17 Mayıs 2017 Çarşamba

34 YILLIK BİR YILAN HİKAYESİ: TUZ GÖLÜ DOĞAL GAZ YERALTI DEPOLAMA TESİSİ PROJESİ



Cahit UYANIK

Bundan 27 yıl önce Ekonomik Panorama Dergisinin Konur Sokak’taki Ankara Bürosunda yazdığım tek sayfalık bir haberin, ilk bakışta başka haberlerden pek farkı yoktu. Çünkü haberin konusunu oluşturan Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Tesisi Projesinin en az 6-7 yıllık fikir geçmişi olduğunu ve inşaatının bitirilip açılışının ancak 27 yıl sonra yapılabileceğini bilemezdim. 

Dergi haberinde; Ankara’ya yaklaşık 2 saatlik araba yolculuğu mesafesindeki Tuz Gölü’nün altına BOTAŞ tarafından bir doğal gaz deposu yapılmasının planlandığı belirtiliyordu. Hafızam beni yanıltıyor olabilir ama BOTAŞ’ın stratejik planlarını içeren bir dokümandan veya Yüksek Denetleme Kurulu (YDK) raporundan çıkardığımı şimdilerde hayal-meyal anımsadığım bir haberdi bu… Haber bizim için o kadar yeniydi ki; İstanbul’daki sayfa editörleri, görselleştirecek bir malzeme bulamayınca derginin karikatüristine haberi okutup bir çizim yapmasını rica etmişlerdi anlaşılan... Karikatürist de, gaz ile tuzu bir arada düşünüp, ‘yemeğine tuz döken adamın burnuna mandal taktığı’ bir çizimle sayfayı kurtarmıştı. Oysa doğal gaz normalde kokusuzdu; ancak tüketiciye ulaştırılma aşamasında, kullanım güvenliği açısından yapay olarak kokulandırılıyordu. 

(Tıklayınız) TUZ GÖLÜ DOĞAL GAZ DEPOSUNU GENİŞLETMEK İÇİN 2,4 MİLYAR DOLAR DIŞ KREDİ


O günler, doğal gazın büyük şehirlere yavaş yavaş yayılma dönemleriydi. Özellikle hava kirliliğinin tehdit ettiği Ankara’da doğal gaza geçiş büyük bir istek ve hızla devam ediyordu. Sokak araları kazılarak sarı renkli ana hat doğal gaz boruları döşeniyordu. Evlerde kombiler henüz yaygınlaşmamıştı ama kurulan doğal gaz yakıtlı sobalar Başkent’in ünlü soğuğu ile mücadele etmeye başlamıştı. Türkiye, Soğuk Savaş’ın bitmeye yüz tuttuğu dünyadaki genel yumuşama ortamından yararlanarak, NATO’daki ortaklarını kızdırmadan, kuzeydeki eski dostu Sovyetler Birliğinden uzun yıllar doğal gaz ithal edebileceğine kanaat getirmişti. Doğal gazın ülke geneline yayılarak daha temiz, verimli ve ucuz bir ısınma ortamına kavuşulması planlanıyordu. Doğal gazın sanayide de kullanılabileceği konuşuluyor ancak doğal gaz çevrim santrallerinde elektrik üretimi yapılabileceği pek akla gelmiyor veya planlanmıyordu. Doğal gaz çevrim santralleri, daha sonraki yıllardaki elektrik üretim yetersizliklerine karşı “hızlı çözüm” olarak gündeme getirildi ve ülkenin enerjide dışa bağımlı hale gelmesinde önemli rol oynadı.



En iyimser hesaplamayla doğal gaz
deposu projesi 21 yıl gecikti

Biz konumuza geri dönelim… Her hal ve şartta doğal gaz kullanımı arttıkça, “Teknik bir arıza, siyasi bir sebeple doğal gaz kesilirse veya çok ağır kış koşullarında talep artarsa ne yapacağız?” gibi deli sorular hepimizin aklına geliyordu. Tabii ki bu soruların 1984 yılında Sovyetler Birliği ile doğal gaz alımı çerçeve anlaşmasını imzalayan hükümet ve bürokratların aklına gelmemesi mümkün değildi. Sonradan öğrendik ki, zaten doğal gaz satıcısı Sovyetler Birliği, gaz çekişlerinde belli bir istikrar istiyor; “Yazın Türkiye’de havaların ısınması ve doğal gaz ihtiyacının azalması beni ilgilendirmez. Sözleşmeleri ‘al veya öde’ prensibiyle yapıyoruz. Yazın kullanamadığınız gazı, depolayabilirsiniz. Kışın talep arttığında, bizden daha fazla gaz istemeden, depodan çekip dengeleme yapabilirsiniz. Doğal gaz kullanan tüm ülkeler de böyle yapıyor” demişti. İşte bu ortamda Türkiye’de bir doğal gaz deposu yapılması gerektiği fikri doğmuştu.

Bu tabloya bakılarak; benim 27 yıl önce haberleştirdiğim Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Projesinin ilk kez 1983 yılında BOTAŞ’ın hazırladığı tarihi nitelikli “Doğal Gaz Talep ve Temini” adlı dokümana girmesi muhtemel görünüyor. Bu dokümana ulaşamadım ama 1984 yılında Sovyetler Birliği ile doğal gaz alımını öngören çerçeve anlaşmanın imzalandığı düşünülürse, bu tahminim isabetli olabilir. 1989’da Geostock ve Sofregaz firmalarının BOTAŞ’a Tuz Gölü’nün depolama amaçlı kullanılabileceğine dair bir ön fizibilite raporu hazırladığını da bu yazıyı hazırlarken öğrendim.  Bu durumda Tuz Gölü Doğal Gaz Deposunun fikir olarak 1983 yılında ortaya konulmasından tam 34 yıl, bir ön fizibiliteye bağlanmasından da tam 28 yıl sonra hizmet vermeye başladığını görebiliyoruz. Dergideki haberimde BOTAŞ’ın tahminlerine atfen ülkede doğal gaz deposu ihtiyacının 1996 yılından itibaren hissedilmeye başlanacağı ve bu tarihe kadar bu projenin hayata geçirilmesi gerektiği belirtilmiş. Eğer bu 1996 tarihini esas alırsak, en iyimser hesaplamayla 21 yıllık bir gecikmeden söz edebiliriz.

Doğal gaz depolamada
2007’ye kadar “kör uçuş”la gelindi

Peki Türkiye 2017’ye kadar “sıfır depo kapasitesi” ile mi geldi? 2017 değil ama 2007 yılına kadar “sıfır depo kapasitesi” ile adeta “kör uçuş” yapıldı. Ancak 2007’de Silivri’de (inşaatı 11 yıl süren) biri deniz altındaki, diğeri karadaki kuyular olmak üzere iki parçadan oluşan (Kuzey Marmara ve Değirmenköy) ve TPAO tarafından kurulan 2,1 milyar metreküp kullanım kapasiteli  bir depoyu hizmete açabildi. Bu depo, tüketilmiş petrol ve doğal gaz rezervuarları kullanılarak kurulmuştu. Türkiye ayrıca LNG’yi (sıvı doğal gaz) depolamak için iki depoya (Marmara Ereğlisi ve Egegaz) daha sahipti ama yeraltı depolama ile ilgili olmadığı için bu konuya girmiyorum.

Bu noktada Türkiye’nin doğal gaz yeraltı depolamada daha alacağı çok yol olduğunu belirtmek için bir veriye dikkat çekmek istiyorum. 2001 tarihli 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunu, Türkiye’de yıllık gaz ithalatının yüzde 10’u kadarlık bir depolama kapasitesi oluşturulmasını karara bağlamıştı.  2016 yılında 50 milyar metreküplük ithalat yapıldığı düşünüldüğünde Türkiye’nin 5 milyar metreküplük bir kapasiteye ihtiyacı olduğu hemen hesaplanabiliyor. Ancak Tuz Gölü deposunun açılmasıyla 2,6 milyar metreküplük kapasiteye yeni ulaşılabildiği; söz konusu deponun ikinci etabının ise 2 yıl sonra (2019 başında) yine 500 milyon metreküp kapasite ile açılacağı varsayımıyla, kapasitenin ancak 3,1 milyar metreküpe çıkabileceği anlaşılıyor.

Doğal gaz depolama konusunda
yeni bir yatırım söz konusu mu?

Türkiye’nin üçüncü doğal gaz yeraltı depolama tesisi ise özel sektör tarafından Tarsus’ta kurulacak. Bendis Enerji firmasına kuruluş izni verilen ve iki kısımdan oluşan deponun kullanılabilir kapasitesi 4 milyar metreküp olacak. 5 yılda tamamlanarak 2022 veya 2023 yılında hizmete alınacak tesisle birlikte Türkiye’nin toplam kapasitesi 7,1 milyar metreküpe yükselecek. Türkiye’nin 2030 yılında gaz tüketiminin 80 milyar metreküpe çıkabileceği öngörülüyor. Bu durumda Tarsus’taki deponun yüzde 10’luk rakama ulaşmamızı sağlayabileceği öngörülüyor. Ancak şu gerçek var ki; “fazla depo göz çıkarmaz” ve Tuz Gölü’nün altına 5 milyar metreküp daha gaz depolanabileceği hesaplanıyor. ABD’nin 127, Rusya’nın 98, Ukrayna’nın 32 ve Almanya’nın 20 milyar metreküplük gaz depolama kapasiteleri bulunduğunu ifade edip, gaz depolama kapasitesi ile daha az dışa bağımlı enerji politikası arasında bir bağ olabileceğini de öngörebiliriz.

İki usulsüzlük ve yolsuzluk
iddiası projeyi 11 yıl geciktirdi

Yeniden Tuz Gölü deposunun hikayesine dönersek… 90’lı yıllar boyunca sık sık hayata geçirileceği ifade edilen ancak fazla ilerlenemeyen bu yatırım, 2000’nin ilk 10 yılında da çoğunlukla usulsüzlük veya yolsuzluk iddialarıyla gündeme geldi. Önce 2000 yılında açılan mühendislik ve müşavirlik ihalesinde 1,5 milyon dolarlık “fazladan ödeme” yapıldığı YDK raporlarına girdi. Suçlanan ve ödenekleri kesilen yabancı firma tahkime gitti. Bu anlaşmazlık tam 6 yıl sürdü ve proje durduruldu. 2006 yılında, ayrıntıları bilinmeyen “firma ile karşılıklı anlaşma sağlandığı” haberi duyuruldu ve deponun inşaata hazırlık süreci yeniden başladı.

Hemen ertesi yıl yani 2007 yılının son aylarında gerçekleştirilen Mavi Hat Operasyonu’ndaki yolsuzluğa konu ihalelerden biri de Tuz Gölü deposuyla ilgiliydi. Tuz Gölüne Hirfanlı Barajından su basılarak blokların eritilip tuz mağaraları açılması, çıkan tuzlu suyun da tekrar göle akıtılması için ‘Tuz Gölü Tatlı ve Tuzlu Su Boru Hatları Yapım İhalesi'ndeki ciddi rüşvet ve yolsuzluk iddiaları üzerine gerçekleştirilen Mavi Hat Operasyonu, daha sonra yıllar boyu sürecek, ancak kamuoyunun ilgisinin kaybolduğu bir davaya dönüştü. Peki davanın sonucu ne mi oldu? Yargıtay, sanıkların 3-52 yıl arasında ceza aldığı davayı 2016 yılı başında; “sanıklar hakkında eksik inceleme ve araştırmayla, noksan gerekçelerle, suçun işlendiğine dair kesin, inandırıcı ve yeterli delil bulunmadığını nazara almadan mahkumiyet hükmü kurulduğu” gerekçesiyle bozdu. Böylece 8 yıl süren Mavi Hat Operasyonuna ilişkin davanın en az 10 yılda bitirilmesinin kapısını aralanmış oldu.

Proje uzun yıllar sürüncemede
kaldı, olan vatandaşa oldu


Tuz Gölü Doğal Gaz Yeraltı Depolama Tesisinin inşaatına Dünya Bankasından 2006 ve 2014 yıllarında sağlanan toplam 725 milyon dolarlık kredi ile 2011 yılında (dergi haberimden 21 yıl sonra) bir Çinli firma tarafından başlanabildi ve yaklaşık 5,5 yılda ilk etabı bitirildi. Depoya ilk gaz 10 Şubat 2017’de basıldı ama uzun yıllar boyunca sürüncemede kalan projenin ceremesini vatandaşlar çekti. Sert geçen kışlar veya siyasi krizler doğal gaz satıcısı ülkelerin vanaları kısmasına sebep oldu.  Daha geçen kış Rusya ile yaşanan uçak düşürme krizi sonrasında; eldeki gazla en fazla 14 gün dayanabileceğimize yönelik haberler gazete sayfalarında boy gösterince “Tezek yakıp ısınırız” türünden komik tepkilerle içimizi rahat tutmaya çalıştık. Rusya’nın Ukrayna’nın gazını kesmesi sebebiyle, Ukrayna’nın Türkiye’ye transfer etmesi gereken gaza el koyması; aşırı soğuklarda kendi iç tüketimi sebebiyle İran’ın Türkiye’ye gaz akışını azaltması “Boru hattı içerisinde kalan gazla 3-4 gün idare edebiliriz” türünden oyalayıcı cümlelerle geçiştirilmeye çalışıldı.

İşin ilginç yanı bütün bu akla ziyan olaylar yaşanırken, siyasetçilerimizin Türkiye’nin Milano ve Londra’dakine alternatif bir uluslararası enerji hub’ı (merkezi) olmak için emin adımlar attığı yönündeki “Haline bakmaz; Hasan Dağı’na odun kesmeye gider” yollu, halkı avutmaya yönelik demeçler vermeleriydi.
(Bu yazı Ekonomi Muhabirleri Derneğinin (EMD) yayın organı Ekonom Dergisinin Ocak-Mart 2017 tarihli 55. sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder