1 Temmuz 2019 Pazartesi

ABD-ÇİN EKONOMİ SAVAŞI, CEP TELEFONLARI ÜZERİNDEN TÜM DÜNYAYA YAYILDI

Cahit UYANIK

‘Android’ kelimesi ‘insansı, insana benzeyen’ anlamına geliyor. Kökeni Eski Yunan’a kadar giden bu sözcüğü ilk kez 1936 yılında ABD’li bilim kurgu yazarı Jack Williamson “The Cometeers” adlı hikayesinde kullandı. Bir başka iddiaya göre ise bu sözcük ilk kez Fransız yazar Auguste Villiers de l’Isle-Adam tarafından 19. Yüzyılda “Yarının Havva’sı” adlı bilim kurgu kitabında geçti.

‘İnsana yardım eden insansılar’ olarak da tanımlanabilecek ‘Android’ günümüzde, yaygın olarak kullanılan iki akıllı cep telefonu işletim sisteminden birine adını veriyor. Zaten Android İşletim Sistemi’nin simgesi de, başının iki yanından antenler çıkan insansı bir robot… (İşletim sistemini, dünyanın dört bir tarafındaki masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda yoğun olarak kullanılan Microsoft firmasının Windows programına benzetebiliriz. Telefonunuzu dikkatle incelediğinizde hangi işletim sisteminin, hangi sürümünü kullandığınızı rahatça bulabilirsiniz.) 

(Tıklayınız) TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ DÖVİZ CEPHESİNDEN BAŞLAR

Dünyadaki pazarın yüzde 75’ini elinde tutan Android işletim sistemini yaratan Google, bu ürününü geçen mayıs ayına kadar istisnasız ‘Her tür cihaz için bir teknoloji platformu’ olarak tanımlıyordu. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’in ünlü Huawei firması ile ABD’li firmaların iş yapmasını sınırlayan ve hatta yasaklayan kararına kadar… Google, Trump’ın ilan ettiği bu kararın üzerinden daha bir hafta geçmeden Çinli cep telefonu ve telekomünikasyon ekipmanı üreticisi Huawei ile ilişkisini ‘sınırlandırdığını’ açıkladı. Çünkü Huawei cep telefonu işletim sistemi olarak Google’ın Android işletim sistemini kullanıyordu. 


‘İşletim sistemi’ deyip geçmeyelim; Google’ın resmi açıklamasına göre Android üzerinde halen iki milyon adet uygulama bulunuyor. Yani Güney Kore’nin Samsung’u kadar, Çin’in Huawei’sinin de beynini Android oluşturuyor… Cep telefonlarına, tabletlere, akıllı saatlere ve oyun konsollarına ihtiyaçlarımıza göre indirdiğimiz uygulamalar (Youtube, Instagram, Messenger, Snapchat, Spotify, Candy Crush Soda Saga, arkadaşlık, müzik, film, anti virüs uygulamaları vb.) bu işletim sistemi sayesinde parmaklarımızın ucuna geliyor.  

Trump’ın 16 Mayıs 2019 tarihinde ulusal güvenliğe tehdit oluşturduğu gerekçesiyle, dış ticaret yasağı konulan şirketlerin arasına (yani kara listeye) Huawei ve ona bağlı 70 iştirakini eklemesiyle; Google’ın artık Android ile ilgili sloganını “Her tür cihaz için bir teknoloji platformu. Huawei markalı cep telefonları hariç” şeklinde değiştirmesi söz konusu olabilir! Çünkü 16 Mayıstan itibaren üretilen hiçbir Huawei marka telefona Android yüklenemeyecek. O tarihe kadar yüklenip satılmış olanlar ise Android’in yeni sürümlerini indirip kullanamayacak, güncellemeler alamayacak. (Trump yönetimi beş  gün sonra, geçiş dönemi problemlerini çözmek için üç aylığına yani Ağustos ayı ortasına kadar kararını askıya aldığını duyurdu.)

Yaşanan olayı ABD’nin ekonomik ambargoya yeni bir tanım getirerek, bu sınırlayıcı ekonomik silahı Huawei marka cep telefonları üzerinden cebimize kadar yaygınlaştırması olarak da tanımlayabiliriz. Trump’ın bu kararından Huawei marka cep telefonu satın almayı düşünen Orta Asya steplerindeki göçmenler de, Avustralya’daki bir firma CEO’su da, Türkiye’deki bir üniversite öğrencisi de, Afrika’daki bir sığır çobanı da etkilenecek. Bu, aynı zamanda yaklaşık iki yıldır Çin’le göze göz dişe diş devam eden ekonomi savaşlarında yeni bir cephe açmak anlamına  geliyor. Bu cephede Trump ön saflara, yüksek gümrük tarifelerinin yanı sıra, özel sektör şirketlerinin ürünlerini de sürmüş bulunuyor. Çünkü Google’ın yanı sıra bir çok ABD’li teknoloji firması da Huawei ile alışverişi keseceğini duyurmaya başladı.  

ABD’nin bu tavrının temelleri aslında 2012 yılında yani Barack Obama döneminde cep telefonları işletim sisteminin yanı sıra 3G, 4G ve 5G gibi haberleşme şebekeleri üzerinden Çin’in casusluk yapabileceğine dair yazılan raporlara dayanıyor. 1987’de faaliyete geçen Huawei şirketinin kurucusu Ren Zhengfei’nin eskiden Çin Halk Kurtuluş Ordusu mensubu bir mühendis-asker olması, Çin’de şirketler ile devletin istihbarat paylaşımı yapmakta bir sakınca görmemesi ABD’lileri endişelendiren unsurlar… Huawei’nin ABD’de elde ettiği bilgilerin yazılımlara eklenecek gizli ‘arka kapı’ uygulamaları ile ulusal güvenliğe tehdit oluşturabileceği yıllardır dile getiriliyor; ancak harekete geçilmiyordu.   

Ulusal güvenlik kaygılarının yanı sıra Çin’in gerek cep telefonu satışlarında gerekse haberleşme şebekesi ekipmanları üretim ve satışında düşünülenden daha hızlı bir gelişim göstermesinin, Trump’ın da karşı hamle için elini çabuk tutmasına sebep olduğu düşünülüyor. Çünkü Huawei, geçen yıl sonu itibarıyla Apple’ı geçerek, dünyada en fazla cep telefonu satan ikinci marka olma unvanını eline aldı.

Huawei bu başarıyı, ilk sıradaki Samsung ve üçüncü sıradaki Apple’ın pazar paylarını, (ilk 10’daki diğer Çinli cep telefonu firmalarıyla beraber) aşındırarak sağladı. Bir rakam daha vermekte fayda var: Cep telefonu satışları Huawei’nin cirosunun yüzde 30’unu oluşturuyor. Cirosunun geri kalan yüzde 70 ise haberleşme şebekesi ekipmanları (Söz gelimi, 4G ve 5G şebekesi baz istasyonlarından) satışından geliyor. Öyle ki dünyada halen kurulu bulunan baz istasyonlarının yüzde 30’u Huawei markasını taşıyor. Huawei, geçmişten bu yana 5G teknolojisine önemli kaynak ayırmış durumda. Öyle ki geçtiğimiz aylarda 5G’nin hız ve kalitesini ispatlamak için Çin’de 3.000 kilometre mesafeden, dünyanın ilk uzaktan beyin ameliyatı gerçekleştirildi. Tabii ki Huawei’nin güçlü alt yapısıyla… Ancak Trump, ulusal güvenliğe zarar vereceği gerekçesiyle ABD’deki 5G şebekesinin kesinlikle Huawei markalı ürünlerle çalışmasını istemiyor. Kararın ekipmanları kapsayan bu boyutu, (cep telefonlarında Android yasağının gölgesinde kalsa da) konunun uzmanlarınca çok daha önemli bulunuyor. 

Huawei ise Android konusundaki ABD’ye bağımlığının sorun çıkarabileceği veya böyle bir yasak gelebileceğini tahmin ettiğinden; bundan birkaç ay önce kendisine ait bir işletim sistemi kullanmaya başlayacağını duyurmuştu. Zira şirketin kurucusu Ren; Android işletim sistemi kullanımının engellenmesi gibi bir senaryo için hazırlıklar yaptıklarını ifade ederek "ABD hükümetinin adımları şirketimizin gücünü hafife alıyor" diye konuştu. Ren’in bu sözlerine rağmen işletim sistemi pazarında (ekonomi kitaplarındaki deyimle) “düopol” bir yapı bulunuyor. Google’ın Android’i yüzde 75, Apple’ın IOS’u ise yüzde 25 civarında bir pay alıyor.  Huawei’nin bu düopolcü yapıyı kırması biraz zor görünüyor. Huawei’nin kullanıcılara Android ve IOS’takine benzer bir iklim yaratabilmesinin uzun yıllar alabileceği ileri sürülüyor.  Nitekim bu pazara girmek isteyen Microsoft’un cep telefonlarına yönelik yarattığı Windows işletim sistemini bile, kullanıcılara ve uygulama yazan mühendislere sevdiremediği  örneklenerek anlatılıyor. 

ABD ve Trump’ın Huawei’ye açtığı savaş, dünya ülkeleri arasında ciddi bölünmelere de yol açtı. Bloomberg’ün yaptığı araştırmaya göre Avustralya, Japonya, Tayvan Huawei’ye tıpkı ABD gibi yasak getirirken; Kanada ve Yeni Zelanda’nın da kısa zamanda bu kervana katılması bekleniyor. Belçika, Çekya, Danimarka, Hindistan, Norveç, Polonya, İsveç, İngiltere ve Wietnam ise ‘yasaklama ihtimali yüksek ülkeler’ olarak belirlenmiş. Arjantin, Avusturya, Brezilya, Fransa, Almanya, İtalya, Filipinler, Rusya, Singapur, Güney Kore, İspanya, İsviçre ve Tayland ‘yasaklama ihtimali az olan ülkeler’ olarak sıralanıyor. Türkiye ise Endonezya, Suudi Arabistan, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Birleşik Arap Emirlikleri ile ‘yasaklama ihtimali olmayan ülkeler’ sıralamasında bulunuyor. Liste dikkatle incelendiğinde Avrupa ülkelerinin Huawei ile işbirliğinden memnun olduğu ve bunu sürdüreceği görülüyor.

Resmi açıklamalara göre Türkiye, Huawei’nin çok rahat çalıştığı ve yatırım yaptığı ülkeler arasında ön sırada bulunuyor. 2002 yılından bu yana Türkiye’de bulunan Huawei, 500 kişi istihdam ediyor. Türkiye’de ‘ar-ge merkezi’, ‘eğitim merkezi’ ile ‘müşteri çözümleri inovasyon ve entegrasyon merkezi’ bulunan Huawei, “120 milyon dolar harcayarak, Çin dışındaki ikinci en büyük ar-ge merkezini İstanbul’da kurduğunu” belirtiyor. Haberleşme sektörünün Türkiye’deki en büyük alt yapı sağlayıcısı olduğunu bildiren Huawei, 3G ve 4,5G şebekesindeki başarısını 5G’de de tekrarlayacağını düşünüyor. Huawei cep telefonu operatörlerinden Vodafone Türkiye’nin alt yapısının tamamını ve Türk Telekom ile Turkcell’in alt yapısının büyük bölümünü sağlıyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’deki üniversitelerle de dirsek teması içinde bulunan Huawei, Türkiye’yi yakın coğrafyadaki ülkelere ulaşmak için merkez olarak da kullanıyor. Anlayacağınız Trump’ın aldığı kararla su yüzüne çıkan Çin kökenli teknoloji şirketlerine yönelik savaş, Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Huawei ile sıcak ilişkiler, önümüzdeki aylarda Türk-ABD ilişkileri ajandasının değişmez müzakere maddelerinden bir haline gelebilir. 

ABD’nin yılbaşından beri Çin’le sürdürdüğü ve şu anda kesilen ticaret müzakereleri ile Huawei mevzusunun bu ayın sonunda Japonya’da düzenlenecek G-20 Zirvesinde Donald Trump ile Şi Jin Ping arasında ele alınması bekleniyor. Şu anki karşılıklı açıklamalara bakılırsa uzlaşma umudu ise pek görünmüyor. Çünkü Huawei Krizinin patladığı günlerde Çin Komünist Partisi bir görsel paylaşarak ABD’ye yönelik şu mesajı verdi: “Pazarlık: Tabii ki; Savaş: İstediğin zaman; Zorbalık: Hayal"… Trump ise aynı saatlerde; önümüzdeki haftalarda girişeceği 2020 başkanlık seçimi yarışına atıfta bulunurcasına “Ben Başkan olarak kaldıkça, Çin süper güç olamayacak” demecini verdi. Şimdi gözler, gümrük tarifelerinin yükseltilmesiyle başlayan, Huawei ve diğer Çin telekom şirketlerini etkisizleştirme çabasıyla genişleyen ABD-Çin ekonomi savaşının hangi cephelere sıçrayacağına çevrildi.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Haziran-2019 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder