19 Nisan 2025 Cumartesi

'MEMURLAR ÇOK OLDU' TARTIŞMASI

MEMUR KADROLARI VE 'ZAM' YİNE GÜNDEMDE 

Yılmaz - Pakdemirli ekibi, yeni hükümetin 'memur stratejisi'ni saptamaya çalışırken, geçim sorunları ve yaklaşık 3 milyonluk oy potansiyeliyle memurlar gündemin üst sıralarında. Gündemde maaş ve katsayı artışının dışında bir tartışma daha var: Memur sayısı çok mu fazla?

Cahit UYANIK 

Elindeki boş fileyle umutsuzca gezinen memur karikatürleri eski sıklıkta çizilmemekle birlikte, Cumhuriyet tarihinin sabit gündem maddelerinden birini simgeler. 'Sağlam ekmek kapısı' niteliğini her dönemde koruyan ama sağladığı ekmek miktarı zamanın ve enflasyonun erozyonuna uğrayan bir kurumdur devlet memurluğu... Maliye ve Gümrük Bakanı Adnan Kahveci'nin bakışıyla 'Yılda iki kez gündeme gelen ve Türkiye'nin tek sorunu buymuş gibi görülen memur maaş zamları, katsayı artışları' bazı özel koşullarda daha da kritik tartışmalara zemin hazırlar: Yeni hükümetler programlarını açıklarken ve seçimler yaklaşırken...

Mesut Yılmaz hükümeti, ensesinde bir erken seçim gündemiyle oluşturulurken yılların eskitemediği 'Ne olacak memurun hali?' sorusu özel bir önem kazandı. Devlet memurlarının çalışan nüfus içindeki oranının düşük olduğu ve memur sorununu bürokrasinin yapay biçimde köpürttüğü yorumları bir yana, kamu kesiminde yaklaşık 1,5 milyon memur çalışıyor. Bu, en azından 6 milyon kişilik 'zamlardan etkilenme alanı' ve yine en azından 3 milyonluk oy potansiyeli demek. Yılmaz-Pakdemirli ekibi, zam beklentileri ve kaynak arayışları eşliğinde 'memur stratejileri'ni oluşturmaya çalışırken klasik gündemin dışına çıkan bir tartışma da yaygınlık kazanıyor: Memur sayısı fazla mı, 'Az memur-Yüksek verim' sistemi tercih edilemez mi?

Akbulut hükümetindeki Dışişleri Bakanlığı görevinden önce uzun süre Maliye ve Gümrük Bakanı koltuğunda oturan Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, bu noktadaki sorunun kadrolar oluşturulurken devreye giren sağlıksız yaklaşımdan kaynaklandığını söylüyor:

"Benim bakanlığım zamanında kadrolarda boşlar vardı. Bunun nedeni ise kadroları toparlayan insanların o anki halet-i ruhiyesinden tutun da siyasi görüşlerine, ileride kendilerini garantiye almalarına kadar değişir. Bunlar '300 yerine 350 kişi yazayım da, 300 kişiyle çalışırsam, bak işte bu adam ekonomik çalıştı desinler' gibi farklı yaklaşımlar içindedirler. Böyle olunca sağlıksız neticeler çıkar." Alptemoçin Türkiye'deki memur kadroları konusunda ciddi ve bilimsel bir araştırma yapılmadıkça gerçeklerin görülemeyeceğini söylüyor.

SHP'nin 'Gölge' Maliye Bakanı Kamer Genç ise sağlık, eğitim, maliye, yargı gibi alanlarda devletin büyük bir eleman açığı ile karşı karşıya olduğu görüşünde. Genç'e göre memur sayısı kesinlikle fazla değil ve memurların pastadan en büyük dilimi aldıkları iddiası anlamsız. Bir takım harcamalar bütçe dışına kaydırılınca memur maaşları bütçeden yüksek pay alan bir kalem gibi görünüyor. Oysa kapsamlı bir bütçe hazırlansa memur maaşlarının devlet gelirlerinin pek de önemli bir bölümünü götürmediği ortaya çıkacak, Kamer Genç'in görüşüyle...

Kamer Genç 'üstteki' memurlarla 'alttaki' memurlar arasındaki uçurumun kapatılması gerektiğini söylüyor: "Üç-dört sekreter, lüks arabalar... Üç-dört yerden maaş, fonlardan gizli paralar alıyorlar. Üst düzeydekilerin yaşadıkları sefahattan kesilecek kaynak ile ücret sistemi adil bir hale getirilebilir. Bunun için personel rejiminde köklü değişiklik yapılmalı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu yamalı bir bohça gibi. Her gelen yönetim ek madde, geçici madde getirmiş. Personel arasında eşitliği gözeten ilkeler bozulmuş. Güçlüler bir takım ek avantajlar sağlamış ama güçsüzler kötü durumda kalmış. Personel rejimi uzun dönemde siyasi iktidarların tercihine değil genel ilkelere bağlanmalı. Kamuda çalışan adeta bir köle muamelesi görüyor. Hak arama özgürlüğü yok. Devleti yönetenler kendine ne veriyorsa hakkına razı olan statüde..."

ANAP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Karaevli memur sayısı konusunda Kamer Genç'in görüşlerine katılmıyor. Karaevli'ye göre memur sayısı arttıkça 'geçinemiyoruz' yakınmaları da artıyor, insanları memnun etmek zorlaşıyor. Bu nedenle iktidarda kaldıkları sürece emekli olanların yerine yeni çalışanların alınmaması uygulamasından taviz vermemeye kararlılar. Karaevli, yakınmalarda tüketim eğilimlerinin de rolü olduğunu söylüyor ve çözüm konusunda Pakdemirli'ye güveniyor: "Son yıllarda hızlı değişim ve gelişmeyle birlikte tüketime yapılan harcamalar da arttı. Piyasadaki mal bolluğu ve biraz da modern yaşama arzusu harcamaları artırınca, harcamalarla maaşlara yapılan zam arasında bir aşınma var ki, biraz şikayet ediliyor. Biz bu durumu düzeltmek amacındayız. Onun hesabını kitabını son 5-6 aydan beri çok iyi tutan Sayın Pakdemirli, ekonominin başındaki tek sorumlu. Bunun kitabına kadar yazdığına göre, formülünü de bulacak..."

Doğru Yol Partisi (DYP) Genel Başkan Yardımcısı Tansu Çiller ise memur sayısının fazla olup olmadığını ancak verimlilik analizlerinin ortaya çıkarabileceği inancında... Çiller'e göre verimlilik artışı sağlanırsa memur sayısındaki denge de zaten kendiliğinden oluşur; ancak memurların milli gelirden aldığı payın ve reel gelirlerinin azaldığı da bir gerçek. Tansu Çiller "Durumun düzeltilmesi için öncelikle enflasyonun üzerinde gelir sağlanması şart" diyor. 

İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. İzzettin Önder ise memur sayısının fazla olup olmadığını belirlemek için bir kriter bulunmadığını söylüyor. Önder'e göre son yıllarda memur sayısında önemli bir artış görülmedi ancak memurların bütçeden büyük pay aldıkları da bir gerçek. Bu payı korumak hatta artırmak da mümkün. Eğer vergi gelirleri de artırılabilirse, yani pasta büyütülebilirse... İzzettin Önder, memurlar konusundaki önemli sorunlardan birinin de 'maaş erimesi' olduğunu söylüyor: 

"Bu erime aslında konjonktüreldir. ANAP'ın yaptığı birşey değil. Memur maaşlarını ekonominin kendi dinamikleri bu hale getirdi. Ücretlerin ve memur maaşlarının en hızlı eridiğini dönem, -bunu söylerken duygusal olarak rahatsız oluyorum ama- Ecevit'in başbakan olduğu döneme rastlar. Bu erime sadece maaşlarda değil kalitede de gözlenmiştir. Devlet kesiminde çalışan insanların -memurlardan özür dileyerek söylüyorum- eğitim, nitelik ve verimlilik olarak kalitesiz olmaları ücret düşüklüğünün uzun süre seyretmesinden kaynaklanıyor. İnsanın uzun süre kalsiyum almaması durumunda karşılaştığı kemik erimesi gibi birşey bu... Adnan Kahveci geçenlerde verdiği bir demeçte 'Verginin hepsini memura mı vereyim?' diyor. Bu, yanlış. Mühendis kafası ile hareket edince çok yanlışlık ortaya çıkabiliyor."

-----------

"ZAM=OY" FORMÜLÜ İŞLİYOR MU?

Seçim ekonomisi denen 'oy avcılığı' uygulamalarının değişmez unsurlarından biri, memurlara görece yüksek zam yapmaktır. Böylece memurlardan iktidar partisine gelecek oyların artacağı umulur. Ekonomik Panorama, siyasi parti temsilcilerine bu formülün ne ölçüde işlediğini sordu: 

Ahmet Karaevli (ANAP Genel Başkan Yardımcısı): 1989 yılında seçim yoktu. Biz Cumhuriyet tarihinde yapılmamış kadar bir zam yaptık. Oy vermek- vermemek siyasi bir hadisedir. Yani yapılan hizmete karşı bir kural koymayı ben kabul etmiyorum. Zaten illa oy için bu işleri yapmak da yanlıştır.

Kamer Genç (SHP'nin 'Gölge' Maliye Bakanı): Bu insanların oy deposu olarak görülmesi, kendi kendilerini kandırmaktan başka birşey değil. Memurun bir günlük maaş fazlalığı ile böyle oyunlara gelerek oy kullanacağı inancında değilim.

Tansu Çiller (DYP Genel Başkan Yardımcısı): Memurun yüksek ücret zamları karşısında oyunun yönünü değiştirdiğine inanmıyorum. Zaten seçimler öncesinde ekonomiyi rahatlatmak için büyük miktarlarda para basılıyor. Bunu 1987 Kasım'ı ve 1989 Mart'ında gördük. Ama bu para basımının acısı, seçimlerden bir-iki ay sonra çıkıyor. Seçim tarihlerinden iki ay sonraki enflasyon rakamları rekor düzeylere çıkıyor. Bu durumda seçim öncesi verilen zamlar bir-iki ay sonra enflasyonla eriyip gidiyor.

(Bu haber haftalık Ekonomik Panorama dergisinin 07-14 Temmuz 1991 Tarih, Yıl: 4, Sayı: 28'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder