ABD, geçmişte bayraktarlığını yaptığı küreselleşmenin artık kendisine nimet değil külfet getirdiğini düşünerek, Trump vasıtasıyla yeni bir kapitalizm tasarımına gitmek istiyor.
Cahit UYANIK
Bundan yaklaşık 100 yıl önce ABD
Başkanlığı görevini üstlenen William Howard Taft (1909-1913), ziyaret ettiği
Kanada’nın Charlevoix kentini “Ertesi gün, akşamdan kalma olmadan, şampanya
gibi sarhoş edici” diye tasvir etmişti. Taft, el değmemiş doğaya sahip Kanada’nın
ünlü Quebec Eyaletinin bu güzel kentini görünce adeta afallamıştı anlaşılan… Aradan
100 yıl geçtikten sonra 44’üncü G-7 (Group of Seven) Zirvesi için Charlevoix kentine giden 6
gelişmiş ülkenin lideri ve Avrupa Birliğinin iki üst düzey idarecisi de
afalladılar… Ancak bu afallama Charlevoix’un güzelliğinden değil, ABD Başkanı
Donald Trump’ın sert tavırlarından kaynaklandı. Trump aynı zamanda müttefik
olduğu diğer G-7 üyelerini, “ticaret yoluyla, kendi ülkesinden fayda temin
etmekle” suçladı.
G-7
Dönem Başkanı Kanada’nın medyatik ve yakışıklı başbakanı Justin Trudeau ise Trump’ın açıklamalarına cevap olarak
"Kanadalılar kibar ve makuldür ama bizi kimse sindiremez" dedi. Oysa
Kanada Başbakanı Trudeau G-7 Zirvesi öncesi, liderleri ağırlamaktan gurur
duyacağını belirterek “Tıpkı Kanadalıların kuşaklar boyunca yaptıkları gibi,
bölgeye aşık olacaklarından eminim” garantisi vermişti. Ancak Charlevoix bir
aşk hikayesine değil adeta bir aksiyon filmine ev sahipliği yaptı. Charlevoix
Zirvesi sosyal medyada, ünlü ABD’li romancı Chuck
Palahniuk’un yazdığı ve bu kitapla aynı ismi taşıyan Brad Pitt, Edward
Norton ve Helena Bonham Carter’ın başrollerinde oynadığı “Dövüş Kulübü” romanı ve filmine benzetildi. Kanada’nın
6’ıncı kez ev sahipliği yaptığı toplantı, ‘G-7 mazisinin en kavgalı zirve toplantısı’
olarak şimdiden tarihe geçti.