Cahit UYANIK
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), İsviçre Alplerindeki turistik
dağ kasabası Davos’ta düzenlediği 50’inci ‘Davos Zirvesi’ toplantısını en az
iki hafta önce bitirdi. 21-24 Ocak tarihlerinde "Uyumlu ve Sürdürülebilir Bir Dünyanın Tarafları"
ana temasıyla düzenlenen 2020 Davos Zirvesi, çeşitli tv canlı yayınlarının yanı sıra, binlerce radyo, gazete,
dergi ve internet sitesi haberinin konusunu oluşturdu. İnsanlar, kendi
kaderleri üzerinde etkili önemli isimlerin Davos’taki tespitleri ve geleceğe
ait düşüncelerini dikkatle dinlediler.
Peki nedir bu Davos Zirvesi? Neden bu kadar popüler ve
cazibeli? Davos, yarım yüzyıldır önde gelen ekonomik, siyasi, akademik,
kültürel elitlerin ve entelektüellerin katılarak, dünyanın içinde bulunduğu
durum ve geleceğe yönelik tespitlerini dile getirebilmeleri veya bu konulara
kafa yoranları dinleyerek bir perspektif edinebilmeleri açısından çok önem
verilen bir toplantı.
Dünyanın krem tabakasından isimleri bir araya toplayabilme
becerisine sahip olması açısından ‘Davos Zirvesi’nin benzeri yok. Çoğu toplantısı
kamuoyuna açık bir şekilde cereyan ederken, medyanın ve dolayısıyla küresel
kamuoyunun takibi sağlanabiliyor. Bu yönleriyle belki; dünyada ‘Bir sivil toplum
kuruluşunun düzenlediği en popüler toplantı’ olma özelliğini taşıyor.
Ayrıca Davos Zirvesi’ni düzenleyen WEF’in hazırlayarak
açıkladığı ekonomiye ilişkin raporlar; karar alıcılar (siyasetçiler, üst düzey
bürokratlar, iş insanları, şirket CEO’ları vb.) ekonomi araştırmacıları ve ekonomi
medyasının büyük önem verdiği ve faydalandığı çalışmalar olarak biliniyor.
Çünkü bu raporlar 50 yıllık istikrarlı bir geçmişi olan uluslararası etkinliğe
sahip bir sivil toplum kuruluşunun; giderek karmaşıklaşan ve belirsizliğin daha
fazla egemen olduğu dünya ekonomisine ilişkin önemli tespit ve öngörülerini içeriyor.
Davos Zirvesi, çatışan ve sorunlu tarafları fiziken aynı mekanlarda bir araya
getirebildiği için, birçok diyalog ve uzlaşma girişimine sahne olabiliyor ki;
bu tip buluşmaların atmosferine ise -artık literatüre girdiği şekilde- ‘Davos
Ruhu’ deniliyor.
WEF, Davos Zirvesi veya Davos Forumu… Adına ne derseniz deyin;
kurucusu Klaus Schwab ile özdeşleşmiş durumda. Bir mühendis ve işletme
profesörü olan Schwab, 1971’de (Avrupalı firmaların ABD yönetim
uygulamalarını nasıl yakalayabileceklerine odaklanıldığı için) bu toplantıyı
başlatırken ‘Avrupa Yönetim Forumu (EMF)’ olarak adlandırmıştı. Her yıl Ocak
ayında düzenlenen Davos Forumunun kaderi 1973 yılında değişti veya değişmek
zorunda kaldı. 1973'te Bretton Woods sabit döviz kuru mekanizmasının terk
edilmesi, Arap-İsrail Savaşı ve peşinden dünyayı etkisi altına alan Petrol Şoku
gibi olaylar Davos Forumunun odağını
işletme yönetiminden ekonomik ve sosyal konulara doğru genişletti. Böylece
siyasi liderler, ilk kez Ocak-1974'te Davos'a davet edildi.
İlgi büyüyünce EMF, 1976 yılında dünyanın önde gelen 1.000
şirketi için bir üyelik sistemi başlattı. Davos Forumu, Çin'deki ekonomik
kalkınma komisyonlarıyla ortaklık kurarak bu ülkedeki ekonomik reform
politikalarını teşvik eden ilk sivil toplum kuruluşuydu. Tüm dünyada organize
ettiği bölgesel toplantılar da Forumun faaliyetlerine eklenirken, 1979'da ‘Küresel
Rekabet Edebilirlik Raporu'nu yayınlaması, EMF’in bir bilgi merkezi haline
gelmesini sağladı. 1987 yılında Avrupa Yönetim Forumu isim değiştirerek ‘Dünya
Ekonomik Forumu’ oldu ve vizyonunu bir ‘diyalog platformu’ sunmayı da içerecek
şekilde genişletmeye çalıştı.
Bu dönemde Davos Forumu, Yunanistan ve Türkiye'nin 1988
yılında imzaladığı Davos Bildirgesi ile dünyada büyük ilgi uyandırdı. Çünkü o
günlerde Yunanistan’ın Ege’de petrol arama çalışmalarına Türkiye ‘Hora’ adlı
araştırma ve sondaj gemisinin sismik çalışmaları ile cevap vermiş ve iki ülke savaşın
eşiğine gelmişti. ‘Davos Ruhu’ çerçevesinde Türkiye Başbakanı Turgut Özal ile
Yunanistan Başbakanı Andreas Papandreu arasındaki görüşmeden çıkan Davos
Bildirgesi, savaş ihtimalini ortadan kaldırmıştı. Hemen ertesi yıl ise 1989
yılında; Kuzey ve Güney Kore Davos'ta ilk kez bakanlık düzeyinde toplantılar
yaptı. Aynı yıl daha büyük bir olay yaşandı ve Doğu Almanya Başbakanı Hans
Modrow ve Alman Şansölyesi Helmut Kohl, Alman birleşmesini görüşmek üzere bir
araya geldi. Bu görüşmenin ardından olaylar öyle gelişti ki; Batı'da yıllarca "Utanç Duvarı" (Schandmauer) olarak da anılan Berlin Duvarı 9 Kasım
1989'da yıkıldı. İki Almanya ise 1991’de birleşti.
İşte 50. yılını
kutlarken WEF toplantılarında gerçekleşen önemli olaylar, bu yıl toplantıların
yapılacağı kongre merkezinin duvarlarına işlendi. Böylece WEF’in tarihi
kronolojisi oluşturulurken Özal-Papandreu görüşmesinin
fotoğrafları ve Davos Bildirgesinin içeriği, iki Almanya'nın birleşme
protokolü, Filistin-İsrail barış görüşmeleri ile aynı şekilde duvarlarda sergilendi.
Böylesi birçok uzlaşı
görüşmesine sahne olan, dünyanın değişik ülkelerinde bölgesel toplantılar
düzenleyen, önemli ekonomik raporlar açıklayan WEF’te halen 700’den fazla kişi
çalışıyor. Genel merkezi İsviçre'nin Cenevre kentinde olan WEF’in; ABD’de New
York ve San Francisco, Çin’de Pekin ve Japonya’da Tokyo şehirlerinde ofisleri
bulunuyor. WEF, 2015 yılından bu yana resmi olarak ‘uluslararası kuruluş’
olarak kabul ediliyor ve artık kamu-özel sektör işbirliği için küresel bir platform
olarak da tanımlanıyor.
Türkiye’nin önde gelen danışmanlık şirketlerinden,
Yılmaz Argüden’in kurucusu olduğu ARGE Danışmanlık, Davos Forumu ile ilgili
değerlendirmesinde şu görüşleri dile getiriyor:
“Dünyada her sektörde önemli şirketlerin
başkanlarını veya devlet adamlarını veya farklı bilim alanlarındaki uzmanları
bir araya getiren birçok toplantı var. Ancak bu kadar çok farklı sektörden ve
dünyanın dört bir köşesinden karar vericileri ve gündem oluşturanları hep
birlikte bir araya getiren Davos toplantıları, hem katılımcılarının nitelikleri
ve çeşitliliği açısından, hem de ‘Ülkeler, şirketler ya da bireyler dünyayı
daha iyi bir yer haline getirmek için hangi ana eylemde bulunması gerekir?’
sorusuna odaklanması açısından kendisini ayrıştırdı. Çünkü dünyada konular ve
sorunlar küresel bir nitelik kazandıkça, onların çözümleri de farklı aktörlerin
katılımını ve farklı bakış açılarının değerlendirilmesini gerektiriyordu.
Böylesi zengin bir katılım ise ancak Davos’ta sağlanıyordu. Üstelik farklı
sektörlerden ve bilim alanlarından insanların bir araya gelmeleri yenilikçi
yaklaşımların oluşturulmasına, ‘en iyilerle kıyaslamaların’ yapılmasına ve
kurumların liderlerinin kurumsal zırhlarından arındırılmış bir şekilde yeni
fikirleri test edebilmelerine olanak sağlıyordu.”
Davos Forumu, sendikalar vb. kitlesel emek örgütlenmeleri ile
muhalif akademisyenler tarafından sıkça eleştirildi. Küreselleşmenin en yoğun
şekilde tartışıldığı 1990 ve 2000’li yılların başında uluslararası şirketlere
ve küreselleşme şampiyonlarına zemin sağlamakla eleştirilen WEF’le aynı
günlerde yani her Ocak ayında Dünya Sosyal Forumu (WSF) toplantıları
düzenlenmişti. Bu toplantılarda küreselleşme karşıtı örgüt ve uzmanlar
düşüncelerini dile getirmiş, ormanlarının yakıldığı Amazon Yerlilerinden,
hakları yenilen altın ve kömür madeni işçilerine kadar geniş yelpazedeki
toplumsal kesimler çeşitli etkinlikler düzenlemişti.
Ancak 2008 yılında küreselleşme sebebiyle dünyanın büyük bir
krize girmesi ve küreselleşme karşıtı akımların en gelişmiş ülkelerde bile
güçlenmesiyle WSF unutuldu gitti. Davos toplantıları Microsoft’un kurucusu Bill Gates’in 2008
yılında, küresel ekonomik krizden 9 ay önce “İnsancıl Kapitalizmi kurmalıyız” çıkışına da sahne olmuştu. Nitekim dünyada
küreselleşmeye en güçlü itirazlardan birini seslendirerek 2016 yılında ABD
Başkanı seçilen Donald Trump da, WEF’in müdavimleri arasında bulunuyor. Trump,
-kendi ülkesinin çıkarları yönünden olsa da- Davos toplantılarında
küreselleşmeye en ağır eleştirileri yöneltiyor. Davos, iki yıldır ise iklim
değişikliği konusunda acilen bir şeyler yapılması gerektiğini söyleyen 15-16
yaşındaki Greta Thunberg’i de misafir ediyor ve dinliyor.
Davos Zirvesi, rakımı 1.561 olan bir kasabada düzenlendiği ve
dünyanın en önde gelen 3.000 kişisini bir araya getirdiği için zaman zaman
Yunan mitolojisindeki tanrıların yaşadığı Olympos Dağı’na da benzetiliyor. Çünkü Antik Çağ’da
insanlar, tanrıların 2.917 metre yüksekliğe sahip Olympos’ta yaşadığına ve
kendi kaderlerini tayin ettiğine inanıyordu. Olympos-Davos kıyaslamasını
yapanlar “Aslında hiçbir şey değişmedi. Davos’ta düzenlenen toplantı modern
çağın tanrılarının, beyin fırtınası adı altında kaderimizi belirlemesinden
başka bir şey değil” değerlendirmesini dile getiriyorlar. Bu değerlendirme
doğru mu, yanlış mı, yoksa gerçek başka bir şey mi? İşte onu bulmak da size kalıyor.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Şubat-2020 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder