Uluslararası Para Fonu (IMF) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uluslararası Para Fonu (IMF) etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Ağustos 2023 Çarşamba

MB, PARA KURULU KORKUSUNDAN KURTULDU

Cahit UYANIK

Uzakdoğu ve Rusya'da hüküm süren kriz, bazılarını da sevindiriyor. Türkiye'de de bu krizden dolayı mutlu ve mutsuz olanlar var. Mesela bavul ticareti yapanlar, tam "Bu iş bitti artık" derken yeniden hayata dönmenin keyfini yaşıyorlar. Önümüzdeki zorlu kış ayları, Rusya'dan Türkiye'ye akın edecek bavul tacirlerinin de habercisi. 

Krizden dolayı sevinenlerden bir başka grup da Merkez Bankası  (MB) yönetimi. MB yöneticileri son zamanlarda Para Kurulu tartışmalarından hayli rahatsız görünüyorlardı. Hatta IMF ile yapılan görüşmelerde bu konu iki taraf arasında sık sık tartışmalara da zemin yaratıyordu. 

6 Ağustos 2023 Pazar

'MECBURİ' EKONOMİK PARTNERİMİZ: IMF

Cahit UYANIK

Ekonomi gündeminde en sık tartışılan konuların başında Türkiye'nin Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkisi geliyor. Türkiye'nin yeni bir stand by anlaşması (destek anlaşması) imzalama niyetini geçen yıl dile getirdiği IMF,  yıllardır ekonomik partnerimiz durumunda. Peki nedir bu IMF? Günlük hayatımızı yakından ilgilendiren ve etkileyebilen bu kurumu gerçekten iyi tanıyor muyuz? Ne zaman ve nasıl kurulmuştur? Ne iş yapar? Türkiye IMF ile ne zamandan bu yana ilişki içinde bulunuyor? IMF ile Türkiye'nin gelecekte ilişkisi nasıl olabilir? Bu yazıda IMF ile ilgili akla gelen sorulara cevap vermeye çalışacağım.

IMF, bir BM kuruluşudur

Herşeyden önce IMF, bir Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşu. IMF'de en büyük hisse yani teknik deyimle kota, Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) olduğu için IMF,  bazen bir ABD kuruluşu olarak düşünülüyor.  Ama öyle değil. Fon'un merkezi ABD'de, ama başkanı Avrupa kökenli olmak zorunda. Başkan yardımcısının da ABD kökenli olması bir başka gelenek. 

25 Ocak 2023 Çarşamba

IMF'NİN ÇIKARILMASINI İSTEDİĞİ 'KAMU MALİ YÖNETİMİ VE MALİ KONTROL KANUNUNU'NDA 15 İLKE VAR

YENİ BÜTÇE 15 İLKELİ

Cahit UYANIK

Seçimler nedeniyle zamanında çıkarılamayacak olan 2003 bütçesi, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde 15 yeni bütçe ilkesi ışığında kanunlaşacak.

Ankara - Türkiye, 2003 yılı bütçesini kabul edilecek 15 yeni bütçe ilkesi ışığında belirleyecek. IMF'ye sunulan Ek Niyet Mektubuna giren Kamu Mali Yönetimi ve Mali Kontrol Kanun Tasarısının önümüzdeki yıl Mart ayına kadar kanunlaştırılacağı sözü verildi. Bu durumda seçimler nedeniyle çıkarılamayacak olan 2003 Bütçesi, önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde yasalaştırılacak Kamu Mali Yönetimi ve Mali Kontrol Kanunundaki ilkelere göre Meclis'ten geçirilecek. Tasarı Meclis'ten geçtiği taktirde kabul edilen ilkeler arasında en çarpıcı olanı ise 'bütçe gelir ve giderlerinin denkliği' olacak. 

Bütçeye fayda-maliyet analizi

Tasarıda devletin hazırlaması gereken 7 çeşit bütçe sayıldı. Genel bütçe, katma bütçe, özel bütçe, sosyal güvenlik kurumu bütçesi, yerel idare bütçesi, döner sermaye bütçesi ve fon bütçeleri; bütçe gelir ve giderlerlerinin denkliği ilkesine göre hazırlanacak. Devlet, bütçeleri hazırlarken ve uygularken makro ekonomik istikrarla birlikte sürdürülebilir kalkınmayı esas alacak. Bütçelerle kamu idarelerine verilen harcama yetkisi, mevzuatta düzenlenen görev ve hizmetlerin yerine getirilmesinde kullanılacak. Bütçeler öncelik sırasına göre kalkınma planı, yıllık program, stratejik plan ve politikaları ile fayda- maliyet değerlendirmeleri göz önünde tutularak, verimlilik ve tutumluluk ilkeleriyle hazırlanacak.

23 Ocak 2023 Pazartesi

ECEVİT, 2002 SEÇİMLERİ İÇİN IMF'YE HANGİ SÖZÜ VERMİŞTİ?

TÜRK SİYASETİNDE IMF ETKİSİ

Cahit UYANIK

Kim ne derse desin Türk siyasetinde dış piyasaların ve uluslararası finans kuruluşlarının etkisi giderek artıyor. IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen, geçen haftaya "Siyasi belirsizlik ne zaman biter?" diye sorarak başlamıştı. İki gün içinde koalisyon partileri seçim kararı verdiler. Seçim kararı alındı ama seçim sürecinde programın devamı hususunda bazı tereddütler doğmuştu. Bunun üzerine Kahkonen, Başbakan Bülent Ecevit'le görüştü. Ecevit, tıpkı bir seçim yedd-i emini gibi. Nasıl ki 1999 seçimlerine ülkeyi şaibesiz bir şekilde götürdüyse, 2002 seçimleri için de aynı garantiyi verdi. IMF'nin içi rahatladı. 

Bakalım seçim ekonomisiyle ilgili beklentiler, Üçüncü Ek Niyet Mektubuna nasıl yansıyacak? İlk gelen bilgiler kamu harcamalarında seçim nedeniyle öngörülen doğal artışın bir şekilde finanse edileceği yönünde. Büyük ihtimalle bu, yeni bir vergi konulması veya mevcut vergilerden bazılarının oranlarıyla oynanması şeklinde ortaya çıkacak. Çünkü IMF, Türkiye'nin ilan ettiği ekonomik hedeflerden pek sapmamasını istiyor. Hem devlet, hem de siyasi partiler ve adayların yapacağı harcamaların ekonomideki canlanma sürecini çabuklaştıracağı, ancak öngörülenden fazla bir büyümenin 2002 ve 2003 hedeflerini etkileyebileceğini dile getiriyor. Anlayacağınız IMF öyle mesajlar veriyor ki "Her şeyi 3 Kasım'a göre değil, 4 Kasım sabahına göre ayarlayın" demeye getiriyor. Yani siyasi partilerin hepsi, önümüzdeki günlerde hızlandıracakları seçim kampanyalarını IMF'nin öngörülerinin gölgesinde yönlendirecekler gibi görünüyor.   

12 Kasım 2022 Cumartesi

IMF, TÜRKİYE'YE YENİ TEMSİLCİ ATADI: AZİM SADIKOV. IMF, HÜKÜMETE FAİZLERİ HEMEN ARTIRMASINI ÖNERDİ

Dr. Azim Sadıkov, 
 IMF'nin 7. Türkiye Temsilcisi oldu

Cahit UYANIK

Türkiye, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile neredeyse 12,5 yıldır 'diplomatik bir ilişki' sürdürüyor. IMF Türkiye Masası her yıl sonbaharda gelip ekonomik verilerimizi topluyor, 2 hafta kalıp yüz yüze görüşmeler yapıyor. Buna '4. Madde Görüşmeleri' veya 'Gözden Geçirme Görüşmeleri' deniliyor. IMF, bu yıl da 14-26 Ekim 2022 tarihlerinde TR'de imiş. Hiç haberimiz olmadı. Haberi olanlar da duyurmadı. Ne Hazine ve Maliye Bakanlığı, ne IMF Genel Merkezi ne de IMF Türkiye Temsilciliği bir açıklama yayınladı. Oysa eskiden bu ziyaretler Hazine'nin internet sitesinde ilan edilirdi. 04 Kasım 2022 tarihinde IMF'nin ABD'deki merkezinden, TR Masası Şefi Donal McGettigan başkanlığındaki heyetin ziyaretiyle ilgili bir basın açıklaması yayınlandı.

Basın açıklamasında 2021 yılı sonlarında yapılan politika faiz indirimlerinin TR'nin mevcut kırılganlıklarına eklendiği, TL'nin değer kaybettiği ve bunu yüksek enflasyonun izlediği anlatılarak, Rusya-Ukrayna Savaşı sonucunda yükselen ithal enerji fiyatları dolayısıyla TR'nin enflasyonist sürece girdiği vurgulandı. Alınan önlemler kapsamında kur korumalı mevduat (KKM) ve kredi büyümesini sınırlamak için BDDK ile TCMB'nin aldığı makro ihtiyati tedbirlere değinilen açıklamada, TR ekonomi yönetimine bırakılan 'tavsiye notu' veya 'ön ülke raporu'ndan ayrıntılar da paylaşıldı. (Toplanan verilerle IMF TR Masası tarafından daha geniş bir ülke raporu da hazırlanıyor. Bu rapor Ocak-2023 tarihinde IMF İcra Kurulunda ele alınıp görüşülecek.)

Tavsiyeler çerçevesinde; öncelikle TCMB üzerinden bir okuma yapılarak merkez bankası bağımsızlığının güçlendirilmesi ve politika faiz oranlarının hemen artırılması istendi. Bu yapılırsa enflasyonun daha kalıcı şekilde azaltılacağı ve TCMB döviz rezervlerinin güçlendirileceği ifade edildi. Açıklamada daha sonra sıkı maliye politikasına geçilmesi gerektiği vurgulanarak; artan mali riskler ve yüksek enflasyon göz önüne alındığında bunun savunmasız kişileri (desteğe muhtaç) hedefleyen yardım sağlama kararlarını da kolaylaştıracağı belirtildi.

16 Mayıs 2022 Pazartesi

MALİ KURAL NEDİR? BABACAN MALİ KURALI 12 YIL ÖNCE NASIL ANLATMIŞTI?

EKONOMİ YÖNETİMİ ARTIK YÜZDE 1 BÜTÇE AÇIĞI,

YÜZDE 5 EKONOMİK BÜYÜMEYE KİLİTLENECEK

 Cahit UYANIK

Türkiye, 2000'li yıllara girerken Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yönlendirmesiyle ekonomi yönetiminde kullanılacak yeni bir kavram ve araç ile tanışmıştı: Faiz dışı fazla (FDF). Bu yeni araç, faiz harcamaları çıkarıldıktan sonra, devlet bütçesinin gelirlerinin, giderlerden belli bir oranda fazla olması esasına dayanıyordu. "FDF, yüzde 6.5 olarak belirlendi" şeklindeki ekonomi haberleri hala hafızalarda taze. Yani bütçede faiz harcamaları hariç tutulduktan sonra; gelirler, giderlerden milli gelirin yüzde 6.5'u kadarı fazla olacaktı. Böylece bütçede disiplin sağlanırken, milli gelirin büyüklüğüne yaklaşmış olan iç ve dış borç stoku ve hayli büyük bir miktara ulaşan borç geri ödemeleri garantiye alınmış olunuyordu. 

FDF aracı, aynı zamanda enflasyonun en önemli kaynaklarından birisi olarak gösterilen kamu harcamalarını da disipline etmeye yarıyordu. Türkiye, özellikle 2001 krizinden sonraki dönemde bu yüzde 6.5'luk oranını tutturmak için, her yıl IMF ile büyük pazarlıklar yaptı. Yeni vergiler koydu, var olan vergi oranlarını artırdı, büyük tasarruf paketleri açtı veya bütçedeki yatırım harcamalarına büyük tırpanlar attı. Sonuçta Türkiye'de borç stokunun milli gelire oranında önemli düşüşler yaşandı. Borç geri ödemeleri kolaylaştı. IMF'den kullanılan 45 milyar dolara yaklaşan borç, 8 milyar dolara kadar düşürülebildi.        

Türkiye, 2008 mayıs ayında IMF ile son stand by anlaşmasını bitirdi. 2010 yılının mart ayında ise IMF ile yeni bir stand by anlaşması imzalamayacağını duyurdu. Ancak Türkiye; IMF'nin 2007 yılında gelecekteki kamu mali disiplinini sağlamak için önerdiği 'mali kural' uygulamasına gideceğini ve bu konuda çok kararlı olduğunu da açıkladı. Hatta 2011 bütçesinin mali kural formülüne göre hazırlanacağını duyurdu. Peki neydi bu mali kural? Kamunun harcamalarının orta ve uzun vadede belli bir disiplin içinde tutulması ve ekonomik konjonktüre göre ayarlanmasını içeren uygulamaya 'mali kural' deniliyor. Hazine Müsteşarlığı, Türkiye için belirlenen mali kural ile 6 amaca ulaşılmaya çalışıldığını belirtiyor. Bunları şöyle sıralamak mümkün:

10 Kasım 2021 Çarşamba

ATEŞTEN GÜNLER: ECEVİT'İN SAĞLIĞI, HÜSAMETTİN ÖZKAN'IN İSTİFASI, KEMAL DERVİŞ, İDAMIN KALDIRILMASI, DEVLET BAHÇELİ VE IMF

Ankara`da kritik hafta

Cahit UYANIK /Ankara  

Başkent Ankara siyasi ve ekonomik açıdan oldukça kritik bir haftaya hazırlanıyor. Bu hafta yaşanacak gelişmeler hükümetin ve DSP`nin geleceğini yakından ilgilendirirken, kulislerde yoğun bir şekilde kabine revizyonu tartışılıyor. Özellikle kabinenin DSP kanadında Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan`a yakın 4-5 bakanın değiştirilebileceği ileri sürülüyor.

Devlet Bakanı Kemal Derviş`in siyasete gireceğini açıklamasıyla ekonomide yeniden düzelme ortamı oluşmaya başlarken, gidişatın yönünü ise Derviş`in siyasetteki tercihi belirleyecek. Derviş`in DSP`ye girmesi durumunda hükümet içindeki konumu iyice güçlenecek. Ancak tek başına parti kurma veya CHP`ye geçeceğini belirtmesi durumunda, ekonomi yönetimi yeni bir DSP`li bakan beklemeye başlayacağı için belirsizlik ortamı artacak. Derviş`in Yunanistan`dan Ankara`ya Salı günü döneceği belirtiliyor.

26 Ağustos 2021 Perşembe

TÜRKİYE, SAHİDEN IMF'YE 5 MİLYAR DOLAR BORÇ VERDİ Mİ?: HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI AYRINTILARI AÇIKLADI

IMF'ye Verilmesi Taahhüt Edilen 5 Milyar ABD Dolarının Ödemesi Ne Zaman Yapılacaktır?

"2012 yılı başından bu yana sürmekte olan IMF kaynaklarının artırılmasına yönelik çalışmalar kapsamında, çeşitli ülkeler tarafından 460,7 milyar ABD Doları tutarında kaynak (Toplam 39 ülke 461 milyar dolarlık kaynak taahhüdünde bulunmuştur. Ancak, 0,48 milyar Avro tutarında kaynak taahhüdünde bulunan Güney Kıbrıs Rum Kesimi ise geçtiğimiz Mayıs ayında onaylanan Stand-by Düzenlemesi’nin ardından kaynak taahhüdünde bulunan ülkeler listesinden çıkarılmıştır. Böylelikle toplam kaynak taahhüdü tutarı 460,7 milyar dolara gerilemiştir) taahhüt edilmiştir. 

Ülkemiz de bu çabaya katkıda bulunmak üzere 5 milyar ABD Doları tutarında taahhütte bulunmuş ve bu taahhüdünü 17 Ekim 2013 tarihli tahvil satın alım anlaşması ile resmiyete dökmüştür. 

(Tıklayınız) IMF'NİN YENİ TÜRKİYE TEMSİLCİSİ KELMANSON SESSİZ SEDASIZ GÖREVE BAŞLADI

Söz konusu tutar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından uluslararası rezervlerimiz içerisinde sayılmak kaydıyla tahsis edilmiştir (19 Haziran 2012 tarihli ve 2012-41 sayılı TCMB Basın Duyurusu). 

24 Ağustos 2021 Salı

IMF İLE HER 2,5 YILDA BİR MASAYA OTURMAK ZORUNDA KALIYORUZ

IMF İLE 20'İNCİ DEFA MASAYA

OTURURKEN BİLGİLERİ TAZELEYELİM

Cahit UYANIK

Yeni bir yıla girerken Uluslararası Para Fonu (IMF) ile Türkiye yeniden masaya oturuyor. Türkiye, IMF ile yeni bir stand by veya ihtiyati stand by anlaşması imzalamak üzere 20'inci defa masaya oturacak. Türkiye, ilk kez 1961 ve son kez de 2005 yılında olmak üzere toplam 19 defa IMF ile stand by anlaşması imzaladı. Yani 2009 yılı itibarıyle tam 48 yıldır IMF ile masaya oturuyoruz. Ortalama 2.5 yılda bir IMF ile anlaşma yapmak zorunda kalıyoruz. 2009 yılında yapılacak IMF anlaşmasının da asgari 18 ayı kapsaması bekleniyor. Bu ortamda IMF ile ilgili bilgileri tazelemekte fayda var.

IMF, 2008 yılı eylül ayı itibariyle 185 ülkenin üyesi olduğu uluslararası bir kuruluş. IMF, uluslararası parasal işbirliği ve döviz kuru istikrarını desteklemek, ekonomik büyüme ile yüksek istihdamı teşvik etmek ve üye ülkelerin ödemeler dengesi finansmanında karşılaştıkları sorunların aşılmasını kolaylaştırmak amacıyla kurulmuştu. 1944 yılı Temmuz ayında ABD’nin New Hampshire eyaletinin Bretton Woods şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler konferansına katılan 45 hükümet temsilcisi 1930’lu yıllardaki Büyük Buhran ve sonrasında uygulanan korumacı dış ticaret ve döviz kuru politikalarından kaçınılmasını, uluslararası finansal sistemin istikrarlı işleyişini ve İkinci Dünya Savaşı’ndan zarar gören ülkelerin hızlı bir şekilde yeniden imarını sağlamak amacıyla bir ekonomik işbirliği çerçevesi üzerinde mutabakata varmış ve IMF ve Dünya Bankası’nın kurulmasına karar verdi. IMF’nin kurucu ülke temsilcileri, uluslararası para sistemini izleyecek, mal ve hizmet ticaretiyle ilgili döviz kısıtlarını kaldıracak ve döviz kuru istikrarını koruyacak uluslararası bir kuruluşun anlaşma maddelerinin ana hatlarını bu konferansta belirledi. IMF, kuruluş anlaşmasının 27 Aralık 1945 tarihinde yürürlüğe girmesi ile resmen kuruldu. Türkiye ise IMF’ye “19 Şubat 1947 tarih ve 5016 sayılı Milletlerarası Para Fonu ile Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası’na Katılmak İçin Hükümete Yetki Verilmesine Dair Kanun”un verdiği yetkiye dayanarak 11 Mart 1947 tarihinde üye oldu.

28 Şubat 2021 Pazar

KAPAK HABERİ / TAHMİNLER TUTMADI; ÇİN EKONOMİSİ COVID-19 SALGININDAN GÜÇLENEREK ÇIKIYOR

 

 Cahit UYANIK

Geçen yıl Aralık ayının ortasında New York Times gazetesinde yayınlanan geniş bir analiz, ABD-Çin ekonomik ilişkilerini yakından izleyenlerin gözünden kaçmadı. Çünkü geçen yılın ilk aylarında; Çin’de başlayan Covid-19 salgını ve aynı günlerde ABD-Çin arasında imzalanan Faz-1 Ticaret Anlaşması nedeniyle Çin ekonomisinin zayıflamaya başlayacağı ve ABD ekonomisinin bu gelişmelerden olumlu etkileneceği yönünde bazı düşünceler dile getirilmişti. Ancak bu tahminlerden 10-11 ay sonra New York Times muhabiri Ana Swanson imzasıyla yayınlanan araştırma-haber hiç de öyle demiyordu:

 “Çin ile ticaretin azaltılması 2020'de olacaktı, ancak Çin mallarına talep salgında uygulanan karantinada arttı. Çin'den yapılan ithalat, yılın bitmesine az bir zaman kala insanların evde olmasının da etkisiyle, Barbie oyuncak evleri ve bisiklet gibi tatil hediyelerinin yanı sıra Çin yapımı mobilya ve ev aletlerinin kapışılmasıyla artıyor. İthalattaki bu artış, koronavirüsün bir başka yan ürünüdür ve Amerikalılar tatillere, filmlere ve restoran yemeklerine harcadıkları parayı; home-ofisleri için yeni aydınlatma, bodrum spor salonları için egzersiz aletleri ve çocuklarını eğlendirmek için oyuncaklar gibi ev eşyalarına kanalize etmektedir.” 


(Tıklayınız) KÜRESEL ELİTLERİN FORUMU: DAVOS ZİRVESİ 50 YAŞINDA


Oysa bu analizin yayınlandığı New York Times’ın aynı sayfalarında bir yıl önce, yani 2019-Aralık ayında ABD-Çin Ticaret Anlaşmasının ilk fazının imzalanmak üzere olduğu belirtiliyordu. O dönemki başkan Donald Trump’ın bu anlaşmanın ABD ekonomisi açısından büyük bir başarı anlamına geldiğine dair sözlerine yer veriliyordu. Ancak bundan iki hafta sonra, 31 Aralık 2019 tarihinde Çin’in, Hubei eyaletine bağlı Wuhan kentinde kaynağı bilinmeyen gizemli bir solunum yolu rahatsızlığının ortaya çıktığını Dünya Sağlık Örgütü'ne resmen bildirmesiyle yepyeni bir döneme girildi. Bundan sonra yaşananları ise tekrar New York Times muhabiri Swanson’dan okuyalım:

 

30 Kasım 2020 Pazartesi

IMF: PANDEMİ ÖNÜMÜZDEKİ 5 YILDA 28 TRİLYON DOLARLIK ÜRETİM KAYBINA SEBEP OLABİLİR

Cahit UYANIK

1918-1920 yılları arasında yaşanan İspanyol Gribi pandemisinde kaç kişinin hayatını kaybettiği hala net olarak bilinmiyor. En favori tahmin, 50-100 milyon kişi arasında değişiyor.  İnsanlığın yaşadığı en büyük trajedilerden biri olan İspanyol Gribi pandemisi, hakkında çok az sayıda yazılı veri bulunabilen en büyük insani afetlerden biri olma özelliğini taşıyor. İspanyol Gribindeki can kaybını, kitlesel ölümler skalasında başa oturtmamız gerekiyor. Çünkü 1. Dünya Savaşında ölenlerin sayısı 19 milyon,  2. Dünya Savaşında ölenlerin sayısı 50 milyon kişi olarak tahmin ediliyor.

İspanyol Gribi, adını bu konuda basın-yayın faaliyetlerine bir sansür uygulamayan ve 1. Dünya Savaşına girmeyen İspanya’dan alıyor. Yoksa bu pandemi İspanya’dan çıkıp dünyaya yayılmış değil. İspanya dışındaki tüm ülkelerde basına pandemi haberleriyle ilgili geniş bir sansür uygulandığı biliniyor.  İspanyol Gribi pandemisi hakkında veri azlığı, bu kadar büyük acılara sebebiyet veren bir pandeminin düşünce iklimi,  kültür ve sanat dünyasını çok az etkilemiş olması da hep bu sansüre bağlanıyor.  

İspanyol Gribinin dünya ekonomisini ne kadar etkilediği ise çok iyi bilinmiyor. O yıllarda zaten modern istatistikler bulunmuyordu. Birçok ülke ekonomik faaliyetlerini ölçmekten acizdi.  Bu konu açıldığında yapılan en önemli analiz, erkek nüfusun hem savaş hem de peşinden gelen pandemide büyük bir kırıma uğradığı, kadınların 1920’li yıllarda bu sebeple ekonomik üretim sürecine bilfiil girmek zorunda kaldığı şeklinde…     

11 Nisan 2020 Cumartesi

IMF'YE "YAPMAYACAĞIZ" DİYE SÖZ VERDİK; İTHALATI AZALTMAK İÇİN GÜNLERCE TARTIŞTIK

Niyet Mektubuna göre mümkün değil
İTHALATTA BOŞUNA TARTIŞMA

Cahit UYANIK

Yaklaşık 15 gündür gündemi meşgul eden ithalatı azaltıcı gümrük önlemleri tartışmasına Uluslararası Para Fonu (IMF)  da karıştı. IMF ile 1999 yıl sonunda imzalanan Niyet Mektubunun 63'üncü maddesinde Türkiye'nin ithalatı kısıtlayıcı hiç bir önlem almayacağı ve var olanları da artırmayacağına dair bu kuruma söz verdiği belirlendi. Türkiye'nin bu sözü IMF Kuruluş Sözleşmesinin 8'inci maddesi çerçevesinde verdiği öğrenildi. 

FF'nin edindiği bilgiye göre yaklaşık 15 gün önce koalisyonun MHP kanadı tarafından başlatılan ithalata bazı gümrük önlemleri getirilmesi yönündeki tartışma giderek büyüyünce, toplantı üzerine toplantı yapılmaya başlandı. Başlangıçta "İthalatı kısıtlayıcı önlemler alabiliriz" diyen ekonomi yönetiminin, ekonominin IMF gözetiminde bulunduğu dikkate alınarak bu çerçevede bazı değerlendirmeler sonrasında ağız değiştirdiği öğrenildi. Bürokratlar, IMF'nin ay sonunda başlayacak Üçüncü Gözden Geçirme ziyaretinde sorunun büyütülmemesi için, doğrudan önlemler alınması yerine "ithal malların tüketimine vergi konulması" gibi formüller üzerinde çalışmaya başladıkları bildirildi.

4 Nisan 2019 Perşembe

IMF, STAND BY'DAN SONRA TÜRKİYE'YE İŞSİZLİĞE ÇÖZÜM VE KALICI MALİ DENGE İÇİN NELER ÖNERMİŞTİ?


IMF, TÜRKİYE'Yİ EN SON HANGİ KONULARDA UYARDI?

2008 yılında stand by anlaşmasını bitiren ve yeni bir anlaşma yapmayan Türkiye'ye IMF, ekonominin sağlığı için 2010 yılında iki önemli öneride bulunmuştu. 1) Mali açıkları ekonomik aktivite ile ilişkilendiren 'mali kural'a yönelik bir kanun çıkarılması 2) İşsizlikle mücadeleye yönelik bir takım önlemler alınması... Bu yazıda stand by sonrası IMF-Türkiye ilişkileri ile 2 önerinin ayrıntıları yer alıyor.   

Cahit UYANIK

Türkiye, bu yılın ilkbahar aylarında Uluslararası Para Fonu (IMF) ile bir stand by anlaşması imzalamayacağını 'resmen' açıklamıştı. Ancak bu, IMF ile ilişkilerimizin tamamen bitirilmesi anlamına gelmiyor. Çünkü Türkiye, IMF'nin en eski ortaklarından birisi. Ortaklık ilişkisi, 1947 yılından bu yana sürüyor. IMF, geçen mayıs ayında Türkiye'ye bir heyet göndererek "4. madde konsültasyonu" denilen bir faaliyet gerçekleştirdi ve incelemesinin ardından bir ön açıklama yaptı. 

Bu yazımızda önce, 4. madde konsültasyonunun ne anlama geldiğini açıklayacağız. Çünkü büyük bir aksilik olmazsa, bundan sonra Türkiye ile IMF arasındaki ilişkiler bu yolla sürüp gidecek. Daha sonra da, 4. madde incelemeleri ile ilgili ön raporun ayrıntılarını aktaracağız. Buna ön rapor veya ön değerlendirme diyoruz; çünkü Türkiye'de inceleme yapan heyet daha geniş bir raporu IMF İcra Direktörleri Kurulu'na sunuyor. Kurul da bu raporu görüşerek, üyesi olan Türkiye'nin son ekonomik durumunu dünyaya resmen ilan ediyor.    

8 Şubat 2019 Cuma

IMF'NİN YENİ TÜRKİYE TEMSİLCİSİ KELMANSON SESSİZ SEDASIZ GÖREVE BAŞLADI


Cahit UYANIK 

Yerel seçimlerden sonra bir anlaşma yapılıp yapılmayacağı tartışıladursun; Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yeni Türkiye Daimi Temsilcisi sessiz sedasız göreve başladı. Srikant Seshadri'nin ayrılmasıyla, geçen yıl ağustos ayı itibarıyla  Ben Kelmanson göreve başladı.

IMF Türkiye Temsilciliğinin resmi sitesinde Belmanson hakkında şu bilgiler verildi: 

"Kelmanson, gelişmiş ve gelişmekte olan piyasaların dahil olduğu geniş bir yelpazede küresel, bölgesel, ülke ve politika konularında kapsamlı bir deneyime sahiptir. Şu anki görevinden hemen önce, IMF'nin Moldova ve Letonya Misyon Şefi ve Avrupa Dairesinde Şube Müdürü Yardımcısı görevlerini yürütmekteydi. Daha öncesinde ise IMF'nin Birinci Başkan Yardımcısı'na Danışman olarak hizmet vermiştir. 

22 Aralık 2018 Cumartesi

KULİS: OKTAY YENAL, YOZLAŞMIŞ SİYASAL DÜZEN VE OKUMUŞ CEHALETİ...


'Görünen köyün klavuzu'

Cahit UYANIK

Oktay Yenal'ı bilenler bilir. Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli iktisatçılardan biri olan Yenal, özellikle kur çapasına dayalı ekonomik programın çökmesinden sonra, ünlü Financial Times gazetesinin okuyucu mektupları sayfasında Uluslararası Para Fonu (IMF) ile büyük kapışmaya tutuşmuştu. 

Uzun yıllarını Dünya Bankasının çeşitli kademelerinde çalışarak geçiren ve bu tip uluslararası kuruluşları çok iyi tanıyan Yenal, o kadar sağlam düşünceler ileri sürmüştü ki, Türkiye ziyaretlerinden hatırladığımız IMF Avrupa İcra Direktörü Michael Deppler'e IMF'nin hatalarını kabul ettirmişti. Aslında Yenal, 5 Nisan 1994 Kararları öncesinde de hükümete ve Tansu Çiller'e danışmanlık etmiş; bu kararların alınmasında önemli tavsiyelerde bulunmuştu. Yani Türkiye'nin krizler içinde geçen son 8-9 yılına yakından tanıklık etmişti. Bu tanıklıkta, Yenal ne söylediyse çıkmıştı.    

8 Haziran 2018 Cuma

ARJANTİN, 12 YIL SONRA YENİDEN IMF'LİK OLDU




2006 yılı başında Uluslararası Para Fonu'na (IMF) borcunu tamamen ödeyen Arjantin, 12 yıl sonra yeniden bu kurumla stand by anlaşması imzaladı. 

Reuters'ın haberine göre IMF ve Arjantin, 50 milyar dolar kredi içeren üç yıllık bir stand-by anlaşması üzerinde uzlaştıklarını açıkladı. Arjantin hükümeti anlaşmanın, ekonomiye bir güvence getirmek ve ülkenin geçmişte yaşadığı krizlerin benzerlerinden kaçınması için yapıldığını belirtti. Arjantin pesosunun, yatırımcıların gelişmekte olan piyasalardan çıkmasıyla sert şekilde gerilemesi üzerine, hükümet 8 Mayıs'ta IMF'den yardım talep etmişti.

IMF yönetim kurulunun onayına sunulacak anlaşma kapsamında, yetkililerin önümüzdeki yıllarda daha düşük büyüme ve daha yüksek enflasyon öngörmesine rağmen, Arjantin bütçe açıklarını azaltma planlarını hızlandırmaya söz verdi. Anlaşma, 2001-2002 yıllarındaki ekonomik krizden sonra yıllarca IMF'den uzak duran Arjantin için bir dönüm noktası oldu. Pek çok Arjantinli bu ekonomik krizden IMF'nin şart koştuğu kemer sıkma önlemlerini sorumlu tutmuştu. Cumhurbaşkanı Mauricio Macri'nin yeniden IMF'ye başvurması ülkede protestolara yol açtı. 

28 Mayıs 2018 Pazartesi

İTALYA BAŞBAKAN ADAYI COTTARELLİ'Yİ, 18 YIL ÖNCE "TELEVOLE ZULÜMÜ" İLE FENA BUNALTMIŞTIK


BİRAZ CİDDİYET LÜTFEN...

Cahit UYANIK

IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli memlekete intikal etti de, "televole virüsü" etkisi altına giren bazı basın çalışanları rahat ettiler. Cottarelli'ye zulüm, daha Atatürk Havalimanında başladı.  Gayretkeş bazı basın çalışanları soru araya araya, Cottarelli'nin bir Türk sevgilisi olup olmadığını merak etmişler. Adamcağız da gayet ciddi bir şekilde Türkiye'ye sadece çalışmaya geldiğini belirtmiş. Cottarelli'nin medeni durumu hakkında bilgimiz yok. Ancak evli ise vay başına gelenler... Cottarelli'nin böyle bir durumda, İbrahim Tatlıses-Derya Tuna Olayında olduğu gibi televizyon ekranlarında "kalben" boşanmasını sağlasak, acaba stand by anlaşması tehlikeye girer mi?

Cottarelli'ye zulüm, temaslarının ilk gününde de devam etti. Hazine Müsteşarlığının kapısında yapılan ayaküstü basın açıklamasında, televole kültürümüzün en seçkin örnekleri sergilenmeye devam edildi. Günlerdir "IMF bu ziyaretinde acaba nelerin üzerinde ağırlıkla duracak?" diye kafa patlatıp, bürokrasiye telefon üstüne telefon yağdırıp, Niyet Mektubu ve bittabi 2 adet ek niyet mektubunu hatim indiren Orsoy Girgiç arkadaşımızın davudi sesi, daha sorusunu soramadan, Hakan Şükür'ün İnter'deki performansına Cottarelli'nin yorumunu merak eden geveze ve cırtlak seslerin arasında kaybolup gitmiş. 

11 Mayıs 2018 Cuma

IMF HANGİ ÜLKEYE, NE KOŞULLARDA, NASIL KREDİ VERİYOR?




ULUSLARARASI PARA FONU BİLGİ BELGESİ (2014)

IMF’nin en önemli sorumluluklarından biri ödemeler dengesi ile ilgili gerçek veya potansiyel sorunları olan üye ülkelere kredi sağlamaktır. Bu finansal yardım, ülkelerin uluslararası rezervlerini yeniden oluşturma, para birimlerini istikrara kavuşturma, ithalat ödemelerine devam edebilme ve güçlü ekonomik büyüme için gerekli koşulları yeniden gerçekleştirebilme çabalarına destek olurken bunların altında yatan sorunları düzeltmelerine yönelik politikaları da ele almaktadır. Kalkınma bankalarının aksine IMF, özel projelere kredi sağlamamaktadır.

Bir ülke IMF’den ne zaman borç alabilir?

Bir üye ülke gerçek anlamda veya potansiyel ödemeler dengesi sorunu ile karşı karşıya ise IMF mali yardımı için talepte bulunabilir. Başka bir deyişle, ileriye yönelik yeterli düzeyde rezerv tamponlarını korurken net uluslararası ödemelerini karşılayacak, ödeyebileceği koşullarda yeterli finansman bulamazsa böylesi bir talepte bulunabilir. Bir IMF kredisi, bir ülkenin ödemeler dengesi sorununu düzeltmek için yapması gereken uyum politikaları ve reformlarını yumuşatan ve güçlü ekonomik büyüme için gereken koşulların yeniden oluşmasını sağlayan bir “yastık” gibi düşünülebilir.

IMF kredilerinin değişen doğası

IMF tarafından sağlanan kredilerin hacmi zaman içerisinde önemli dalgalanmalar sergilemiştir. 1970’lerde yaşanan petrol şokunu ve 1980’lerdeki borç krizini IMF kredilerindeki sivri artış takip etmiştir. 1990’larda Orta ve Doğu Avrupa’da yaşanan geçiş süreci ve yükselen piyasa ekonomilerinde görülen krizler IMF kaynaklarına yönelik talepte sıçramalara neden olmuştur. Latin Amerika ve Türkiye’de yaşanan derin krizler IMF kaynaklarına yönelik talebin 2000’lerin başında da yüksek seyretmesini beraberinde getirmiştir. IMF kredileri 2008’den itibaren tekrar yükselişe geçmiştir.

22 Nisan 2018 Pazar

IMF ARTIK ÜLKELERİ YOLSUZLUKLA MÜCADELE YÖNÜNDEN DE DENETLEYECEK

WASHINGTON - Uluslararası Para Fonu (IMF), yolsuzlukla mücadeleyi güçlendirmek amacıyla tüm üyelerin yolsuzluk açısından denetlenmesini ve bu alandaki sorunların giderilmesinin borç verme kriterlerinden biri haline gelmesini öngören düzenlemeyi onayladı.
IMF'den yapılan açıklamada, Yönetim Kurulunun yolsuzlukla mücadelede daha etkin rol oynanmasını öngören düzenlemenin kabul edildiği belirtildi.
Yolsuzluğun sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik büyüme kapasitesini baltaladığına işaret edilen açıklamada, yapılan araştırmaların yolsuzluğun düşük büyüme, yatırım ve gelir vergisi ile ilişkili olduğunu ortaya koyduğu vurgulandı.
Açıklamada, 1997’de kabul edilen “IMF’nin Yönetim Sorunlarındaki Rolü: Kılavuz Notu”nda yer alan uygulamaları daha sistematik, tarafsız ve verimli hale getirecek yeni düzenlemenin 1 Temmuz 2018’de yürürlüğe gireceği ifade edildi.

18 Nisan 2018 Çarşamba

IMF İSTEMİŞTİ; EGO VE İETT ARAZİSİ ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ KASAYA GİRMEZSE BELEDİYELER AÇIK VERECEK


Cahit UYANIK 

Aktarılacak kaynak IMF tarafından tartışma konusu yapılan mahalli idarelerin genel bütçe dengesinin sağlanması, iki kritik satışın gerçekleşmesine bağlandı. 2009 Yılı Programı'ndaki verilere göre, mahalli idareler genel bütçesinin öngörüldüğü gibi 0,6 milyar YTL fazla vermesi için Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin EGO-doğal gaz bölümünün özelleştirme geliri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İETT'ye ait arazi satışına ilişkin gelirlerin kasaya girmesi gerekiyor.

EGO'nun doğal gaz bölümü bu yıl mart ayında yapılan ihale sonucu 1,6 milyar dolara (yaklaşık 2.4 milyar YTL) Global'e satılmıştı. İETT arazisi ise Mart 2007'deki bir ihale ile 705 milyon dolara (Yaklaşık 1 milyar 57 milyon YTL) Dubai Şeyhi Maktum'un şirketi Sama Dubai'ye satılmıştı. Bu iki satıştan mahalli idarelerin bütçesine toplam 3 milyar 457 milyon YTL gelir bekleniyor. Bu gelir mahalli idarelerin gelecek yılki 38,9 milyar YTL'lik gelirleri içinde yüzde 9'a yakın bir pay ifade ediyor. Eğer bu satışlar gerçekleşmezse mahalli idarelerin genel bütçesi 0,6 milyar YTL fazla değil, 2,8 milyar YTL açık verebilecek.