23 Ocak 2023 Pazartesi

ECEVİT, 2002 SEÇİMLERİ İÇİN IMF'YE HANGİ SÖZÜ VERMİŞTİ?

TÜRK SİYASETİNDE IMF ETKİSİ

Cahit UYANIK

Kim ne derse desin Türk siyasetinde dış piyasaların ve uluslararası finans kuruluşlarının etkisi giderek artıyor. IMF Türkiye Masası Şefi Juha Kahkonen, geçen haftaya "Siyasi belirsizlik ne zaman biter?" diye sorarak başlamıştı. İki gün içinde koalisyon partileri seçim kararı verdiler. Seçim kararı alındı ama seçim sürecinde programın devamı hususunda bazı tereddütler doğmuştu. Bunun üzerine Kahkonen, Başbakan Bülent Ecevit'le görüştü. Ecevit, tıpkı bir seçim yedd-i emini gibi. Nasıl ki 1999 seçimlerine ülkeyi şaibesiz bir şekilde götürdüyse, 2002 seçimleri için de aynı garantiyi verdi. IMF'nin içi rahatladı. 

Bakalım seçim ekonomisiyle ilgili beklentiler, Üçüncü Ek Niyet Mektubuna nasıl yansıyacak? İlk gelen bilgiler kamu harcamalarında seçim nedeniyle öngörülen doğal artışın bir şekilde finanse edileceği yönünde. Büyük ihtimalle bu, yeni bir vergi konulması veya mevcut vergilerden bazılarının oranlarıyla oynanması şeklinde ortaya çıkacak. Çünkü IMF, Türkiye'nin ilan ettiği ekonomik hedeflerden pek sapmamasını istiyor. Hem devlet, hem de siyasi partiler ve adayların yapacağı harcamaların ekonomideki canlanma sürecini çabuklaştıracağı, ancak öngörülenden fazla bir büyümenin 2002 ve 2003 hedeflerini etkileyebileceğini dile getiriyor. Anlayacağınız IMF öyle mesajlar veriyor ki "Her şeyi 3 Kasım'a göre değil, 4 Kasım sabahına göre ayarlayın" demeye getiriyor. Yani siyasi partilerin hepsi, önümüzdeki günlerde hızlandıracakları seçim kampanyalarını IMF'nin öngörülerinin gölgesinde yönlendirecekler gibi görünüyor.   

Gerçekten 4 Kasım sabahı çok önemli. Türkiye artık ne 1995 ne de 1999 senesinin Türkiyesi. Her şeyden önce Türkiye, dalgalı kurda ve 200 milyar doları aşkın iç ve dış borç stokunun altında. 1995 seçimlerinin yapıldığı 24 Aralık gece yarısında tüm sandıklarda önde giden Refah Partisi Lideri Erbakan bir basın toplantısı düzenleyip Merkez Bankasından para kaçırıldığını ileri sürmüştü. O zamanlar herkes bunu 'Hoca'nın münasebetsizliklerinden birisi' diye değerlendirmişti. Ama artık çok şey değişti. 4 Kasım 2002 gününün ilk dakikalarında önde gelen muhtemel başbakan adayının benzeri demeç vermesi, 8-9 saat sonra piyasalar açıldığında bir faciaya neden olabilir. Muhtemel başbakan adayı, daha başbakanlık koltuğuna oturmadan büyük bir felaketle karşılaşabilir.

Türkiye 2002 yılı sonu itibarıyla dünya siyaset tarihine geçecek bir seçime gidiyor. Duygu yerine aklın, vaat yerine gerçeklerin, öfke yerine sağduyunun, sevinç yerine sorumluluk gibi duyguların ağır basacağı bu seçim, ağır bir ekonomik programın ortasında uygulandığı için tıpkı bir ekonomik operasyon gibi yönetilmeli. İktidara kim gelirse gelsin Türkiye'nin önümüzdeki birkaç yılının bıçak sırtı dengeler üzerine gelişeceğini bilmeli. 

(Bu yazı 11 Temmuz 2002 tarihinde Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde yayınlanmıştır.)  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder