4 Ağustos 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 3 BAKAN - 3 BÜROKRAT

Cahit UYANIK 

Türkiye'de ekonomi yönetimi son zamanlarda iyice dağınık bir görüntü vermeye başladı. Önce siyasi cepheye bakalım: Devlet Bakanı Ali Babacan'ın söylediklerinin ertesi gün tersinin çıkmasına alışmaya başladık. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise kendisini şöhret rüzgarına kaptırmış görünüyor. 'Taş taş üzerinde bırakmam' zihniyeti ile nereye varılabileceğini gördüğünde de aynı şöhret manzaralarına malzeme olabilecek mi? Belli değil. 

Ama Unakıtan Vergi Barışı nedeniyle sağladığı başarıyı ileride Ekonomi Bakanlığına veya güçlendirilmiş Maliye Bakanlığına tahvil edebilir. 58'inci Hükümet döneminde ekonominin gizli patronu olan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ise gözden düştü. Önümüzdeki birkaç ay içinde Babacan ve Şener'in daha zayıflayacaklarını kolayca öngörebiliriz. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise '9 Mart Sendromu'nu haklı çıkarttı. Erdoğan geldikten sonra bürokrasi darmadağın oldu. Değiştirilmesi kolay makamlarla başlayan atama rüzgarı, yavaş yavaş güçlü bürokratların koltuklarına doğru esiyor. Ancak Erdoğan'ın önümüzdeki günlerde yamalı bohça görünümü veren parti grubunu toparlamak kadar bürokrasideki direnişle de uğraşması gerekecek. 

3 Ağustos 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / AB, 'KALİTELİ TÜRKİYE' İSTİYOR

Cahit UYANIK 

FRANKFURT - Frankfurt, Almanya'nın ve önümüzdeki yıl euronun fiilen dolaşıma girmesiyle Avrupa Birliğinin (AB) finans başkenti olmaya hazırlanıyor. Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa'nın en büyük borsalarından birisini bünyesinde barındıran Frankfurt, dev gökdelenlerin 400-500 yıllık tarihi mimariyle nasıl iç içe yaşatılabileceğinin güzel bir örneğini sergiliyor. İçinde 15 bin kişinin çalıştığı belirtilen devasa gökdelenler, erken kararan akşam saatlerinde yanan ışıkları ve gece boyunca süren pırıl pırıl siluetleriyle adeta hiç uyumayan dünya finans piyasalarının göstergesi gibiler.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) Frankfurt'taki Heim Textil Fuarına düzenlediği gezi ilginç bir zamanlamaya denk geldi. Daha birkaç yıl önce inşa edilip bitirilen Fuar Merkezi, Frankfurt'un yüzlerce yıllık 'fuar kenti' olma özelliğini yansıtıyor. Binaları arasında özel araçlarla gidilip gelinebilen bu dev tesis, önümüzdeki yıllarda Türk iş adamlarının sıkça ziyaret edeceği bir merkez olacak gibi görünüyor.

Hatta TOBB ve DTM, Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın şahsında devletin ağırlığını kullanarak bu merkezde sabit bir bölüm kiralamak istiyor. Eğer fuar yönetimiyle bu konuda anlaşma sağlanırsa önümüzdeki yıllarda sık sık duyacağımız, dünyanın ticaret ve finans merkezlerinde kurulacak olan yerleşik 'Türk Ticaret Merkezleri' ağının ilk örneklerinden birisi olacak. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / NAMUS MESELESİ

Cahit UYANIK 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) büyük merakla beklenen açıklamasını yaptı ve Fon'daki 10 bankaya bir gelecek çizdi. Şu anda çözüm bekleyen tek banka kaldı: Etibank. Bu aşamada Fon'daki bankaların geleceği için belki de 'ikili analiz' yapmak gerek: Teklif gelen bankalar ve gelmeyen bankalar. 

Teklif gelen 4 banka nispeten temiz bankalar. Kötü yönetim veya bağlı bulundukları sanayi grubunun zor duruma düşmesi nedeniyle Fon'a geçmişlerdi. Haklarında büyük hortumlama soruşturmaları veya mahkemeleri yoktu. Ama müşteri çıkmayan bankalar için (Eskiden İzmirli bir sanayi grubuna ait olan banka hariç) aynı şeyi söylemek mümkün değil. Sabıkalı bankaların sahiplerinin 3'ü halen hapiste... Haklarında binlerce yıla varan hapis cezası istenen iddianamelere savunma hazırlamakla meşguller.

BDDK'ya ilgilendikleri bankaları bildiren grupların titizlikle ve büyük bir özenle seçildikleri ise ortada. Bu isimler arasında "Ona banka verilir miymiş?" denilecek biri görünmüyor. Bu, Fon'daki 4 bankanın hepsinin satış şanslarının yüksek olduğunu gösteriyor. Teklif sahipleri artık 'due dilligence' diye bilinen ayrıntılı incelemelere girişecekler.

2 Ağustos 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / HALK NEYİ BEKLİYOR?

Cahit UYANIK 

Değişim gittikçe dayatıyor. IMF bahane... Cebinden Türkiye Cumhuriyeti devletinin egemenlik nişanelerinden biri olan Türk Lirası yerine yeşil yeşil dolar çıkan bakanların IMF'ye kafa tutması boşuna... Ülkesini, en değerli varlığı olan canı ve bedeni ile savunan Mehmetçikleri koruyup kollamak için kurulan Mehmetçik Vakfına dolar bozdurup bağışta bulunmak ne acı çelişki... Ülkedeki dolarizasyon oranı yüzde 70-80'i geçmişken hala ulusal paranın yasını tutmamak ne kötü...

Durup düşünelim: Bu ülkede 35 milyar dolarlık döviz tevdiat hesabı var. Yastık altındaki para ise 15 milyar dolar düzeyinde... Üstüne üstlük 50-60 milyar dolarlık altın stoku da cabası. Öyleyse bu ülke fakir değil. Bir anda 100-110 milyar doları çıkarabilecek güce sahip. O zaman bu güvensizlik kime ve neye? Döviz hesaplarından 10 milyar dolar bozdurulup TL hesabına dönüştürülse, yastık altındaki dolarlar birkaç günde bankacılık sistemine çekilse, kollardaki boyunlardaki küçük hazineler makbuz karşılığında bankalara yatırılsa... Sorunlarımız bir anda bitmez mi? Soruyu tekrarlayalım: Bu güvensizlik kime ve neye? Elbette ki iki yüzlü siyasetçilere ve onların kurduğu iki yüzlü siyasi sisteme... Bu iki yüzlülük çok uzun zamandan bu yana ortada dolaşıp duruyor. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / İYİMSER GELİŞMELER ÇOĞALIYOR

Cahit UYANIK 

Kamu bankaları nihayet asli görevlerine dönme sinyalleri vermeye başladılar. Önce Halk Bankası 1,5 katrilyon liralık kredi paketini açtığını duyurdu. Bu hafta da büyük ihtimalle Ziraat Bankası benzeri bir paketi kamuoyuna açıklayacak. Devlet bir kez daha, batağa saplanmış Türk ekonomisini çekip çıkarmak için ilk hamleyi yapmış görünüyor.

Bu çerçevede kamu bankalarının nasıl, ne kadar ve hangi yöntemle özelleştirileceğini tartışmakta fayda var. Çünkü Türkiye ekonomisinde tüm dengeleri oturtmadan kamu bankalarının elden çıkarılması yanlış hesap olabilir. Bu konuda belki de bir 'Kamu Bankalarını Özelleştirme Şurası' düzenlenmesi, orada burada dağınık şekilde dile getirilen fikirlerin tek platformda tartışılmasını sağlayabilir.

Bütün bu gelişmeler, özel bankaların yeniden yapılandırılması çabalarının gölgesinde gelişiyor. Bu haftadan sonra özel bankaların ertelenen genel kurullarının yapılmasına izin verilmesi de gerekiyor. Aksi taktirde özel bankaları yeniden yapılandırma planını Haziran sonuna yetiştirmek zorlaşacaktır. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ERKEN SEÇİMİ ETKİLEYECEK 3 FAKTÖR

Cahit UYANIK 

Başbakan Bülent Ecevit'in rahatsızlığı, herkesin gönlünde yatan arslanın zamansız kükremesine neden oldu. Koalisyon partileri, muhalefet partileri, DSP'nin içi, Meclis dışı muhalefet, henüz siyasete yeni ısınan bazı isimler, siyasi hareket statüsünden siyasi parti aşamasına bir türlü terfi edemeyen aydın grupçukları dalgalandı. Nasıl durulacağını ise zaman gösterecek.

Sonuçta Türkiye'nin önümüzdeki 1 yıl sonunda seçime gideceği konusunda herkes hemfikir oldu. Türkiye'deki seçim kampanyalarının 3 ayı kapsadığını düşünürsek, koalisyon partilerinin kaderini önümüzdeki 9-12 ay belirleyecek gibi görünüyor. Ancak Türkiye'de yaşayacağımız seçimleri belirleyecek birkaç önemli ve büyük gelişmeye dikkat çekmekte fayda var. 

1 Ağustos 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİ YÖNETİMİNDE SİS PERDESİ

Cahit UYANIK 

IMF, yaklaşık bir aylık aradan sonra yeniden Türkiye'ye geldi ve temaslarına başladı. Heyet, Türkiye'ye giriş yapar yapmaz koalisyon hükümetinde büyük bir çalkantı daha yaşandı ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz istifa etti. Böylece geçen hafta bu sütunda dile getirdiğimiz IMF ile siyasetin sinir katsayısı arasındaki yakın korelasyon bir kez daha teyit edilmiş oldu. 

Öksüz'ün istifasında IMF, Dünya Bankası ve Amerikan yönetiminin bir etkisi var mıdır? Bunları hep birlikte önümüzdeki günlerde yapılacak açıklamalarla öğrenebileceğiz. Ortamın netleşmesi için özellikle Öksüz'e büyük görev düşüyor. Öksüz, eğer son birkaç ay içindeki huysuzluğu ve muhalif davranışlarında kendi dışında gelişen ve ulusal onuru zedeleyecek bazı konular rol oynadıysa, bunları kamuoyuna açıklamalı. Öksüz unutmamalı ki bir ülkenin ulusal çıkarları, devlet çıkarlarının üzerindedir. 

Aslında Türkiye ile IMF ilişkileri uzunca bir süreden bu yana bir 'sis perdesi' altında gelişiyor. Kamuoyu olup bitenleri pazarlıklar bittikten sonra öğrenebiliyor. Bu durum ise üzerinde pazarlık yürütülen konuların kamuoyundaki bağımsız gazeteciler ve uzmanlar tarafından tartışılmasını engelliyor. Söz gelimi bugünlerde ortalığı yine 'Para Kuruluna geçileceği' veya 'Döviz kurunda bant sistemine dönüleceği' yönünde söylentiler kapladı. Ama bu konuda ortaya çıkıp da demeç veren bir ekonomi bürokratı yok. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TÜRKİYE'NİN YENİ ROLÜ

Cahit UYANIK 

Türkiye, 1979 yılından bu yana sınırlarında veya toprakları içinde kanlı mücadeleler görmeye alışık bir ülke. İran-Irak Savaşında başlayan süreç, Türkiye toprakları içindeki sağ-sol çatışması ve PKK terörü ile aynı zaman diliminde kucak kucağa sürüp gitti. Hemen ardından Irak'ın Kuveyt'i işgali ile başlayan Körfez Savaşı kan, ateş, barut dolu günlerin yeni bir aşamasını oluşturmuştu.

Bu savaş bittikten sonra da Türkiye'nin yarı-savaş veya alçak yoğunluklu savaş denilen günleri başladı. 1993-1999 dönemi, Türkiye'nin terörle 'ver-kurtul' yerine 'vur-kurtul' taktiğiyle baş edilebileceğini gösterdiği yıllar oldu. Sonunda terör duyarlılığı yüksek iki ülke ile işbirliği yapılarak örgüt lideri paketlenip hapise konuldu. İşte bu psikoloji içinde Afganistan Harekatı başladıktan sonra Türkiye'de fazla bir yaprak kımıldamayışı bence normal. 

Türkiye'nin 1984-1999  yılları arasında yaşadığı dönem, şu anda dünyanın patronu görünen ABD'nin Afganistan'da giriştiği terörle mücadele işinin belki de ilk örneği idi. Türkiye o mücadelesinde arkasında ne BM'nin ne AB'nin ne NATO'nun desteğini bulabilmişti. Hatta AB'nin önemli üyelerinden bazılarının büyük engellemeleri ile karşılaştığını da söyleyebiliriz. ABD ise şu anda hem uluslararası örgütler hem de tek tek hükümetlerin desteğini arkasına almış durumda. Anlayacağınız ABD Türkiye'nin yaşadıklarının hızlı bir versiyonunu daha gelişmiş bir ortamda yaşıyor. 

31 Temmuz 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KABİNE REVİZYONU İHTİMALİ

Cahit UYANIK 

Başbakan Bülent Ecevit'in geçen haftaki 105 dakikalık siyasi turu, yine birçok gizli konunun su yüzüne çıkmasına sebep oldu. Haziran ayı başındaki bazı senaryolara göre hasta yatağındaki Ecevit, Temmuz'a kadar sabredecek, Meclis'in tatile girmesini sağladıktan sonra DSP içindeki oluşumlara el atacaktı. Üstelik o zamana kadar hastalıkları da belli bir iyileşme sürecine girecekti. 

Bu senaryo şimdilerde filme alınmaya başladı. Ecevit'in doktorlarını dinlemeyerek Meclis'e gidip grubu toplaması, içten içe kaynayan DSP'ye hakim olduğunu gösterme çabasıydı. Ecevit'in bunda başarılı olduğu söylenebilir. Çünkü Ecevit'in bu hareketinin ardından yıllardır sağ kolu olarak görev yapan Hüsamettin Özkan'ın kabineden çıkarılacağı yüksek sesle konuşulmaya başladı. Anlaşıldı ki DSP'de Ecevitler istemeden herhangi bir değişiklik yapmak pek mümkün değil.

Aslına bakılırsa koalisyon liderlerinin hepsinde seçime kadarki en az 16-22 ayı rahat götürebilmek için bir revizyon yapma isteği bulunuyordu. Ancak bu isteğin önüne AB konusundaki tartışmalar set çekti. Ecevit'in hesapta olmayan rahatsızlığı da üstüne eklenince bu operasyon rafa kaldırıldı. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / IMF'NİN DERDİ NE?

Cahit UYANIK 

Ülkede bazı bebekler açlık nedeniyle ortaya çıkan sağlık problemleri yüzünden hastanelere yatırılırken, binlerce okuldaki tuvaletler su parası yatırılmadığı için temizlenemeyip salgın hastalık tehlikesi baş göstermişken; milletvekillerinin maaşlarına 800 milyon lira zam yapmasına ne demeli? 

Bugün kabataslak bir hesapla bir milletvekilinin halka maliyeti 10-15 milyar lira arasında değişiyor. Meclis'te milletvekili başına düşen personel sayısı 10... Meclis'te tam tamına yüksek maaşlı 5 bin kişi çalışıyor. Çoğunun da ne iş yaptığı belirsiz. Milletvekillerinin oturduğu lojmanların benzeri evlerin kiraları bin dolar... İster kendin otur, ister oğlunu, kızını, akrabanı oturt; Allah'tan kiraya vermek yasak...

Vekil telefonlarının birisinin parası devletten karşılanıyor, ötekisi de indirimli tarifeden kullanılıyor. Kamu bankalarından düşük faizli kredi imkanı, kendisi, kızı, kızanı, anası, babasının sağlık masrafları en lüks özel hastanelerden gelen faturalar yoluyla yine halkın cebinden... Yanlış duymadıysam şimdi de 5 bin kişilik o devasa personelin özel hastanelerden yararlanma yolu açılacakmış. O zaman sen gör bakalım Meclis'in toplam sağlık faturasını... Bunlar benim bilebildiğim imkanlar. Belki başkaları da vardır.

30 Temmuz 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SİYASETTE ANA TRENDLER BELİRGİNLEŞİYOR

Cahit UYANIK 

Şimdilerde Ankara'da erken seçim sonrasında kurulabilecek hükümet formülleri tartışılıyor. Bundan birkaç ay önce gözde olan teknokratlar hükümeti vb. formüller ise artık kimsenin aklına gelmiyor. Politikayla birazcık olsun ilgilenen herkes biliyor ki ya bu hükümet yeniden güven tesis edecek ya da toplumdan kredi sağlamış bir hükümet kurulacak.

Bu noktada mevcut hükümetin kozu IMF'den önümüzdeki yıl gelmesi muhtemel olan 10 milyar dolarlık kredi. Bu ek borcun ekonomik dengeler üzerindeki olumsuz etkileri dağıtacağı umut ediliyor. Ancak kulislerde konuşulan bilgilere göre IMF ve onun takipçisi DB önümüzdeki yıl çok köklü yapısal reformların peşinde koşacak. 

Toplumsal desteği hayli zayıflamış olan bu hükümet, IMF ve DB için ideal. Reçete tipi yapısal reformlar ancak böyle zayıf bir hükümete yaptırılabilir. Hükümet partileri sırf bu nedenle seçim barajıyla oynamayı dillendirmeye başladılar. Ne olur ne olmaz, bir hükümet ortağı mızıkçılık yaparsa herkesin seçim diye ayağa kalkacağı kesin...

29 Temmuz 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EK KREDİDE SİYASİ BOYUT

Cahit UYANIK 

IMF'nin bir türlü bitmek bilmeyen 10'uncu Gözden Geçirme ziyareti için son dönemece bu hafta girilecek. Bu dönemeç, Türkiye'ye 3 milyar 124 milyon dolarlık yeni bir kredi dilimini sunabileceği gibi, büyüklüğü henüz kesinleşmeyen 2002 yılına ilişkin ek yardıma da rakamsal alt yapı arayışına sahne olacak. 

Ek yardımın miktarının  ne olabileceği konusunda şimdiye kadar 9, 13 ve 20 milyar dolar olmak üzere üç rakam telaffuz edildi. Bu rakamların hangi varsayımlara dayandığı belirsiz. Muhtemel ek dış yardımın analizine geçmeden önce, Devlet Bakanı Kemal Derviş tarafından hazırlanıp hükümet liderlerine sunulan 50 maddelik 'Ek Gelir ve Tasarruf Paketi'nin kabul edilmesinin şart olduğunu belirtelim. 

Paket toplam 7 katrilyon liralık bir büyüklüğe karşılık geliyor. Bunun dolar karşılığı yaklaşık 3-3,5 milyar dolar ediyor. Paket, yüzde 6,5 yani 15,8 katrilyon liralık faiz dışı fazlanın neredeyse yarısına denk ki, bu 2002'nin mali disiplini açısından büyük önem taşıyor. Ancak kamuoyuna ilk yansıyan maddelerine göre paketin zaten canı yanmış olan topluma birçok açıdan yeni külfetler getireceğini söyleyebiliriz. Paket, aynı zamanda yüzde 35'lik enflasyonu tutturabilmek için çok ciddi bir talep frenleme mekanizması olarak kullanılacak gibi görünüyor.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BÜTÇE SORUNSALININ ÇÖZÜMÜ

Cahit UYANIK 

Bu hafta 2002 Yılı Bütçe Tasarısının Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu süreci sona erecek. Bütçenin bundan sonraki aşamaları resmi süreçler. Çünkü Meclis Genel Kurulunda ödenek artırıcı önerge verilemiyor.

Bütçe devletin izleyeceği ekonomik politikaların en önemli belgelerinden birisi. Bu çerçevede 2002 yılına baktığımızda devletin önümüzdeki yıl küçülmeye başlayacağını söyleyebiliriz. Ama bu küçülme geçen yılki hormonlu büyüme sürecinden sonra yaşanacağı için, ekonomi üzerinde pek olumlu etki yapacak gibi görünmüyor. Nasıl mı?

Maliye Bakanlığının resmi verilerine göre sabit fiyatlarla 1991 yılında 100 birim vergi toplayan devlet, 1996'da bunu 151'e, 2000 yılında ise 237,7'ye çıkarmış. Yani anlayacağınız son 10 yılda devlet, vergi geliri kapasitesini neredeyse 2,5 kat artırmış. Vergi odememekle eleştirilen toplum, son 10 yılda kamu mali sistemini elinden geldiğince finanse etmiş. Sonuçta 'vergi yükü' olarak adlandırılan vergi gelirlerinin GSMH'ye oranı yüzde 21'e çıkmış. Bu rakam Maliye'nin ilan ettiği 1968-2000 arasındaki 32 yıllık dönemin en yüksek noktası.

28 Temmuz 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / AB FIRÇASININ MÜSEBBİBİ KİM?

Cahit UYANIK 

Geçen haftanın ilginç tartışma konularından birisi Devlet Bakanı Kemal Derviş ve DPT Müsteşarı Akın İzmirlioğlu arasında geçti. Derviş bir AB adayı ülke olarak Türkiye'nin sunduğu Katılım Öncesi Ekonomik Programı (KÖEP) eleştirdi. İzmirlioğlu ise -belki- Derviş'in teknisyen/bakan olarak kabinede bulunmasını fırsat bilerek ona cevap verdi.

İzmirlioğlu açıklamasında verdiği ayrıntılarla haklı gibi görünse de AB'nin yayımladığı raporlarda Türkiye'nin sert bir şekilde eleştirilmesinin önüne geçemedi. Sonuçta bu raporun bihakkın ve eksiksiz hazırlanması görevi DPT'ye verilmişti. Devlet olarak Türkiye'nin itibarı hem 15 AB üyesi ülke hem de diğer 12 aday ülkeye karşı sarsıldı. Bu ülkelerin arasında Türkiye'yi günahı kadar sevmeyen ve yapacağı en küçük hatayı aleyhine kullanmak isteyenlerin bulunduğu ise herkesin bilgisi dahilinde...

Edindiğimiz bilgilere göre AB'nin 20 Kasım 2001 tarihli 'Aday Ülkelerin 2001 Katılım Öncesi Ekonomik Programları-Genel Bakış' başlıklı belgesinde açıkça Türkiye'nin sunduğu KÖEP'in orta vadeli bakış açısından yoksun olduğu belirtiliyor. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / HÜKÜMETİN VE IMF'NİN GELECEĞİ

Cahit UYANIK 

Türkiye ile IMF ilişkilerinde yeni bir noktaya gelindi. 2000 yılı başından bu yana uygulanan ve iki defa köklü değişiklikler yapılan ekonomik programın ne yöne doğru gideceğini önümüzdeki 1 ay gösterecek. 

Türkiye'nin yeni bir stand by anlaşmasını imzalayabilmesi için herşeyden önce 10'uncu Gözden Geçirme sırasında taahhüt ettiği Tütün, İhale ve Kamu Borçlanma yasalarını Ocak ortasına kadar peyderpey Meclis'ten geçirmesi gerekiyor. Yine bir başka önemli nokta ise liderlerin IMF'ye yeni bir taahhüt mektubu sunmaları... Bu iki kritik nokta bayram sonrası ve yılbaşında sıkça tartışılacak gibi görünüyor. 

IMF'nin hafta sonunda, görüşmeler bittikten sonra yaptığı yazılı açıklama; alışılagelenden daha uzun ve ayrıntılıydı. IMF'nin yeni programa güçlü bir başlangıç yapılmasını istemesi, Türkiye'nin 15 Nisan ile 30 Temmuz arasında yaşadığı hızlı günleri akla getirdi. O günlerde Meclis gece gündüz demeden bir sürü yeni yasa çıkarmıştı. Ancak ekonomide bir türlü beklenen iyileşme görülmeyince, iç borcun çevrilip çevrilemeyeceği tartışılmaya başlanmıştı.

25 Temmuz 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / STAND BY VE AVRUPA BİRLİĞİ

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin 1996 yılından itibaren gündeminde bulunan stand by anlaşması, 4 yıllık bekleyiş ve pazarlıktan sonra nihayet imzalandı. Türkiye, bu anlaşma ile ekonomisini düze çıkarıp Avrupa Birliği (AB) Maastricht Kriterlerine uydurmak için önemli ve son bir fırsat yakalamış oldu. Eğer bu fırsat da harcanırsa Türkiye, 2000'li yılların ilk yüzyılını yeni maceralar peşinde koşarak geçirebilir. Belki de bunun için stand by anlaşmasında performans kriterleri kadar, yapısal kriterleri tutturmak büyük önem taşıyor. 

Yapısal kriterleri tartışırken şeffaflık ve açıklık şart. Bu reformlardan olumsuz yönde etkilenebilecek kesimlerin sabırla, bıkmadan, usanmadan dinlenebilmesi devletin öncelikli görevi olmalı. Sadece dinlemek yetmez. Haklı taleplerin ve geleceğe ilişkin kaygıların giderilmesi burada ön koşul olmalı. Türkiye'nin kendine özgü koşulları ile uluslararası standartlara ulaşmaya çalıştığı unutulmamalı. Klasik "Ben yaptım oldu" veya "Devletin ali çıkarları" mantığı ile gidilirse büyük hatalar yapılabilir.

Bu girişi neden yaptım? Geçen Cumartesi günü Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 1999'u değerlendirdiği basın toplantısına katıldım. Demirel, 40 yılın tecrübesi ve sırf 6,5 yılda 1 milyon kilometrelik bir seyahat programını geride bırakmış devlet adamı olarak görüşlerini samimiyetle açıkladı.