Rivayet edilir ki, İkinci Mahmud’un padişahlığı döneminde (1808-1839) İstanbul’da bir Mehmet Efendi yaşarmış. Mehmet Efendi Allah’ın talihsiz bir kuluymuş. Hangi işe girse başarısız oluyor, başına bir felaket geliyormuş. Artık herkes onu Nasipsiz Mehmet Efendi diye anmaya, bu adla çağırmaya başlamış.
Nasipsiz Mehmet Efendi’nin başına gelenler İkinci Mahmud’un kulağına kadar gitmiş. Padişah hem acımış, hem de merak etmiş bu talihsiz kulunu. Kendisine yardım etmeyi, destek olmayı düşünmüş. Emir verip, huzura getirtmiş Mehmet Efendiyi.
Nasipsiz Mehmet Efendi’yi apar topar huzura getirmişler. Padişah, Mehmet Efendi’ye, “Senin için her giriştiği işte başına bir felaket gelir, kısmeti kesilir diyorlar, doğru mu?” diye sormuş. Mehmet Efendi saygı ile ellerini ovalayıp önüne bakarak; “Doğrudur Padişahım” demiş saygıyla.