 

TCMB'nin bundan sonraki adımı ise Mart ayı toplantısında 2,5 değil 1-1,5 puanlık indirim yapmak olabilir. Bu durumda tabii ki piyasa oyuncuları da ortalama yüzde 30 civarındaki yıl sonu faiz beklentilerini yüzde 31-32'ye yükselteceklerdir. Eğer TCMB yüzde 24 enflasyonu tutturup yüzde 31-32 faizle yılı kapatırsa büyük başarı olur ki, bu durumda reel faiz yüzde 16'lardan yüzde 8-9'a inmiş olacaktır. 

5 Şubat 2025 Çarşamba

EKONOMİ PENCERESİ/ ENFLASYONLA MÜCADELE, KALİTE VE STANDART

Cahit UYANIK 

Türkiye ekonomisi 2000 yılına büyük beklenti ve umutlarla giriyor. Ekonomide çözülmesi gereken en önemli sorun enflasyon... Türk halkı yaklaşık 25 yıldır enflasyona iyice alıştı. Herkes öyle veya böyle kendisini enflasyona karşı korumanın bir yolunu buluyor. Enflasyonun sebepleri üzerine ayrıntılı analizler yapıldı. Konuyu yakından değerlendiren uzmanların gözünde enflasyonun en önemli sebebi kamu açıkları... 

Kamu açıklarını tanımlayan '5 kara delik' söylemi artık neredeyse ekonomi literatürüne girdi. Uzay boşluğunda yer alan, içine çektiği her türlü şeyi yutan ve 'kara delik' denilen kozmik oluşumlara benzetilen enflasyon konusunda acaba tek suçlu kamu açıkları mı? Aslında bir şarkı sözünde olduğu gibi "Masum değiliz hiç birimiz..." Enflasyon sorununun çözümünde 'teşhis' aşamasından sonra 'tedavi' sürecine girildiğinde kamu açıklarının neden oluştuğu sorusunu cevaplamakta fayda var: Bu sorunun cevabı için çizeceğimiz tabloda milyarlarca doların döndüğü iç borçlanma ihalelerinden sebeplenen ve 'rantiye' denilen kesim, banka kuyruklarında emekli maaşı bekleyen tonton ihtiyarlar, 'gizli işsizlik sigortası' görevini üstlenen KİT'ler, geleneksel üretim ve destekleme yapısından vazgeçmeyen çiftçilerimiz, verimliliğe değil siyasete endeksli harcamalar yapan belediyelerimiz yer alıyor. Kimisi bu tabloda mat ve iddiasız renklerle temsil edilip daha az ilgi çekerken, kimisi de parlak ve canlı renklere bürünüp karşımıza çıkıyor. Anlayacağınız hepimiz sorunun bir parçası olunca, çözüm için de herkesin çorbada tuzunun bulunması gerekiyor.

23 Ocak 2025 Perşembe

MERKEZ BANKASI "ENFLASYON DÜŞÜK ÇIKAR" TAHMİNİNİ İKİNCİ KEZ TUTTURABİLİR Mİ?

 Cahit UYANIK

TCMB, bir aydan kısa bir süreçte yani 27 gün içinde faizi toplam 5 puan indirdi ve yüzde 45 olarak belirledi.

TCMB geçen ay sonunda, Aralık ayı enflasyonunun beklenenden az artacağını belirterek tahminini tutturmuş ve 2,5 puanlık faiz indirimini buna bağlayabilmişti. 

TCMB Ocak toplantısında da aynı tahmin argümanını ama 'farklı biçimde' kullanarak yine 2,5 puan indirim yaptı. TCMB bu sefer aylık değil ama yıllık enflasyonun düşeceği yönünde düşünce belirterek ilerledi.

Belli ki TCMB 03 Şubat 2025  Pazartesi günü açıklanacak Ocak-2025 enflasyonunun yüzde 4,5 civarında geleceğini öngörüyor. Bu durumda baz etkisiyle yıllık enflasyon yüzde 42 düzeyine gerileyecektir. Çünkü geçen yıl Ocak'ta enflasyon yüzde 6,7 idi. İşte TCMB  oluşan 2-2,2 puanlık pozitif alanı faiz indirme fırsatı olarak kullanmışa benziyor. 

15 Ocak 2025 Çarşamba

EKONOMİ PENCERESİ / 2002 BÜTÇESİ, GERÇEKLER VE TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

Cahit UYANIK 

2002 Bütçe Yasa Tasarısı uzun uğraşlardan sonra Meclis'e sunuldu. Bütçe devletin izleyeceği ekonomik politikaların en önemli belgelerinden biri. Bu çerçevede baktığımızda devletin önümüzdeki yıl küçülmeye başlayacağını söyleyebiliriz. Küçülmenin en önemli göstergesi, yüzde 6,5'luk faiz dışı fazla hedefinin korunması... Yani devlet faiz harcamaları hariç tutulduğunda, giderlerine nazaran yaklaşık 15,8 katrilyon lira fazla verecek. Aslında bu küçülme sürecinin temeli, içinde bulunduğumuz yıl atılmıştı. 2001 yılında kamu mali yönetimi 12,7 katrilyon lira faiz dışı fazla vermeyi hedefliyor. Oysa bu rakam yılbaşında 11,4 katrilyon lira olarak öngörülmüştü. Yani devlet, çok yoğun eleştirilerin aksine bu yıl planlanandan daha fazla kemer sıkmış ve sıkacak gibi görünüyor.

Bütçe denilince insanların aklına hep itici rakamlar geliyor. Ama rakamların dilini anlamadan da gündelik değerlendirmelerle olaylara bakmak yanıltıcı olabiliyor. Bu yazıda rakamlardan bir parça daha fazla yararlanma yoluna gideceğim. Çünkü bazı gerçekleri ortaya koymak için, rakamların zaman serisi içindeki gelişimine göz atmamız ve bundan bazı sonuçlar çıkarmamız gerekiyor. Madem son 10 yılı ele aldık, öyle devam edelim. Herşeyden önce şu sloganın doğru olup olmadığını tespit edelim: "Türkiye'de kimse vergi ödemiyor. Onun için bu bütçe denkleşmez".  Bu slogan doğru değil. Peki neden? 

Maliye Bakanlığının resmi verilerine göre sabit fiyatlarla 1991 yılında 100 birim vergi toplayan devlet, 1996'da bunu 151'e, 2000 yılında ise 237,7'ye çıkartmış. Yani anlayacağınız son 10 yılda devlet, vergi geliri kapasitesini neredeyse 2,5 kat artırmış. Vergi ödememekle eleştirilen toplum son 10 yılda kamu mali sistemini elinden geldiğince finanse etmiş. Sonuçta 'vergi yükü' olarak adlandırılan vergi gelirlerinin GSMH'ya oranı 2000 yılı itibarıyla yüzde 21'e çıkmış. Bu rakam Maliye'nin ilan ettiği 1968-2000 arasındaki 32 yıllık dönem verilerinin en yüksek noktası... Son 5 yılda vergi yükü yüzde 15'in altına düşmediği gibi, ilk kez de yüzde 21'e yükselmiş. Bu rakamın anlamı şu: Devlet ülke ekonomisinin ürettiği her 100 liralık değerin 21 lirasına el koyuyor.