Finansal Forum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Finansal Forum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

18 Nisan 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÇOCUK GÖZÜYLE SİYASİ AHVALİMİZ...

Cahit UYANIK 

Rahmetli yazar Onat Kutlar'ın çok güzel bir öyküsü vardı. Kutlar, ilişkileri çok iyi gözlemleyen bir çocuk kahramanın, baba evinin büyük bahçesinin ortasında gelişen olayları analiz edip, doğrudan herkesin yüzüne söylemesini o güzel Türkçesi ile anlatmıştı. Söz gelimi çocuk, zamansız evi ziyaret eden misafirin yüzüne "Hadi sen kalk git bakalım. Çünkü şu anda şöyle şöyle bir olayın ortasına dalıverdin" demişti hatırladığım kadarıyla... Türkiye'deki siyasi ortam da Kutlar'ın çocuk kahramanına ihtiyaç gösteriyor bence...

Hatalar zinciri Başbakan Bülent Ecevit'in tedavi sürecinde başladı. Bir stajyer doktorun dahi bildiği kortizon kullanmanın getirebileceği yan etkiler göz ardı edilerek, Ecevit ABD seyahatine hazırlanıldı. Ankara kulisleri şimdilerde Ecevit'e normalin 4 katı kortizon verildiği söylentileri ile çalkalanıyor. Komplo teorilerinin baş rolünde hep Ecevit'in sağlık problemi var. Ama kim, bu söylentiler hakkında ne yapıyor belli değil. 

17 Nisan 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİDE "KELLE İSTERÜK" SESLERİ...

Cahit UYANIK 

ANTAKYA - Adana'ya ve Antakya'ya vardığımızda iki gündür yağan yağmur hız kesmişti. Tarım ve tarıma dayalı sanayinin yaşam bulduğu bu bölgede, kuraklık korkusu son yağmurla birazcık olsun hafiflemişti. Ancak insanların gelecekte ekonominin düzelmeyeceğine ilişkin korkuları yüreklerinde çok ağırlıklı bir yer tutuyordu. Kapanan kepenkler, "Ekonomi düzelecek mi?" cümleleri, işsizlik, el el üstünde oturan küçük esnaf ve sanatkar dolu çarşılar bu bölgede de değişmemiş.

TOBB'un Akdeniz Bölge Toplantısı, Kasım ayında başlayan mali ve ekonomik krizin faturasının kime çıkarılacağı konusundaki arayışların hızlanması açısından önemliydi. Hemen hemen tüm iş adamları, krizin bir yönetim hatasından kaynaklandığını düşünüyor. IMF 10 milyar dolar vererek krizi hafiflettiği için eleştiri oklarından nasibini almıyor. Hükümet de Aralık ayından bu yana iş dünyası ile giriştiği diyalog çabaları nedeniyle, birazcık da taleplerine resmen "Hayır" denmediği için sert eleştiriler almıyor. Özellikle Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel ve Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp en sert cümlelerle eleştiriliyorlar. Kulislerde ise bu iki bürokrat 'IMF ağzı ile konuşmakla' suçlanıyorlar. 

16 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ZORUNLU BİR ANIMSATMA

Cahit UYANIK 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) üyeleri büyük ihtimalle bu hafta belli olacak. Herkes biliyor ama benden hatırlatması... BDDK üyelerini şöyle bir tablo bekliyor:

● Sektördeki bankaların sayısı 70'e dayanmış. Ama hepsini toplasan bir Batılı bankanın aktiflerinin yarısına ulaşamıyor. Yani sektör henüz dış rakipleriyle serbest rekabete hazır değil. 

● Bakanlar Kurulunca verilen bankacılık lisanslarının neredeyse 20-25 tanesi 'siyasi' içerikli. Yani iktidardaki şu veya bu partiyi, gizli-açık destekleyen bazı gruplar en uygun fırsatta lisansı kapmışlar. Türkiye'deki her işte olduğu gibi bankacılığa da siyaset bulaşmış.

● Yerli olsun yabancı olsun tüm uzmanlar, Türkiye'ye 40 ciddi bankanın yeteceğini düşünüyor. Bu analizler önümüzdeki dönemde sektörün bir şekilde birleşme veya tasfiye sağanağına tutulacağını gösteriyor. Bu görevi şu anda devlet üstlenmiş vaziyette. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesinde 3 banka bulunuyor. Eski deyimle 64'lük, yeni Bankalar Kanununa göre de 14'lük banka sayısının ise bir düzineyi geçtiği artık sır değil. 

15 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ BASİT HESAP - KARIŞIK SONUÇ

Cahit UYANIK 

Türkiye'de son 6-7 yıldır yaşananlar, basit gibi görünen hesapların aslında karışık sonuçlara hizmet ettiğini gösterdi. Ve ne yazık ki 'basit hesap - karışık sonuç' ikileminden medet umanların hepsi, devletin finansal zafiyetini kullandılar. Finansal zafiyet, bazen Meclis'ten geçmeyen yasa kisvesi altında bazen de özelleştirme kumpası şeklinde kendini gösterdi. Biraz bilmece gibi oldu ama son olaylardan bir örnek çıkarabiliriz.

Devlet yıllar önce tüm dünyaya özelleştirme yapabildiğini göstermek istiyordu. Aynı günlerde Hazine'de dağ gibi banka izin başvuruları yığılmıştı. Basit bir arz-talep projeksiyonu yapıldı. 2'si tabela bankası olmak üzere 4 banka satışa sunuldu. "Nasıl olsa müşterisi var" diye düşülünüyordu. Bu bankalardan en fazla tanınan Sümerbank'ı, hiç tanınmayan bir iş adamı alıverdi. Çünkü banka ihalesinin perde arkasında tehditler ve ihale cinlikleri yaşanıyordu. Devlet, "Ak para, kara para fark etmez" diyen yöneticilere emanet olduğu için, ihale prosedüründeki söylentilere kulak tıkadı. 

14 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ PAY DEFTERİ MİYOPLUĞU VE ÖZELLEŞTİRME

Cahit UYANIK 

Yaklaşık iki haftadır yaşananlar gösterdi ki, yolsuzluk ve soygun içgüdüsü sırf kamuya ve kamu çalışanlarına ait değil. Özel sektörde ve bankalarda da mide bulandırıcı yolsuzluk ve usulsüzlük olayları dönebiliyor. Niyet kötü ise pay sahipleri defterinde ne yazdığı önemli değil. İnsanlar, kendi itibarlarını ayaklar altına almak adına, kendi mallarını soyabiliyorlar. Sütlerine teslim edilen paraları çuvala doldurup kaçabiliyorlar. 

Bu ortamda yıllardır baş tacı edilen ve memleketin tek çıkış noktası imiş gibi gösterilen özelleştirmenin de yıldızı giderek sönüyor. Devlet bu güne kadar ikisi faal, ikisi de tabela bankası olmak üzere 4 bankayı satarak özelleştirdi. Bu işten kazandığı para 300-400 milyon doları bulmaz. Bu bankaları satmak için harcadığı zaman ve nakiti de hesaba katarsanız, rakam daha aşağılara doğru inebilir.

13 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ESAS FAİLLERİ BULMALIYIZ

Cahit UYANIK 

Türkiye, yine 'ateşten günler' yaşıyor. Ortadaki ateşin kime ve nereye kadar uzanacağını kestirmek mümkün değil. Geçmişten bu yana 'destur' denilmeden yanına yaklaşılmayan isimler, DGM kapılarında süklüm-püklüm bekleşiyorlar. Yakında cezaevleri de bir hayli şenlenecek. Belki genel affı, sırf bu kişilere ranza boşaltmak için yasalaştırmak gerekecek. 

Amma ve lakin bu tablo eksik. Yapılan bunca soygun ve talanın siyaset bağlantısı olmaması imkansız. Siyasetçilerin bu soygunlara bizzat katılması elbette beklenemez. Ancak siyasetçilerin, hele hele iktidar mevkisindeki siyasetçilerin bazı şeyleri yapmaları kadar yapmamaları da soygun ve talana neden olabiliyor.

BDDK Başkanı Zekeriya Temizel, 10 gün önce düzenlediği basın toplantısında gözlerden kaçan bir zaman aralığı verdi. Temizel, 1997-2000 tarihleri arasında bankalarda yaşananların yarattığı mali tahribatın faturasının tüm operasyon bittikten sonra ortaya konulabileceğini söyledi. Yani Temizel, ilk bakışta görülebilen 10 milyar dolarlık kaybın boyutlarının büyüyebileceğini ima etti. Temizel'in ölçüp biçerek konuşan bir isim olduğunu hepimiz biliyoruz. O zaman, verilen 1997-2000 tarih aralığı acaba neyi ifade etmektedir? 1997 yılından bu yana iş başına gelen tüm hükümetlerin görev mevkisindeki isimler, yaptıkları kadar yapmadıkları için de töhmet altında değil midir?

12 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 4 AYDA 8 BANKA NASIL SATILACAK?

Cahit UYANIK 

Henüz 'Bismillah' dememiş olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) moralini bozmuş gibi olmayalım ama "4 ayda 8 banka nasıl satılacak?" sorusunu sormak zorundayım. Belki biraz kötümserim fakat IMF'ye verilen taahhüt gereği bu bankaların 31 Aralık 2000 tarihine kadar satılması pek mümkün değil. Bunun için çok çeşitli gerekçelerim var.

Herşeyden önce bu bankalara ilişkin satış stratejisi önerecek olan McKinsey adlı danışmanlık kuruluşu raporunu bitirmiş değil. Aslında bu konuda kamuoyundan saklanan şeyler var. Çünkü bu şirket, raporunu Ağustos başında teslim etti. Hatta TMSF, bir açıklama yaparak bu gelişmeyi doğruladı. Çünkü IMF'ye verilen Ek Niyet Mektubuna göre hükümet, 15 Ağustos'a kadar bu bankalar hakkında bir satış stratejisi belirlemek zorundaydı. Bu gelişme olmadı. 

Yapılan spekülasyonlara göre hükümet, McKinsey'in raporunu beğenmedi. Bunun üzerine McKinsey raporu değiştirmek üzere Ağustos sonuna kadar süre istedi. Bu gelişme Devlet Bakanı Recep Önal tarafından resmen açıklandı. Rapor tartışması sayesinde hükümet, 8 banka hakkındaki zorlu kararı çiçeği burnunda BDDK'ya ve onun saygıdeğer Başkanı Zekeriya Temizel'e bıraktı.

11 Nisan 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BAŞKANLIK SİSTEMİ VE AVRUPA TRENİ

Cahit UYANIK 

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, geçen Cumartesi günü görev süresinin bitmesine yaklaşık 1,5 yıl kala bir basın toplantısı daha gerçekleştirdi. Demirel'in siyasetin kritik geçiş noktası 10 Ocak'ta seçim hükümeti kurmayacağına ilişkin açıklaması, ortalığı toza dumana boğdu. Demirel'in bu 'flaş' açıklamasının yankılarını dünkü gazetelerde bol bol okudunuz. Bu hafta boyunca da okuyacaksınız. Demirel'in tavrının Yalım Erez'e açık bir destek olduğu konusunda çoğu siyasi gözlemci hemfikir. Biz de bu noktada karınca kararınca Demirel'in tavrını yorumlamaya çalışacağız. 

Bunun için Demirel'in 'siyaset yasağı' kalktıktan sonraki siyasi geçmişini iki evrede incelemekte fayda var. 1) DYP Lideri ve Başbakan olarak Demirel, 2) Cumhurbaşkanı olarak Demirel. Aslında ikiye böldüğümüz bu süreci belirleyen şey, Demirel'in Cumhurbaşkanlığı ile ilişkileridir. Demirel, ilk evrede siyasete fazla bulaşmayan, otomatiğe bağlı süreçlere saygı gösteren bir Cumhurbaşkanlığı isterken; ikinci evrede tamamen tavır değiştirdi. Demirel'in ilk evreyi belirleyen en önemli sözü "Görevi bize vermezlerse gökkubbeyi başlarına yıkarız" olmalıdır. İkinci evrede ise Demirel'in kendi üstlendiği Cumhurbaşkanlığı makamını yorumlayışı, artık eski Demirel'den çok farklıdır. Demirel ikinci evreyi belirleyecek sözü de önceki günkü basın toplantısında sarf etti: "Görevlendirme izafidir". 

10 Nisan 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DÖVİZ ALIŞKANLIĞI VE ENFLASYONUN KADERİ

Cahit UYANIK 

Türkiye, 9-10 aydır ciddi bir enflasyonla mücadele programı uyguluyor. Program süresince cevap aranan sorulardan belki de en önemlisi şu: Enflasyon gerçekten düşecek mi? Fiyat artışlarının sür-git devam etmesi umutlarımızı azaltıyor, belki karamsarlığa düşürüyor. Her ayın 3'ü akşamında, geçmiş ayın enflasyonu belli olduğunda televizyon ekranlarında izlediğimiz çarşı-pazar görüntülerinde "Bana göre enflasyon düşmüyor. Her pazara gelişimde fiyatlar artıyor" diyen sokaktaki vatandaş, bunun en açık kanıtı. Enflasyon artık Türkiye'de ekonomik bir problem olmaktan çok, günlük yaşamdaki dengeleri kökten etkileyen bir psikoz haline dönüşmüş durumda.

Ama Enflasyonla Mücadele Programının ana felsefesi, yıllardır yaşanılan enflasyon olgusunun iyi analiz edildiğini gösteriyor. Türkiye'de enflasyonist bekleyişlerle döviz kuru arasında ciddi bir bağ var. Döviz ve dövizi baz alarak hesap yapma alışkanlığı yani 'dolarizasyon' toplumun vazgeçemediği bir davranış biçimi. Kitaplarda yazdığına göre döviz kuru, bir ülkenin ekonomisini diğer ülkelerin ekonomisi ile karşılaştırabilmek için geliştirilmiş bir mekanizma. Türkiye'de ise döviz kuru bu rolünün yanı sıra insanların tercih ve bekleyişlerinin ekonomiye aktarıldığı bir rol de üstleniyor. Oysa normal dengelerin sürdüğü bir ekonomide, bu rolü daha çok faiz oranları üstleniyor. Türkiye'de faiz oranı denilince ise akla devletin taze kaynak ihtiyacı ile siyasi risk ve belirsizliklerin ekonomiye ne kadar yansımasının beklendiği anlaşılıyor. Sonuçta ne döviz kuru ne de faiz, ekonomideki gerçek rollerini oynayamıyorlar.

9 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KELEPÇEDE DEMOKRASİYİ BULMAK

Cahit UYANIK 

Çok uzun yıllar önce gazetelerde bir fotoğraf yayımlanmıştı: Zavallı bir çocuk, elleri zincirlerle kelepçelenmiş, iki yanında iki jandarma, başı öne eğik, üstünde mahkum elbisesi adliyede yürüyordu. Kimbilir hangi mahkemeye çıkacak ve acımasız katillerle iflah olmaz hırsızların oturduğu tahta sırada, sırtına alacağı hükmü bekleyecekti. 

O yıllarda biz gazeteciler sosyal sorunlara daha duyarlıydık. Fotoğraf büyütüldü. Fotoğrafı çeken meslektaşımıza ödül üstüne ödül verildi. O saniyelik enstantane ve küçük bir deklanşör tıklaması, uzun yıllardır ayak sürütülen çocuk mahkemeleri ve çocuk cezaevlerine giden yolu açtı. Türkiye'de hala çözüldüğü söylenemeyen sokak çocukları ve suçlu çocuklar sorunsalı da küçük bir aşama kaydedildi. Türkiye'de çocuklar mahkemeye artık kelepçe ile getirilmiyor.

Kelepçe meselesi yine gündemde. Hakkında soruşturma açılıp gözaltına alınan iş adamları, bürokratlar ve eski politikacılara kelepçe vurulmalı mı? Yoksa ellerini kollarını sallayarak savcının, hakimin karşısına mı getirilmeli? Batı'da benzeri suçlar için hakkında soruşturma yürütülenlere kelepçe vuruluyor mu? Polisler acaba kelepçelemeyi toplumsal bir linç unsuru olarak mı kullanıyor? 'Koluna girme' psikolojisi ile insanların sorgu sürecindeki direnci kırılmaya mı çalışılıyor? Kafalar her zaman olduğu gibi karışık. Sapla saman birbirine karışmış. Kimi öyle olsun diyor, kimi böyle...

8 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ DETERJANLI SU VE KARA PARA

Cahit UYANIK 

Kerameti yasa dışı para ve ilişkilerden menkul işadamı E. E. bir 4X4 jipin içinde kiralık katile soruyor: "Filanca adamı 2 değil 1,5 milyon dolara öldürsen olmaz mı?"... Sanki çarşı pazara çıkmış da satış fişi pazarlığı yapıyor! 

E. E.'nin İ. B.'ndan aldığı ve kasasına giren nakit kredi miktarı 50-60 milyon dolar civarında. Ama kiralık katile bu kredinin yüzde 4'ünü teklif edebiliyor. İ. B., E. Z.''i devraldıktan sonra 20 milyon dolara yakın ek yatırım yaptı. Sırf atık su arıtma tesisine 10 milyon dolar harcadı. 

Koskoca banka bunun için kırk gözle ağlarken, 1,5 milyon dolar yeni yetme işadamı tarafından nasıl kolayca ödenebiliyor? Türkiye daha 6-7 yıl önce 'Başbakana özel uçak alınsın mı alınmasın mı?' tartışması yaparken, 30-31 yaşındaki bir işadamı 3 özel uçak satın alabiliyor. Acaba E., sadece İ. B.'nı dolandırarak mı debdebeli bir yaşama sahip oldu? E., kara para ve kayıt dışı para trafiğinde önemli bir köşe taşı olduğu için bu şatafatlı yaşamı sürüyor olamaz mı?

6 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 0,1 KENTRİLYONA RAMAK KALA...

Cahit UYANIK 

Türkiye için artık 'yolsuzluk' denilen kavramda rakam boyutu önemini tamamen yitirdi. Yolsuzluk faturası muhasebeci deyimiyle sadece 'hesaben' işliyor. Aaaa, şurada da yolsuzluk yapılmış. Aç defter-i kebirdeki yolsuzluk bölümünü... Yaz tahtaya, alma gelecek yüzyıla... Kaç lira olmuş şu yolsuzluklar? 50 katrilyon mu, 60 katrilyon mu? Biraz daha zorlarsak yolsuzluk faturasını 0,1 kentrilyona çıkaracağız vesselam... Darısı zirilyonların başına demeye korkuyorum. Vallahi billahi onu da başarırız biz çünkü...

Daha geçen Perşembe günü açıklanan İmar Bankası olayı ile ilgili çözümün faturası 6,5 milyar doları buluyordu. Buna TMSF'nin Hazine'den alacağı kağıtların işleyecek faizleri dahil değildi.  Bu olayın hemen ertesi günü ise geçmişte anlı-şanlı karlar açıklayan ancak daha sonra bünyesindeki banka Fon'a alınan bir başka şirketin İMKB'ye bildirdiği zarar 2,7 katrilyon lira yani yaklaşık 2 milyar dolardı. 

Kafaların sakinleşmesi açısından bir başka rakam daha vermek zorundayım. Türkiye, 1997 yılında 8 yıllık temel eğitime geçerken okulların yeni sisteme uyması için öngörülen yatırım 10 milyar dolar düzeyindeydi. Gelin görün ki henüz harcanabilen rakam 3 milyar dolar düzeyinde; 7 milyar dolar ise aranıyor. Alın İmar Bankasını vurun Etibank'a; çıksın size 8 yıllık temel eğitimin maliyeti... 

5 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ GERÇEĞİN PABUCU VE IMF

Cahit UYANIK 

IMF Heyetinin bir Türkiye seferi daha geçen hafta ortasında başladı. IMF Heyetini izlemekle o kadar çok gazeteci ve televizyoncu görevlendirilmişti ki, Heyet Başkanı Martin Hardy buna çok şaşırdı. E tabi işin içine stand by söylentileri girince, ana haber bültenlerine malzeme arayan televizyoncular da Hazine'nin kapısına kamp kurdular. Ola ki Türkiye IMF ile böyle bir anlaşma imzaladı; o meş'um haber sunucusunun metalik sesini duyar gibi oluyorum: "Evet sevgili seyirciler. Türkiye ekonomisi seçime beş kala IMF'nin vesayetine sığındı. Acı var mı efendim acı..?"

Az önce kurduğum fantezi, televizyoncularla ilgili. Ama Hardy'e yoğun ilgiyi hayretle müşahede eden emektar ekonomi muhabirlerinin aralarında yapılan son espri ise şöyleydi: "Mister Hardy acaba 18 Nisan seçimlerine hangi partiden girecek? Seçim bölgesi olarak New York'u mu yoksa Washington'u mu seçecek?"

Ünlü bir söz var, sanırım Mark Twain söylemiş. Twain "Gerçek pabucunu giyene kadar, yalan dünya turu atar" diyor. Bu söz Türkiye-IMF ilişkilerine 'cuk' deyip oturuyor. Türkiye halen IMF ile Yakın İzleme Anlaşması çerçevesinde bir ilişki yürütüyor. Bu ilişkinin parasal boyutu yok. Çünkü bu anlaşma imzalanırken stand-by'ı gerektirecek koşullar ortada yoktu. Türkiye'de faizler yüzde 70'ler düzeyine düşmüş, Merkez Bankası döviz rezervi 25 milyar dolar sınırına yaklaşmıştı. MB, döviz fazlalılığının da başa bela olduğunu bildiği için, döviz devir yükümlülüklerini sıfırlamıştı. 

2 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ BUZDOLABI SATICISI VE TÜRKİYE

Cahit UYANIK 

IMF Birinci Başkan Yardımcısı Stanley Fischer'in Türkiye ziyareti bitti. Ama Fischer sarf ettiği iddialı sözler nedeniyle, önümüzdeki 2-3 ay daha tartışma gündemini belirleyecek. Başarısızlık durumunda Fischer'in söyledikleri arşivlerden çıkarılıp Derviş ve hükümetin yüzüne vurulacak; başarı durumunda ise Fischer Cottarelli'den daha popüler olacak.

Fischer'in Türkiye ziyaretinin kur rejimine odaklandığı,  Ankara'da ekonomi yönetimi adına ziyaret ettiği tek yerin Merkez Bankası olmasından belliydi. Fischer bir anlamda Kasım ve Şubat ayı içindeki krizler sonrasında Türkiye'ye çare olarak sunduğu dalgalı kur rejimini yerinde savundu.

Fischer tıpkı bir pazarlamacı gibiydi. Şubat ayında sattığı buzdolabı yeterince soğutmayınca Temmuzda eve yeniden çağrıldı ve bir kullanım hatası olup olmadığı danışıldı. Fischer de fikirlerini söyledi ve gitti. Belki unuttuğumuz, belki de Doğulu utangaçlık ile dile getiremediğimiz şey ise şuydu: Fischer birkaç hafta içinde pazarlama şirketinden yani IMF'den emekli olacaktı.

1 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ SAMİMİ BÜTÇEYE ELVEDA

Cahit UYANIK 

Tüm kamu maliyesi veya bütçe ders kitaplarında yazılı: Bütçe, samimi olmalıdır. Buna 'Bütçede samimiyet ilkesi' denilir. Türkiye'nin çok uzun yıllardır bütçeyle ilişkisi gayri samimi. Bunun en son örneğini 1997 yılı bütçesini 'sıfır açık' ile Meclis'ten geçiren Refahyol Hükümeti vermişti. 

Ancak bu garabet bütçenin uygulama sonuçlarını gizlemek için, dönemin Maliye Bakanı Abdüllatif Şener elinden gelen herşeyi yapmıştı. İş o kadar büyük komediye dönüşmüştü ki, biz gazeteciler yılın ilk 4 ayına ilişkin bütçe açığını Ankara'da incelemelerde bulunan IMF Masası Şefi Martin Hardy'den rica ederek öğrenmiştik. Siz varın bu bütçenin samimiyetini kendiniz değerlendirin.

Türkiye yine büyük krizler geçirerek bir bütçe hazırlıyor. Başlangıçta öngörülen 19 katrilyonluk açıkla, enflasyonu yüzde 25'e düşürme konusunda kimse ikna edilemediği için ortaya yeni rakamlar atıldı. Bütçe açığındaki artış, yüzde 42'lik ortalama enflasyon (deflatör) düzeyine indirildi. Ancak bu indirim yapılırken bütçenin samimiyet ilkesi yine unutuldu.

31 Mart 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE FİNANS YAYGARACILARI

Cahit UYANIK 

Yıllar önce ekonomi gazeteciliğine başladığımda yabancı ekonomilerin başlarına gelen felaketler, yeni yeni Türk okuyucusunun ilgisini çekiyordu. Krizden krize sürüklenen ABD'nin arka bahçesi Brezilya, Meksika, Şili, Venezuela ve Arjantin'le ilgili haberleri okurken 'Vah, vah, vah' diye iç geçirdiğimi hatırlıyorum. 

Şimdi Hazine Müsteşarlığı Basın Müşaviri olan arkadaşım Orsoy Girgiç'in Brezilyalı futbolcunun tekinin Avrupa takımlarından birisinde, ülkesinin ödeyemediği dış borçlara karşı rehin kalışına ilişkin haberi birkaç gün gazetelerin ilk sayfalarından inmemişti. O zaman bizim için gırgır ve makara konusu olan bu tip manzaralar, 2003 yılının Kurban Bayramı öncesinde gelip kapımıza dayandı.

Türkiye, gırtlağına kadar borca batmış bir vaziyette. Artık Türkiye'nin borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği tartışması bir yana, yabancı bir Hazine'nin garantisi ciddi ciddi konuşuluyor. Düyun-i Umumiye, İstanbul'dan kalkıp binlerce kilometre ötedeki senatörlerin, milletvekillerinin iki dudağı arasına, oradan yerini bile bilmediğimiz binalardaki, Türkiye'yi hala padişahlıkla yönetiliyor sanan uzmanların disketlerine kadar yayılma istidadı gösteriyor. Çok yazık, çok...

30 Mart 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ BAYAT EKMEK PAZARI VE KALİTESİZ SİYASET

Cahit UYANIK 

Geçen hafta açıklanan Eylül ayı enflasyon rakamları gösterdi ki, tüm olumsuz gelişmelere rağmen fiyat artışları ciddi bir hız kesme sürecine girdi. Deprem, su baskını, kuraklık, ham petrol fiyatlarının rekor düzeye çıkması ve Euro'nun olup olabilecek en minimum değerine düşmesi gibi kontrol dışı krizlere rağmen, sadece birkaç tuğlasını kaybeden Ekonomik Program anlaşılan iyi inşa edilmiş.  Programın ekonomik ve finansal boyutu iyi kotarılınca, siyasette yaşanabilecek yersiz ve zamansız dalgalanmalar da programı pek etkilemiyormuş.

Şöyle bir düşünmekte fayda var: Enflasyonla Mücadele Programı ne badireler, ne incir çekirdeğini doldurmaz yapay krizlerle boğuştu. Program Ocak ayında Apo'nun idam edilip edilmeyeceği konusundaki siyasi krizi sessiz sedasız anlattıktan sonra, yaklaşık 5 ay boyunca 5+5 tartışmaları ile zaman kaybetti. 5+5'in olmayacağı anlaşılınca, 1 ay da cumhurbaşkanı bulmak ve seçmek için kaybedildi. Herkes artık rahatladık derken ortaya Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller hakkındaki aklama-paklama operasyonu çıktı. Meclis işi gücü bırakıp oylama üstüne oylama yaptı. Haziran ayı da bu siyasi krize kurban gitti.

29 Mart 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 2004 YILINDA TOPLANAN '4. TÜRKİYE İKTİSAT KONGRESİ' VİZYON BELİRLEME AMACINA ULAŞAMADI

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ KONGRE VE FDF TARTIŞMALARININ SIĞLIĞI

Cahit UYANIK 

11 yıllık aradan sonra toplanan 4. Türkiye İktisat Kongresi, 2004 Türkiyesindeki dağınıklık ve kafa karışıklığının bir örneği olarak tarihteki yerini aldı. Herşeyden önce Kongrenin o güzelim 'İzmir' ismi değiştirilerek, Türkiye İktisat Kongresi yapıldı. Bunun sebebini anlayabilen ve anlatabilen yok. 

Kongrede temsiliyetler neye göre belirlenmiş? Ona da doğru dürüst cevap veren yok. İzmir'deki iş adamlarının bile doğru dürüst davet edilmediği bir Kongre ne işe yarar ki? Google arama motoruna girilip 'ekonomi' yazılsa ve Türkçe sayfalar tıklansa dökümü yapılabilecek kurumların çoğu Kongrede temsil edilmedi. Kongreye geçmişte katılmış olup da müktesep hakkı bulunan ve varlığını sürdüren kurumların çoğunun yüzüne bile bakılmaya tenezzül edilmedi. 

"Bu Devlet Planlama Teşkilatı acaba ülke ekonomisine yıllardır neden çeki-düzen veremiyor?" diye soranlara İktisat Kongresi iyi bir cevap oldu. İlk gün yarısı boş bir salona yapılan protokol konuşmaları, Kongre salonundaki büyük güvenlik zafiyeti, protesto gösterileri, çanta hırsızlıkları da işin tadı tuzu oldu. Ancak Kongre organizasyonunun alkışlanılması gereken bir başarısı vardı ki tarihe geçti: Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin parasıyla düzenlenmiş olan Kongrede Cuma namazı arası verilmesi unutulmadı. Kongre belki pazara sarksa, hrıstiyan vatandaşlarımız için de pazar ayini arası verilebilirdi. Böylece dinler ve medeniyetler arası denge ile hoşgörü sağlanmış olurdu.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİ GAZETECİLİĞİ TELEVOLELEŞİYOR MU?

Cahit UYANIK 

Zaman zaman bu sütunda kendi mesleğimizle ilgili konulara yer vermeye çalışıyorum. Ekonomi gazeteciliğinin artık bir kavşak noktasına yaklaştığının somut belirtileri ortada. Mesleğimizdeki temel sorunsal, tam uzmanlaşmanın sağlanamaması ve manipülasyon kültürünün yavaş yavaş yer etmeye başlaması. 

Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD), geçen hafta ODTÜ Ekonomi Günleri çerçevesinde ekonomi gazeteciliğin dünü, bugünü ve geleceğini tartıştırdı. Toplantının bizatihi kendisi, ekonomi gazeteciliğinin konuşulduğu nadir toplantılardan biriydi. Buna benzer bir konu, en son 1980'li yılların başında Hürriyet Vakfının düzenlediği toplantılar dizisinde tartışılmıştı. EMD'nin toplantısı böylece bu konuda yapılan ikinci toplantı olarak tarihe geçti. 

Toplantının ortaya koyduğu sonuçları özetlemekte fayda var. Son 15 yılda ekonomi gazeteciliğinde çalışan meslektaşlarımızın sayısında önemli miktarda artış oldu. Ekonomi yayınları çok çeşitlendi ve neredeyse bir 'ekonomi medyası'ndan söz edilme noktasına gelindi. Ancak bu gelişmeye nazaran mesleki uzmanlaşma düzeyi sığ kaldı. Uzmanlığa dayalı gelişim süreci şimdilerde yepyeni bir tehlike ile karşı karşıya. Ekonomi basını da 'televoleleşme' sürecine giriyor gibi.

24 Mart 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KAPILANMAK VE YAPILANMAK

Cahit UYANIK 

Kavşak noktasına yaklaşıldığı anlaşıldıktan sonra AB tartışmaları iyice sertleşti. Çünkü AB en geç bu yıl sonuna kadar bize bir şeyler söyleyecek ve Türkiye'deki birçok gelişme buna göre belirlenecek. Bu ortamda yine ulusal problematiğimiz nüksetti. Konuları demeçler ve nutuk atarak tartışıyoruz. 1963'te açılmış bir vizyonu 39 yıl sonra tartışıp komik duruma düşüyoruz. Tartışmaların çoğu temelsiz ve 'dedim-dedi' ekseninde gelişiyor. Oysa Avrupalılar kendi kendimize değil onlarla tartışmamızı bekliyorlar.

Peki tüm siyasi partilerde AB konusunda genel bir konsensus oluşmuşken, AB karşıtlarının sesinin bu kadar gür çıkmasını neye bağlamalı? Elbette ki kafa karıştırma çabasına...Türkiye, AB konusunu bugüne kadar hep 'kapılanmak ve yapılanmak' olarak gördü. Tam üye olunca AB bütçesinden büyük fonlar koparılıp ekonomide ne kadar sorunlu alan varsa yeniden yapılandırılacaktı. 

Ancak Soğuk Savaş bittikten sonra AB üyesi olmak isteyenlerin sayısı artınca işler değişti. AB şimdilerde önümüzdeki yıl tam üyelik müzakeresine başlayacağı 10 ülkeyle 2010 yılını nasıl bulacağının hesaplarını yapıyor. Daha geçen hafta sonu yapılan İspanya'daki zirvede bu genişlemenin nasıl finanse edileceği ayrıntısıyla tartışıldı. Bir uzlaşmaya varıldığı da söylenemez.