Dünya ekonomisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Dünya ekonomisi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Temmuz 2020 Cuma

KAPAK HABERİ / COVID-19 SONRASI DÜNYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ: "DAHA İÇE DÖNÜK, DAHA DEVLETÇİ, DAHA YEREL"

Cahit UYANIK

Doğu’da “Hekimlerin Piri ve Hükümdarı”, Batı’da ise “Avicenna” olarak tanınan Türk hekim İbn-i Sina (980-1037) “El Kanun Fit Tıb” kitabında bulaşıcı hastalıklara karşı çözüm önerilerini şöyle sıralamıştı:

“Sirke ile temizlik yapın. Ellerinizi, bulaşıklarınızı ve kıyafetlerinizi mutlaka sirke ile yıkayın. Birlikte dolaşmayın. Beş-on kişi bir araya gelerek kalabalıklar oluşturmayın. Pazarları terk edin. Paraları bırakın. Toplu halde ibadet etmeyin. Salgından korkmayın, hastalıktan sakının, hastalarınızı terk etmeyin. Evinizde oturun ve neşeli olun. Hastalık neşeden kaçar.”

İbn-i Sina’nın bundan bin yıl önce tavsiye ettiği önlemlerin çoğu, 2019 yılı sonunda başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi için de aynen uygulandı. Salgının 5’inci ayına girilmesiyle beraber, pek çok ülke önlemleri gevşetmeye başladı. Ancak pek çok uzman, sonbahar geldiğinde salgında ikinci dalga yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu kararlılıkla vurguluyorlar. Salgından kurtuluş için bütün umutlar, en erken 2021 yılı başında kullanıma hazır hale gelebileceği umut edilen aşıda… Şu anda görev başında bulunan yöneticilerin çoğu, aşı bulunduktan sonra da dünyadaki ekonomik düzenin ‘kaldığı yerden’ aynen devam edeceğini hesaplıyor.

Fakat bazı kurumlar, uzmanlar ve akademisyenler, bundan 5-6 yıl sonra daha farklı bir ekonomik düzenin gelişebileceği konusunda öngörülerinin yer aldığı çalışmaları yayınlamaya başladılar. Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) belki de bu kurumlardan ilki oldu. TÜBA’nın geçtiğimiz Nisan ayı ortasında yayınlanan ve her biri kendi uzmanlık alanlarının önde gelen isimlerinden 24 akademisyen tarafından hazırlanan ‘COVID-19 Pandemi Değerlendirme Raporu’nda ekonominin geleceği için ‘Küreselleşme yerine, içe kapanan milli yaklaşımlar ön plana çıkacak’ vurgusu dikkat çekti. Roma İmparatorluğunda 3. yüzyılda yaşanan ve kayıtlara geçen ilk büyük salgından, günümüze kadarki çok sayıda pandeminin sebep olduğu ekonomik ve toplumsal değişim ve dönüşümlerin tek tek anlatıldığı raporda, bakteri ve virüslerin yakın çağlardaki ekonomik yapılanmaları nasıl etkilediği de şu şekilde analiz edildi:

30 Mayıs 2020 Cumartesi

KAPAK HABERİ / IMF: COVID-19 SALGINININ DÜNYA EKONOMİSİNE MALİYETİ 9 TRİLYON DOLAR OLABİLİR


Cahit UYANIK

“Karantina” sözcüğü İtalyanca kökenli ve 40 sayısına ‘quaranta’ deniliyor. Ekonomisi ticarete dayanan Venedik Cumhuriyetinde salgın hastalık (özellikle veba) bulaşmaması için, Çin’den gelen gemiler açıkta 40 gün bekletildikten sonra limana kabul ediliyordu. Bu uygulama 1400’lerin ilk yıllarında başlamıştı ve uzun yüzyıllar boyu devam etti. Ancak karantinaya rağmen vebanın yayılması önlenemedi. Veba salgını sebebiyle karantina uygulamaları öyle çılgın bir hal aldı ki, bu hastalığa yakalanan İtalyan vatandaşları da Poveglia Adasına gönderildi. Burada 160 binden fazla kişi öldü, öldürüldü ve toplu mezarlara gömüldü. Terk edilmiş haldeki Poveglia Adası, hala dünyanın en korkutucu ve ürkütücü toprak parçalarından biri olarak biliniyor.

Karantina uygulaması, İtalya’dan sonra denize kıyısı olan hemen hemen tüm ülkeler tarafından benimsendi. Osmanlı İmparatorluğu, 1865’te İzmir-Urla ve 1892’de İstanbul-Tuzla’da iki karantina merkezi (Türkçede ‘tahaffuzhane’ deniliyor) kurdu ve aktif olarak kullandı. İzmir-Urla’daki karantina merkezi, şehrin açıklarında bir adacık üzerinde Fransızlar tarafından inşa edilmişti.

Peki veba Avrupa’ya nasıl ulaşmıştı ve günümüzdeki COVID-19 virüs salgınıyla benzerliği nereden geliyor? 15. yüzyıl başında Avrupa’ya veba, tıpkı COVID-19’da olduğu gibi Çin’den gelmişti. O yıllarda vebanın taşınmasını ticaret gemileri sağlarken, 21. Yüzyılın başında ise COVID-19’un yayılmasında başrol yolcu uçaklarındaydı. Dile Kolay; HSBC Grubunun 1 yıl önce yayınladığı ‘Gökyüzü Ülkesi (Flyland)’ adlı rapora göre dünya genelinde günde 107 bin uçuş gerçekleşirken, 11,9 milyon insan uçakla seyahat etmekteydi. Raporda “Böylece gökyüzünde her gün neredeyse Küba’nın nüfusu büyüklüğünde sanal bir ‘Gökyüzü Ülkesi’ oluşuyor. Her 100 ‘Flyland’ vatandaşından 2’si hayatının aşkıyla uçakta tanışmaktadır” deniliyordu. Globalizmin fiili uygulamasının en önemli aracı konumundaki yolcu uçakları, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan salgını tüm dünyaya yayarak ‘global salgın’ın yani pandeminin taşıyıcı ve dağıtıcısı oldular.

28 Şubat 2020 Cuma

KÜRESEL ELİTLERİN FORUMU: DAVOS ZİRVESİ 50 YAŞINDA


Cahit UYANIK

Dünya Ekonomik Forumu (WEF), İsviçre Alplerindeki turistik dağ kasabası Davos’ta düzenlediği 50’inci ‘Davos Zirvesi’ toplantısını en az iki hafta önce bitirdi. 21-24 Ocak tarihlerinde "Uyumlu ve Sürdürülebilir Bir Dünyanın Tarafları" ana temasıyla düzenlenen 2020 Davos Zirvesi, çeşitli tv canlı yayınlarının yanı sıra, binlerce radyo, gazete, dergi ve internet sitesi haberinin konusunu oluşturdu. İnsanlar, kendi kaderleri üzerinde etkili önemli isimlerin Davos’taki tespitleri ve geleceğe ait düşüncelerini dikkatle dinlediler. 
 
Peki nedir bu Davos Zirvesi? Neden bu kadar popüler ve cazibeli? Davos, yarım yüzyıldır önde gelen ekonomik, siyasi, akademik, kültürel elitlerin ve entelektüellerin katılarak, dünyanın içinde bulunduğu durum ve geleceğe yönelik tespitlerini dile getirebilmeleri veya bu konulara kafa yoranları dinleyerek bir perspektif edinebilmeleri açısından çok önem verilen bir toplantı.

Dünyanın krem tabakasından isimleri bir araya toplayabilme becerisine sahip olması açısından ‘Davos Zirvesi’nin benzeri yok. Çoğu toplantısı kamuoyuna açık bir şekilde cereyan ederken, medyanın ve dolayısıyla küresel kamuoyunun takibi sağlanabiliyor. Bu yönleriyle belki; dünyada ‘Bir sivil toplum kuruluşunun düzenlediği en popüler toplantı’ olma özelliğini taşıyor.

31 Ocak 2020 Cuma

2020 YILINDA DÜNYA EKONOMİSİNE YÖN VERECEK 3 ÖNEMLİ OLAY


Cahit UYANIK

Linda Goodman, tüm dünyada astrolojinin öncü isimlerinden biri olarak biliniyor. 1995 yılında 70 yaşında iken hayatını kaybeden Goodman, yazdığı kitaplarla New York Times’ın ‘En Fazla Satılanlar’ listesine giren ilk astrologdu. Goodman, rakamlarla ilgili değerlendirmesinde 20 sayısının özelliğini “yargılama-değerlendirmelerde bulunma” olarak açıklamıştı. Goodman 20’nin uyanışı, yeni bir farkındalığa doğmayı, yeni amaç ve planları temsil ettiğini; planlarda gecikmeler olsa bile sabır göstermenin esas olduğunu ileri sürmüştü. Goodman, 20’lerin güçlü şekilde hayal kurmamızı sağladığını ancak finansal açıdan o kadar sağlam olmayabileceğini bildirmişti.

Gerçekten de dikkatli şekilde incelendiğinde iki tane 20 rakamının yan yana geldiği 2020 yılının; “Dünya ekonomisi için finansal trendlerden çok, geleceğimizi yakından ilgilendiren,  çeşitli yargılama ve değerlendirmelerde bulunacağımız, sabrımızı sınayacak politik ve ekonomi-politik gelişmelere sahne olan bir dönem” şeklinde gelişeceğini tahmin edebiliriz. Başta Amerikan Merkez Bankası (FED) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) için 2020 yılında faiz indirimlerine (veya artırımlarına) ara verip, yani bir adım geri çekilip gelişmeleri izleyeceği yönündeki beklentilerin yoğunlaşması da Goodman’ı sanki haklı çıkarıyor.

7 Ağustos 2019 Çarşamba

ABD'NİN BİR ÜLKEYİ "KUR MANİPÜLATÖRÜ" İLAN ETMESİ NE ANLAMA GELİYOR?

ABD Hazine Bakanlığı Mayıs sonundan bu yana yalnızca 12 en büyük ticari partnerini değil, ABD ile 40 milyar doların üzerinde ikili ticarete sahip tüm ülkeleri izleme kriteri kapsamına aldı.

Ayrıca ABD izlenme kriterlerinden olan cari fazlanın eşiğini GSYH'nın yüzde 3'ünden fazla olması kriterini de yüzde 2'ye indirerek, izlenen ülkeler listesini de genişletmişti.
29 Mayıs’ta yayımlanan raporda Çin kur manipülatörü sayılmamış ancak yakından izlenmesi gereken ülkeler arasına alınmıştı.

ABD  hangi ülkeleri izliyor?

29 Mayıs tarihli 'ABD'nin Önemli Ticaret Partnerlerinin Makro Ekonomik ve Döviz kuru Politikaları" raporunda; İrlanda, İtalya, Malezya, Singapur ve Vietnam, halihazırda izlenmekte olan Çin, Almanya, Japonya ve Güney Kore dörtlüsüne eklenirken, Hindistan ve İsviçre ek inceleme kapsamındaki ülkeler listesinden çıkarılmıştı.

Kur manipülatörü ilan etmek için gerekli kriterler neler?

1988 yılında çıkan yasa kapsamında, ABD Hazinesi bir ülkeyi kur manipülatörü olarak tanımlayıp tanımlamayacağına dair;
·     
          - ABD ile ciddi ticaret fazlası,
·         - Cari fazlanın GSYH'nin yüzde 2'sinden fazla olması
·         - Tek taraflı, kalıcı kur müdahalesine ilişkin kanıtlar

olmak üzere üç ana kritere bakıyor. Kur manipülasyonu durumunda ilgili ülkeye çeşitli ticari yaptırımlar uygulanıyor.
ABD'NİN ÇİN'İ KUR MANİPÜLATÖRÜ İLAN ETTİĞİ RESMİ AÇIKLAMA
ÇİN HALK BANKASINDAN DÖVİZ MANİPÜLATÖRÜ SUÇLAMASINA YANIT

1 Temmuz 2019 Pazartesi

ABD-ÇİN EKONOMİ SAVAŞI, CEP TELEFONLARI ÜZERİNDEN TÜM DÜNYAYA YAYILDI

Cahit UYANIK

‘Android’ kelimesi ‘insansı, insana benzeyen’ anlamına geliyor. Kökeni Eski Yunan’a kadar giden bu sözcüğü ilk kez 1936 yılında ABD’li bilim kurgu yazarı Jack Williamson “The Cometeers” adlı hikayesinde kullandı. Bir başka iddiaya göre ise bu sözcük ilk kez Fransız yazar Auguste Villiers de l’Isle-Adam tarafından 19. Yüzyılda “Yarının Havva’sı” adlı bilim kurgu kitabında geçti.

‘İnsana yardım eden insansılar’ olarak da tanımlanabilecek ‘Android’ günümüzde, yaygın olarak kullanılan iki akıllı cep telefonu işletim sisteminden birine adını veriyor. Zaten Android İşletim Sistemi’nin simgesi de, başının iki yanından antenler çıkan insansı bir robot… (İşletim sistemini, dünyanın dört bir tarafındaki masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda yoğun olarak kullanılan Microsoft firmasının Windows programına benzetebiliriz. Telefonunuzu dikkatle incelediğinizde hangi işletim sisteminin, hangi sürümünü kullandığınızı rahatça bulabilirsiniz.) 

(Tıklayınız) TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ DÖVİZ CEPHESİNDEN BAŞLAR

Dünyadaki pazarın yüzde 75’ini elinde tutan Android işletim sistemini yaratan Google, bu ürününü geçen mayıs ayına kadar istisnasız ‘Her tür cihaz için bir teknoloji platformu’ olarak tanımlıyordu. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’in ünlü Huawei firması ile ABD’li firmaların iş yapmasını sınırlayan ve hatta yasaklayan kararına kadar… Google, Trump’ın ilan ettiği bu kararın üzerinden daha bir hafta geçmeden Çinli cep telefonu ve telekomünikasyon ekipmanı üreticisi Huawei ile ilişkisini ‘sınırlandırdığını’ açıkladı. Çünkü Huawei cep telefonu işletim sistemi olarak Google’ın Android işletim sistemini kullanıyordu. 

29 Mart 2019 Cuma

JAPONYA VE AVRUPA BİRLİĞİ (AB), TRUMP'A İNAT DEV BİR EKONOMİK ANLAŞMAYI UYGULAMAYA BAŞLADILAR

Cahit UYANIK

Geçen Şubat ayı başında dünya ekonomisinde gözler, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin arasındaki ticaret müzakerelerinin yanı sıra İngiliz Avam Kamarasındaki ‘meydan muharebelerine benzeyen’ Brexit Anlaşması onay tartışmalarına çevrilmişti. Her iki meselede de ufukta uzlaşma umudu pek görünmezken; sessiz sedasız önemli bir anlaşma yürürlüğe girdi: Avrupa Birliği (AB)-Japonya Ekonomik Ortaklık Anlaşması.

Anlaşmanın ayrıntılarına birazdan değineceğim ama hemen şunu söyleyelim ki; bu anlaşma dünyanın en büyük ekonomilerinden AB ve Japonya’nın kurallara dayanan, adil ticaret için atmış oldukları önemli bir adım niteliğinde değerlendiriliyor. Bu anlaşmanın korumacılık eğilimlerinin hız kazandığı ve serbest ticaretin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına aykırı ek vergiler ve korunma önlemleri ile tehdit edildiği bir dönemde gerçekleşmesi önemini bir kez daha artırıyor. Anlaşma, Türkiye açısından da (gerek Japonya gerekse AB ile ilişkilerde) ilginç ve önemli sonuçlara yol açabilir. Bir tesadüf müdür bilinmez; Türkiye de, Japonya ile serbest ticaret anlaşması imzalamak için adeta gün sayıyor.

28 Şubat 2019 Perşembe

DÜNYADAKİ "GOLDILOCKS GÜNLERİ" TÜRKİYE İÇİN YAPISAL REFORM FIRSATI SAĞLAYABİLİR


Cahit UYANIK

Ünlü İngiliz yazar Robert Southey, çocuklar için 1837 yılında yayınladığı “Goldilocks ve Üç Ayı (Goldilocks and The Three Bears)” adlı masal kitabının 160-170 yıl sonra, trilyonlarca dolarlık büyüklüğe sahip dünya para ve sermaye piyasalarının jargonuna gireceğini elbette bilemezdi.  1990’lı yıllardan sonra kullanılmaya başlanan “Goldilocks Ekonomisi” kavramı; piyasa yanlısı para politikasına izin veren; makul ekonomik büyüme ve düşük enflasyonu amaçlayan bir iktisadi ortamı tanımlıyor. 2018 yılını oldukça çalkantılı geçiren dünya para ve sermaye piyasalarının, 2019 yılı Ocak ayı itibarıyla Goldilocks senaryosunu devreye aldığı ifade ediliyor. Peki bu ne anlama geliyor, önümüzdeki günlerde dünya ve Türkiye ekonomisi için nasıl sonuçlar doğurabilir ve yıl boyunca bu senaryo geçerli olabilir mi?

Bu konulara geçmeden önce “Goldilocks ve Üç Ayı” masalından bahsedelim. Türkiye’nin en önemli para ve sermaye portföy yönetimi şirketlerinden İş Yatırım’ın Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen, kaleme aldığı bir köşe yazısında “Goldilocks ve Üç Ayı” masalını bir piyasa uzmanı gözüyle şöyle özetlemişti:

Goldilocks, ormanda gezinirken kaybolan ve duyduğu güzel yemek kokusunu takip ederek girdiği üç ayının evinin altını üstüne getiren yaramaz bir kız çocuğu… Duyduğu güzel kokuyu takip ederek mutfağa giren Goldilocks; masada üç adet lapa kasesi görür. Önce baba ayının çok büyük kasesindeki lapayı dener; çok sıcak deyip beğenmez. Sonra anne ayının lapasını dener; çok soğuk der bırakır. Sonra bebek ayının lapasını dener; tam istediğim sıcaklıkta der ve götürür (midesine indirir)... Ortalığı karıştırırken bebek ayının sandalyesini kıran ve evin altını üstünü getiren Goldilocks, tatlı uykusundan üç ayının kızgın homurdanmaları ile uyanır. Masallarda kötü son olmayacağı için, ayılara yakalanmadan kaçarak evinin yolunu tutar.”

(Tıklayınız) TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ DÖVİZ CEPHESİNDEN BAŞLAR

31 Ocak 2019 Perşembe

TRUMP, ÇİN’DEN “MADE IN CHINA 2025” PLANINI DEĞİŞTİRMESİNİ İSTİYOR

Trump’ı telaşlandıran “Made in China 2025” Planı nedir? "Made in China 2025" Alman "Endüstri 4.0" Planının Çin versiyonu olarak kabul ediliyor. Trump, Şi’den “Made in China 2025” Planının uygulama şeklini değiştirmesini istedi. Trump, Çin’in bu proje ile önümüzdeki 8-10 yıl içinde özellikle ‘yapay zeka’ alanında önemli bir üstünlük kazanmasından endişe ediyor. 

Cahit UYANIK

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, bu ay ikinci görev yılını doldurarak üçüncü yılına başlayacak. Trump’ın seçilir seçilmez hedefine aldığı ülke Çin olmuştu. Geride kalan sürede tehditlerle başlayan süreç, Çin’e yönelik gümrük vergilerinin yükseltilmesi ve ticari soruşturmalarla devam etti. ABD’nin Çin’e yeni gümrük vergileri uygulayıp uygulamayacağı, bu yıl Şubat ayı bittiğinde belli olacak. Çünkü Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping 02 Aralık 2018 tarihindeki G-20 Zirvesi sırasında görüştü. Arjantin’de gerçekleştirilen görüşmeden ticaret savaşlarına ‘3 aylık ateşkes kararı’ çıktı.

Görüşme sonrası Beyaz Saray’dan yapılan yazılı açıklamada ABD ile Çin’in 90 gün boyunca bir anlaşmaya varabilmek amacıyla yeni ticaret müzakerelerinde bulunacağı ve bu süre içinde iki ülkenin de karşılıklı olarak herhangi bir yeni gümrük vergisi getirmeyeceği ifade edildi. Bu çerçevede Trump'ın, 01 Ocak 2019'da 200 milyar dolar değerindeki ürün için yüzde 25'e artırılacağı daha önce açıklanan gümrük vergisi oranının yüzde 10'da kalmasına onay verdiği belirtildi. Açıklamada, eğer 3 aylık müzakere sürecinin sonunda bir anlaşmaya varılamazsa yüzde 10'luk tarifenin yüzde 25'e yükseltileceğine vurgu yapıldı. Çin'in ABD'den hemen tarım ürünleri ihraç etmeye başlayacağına işaret edilen açıklamada, Çin'in ayrıca kayda değer bir miktarda enerji, endüstri ve diğer alanlarda üretilen ürünlerden alarak iki ülke arasındaki ticaret dengesizliğinin azaltılmasına katkı yapacağı belirtildi.

(Tıklayınız) ÇİN’İN YENİ “ORTA HALLİ REFAH TOPLUMU” HEDEFİ, DÜNYAYI NASIL DEĞİŞTİREBİLİR?

28 Ocak 2019 Pazartesi

DÜNYA ARTIK DAHA AZ BORÇLANARAK YAŞAMANIN YOLLARINI BULMALI


 Cahit UYANIK

İnternette sörf yaparken hiç “ülke borç saati” siteleri ile karşılaştınız mı? Söz gelimi; “Usdebtclock” adlı web sitesine girildiğinde Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) borç rakamlarının baş döndüren bir hızla arttığı görülebiliyor. Bu yazının yazıldığı 08 Ocak 2019-Salı günü, dünyanın patronu gözüyle bakılan ABD’nin borçları 21 trilyon 923 milyar dolar düzeyindeydi. Buna benzer web siteleri sırf ABD değil, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir çok ülkenin ulusal borcunu da anlık (real-time) olarak size gösterebiliyor.

Dünyadaki borçların gelişimini düzenli olarak takip eden Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF), 2018’in ilk çeyreğinde gelişmiş ve gelişmekte olan ülke borçlarının, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 11,1 artarak 247 trilyon dolara yükseldiğini açıkladı. Bu borcun 61 trilyon doları finans sektörüne ait iken, 186 trilyon doları ise hane halkları, finans sektörü dışında kalan şirketler ve devlet borçlarından oluşuyordu. Dünyadaki tüm ülkelerin yıllık üretim tutarları toplamının 80 trilyon dolar civarında olduğunu söylersek, bu dev borç stokunun ciddiyeti iyice anlaşılabilir.

29 Aralık 2018 Cumartesi

2019’DA BORÇLAR 270 TRİLYON DOLARA ULAŞABİLİR VE “KÜRESEL TEMERRÜT” GÜNDEME GELEBİLİR


Cahit UYANIK

Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) önde gelen emlâkçılarından Seymour Durst, 1989 yılında New York’un ünlü Times Square Meydanına çok yakın bir yere 3,4 metreye 7,9 metre ebatında ışıklı bir pano astırdı. Dolarlarla süslü panonun üzerinde Ulusal Borç Saati (The National Debt Clock) yazıyordu. Panonun asıldığı anda ABD’nin borcu 2,7 trilyon dolardı ama rakam her an artış yönünde değişiyordu. Panonun “Ailenize Düşen Pay” bölümündeki rakam da sık sık yükseliyordu.

2008 yılı Eylül ayı ortasında, başta ABD olmak üzere neredeyse dünya ekonomisinin tamamı büyük bir finansal ve ekonomik krize sürüklendikten yaklaşık 3 hafta sonra, bu pano ışıklarını söndürdü. Çünkü ABD’nin borcu 10 trilyon doları geçmişti ve pano tek haneli rakamlara göre tasarlandığı için artık çalışmıyordu. Kısa sürede panoya, bir ışıklı rakam hanesi daha eklendi ve gösterge yeteneği 100 trilyon dolara kadar yükseltildi.

31 Ekim 2018 Çarşamba

EKONOMİK TETİKÇİLİK: TÜRKİYE VE DÜNYAYI AVUCUNUN İÇİNE ALMAYA ÇALIŞAN SİNSİ GÜÇ


 Cahit UYANIK 

John Perkins… Bu isim sokaktaki insanlar için pek bir şey ifade etmez. Ancak ekonomi, ekonomik politikalar ile istihbaratın bazen kesişen yollarını dikkatle takip edenler için oldukça önemli bir isimdir. Çünkü John Perkins, 2004 yılında “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adlı  kitabını yayınladı ve adeta “Pandora’nın Kutusu”nu açtı.

Çok uzun yıllar boyunca Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kökenli uluslararası firmalarda proje uzmanı ve üst düzey yönetici olarak çalışan Perkins kitabında, kendisinin aslında ABD’nin ünlü istihbarat teşkilatı Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafından 1970’li yıllarda özel sektöre yerleştirilmiş bir ‘istihbarat ajanı’ olduğunu söyledi. Perkins, istihbarat dünyasında kendisi ve kendisi gibi pek çok sayıdaki kimseye ‘ekonomik tetikçi’ denildiğini samimiyetle itiraf etti. “Ekonomik Tetikçi” olabilmek için özel bir eğitimden geçirildiğini açıkça anlatan Perkins, çalıştığı uluslararası firmanın, (bir çok uluslararası firma gibi) devletin ekonomik istihbarat operasyonlarının bir aparatı haline geldiğini ifşa etti.

(Tıklayınız) DÜNYADA 'EKONOMİK İSTİHBARAT' VE TÜRKİYE-1
(Tıklayınız) DÜNYADA 'EKONOMİK İSTİHBARAT' VE TÜRKİYE-2

29 Eylül 2018 Cumartesi

DÜNYADAKİ SERBEST TİCARETİN JANDARMASI DTÖ, BAŞKAN TRUMP’IN KISKACINA TAKILDI

Cahit UYANIK

“Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nedir?” diye bir soru sorsam… Çoğu kişinin bilmediği, ismini duysa bile ne iş yaptığı hakkında bir fikrinin olmadığı bir konu sorulduğu için yüzü asılacaktır. Oysa ‘Dünyadaki Serbest Ticaretin Jandarması’ diye tanımlayabileceğim DTÖ konusunu birazcık olsun öğrenmekte fayda var. Çünkü önümüzdeki aylarda, (son zamanlardaki her tartışmanın baş aktörü ABD Başkanı Donald Trump sebebiyle) DTÖ’nün ismini daha sık duyup, belki de bu önemli kuruluş hakkında fikir beyan etmek zorunda kalacaksınız. Öncelikle, “Trump, neden DTÖ ile ilgili?” sorusunun cevabını verelim…

Trump’ın fitilini ateşlediği ‘ticaret savaşları’yla ilgili her kafadan bir sesin çıktığı geçtiğimiz Mayıs ayında, dünyaca ünlü Reuters Haber Ajansı ilginç bir haber geçti. Emekli olan Meksika vatandaşı DTÖ Temyiz Mahkemesi Yargıcı Ricardo Ramirez-Hernandez, Reuters’a “DTÖ’nün boğazının sıkıldığını ve havasızlıktan ölmekte olduğunu" söyledi! Yargıç bu ifadelerle (adını vermese de) kendi yerine DTÖ’deki boş kalan bu göreve atama yapılmasını engelleyen Trump yönetimini eleştiriyordu. Gerçekten de ülkeler arasındaki ticaret anlaşmazlıklarında son karar mercii olan DTÖ Temyiz Mahkemesi Üyesi Ramirez-Hernandez'in geçen yıl sonbaharda ayrılmasından bu yana, ABD yönetimi bu mahkemeye yeni atama yapılmasını engelliyordu. Bu durum DTÖ’yü tam bir karmaşa içine sokmuş bulunuyordu.

31 Temmuz 2018 Salı

G-7’NİN PATRONU ABD, KANADA ZİRVESİNDE YENİ BİR KAPİTALİZM KURMAK İÇİN KOLLARI SIVADI



ABD, geçmişte bayraktarlığını yaptığı küreselleşmenin artık kendisine nimet değil külfet getirdiğini düşünerek, Trump vasıtasıyla yeni bir kapitalizm tasarımına gitmek istiyor. 

Cahit UYANIK

Bundan yaklaşık 100 yıl önce ABD Başkanlığı görevini üstlenen William Howard Taft (1909-1913), ziyaret ettiği Kanada’nın Charlevoix kentini “Ertesi gün, akşamdan kalma olmadan, şampanya gibi sarhoş edici” diye tasvir etmişti. Taft, el değmemiş doğaya sahip Kanada’nın ünlü Quebec Eyaletinin bu güzel kentini görünce adeta afallamıştı anlaşılan… Aradan 100 yıl geçtikten sonra 44’üncü G-7 (Group of Seven)  Zirvesi için Charlevoix kentine giden 6 gelişmiş ülkenin lideri ve Avrupa Birliğinin iki üst düzey idarecisi de afalladılar… Ancak bu afallama Charlevoix’un güzelliğinden değil, ABD Başkanı Donald Trump’ın sert tavırlarından kaynaklandı. Trump aynı zamanda müttefik olduğu diğer G-7 üyelerini, “ticaret yoluyla, kendi ülkesinden fayda temin etmekle” suçladı.

G-7 Dönem Başkanı Kanada’nın medyatik ve yakışıklı başbakanı Justin Trudeau ise Trump’ın açıklamalarına cevap olarak "Kanadalılar kibar ve makuldür ama bizi kimse sindiremez" dedi. Oysa Kanada Başbakanı Trudeau G-7 Zirvesi öncesi, liderleri ağırlamaktan gurur duyacağını belirterek “Tıpkı Kanadalıların kuşaklar boyunca yaptıkları gibi, bölgeye aşık olacaklarından eminim” garantisi vermişti. Ancak Charlevoix bir aşk hikayesine değil adeta bir aksiyon filmine ev sahipliği yaptı. Charlevoix Zirvesi sosyal medyada, ünlü ABD’li romancı Chuck Palahniuk’un yazdığı ve bu kitapla aynı ismi taşıyan Brad Pitt, Edward Norton ve Helena Bonham Carter’ın başrollerinde oynadığı Dövüş Kulübü” romanı ve filmine benzetildi. Kanada’nın 6’ıncı kez ev sahipliği yaptığı toplantı, ‘G-7 mazisinin en kavgalı zirve toplantısı’ olarak şimdiden tarihe geçti.

14 Haziran 2018 Perşembe

KRİPTO PARALARA KARA PARA MERCEĞİ


Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Çalışma Grubu'nun (FATF) kripto para birimi borsaları için küresel olarak yaptırımı olacak yeni düzenlemeler üzerinde çalıştığı açıklandı.
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) bünyesinde kurulan FATF dünya genelinde hizmet veren kripto para birimleri borsalarına uygulanacak olan yaptırımları görüşmek üzere 24 Haziran'da bir araya gelecek. G20 Zirvesi'nde kripto para birimlerinin kara para aklama faaliyetlerindeki kullanımının önüne geçilmesine yönelik harekete geçme konuşmalarının ardından Japonya'nın söz konusu küresel yaptırımların öncelikli olarak savunucusu olduğu belirtildi.
Yaptırımlar kapsamında Japonya'da polis, kripto para birimleri madenciliği için kullanılan kişisel bilgisayarlar için sıkı önlemler alıyor. FATF görüşmeler sırasında, kripto para birimleri borsalarının işlem gerçekleştirmek için lisanslı olmasını, para aklamanın önüne geçilmesi için müşterini tanı (KYC) politikasına aşina olmasını ve şüpheli eylemleri bildirmesini gerektiren ve bağlayıcı olmayan 2015 kurallarını gözden geçireceği vurgulandı.
Grup bu kapsamda söz konusu kuralların üç yıl sonra geçerliliğini koruyup korumadığını, yeni borsalara uygulanabilirliğini ve kripto para birimi ticaretini tamamen yasaklayan ülkelerde nasıl kullanılabileceğini tartışacak.
(Doğan Haber Ajansı-Deniz YILDIRIM)

8 Haziran 2018 Cuma

ARJANTİN, 12 YIL SONRA YENİDEN IMF'LİK OLDU




2006 yılı başında Uluslararası Para Fonu'na (IMF) borcunu tamamen ödeyen Arjantin, 12 yıl sonra yeniden bu kurumla stand by anlaşması imzaladı. 

Reuters'ın haberine göre IMF ve Arjantin, 50 milyar dolar kredi içeren üç yıllık bir stand-by anlaşması üzerinde uzlaştıklarını açıkladı. Arjantin hükümeti anlaşmanın, ekonomiye bir güvence getirmek ve ülkenin geçmişte yaşadığı krizlerin benzerlerinden kaçınması için yapıldığını belirtti. Arjantin pesosunun, yatırımcıların gelişmekte olan piyasalardan çıkmasıyla sert şekilde gerilemesi üzerine, hükümet 8 Mayıs'ta IMF'den yardım talep etmişti.

IMF yönetim kurulunun onayına sunulacak anlaşma kapsamında, yetkililerin önümüzdeki yıllarda daha düşük büyüme ve daha yüksek enflasyon öngörmesine rağmen, Arjantin bütçe açıklarını azaltma planlarını hızlandırmaya söz verdi. Anlaşma, 2001-2002 yıllarındaki ekonomik krizden sonra yıllarca IMF'den uzak duran Arjantin için bir dönüm noktası oldu. Pek çok Arjantinli bu ekonomik krizden IMF'nin şart koştuğu kemer sıkma önlemlerini sorumlu tutmuştu. Cumhurbaşkanı Mauricio Macri'nin yeniden IMF'ye başvurması ülkede protestolara yol açtı. 

30 Nisan 2018 Pazartesi

AB-TÜRKİYE GÜMRÜK BİRLİĞİ, BREXIT SONRASI İNGİLTERE İÇİN MODEL OLABİLİR Mİ?



Cahit UYANIK

Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilere neredeyse yarım yüzyıldır yön veren ve 1973 yılından bu yana uygulanan Gümrük Birliği modeli, başka ilişkiler için ilham kaynağı olmaya başladı. Brexit’ten sonra İngiltere’nin AB ile nasıl bir ekonomik ilişki sürdürmesi gerektiğine dair tartışmalarda, Gümrük Birliği modeli artık daha fazla ‘çözüm’ olarak öneriliyor. Oysa İngiltere Başbakanı Theresa May sözcüsü aracılığıyla geçen Kasım ayında AB ile Gümrük Birliği'nden tamamen ayrılacaklarını duyurmuş, şubat ayı başında da bu düşüncesinin değişmediğini tekrarlamıştı. Ancak May’e rağmen İngiltere’de, Brexit sonrasında AB-Türkiye arasındaki Gümrük Birliğine benzer bir uygulamaya gidilmesi gerektiği yönündeki düşünceler daha üst perdeden dillendirilmeye devam ediyor.

İngiltere'de şirket yöneticilerinin ve girişimcilerin üye olduğu Direktörler Enstitüsü (Institute of Directors-IoD), şubat ayı ortasında Brexit sonrasında AB ile ticaretlerinde Türkiye'yi örnek alan bir model geliştirilmesini önerdi. İngiltere'nin en eski iş dünyası örgütlenmelerinden biri olan 30 bin üyeli IoD’nun önerisi, The Daily Telegraph gazetesinin iş dünyası ekinin manşetinde ve The Times gazetesinde yer aldı. IoD Türkiye'nin AB ile var olan kısmi Gümrük Birliği gibi bir yapının İngiltere'nin ticareti için en iyi sonucu vereceğini belirtti. "Brexit'i Uyarlamak: İngiltere-AB Ticaret Çerçevesi İçin Melez Bir Seçenek" başlıklı raporda IoD, İngiltere'nin belli sektörleri seçerek bu sektörlerde AB ile Gümrük Birliğine gitmesini önerdi. Buna göre İngiltere'nin diğer ülkelerle serbest ticaret anlaşmalarına katmak istediği ürün ve hizmetler ise Gümrük Birliğinde yer almamalı. Böylece İngiltere bu sektörleri kapsayan serbest ticaret anlaşmaları imzalamakta özgür olacak. Böylesi bir anlaşma sayesinde İngiltere'nin AB'ye kritik sektörlerdeki ihracatının etkilenmeyeceğini vurgulayan IoD, Türkiye ekonomisinin Gümrük Birliğinin ardından hızla büyüdüğüne dikkat çekti.

27 Nisan 2018 Cuma

TÜRKİYE-KUZEY KORE İLİŞKİLERİ NE BOYUTTA? EN SON 7 YIL ÖNCE GÖRÜŞTÜK


Cahit UYANIK

Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un, Güney Kore'ye giderek Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in ile buluştu.  Türkiye'nin Güney Kore ile sıcak ilişkileri malum. Peki Türkiye'nin Kuzey Kore ile ilişkileri nasıl? Dışişleri Bakanlığının internet sitesindeki bilgilere göre Türkiye'nin 
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) ile ilişkileri sınırlı. 

Öyle ki diplomatik ilişkilerimizin temelinin 15 Ocak 2001 tarihinde Pekin’de imzalanan Mutabakat Zaptı ile atıldığı ifade ediliyor ve bu Kore Savaşından sonraki 51. yıla denk geliyor. Bu tarihte Türkiye'de Bülent Ecevit başbakan; Kuzey Kore'de ise Kim Jong-il...

İlişkilerimizi Seul Büyükelçiliği yürütüyor

Dışişlerine göre, Türkiye ve Kuzey Kore’deki gerekli hukuki sürecin tamamlanmasının ardından, 27 Haziran 2001 tarihinde iki tarafça eşzamanlı olarak yapılan ortak açıklamayla, iki ülkenin 15 Ocak 2001 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Büyükelçi düzeyinde diplomatik ilişki kurduklarını duyurmuşlar. Böylece Seul Büyükelçiliğimiz Kuzey Kore’ye, Kuzey Kore’nin Sofya Büyükelçiliği de ülkemize akredite olmuş.  Dışişleri, Türkiye'nin Kuzey Kore’ye zaman zaman, BMGK kararlarını ihlal etmeyecek şekilde insani yardımda bulunduğunu bildiriyor. İki ülke Dışişleri Bakanlıkları arasında bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla son olarak 8 Eylül 2011 tarihinde Ankara’da siyasi istişareler düzenlendiği kaydediliyor. Dışişleri Bakanlığı Kuzey Kore'yi şöyle anlatıyor:  

26 Nisan 2018 Perşembe

KAPAK HABERİ / SPOR, AYNI ZAMANDA EKONOMİDİR



Cahit UYANIK

Bu satırlar yazılırken Türkiye A Milli Futbol Takımı, Brezilya ile oynayacağı yarı final maçına hazırlanıyordu. Elbette 70 milyonluk nüfusu ile Türkiye ve Türk insanı da... Bu rakama, diğer Türk cumhuriyetleri ile dünyanın dört bir yanına yayılmış Türk soylu ancak değişik ülkelerin vatandaşlığına geçmiş taraftarlar da dahil... Türkiye kazanınca Almanya, Fransa, Hollanda, Avustralya, Avusturya, Amerika Birleşik Devletleri, Kuveyt, Hong Kong, Afganistan gibi ülkelerde sevinç çığlıkları yükseliyor. Bugün Türkiye A Milli Futbol Takımının dünya çapındaki taraftarlarının yarım milyar kişiye ulaştığı tahmin ediliyor. Dile kolay, dünya nüfusunun 6 milyar kişi olduğunu var sayarsak, demek ki her 12 kişiden biri Türkiye'yi tutuyor.

Çok değişik, hiç akla fikre sığmayacak ülkelerde Milli Takım'ın futbolcularını Avrupa Kupası veya Avrupa'daki lig maçlarından tanıyan milyonlarca insan var. Uydu teknolojisi, artık futbolculara ve dolayısıyla takımlara binlerce kilometre ötesinden sempatizanlar veya taraftarlar kazandırabiliyor. Futbolun ve sporun evrensel dili, düşmanlıkları törpülüyor, dostlukları canlandırıyor. Nasıl ki Japonya ile Güney Kore arasındaki buzlar, bu şampiyona ile bir nebze olsun eriyebildiyse...

22 Nisan 2018 Pazar

IMF ARTIK ÜLKELERİ YOLSUZLUKLA MÜCADELE YÖNÜNDEN DE DENETLEYECEK

WASHINGTON - Uluslararası Para Fonu (IMF), yolsuzlukla mücadeleyi güçlendirmek amacıyla tüm üyelerin yolsuzluk açısından denetlenmesini ve bu alandaki sorunların giderilmesinin borç verme kriterlerinden biri haline gelmesini öngören düzenlemeyi onayladı.
IMF'den yapılan açıklamada, Yönetim Kurulunun yolsuzlukla mücadelede daha etkin rol oynanmasını öngören düzenlemenin kabul edildiği belirtildi.
Yolsuzluğun sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik büyüme kapasitesini baltaladığına işaret edilen açıklamada, yapılan araştırmaların yolsuzluğun düşük büyüme, yatırım ve gelir vergisi ile ilişkili olduğunu ortaya koyduğu vurgulandı.
Açıklamada, 1997’de kabul edilen “IMF’nin Yönetim Sorunlarındaki Rolü: Kılavuz Notu”nda yer alan uygulamaları daha sistematik, tarafsız ve verimli hale getirecek yeni düzenlemenin 1 Temmuz 2018’de yürürlüğe gireceği ifade edildi.