2 Aralık 2017 Cumartesi

ÖSYM'NİN KURUCUSU PROF. DR. DOĞRAMACI İLE 2004 YILINDAKİ RÖPORTAJIM: ÖSS'YE ALTERNATİF YOK


Prof. Dr. İhsan DOĞRAMACI
Çoğumuzun Hacettepe Üniversitesi ve YÖK'ün kuruluşu ile özdeşleştirdiği Prof. Dr. Doğramacı, aynı zamanda ÖSYM'nin kurucusuydu... Prof. Dr. Doğramacı bu önemli kurumun kuruluş hikayesini anlattı...

Cahit UYANIK

- İhsan Hocam dünyada üniversiteye giriş sistemleri nasıl?

Prof. Dr. Doğramacı: İki üniversiteye giriş sistemi var. İtalyan Anayasası der ki: Kimse istediği üniversiteden mahrum edilemez. Roma Üniversitesi Tıp Fakültesinin kapasitesi 400 iken 2 bin-3 bin kişi alınır. Ama kağıt üzerinde... Çünkü buranın en büyük konferans salonu bin kişiliktir. Çoğu teorik olarak okur, gerisi bir-iki senede dökülür. Fransa'da bölümün kapasitesi 100 kişi ise 200 kişi alınır. İkinci sene 100'e düşer. Ama kişiler başka bölüme girebilirler. Mesela tıpa girmiş 2 sene okumuş, sınıf geçememiş, teknisyenlik okuluna geçebilir. İkinci sistem ise Numarus Clasus. Bu, kapalı sayı demek. Başta ABD ve İngiltere'de uygulanıyor. Bölümün kapasitesi 50 ise 50 kişi alır. Her üniversite kendi sistemine göre alır. ABD'de 3 bin 500 yüksek öğretim kuruluşu var. Bunların çoğunluğu 2-3 yıllık okullar. Çünkü buralarda meslek okulları revaçta. Yüksek öğretimde okuyanların yüzde 35'i ise 4 yıllık okulda okur.

Türkiye'de geçmişten bu yana nasıl bir sistem uygulanıyor?

Prof. Dr. Doğramacı: Eskiden her üniversite kendi kapasitesini tayin ederdi. Kaç kapasitesi varsa o kadar alırdı. O nedenle üniversiteye girmek isteyenler, birden fazla yere başvururdu. Eğitime kasımda başlanırdı. Ama kasım gelir, birkaç yere kabul edildiği için hala hangi üniversiteye gideceğine karar veremeyen bir sürü insan olurdu. Bir gün İstanbul Üniversitesinden Haydar Fırgaç dedi ki: Merkezi sınav yapalım. Ben bunu üstlenirim. İnsanlar tercihlerini bildirsinler. Ona göre yerleştirelim. Bu karar 1967'de alındı ve devam etti. 6-7 sene sürdü. Daha sonra Fırgaç, Üniversiteler Arası Kurul'da (ÜAK) bu sistemin altından kalkamadığını söyledi. Zamanım ve imkanlarım yetmiyor. Eskisi ne ise o olsun dedi. Söz isteyip kurulmuş bir sisteme yazık olacağını söyledim. Hacettepe Üniversitesi olarak ben üstlenmeyi teklif ettim. 1974'te bu işi üstüme aldım.

ÖSYM böyle mi kuruldu?

Prof. Dr. Doğramacı: İşi üstümüze alınca Prof. Altan Günalp'i görevlendirdim. Çok başarılı oldu. 74 senesi sonunda ÜAK Başkanı oldum. ÜAK'a bağlı olarak bir birim oluşturdum. Onun adı Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) oldu. Burasını tek bir üniversiteye değil ÜAK'a bağladım. ÜAK bütçesine ÖSYM ödeneği koydurdum. YÖK kuruluncaya kadar böyle sürdü. Daha sonra YÖK'e bağlandı.

Türkiye'de üniversite kapılarına niye yığılma oluyor? ÖSYM sistemi başarısız mı oldu?

Prof. Dr. Doğramacı: Eğer Türkiye'nin üniversite kapasitesi 1,5 milyon kişi olsaydı, isteyeni istediği yere koyardık. Ama kapasite 500 bin kişi ise ya kura çekeceksiniz ya da sınav yapacaksınız. Liselerden yılda 800 bin kişi mezun oluyor. 500 bini üniversiteye girse geri kalanı ertesi yıl  şansını deniyor. O zaman birikme oluyor. Bir de meslek yüksek okulu olarak bildiğimiz ara insan gücü çok önemlidir. Özellikle erkek çocuklar yedek subaylık hakkını almak için 4 yıllık okul isterler. Bu da meslek yüksek okullarının rağbet görmemesinin bir sebebidir. O nedenle geçmişten bu yana hep derim ki,  liselerden sonra hemen askerlik görevi başlasın, sonra yüksek öğretime gidilsin. Kendi oğlum Osman, sırf bu düşüncem nedeniyle 2 yıl er olarak askerlik yaptı. İnsan bir şeyi kendinde denemeli. Sonra çok da başarılı oldu. Er olarak ülkenin gerçeğini gördü.  

Kız çocuklarını ne yapacağız o zaman...

Prof. Dr. Doğramacı:  Benim kızım Ankara Kolejini bitirdi. Başvurup değişik üniversiteler kazandı. Bana nereye gideyim diye sorunca hemşireliğe git dedim. Nereyi kazandığın değil neye ihtiyaç olduğu önemli. Çünkü hemşirelik bir ara insan gücüdür. Kızım o okulu bitirmeden evlenip Avrupa'ya gitti ama... Yani Türkiye'de ara insan gücüyle ilgili okulların geliştirilip cazip hale getirilmesi sorunun çözümü için çok önemlidir. 

Mevcut üniversitelerle bu yığılma önlenemez mi?

Prof. Dr. Doğramacı: Kapasiteyi artırmak lazım. 1980'de 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 6,3'ü üniversiteye gidiyordu. Biz yüksek öğretimi ülke geneline yaygınlaştırdık. Bu oran şimdi yüzde 20'dir. Türkiye'de daha çok üniversite, okul açmalı. Çünkü bu oran Avrupa'da yüzde 40. ABD'de yüzde 60. Kapasiteyi iki katına çıkarırsak yüzde 40'a ulaşırız. Yüksek öğretimi bitirenin illa ki memur olması şart değil. Amaçlardan birisi kültürlü bir toplum yaratabilmektir.

Yani ÖSS'den kurtuluş yok...

Prof. Dr. Doğramacı: Merkezi sınav şart. Bunun başka yolu yok. Mevcut imkanlarla kapasiteyi artırmaya yani sınıfları ikiye katlamaya kalkarsanız bu kez de kalite düşer. 
(Bu röportaj, 19 Haziran 2004 tarihli Referans Gazetesinde yayınlanmıştır.) 

4 YILDA 200 PROFESÖR VE DOÇENT ÜNİVERSİTE HASTANELERİNDEN AYRILDI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder