Cahit UYANIK
‘Android’ kelimesi ‘insansı,
insana benzeyen’ anlamına geliyor. Kökeni Eski Yunan’a kadar giden bu sözcüğü
ilk kez 1936 yılında ABD’li bilim kurgu yazarı Jack Williamson “The Cometeers”
adlı hikayesinde kullandı. Bir başka iddiaya göre ise bu sözcük ilk kez Fransız
yazar Auguste Villiers de l’Isle-Adam tarafından 19. Yüzyılda “Yarının Havva’sı”
adlı bilim kurgu kitabında geçti.
‘İnsana yardım eden insansılar’ olarak da tanımlanabilecek ‘Android’
günümüzde, yaygın olarak kullanılan iki akıllı cep telefonu işletim sisteminden
birine adını veriyor. Zaten Android İşletim Sistemi’nin simgesi de, başının iki
yanından antenler çıkan insansı bir robot… (İşletim sistemini, dünyanın dört
bir tarafındaki masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda yoğun olarak kullanılan
Microsoft firmasının Windows programına benzetebiliriz. Telefonunuzu dikkatle
incelediğinizde hangi işletim sisteminin, hangi sürümünü kullandığınızı rahatça
bulabilirsiniz.)
(Tıklayınız) TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ DÖVİZ CEPHESİNDEN BAŞLAR
(Tıklayınız) TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ DÖVİZ CEPHESİNDEN BAŞLAR
Dünyadaki pazarın yüzde 75’ini elinde tutan Android işletim
sistemini yaratan Google, bu ürününü geçen mayıs ayına kadar istisnasız ‘Her
tür cihaz için bir teknoloji platformu’ olarak tanımlıyordu. Ancak ABD Başkanı
Donald Trump’ın Çin’in ünlü Huawei firması ile ABD’li firmaların iş yapmasını
sınırlayan ve hatta yasaklayan kararına kadar… Google, Trump’ın ilan ettiği bu
kararın üzerinden daha bir hafta geçmeden Çinli cep telefonu ve
telekomünikasyon ekipmanı üreticisi Huawei ile ilişkisini ‘sınırlandırdığını’
açıkladı. Çünkü Huawei cep telefonu işletim sistemi olarak Google’ın Android
işletim sistemini kullanıyordu.
‘İşletim sistemi’ deyip geçmeyelim; Google’ın resmi
açıklamasına göre Android üzerinde halen iki milyon adet uygulama bulunuyor.
Yani Güney Kore’nin Samsung’u kadar, Çin’in Huawei’sinin de beynini Android
oluşturuyor… Cep telefonlarına, tabletlere, akıllı saatlere ve oyun konsollarına
ihtiyaçlarımıza göre indirdiğimiz uygulamalar (Youtube, Instagram, Messenger,
Snapchat, Spotify, Candy Crush Soda Saga, arkadaşlık, müzik, film, anti virüs uygulamaları
vb.) bu işletim sistemi sayesinde parmaklarımızın ucuna geliyor.
Trump’ın 16 Mayıs 2019 tarihinde ulusal güvenliğe tehdit
oluşturduğu gerekçesiyle, dış ticaret yasağı konulan şirketlerin arasına (yani
kara listeye) Huawei ve ona bağlı 70 iştirakini eklemesiyle; Google’ın artık Android
ile ilgili sloganını “Her tür cihaz için bir teknoloji platformu. Huawei markalı
cep telefonları hariç” şeklinde değiştirmesi söz konusu olabilir! Çünkü 16
Mayıstan itibaren üretilen hiçbir Huawei marka telefona Android yüklenemeyecek.
O tarihe kadar yüklenip satılmış olanlar ise Android’in yeni sürümlerini
indirip kullanamayacak, güncellemeler alamayacak. (Trump yönetimi beş gün sonra, geçiş dönemi problemlerini çözmek
için üç aylığına yani Ağustos ayı ortasına kadar kararını askıya aldığını
duyurdu.)
Yaşanan olayı ABD’nin ekonomik ambargoya yeni bir tanım
getirerek, bu sınırlayıcı ekonomik silahı Huawei marka cep telefonları
üzerinden cebimize kadar yaygınlaştırması olarak da tanımlayabiliriz. Trump’ın
bu kararından Huawei marka cep telefonu satın almayı düşünen Orta Asya
steplerindeki göçmenler de, Avustralya’daki bir firma CEO’su da, Türkiye’deki
bir üniversite öğrencisi de, Afrika’daki bir sığır çobanı da etkilenecek. Bu,
aynı zamanda yaklaşık iki yıldır Çin’le göze göz dişe diş devam eden ekonomi savaşlarında
yeni bir cephe açmak anlamına geliyor. Bu
cephede Trump ön saflara, yüksek gümrük tarifelerinin yanı sıra, özel sektör
şirketlerinin ürünlerini de sürmüş bulunuyor. Çünkü Google’ın yanı sıra bir çok
ABD’li teknoloji firması da Huawei ile alışverişi keseceğini duyurmaya başladı.
ABD’nin bu tavrının temelleri aslında 2012 yılında yani
Barack Obama döneminde cep telefonları işletim sisteminin yanı sıra 3G, 4G ve
5G gibi haberleşme şebekeleri üzerinden Çin’in casusluk yapabileceğine dair yazılan
raporlara dayanıyor. 1987’de faaliyete geçen Huawei şirketinin kurucusu Ren Zhengfei’nin eskiden Çin Halk Kurtuluş Ordusu mensubu bir mühendis-asker olması,
Çin’de şirketler ile devletin istihbarat paylaşımı yapmakta bir sakınca
görmemesi ABD’lileri endişelendiren unsurlar… Huawei’nin ABD’de elde ettiği
bilgilerin yazılımlara eklenecek gizli ‘arka kapı’ uygulamaları ile ulusal
güvenliğe tehdit oluşturabileceği yıllardır dile getiriliyor; ancak harekete
geçilmiyordu.
Ulusal güvenlik kaygılarının yanı sıra Çin’in gerek cep
telefonu satışlarında gerekse haberleşme şebekesi ekipmanları üretim ve
satışında düşünülenden daha hızlı bir gelişim göstermesinin, Trump’ın da karşı
hamle için elini çabuk tutmasına sebep olduğu düşünülüyor. Çünkü Huawei, geçen
yıl sonu itibarıyla Apple’ı geçerek, dünyada en fazla cep telefonu satan ikinci
marka olma unvanını eline aldı.
Huawei bu başarıyı, ilk sıradaki Samsung ve üçüncü sıradaki
Apple’ın pazar paylarını, (ilk 10’daki diğer Çinli cep telefonu firmalarıyla
beraber) aşındırarak sağladı. Bir rakam daha vermekte fayda var: Cep telefonu
satışları Huawei’nin cirosunun yüzde 30’unu oluşturuyor. Cirosunun geri kalan
yüzde 70 ise haberleşme şebekesi ekipmanları (Söz gelimi, 4G ve 5G şebekesi baz
istasyonlarından) satışından geliyor. Öyle ki dünyada halen kurulu bulunan baz
istasyonlarının yüzde 30’u Huawei markasını taşıyor. Huawei, geçmişten bu yana 5G teknolojisine
önemli kaynak ayırmış durumda. Öyle ki geçtiğimiz aylarda 5G’nin hız ve
kalitesini ispatlamak için Çin’de 3.000 kilometre mesafeden, dünyanın ilk
uzaktan beyin ameliyatı gerçekleştirildi. Tabii ki Huawei’nin güçlü alt
yapısıyla… Ancak Trump, ulusal
güvenliğe zarar vereceği gerekçesiyle ABD’deki 5G şebekesinin kesinlikle Huawei
markalı ürünlerle çalışmasını istemiyor. Kararın ekipmanları kapsayan bu boyutu,
(cep telefonlarında Android yasağının gölgesinde kalsa da) konunun uzmanlarınca
çok daha önemli bulunuyor.
Huawei ise Android konusundaki ABD’ye bağımlığının sorun
çıkarabileceği veya böyle bir yasak gelebileceğini tahmin ettiğinden; bundan
birkaç ay önce kendisine ait bir işletim sistemi kullanmaya başlayacağını
duyurmuştu. Zira şirketin kurucusu Ren; Android
işletim sistemi kullanımının engellenmesi gibi bir senaryo için hazırlıklar
yaptıklarını ifade ederek "ABD hükümetinin adımları şirketimizin gücünü
hafife alıyor" diye konuştu. Ren’in bu sözlerine rağmen işletim sistemi pazarında (ekonomi
kitaplarındaki deyimle) “düopol” bir yapı bulunuyor. Google’ın Android’i yüzde
75, Apple’ın IOS’u ise yüzde 25 civarında bir pay alıyor. Huawei’nin bu düopolcü yapıyı kırması biraz
zor görünüyor. Huawei’nin kullanıcılara Android ve IOS’takine benzer bir iklim
yaratabilmesinin uzun yıllar alabileceği ileri sürülüyor. Nitekim bu pazara girmek isteyen Microsoft’un
cep telefonlarına yönelik yarattığı Windows işletim sistemini bile, kullanıcılara
ve uygulama yazan mühendislere sevdiremediği
örneklenerek anlatılıyor.
ABD ve Trump’ın Huawei’ye açtığı savaş, dünya ülkeleri
arasında ciddi bölünmelere de yol açtı. Bloomberg’ün yaptığı araştırmaya göre
Avustralya, Japonya, Tayvan Huawei’ye tıpkı ABD gibi yasak getirirken; Kanada
ve Yeni Zelanda’nın da kısa zamanda bu kervana katılması bekleniyor. Belçika,
Çekya, Danimarka, Hindistan, Norveç, Polonya, İsveç, İngiltere ve Wietnam ise ‘yasaklama
ihtimali yüksek ülkeler’ olarak belirlenmiş. Arjantin, Avusturya, Brezilya,
Fransa, Almanya, İtalya, Filipinler, Rusya, Singapur, Güney Kore, İspanya,
İsviçre ve Tayland ‘yasaklama ihtimali az olan ülkeler’ olarak sıralanıyor.
Türkiye ise Endonezya, Suudi Arabistan, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Birleşik
Arap Emirlikleri ile ‘yasaklama ihtimali olmayan ülkeler’ sıralamasında
bulunuyor. Liste dikkatle incelendiğinde Avrupa ülkelerinin Huawei ile
işbirliğinden memnun olduğu ve bunu sürdüreceği görülüyor.
Resmi açıklamalara göre Türkiye, Huawei’nin çok rahat
çalıştığı ve yatırım yaptığı ülkeler arasında ön sırada bulunuyor. 2002
yılından bu yana Türkiye’de bulunan Huawei, 500 kişi istihdam ediyor. Türkiye’de
‘ar-ge merkezi’, ‘eğitim merkezi’ ile ‘müşteri çözümleri inovasyon ve
entegrasyon merkezi’ bulunan Huawei, “120 milyon dolar harcayarak, Çin
dışındaki ikinci en büyük ar-ge merkezini İstanbul’da kurduğunu” belirtiyor. Haberleşme
sektörünün Türkiye’deki en büyük alt yapı sağlayıcısı olduğunu bildiren Huawei,
3G ve 4,5G şebekesindeki başarısını 5G’de de tekrarlayacağını düşünüyor. Huawei
cep telefonu operatörlerinden Vodafone Türkiye’nin alt yapısının tamamını ve
Türk Telekom ile Turkcell’in alt yapısının büyük bölümünü sağlıyor. Tüm dünyada
olduğu gibi Türkiye’deki üniversitelerle de dirsek teması içinde bulunan
Huawei, Türkiye’yi yakın coğrafyadaki ülkelere ulaşmak için merkez olarak da
kullanıyor. Anlayacağınız Trump’ın aldığı kararla su yüzüne çıkan Çin kökenli
teknoloji şirketlerine yönelik savaş, Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
Huawei ile sıcak ilişkiler, önümüzdeki aylarda Türk-ABD ilişkileri ajandasının
değişmez müzakere maddelerinden bir haline gelebilir.
ABD’nin yılbaşından beri Çin’le sürdürdüğü ve şu anda kesilen
ticaret müzakereleri ile Huawei mevzusunun bu ayın sonunda Japonya’da
düzenlenecek G-20 Zirvesinde Donald Trump ile Şi Jin Ping arasında ele alınması
bekleniyor. Şu anki karşılıklı açıklamalara bakılırsa uzlaşma umudu ise pek
görünmüyor. Çünkü Huawei Krizinin patladığı günlerde Çin Komünist Partisi bir
görsel paylaşarak ABD’ye yönelik şu mesajı verdi: “Pazarlık:
Tabii ki; Savaş: İstediğin zaman; Zorbalık: Hayal"… Trump ise aynı saatlerde;
önümüzdeki haftalarda girişeceği 2020 başkanlık seçimi yarışına atıfta
bulunurcasına “Ben Başkan olarak kaldıkça, Çin süper güç olamayacak” demecini
verdi. Şimdi gözler, gümrük tarifelerinin yükseltilmesiyle başlayan, Huawei ve
diğer Çin telekom şirketlerini etkisizleştirme çabasıyla genişleyen ABD-Çin
ekonomi savaşının hangi cephelere sıçrayacağına çevrildi.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Haziran-2019 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder