31 Ocak 2019 Perşembe

TRUMP, ÇİN’DEN “MADE IN CHINA 2025” PLANINI DEĞİŞTİRMESİNİ İSTİYOR

Trump’ı telaşlandıran “Made in China 2025” Planı nedir? "Made in China 2025" Alman "Endüstri 4.0" Planının Çin versiyonu olarak kabul ediliyor. Trump, Şi’den “Made in China 2025” Planının uygulama şeklini değiştirmesini istedi. Trump, Çin’in bu proje ile önümüzdeki 8-10 yıl içinde özellikle ‘yapay zeka’ alanında önemli bir üstünlük kazanmasından endişe ediyor. 

Cahit UYANIK

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump, bu ay ikinci görev yılını doldurarak üçüncü yılına başlayacak. Trump’ın seçilir seçilmez hedefine aldığı ülke Çin olmuştu. Geride kalan sürede tehditlerle başlayan süreç, Çin’e yönelik gümrük vergilerinin yükseltilmesi ve ticari soruşturmalarla devam etti. ABD’nin Çin’e yeni gümrük vergileri uygulayıp uygulamayacağı, bu yıl Şubat ayı bittiğinde belli olacak. Çünkü Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping 02 Aralık 2018 tarihindeki G-20 Zirvesi sırasında görüştü. Arjantin’de gerçekleştirilen görüşmeden ticaret savaşlarına ‘3 aylık ateşkes kararı’ çıktı.

Görüşme sonrası Beyaz Saray’dan yapılan yazılı açıklamada ABD ile Çin’in 90 gün boyunca bir anlaşmaya varabilmek amacıyla yeni ticaret müzakerelerinde bulunacağı ve bu süre içinde iki ülkenin de karşılıklı olarak herhangi bir yeni gümrük vergisi getirmeyeceği ifade edildi. Bu çerçevede Trump'ın, 01 Ocak 2019'da 200 milyar dolar değerindeki ürün için yüzde 25'e artırılacağı daha önce açıklanan gümrük vergisi oranının yüzde 10'da kalmasına onay verdiği belirtildi. Açıklamada, eğer 3 aylık müzakere sürecinin sonunda bir anlaşmaya varılamazsa yüzde 10'luk tarifenin yüzde 25'e yükseltileceğine vurgu yapıldı. Çin'in ABD'den hemen tarım ürünleri ihraç etmeye başlayacağına işaret edilen açıklamada, Çin'in ayrıca kayda değer bir miktarda enerji, endüstri ve diğer alanlarda üretilen ürünlerden alarak iki ülke arasındaki ticaret dengesizliğinin azaltılmasına katkı yapacağı belirtildi.

(Tıklayınız) ÇİN’İN YENİ “ORTA HALLİ REFAH TOPLUMU” HEDEFİ, DÜNYAYI NASIL DEĞİŞTİREBİLİR?


Beyaz Saray’ın resmi açıklamasına yansımayan ancak Trump-Şi görüşmesinde ele alınan bir konu vardı ki; önümüzdeki aylar ve yılların önemli gündem maddesi olmaya adaydı. Kulislere yansıyan bilgilere göre Trump, Şi’den “Made in China 2025” Planının uygulama şeklini değiştirmesini istedi. Birazdan “Made in China 2025”in ne olduğunun ayrıntılarına gireceğiz ama Trump, Çin’in bu proje ile önümüzdeki 8-10 yıl içinde özellikle ‘yapay zeka’ alanında önemli bir üstünlük kazanmasından endişe ediyor. Eğer Çin bunu başarabilirse, dünyanın en büyük ekonomisi olma yolunda dev bir adım atmış olacak. Çin, yapay zeka alanında geliştirdiği ürünlerle tüm dünyaya teknoloji satabilir bir hale gelecek ve yavaş yavaş kaybetmeye başladığı ucuz fiyat avantajını koruyabilecek.   

İşte Trump, Çin’den devletin kontrolü ve yönlendirmesiyle gerçekleştirilen “Made in China 2025”in uygulama yöntemini değiştirmesini istedi. Trump, bu kapsamda “hükümetle ilişkili şirketler için tahsis ettiği Ar-Ge sübvansiyonlarını kısıtlamasını ve özel sektör-kamu ilişkilerini yeniden tasarlamasını” tavsiye etti. Yani Trump, Çin’e “Bizim ekonomimizin gücünün ardında özel sektörün kendi Ar-Ge’si var; siz devlet eliyle bunu yaparsanız rekabetçiliğe aykırı olur” mesajı verdi. Trump’ın Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) reorganize edilmesi yönündeki söylemlerinin de bu konuyla ilgili olabileceği düşünülüyor. Trump, DTÖ’nün araştırma, soruşturma ve cezalandırma kapsamının “eski model” kaldığı İnancında… Çünkü Trump’a göre Çin’in yaptığı gibi devlet kaynaklı geniş Ar-Ge destekleriyle ortaya çıkan ürünler, ucuz fiyatlarıyla diğer ülkelerdeki iş alanlarını hızla daraltıyor. Mevcut DTÖ soruşturmaları da bunu önlemekte yetersiz kalıyor. Bu sebeple DTÖ’nün reorganize edilmesi gerekiyor. Trump bu konularda daha önce sinyaller vermiş, ancak elindeki kartları göstermemişti. Arjantin’deki görüşmede Trump’ın bu konulara girdiği ve Çin’den “Made in China 2025”i revize etmesini istediği belirtiliyor. Çin tarafından ise bu konuyla ilgili bir açıklama yapılmış değil.   

Peki Trump’ı telaşlandıran “Made in China 2025” Planı nedir? "Made in China 2025" Alman "Endüstri 4.0" Planının Çin versiyonu olarak kabul ediliyor. Çin Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Mayıs-2015'te Çin Devlet Konseyi tarafından açıklanan “Made in China 2025”; Çin'i bir imalat merkezi olmaktan, dünya teknoloji gücü haline dönüştürmeyi amaçlıyor. Çin böylece ekonomisini orta gelir tuzağına düşmekten kurtarmayı ve küresel ölçekte rekabetçiliğini sürdürebilmek için inovasyon temelli bir ekonomi vizyonu yaratmayı istiyor. "Made in China 2025", kaliteye ve internet entegrasyonuna odaklanarak yeşil, yenilikçi ve akıllı üretim gerektiren, 2015-2025 dönemi kapsayan bir eylem planı aslında… Bu planı Çin devriminin 100. yılı olan 2049'a kadar Çin'i lider bir teknoloji gücü haline getirmek için başka iki planın daha izleyeceği şimdiden ilan edildi. Bu bağlamda Çin ekonomisi 2049 yılına kadar şu üç aşamadan geçecek:

- 2025 yılına kadar: Çin önemli sanayi ülkeleri arasında yer alacak.
- 2035 yılına kadar: Çin’deki imalat sanayi, dünyadaki gelişmiş üretim merkezleri arasında orta seviyeye ulaşacak.
- 2049'a kadar: Çin'in dünyanın önde gelen imalat ülkelerinden biri olarak gösterdiği tutum sağlam bir şekilde tesis edilecek.

Çin resmi olarak ‘Made in China 2025’ planının hedefini; “Çin sanayinde kapsamlı bir şekilde teknolojik tırmanmayı sağlayarak Çin ekonomisini düşük katma değerli ve emek yoğun üretimden yüksek katma değerli ve yenilik odaklı imalata doğru kaydırmak” olarak açıkladı. Buna göre 2020 yılına kadar temel bileşenlerin ve temel malzemelerin yüzde 40'ı yurtiçinde imal edilecek ve bu oran 2025'te yüzde 70'e yükseltilecek. 2020 yılına kadar işletme maliyetleri, üretim döngüleri ve ürün kusur oranları yüzde 30 oranında azaltılacak ve yerlilik  oranı 2025'te yüzde 50’ye çıkacak. 2020 yılına kadar 15 yenilik merkezi kurulacak ve bu sayı 2025 yılına kadar 40'a yükseltilecek.

Çinlilerin, Almanlar’ın “Endüstri 4.0” planını inceledikleri ve kendilerini nasıl etkileyebileceğini dikkatle tespit ettikleri anlaşılıyor. Çin’de yayınlanan bir çalışmada; “Endüstri 4.0 sayesinde üretim sürecinde fabrikalardaki makineler, bilgisayarlar, sensörler ve diğer bütünleşmiş bilgisayar sistemleri birbirleriyle bilgi alışverişinde bulunacak, insanlardan neredeyse tamamen bağımsız olarak kendi kendilerini koordine ve optimize ederek üretim yapabilecekler. Yaklaşımın en önemli unsuru; üretim süreci bütünüyle robot teknolojisine dayanacağı için Almanya'nın işgücü maliyetleri nedeniyle yurtdışına kaydırdığı imalat faaliyetlerini yeniden ülkeye çekebilecek olması. Örneğin ortalama bir üretim robotunun saatlik maliyeti 5 dolar civarında bulunuyor. Ayrıca her geçen yıl robotlar daha karmaşık üretim süreçlerini yürütebilir hale geliyor. Bu gelişme ise dünyanın fabrikası olan Çin'in imalat sanayinin gelişmesi üzerinde bir kısıt oluşturacaktır” deniliyor.

Çinlilerin, Almanya ve dolayısıyla Avrupa Birliği ve bunları kendisine örnek alan ülkelere karşı geliştirdiği ”Made in China 2025”, tehlikenin kendisini de ilgilendirdiğini tespit eden Trump’ı harekete geçirmiş görünüyor. Çünkü mesele Çin olunca, ABD için tüm hesaplar değişiyor. Çin, nasıl son 40 yılda (1978-2018) devlet güdümünde piyasa ekonomisi modeliyle dünya arenasında çok önemli bir güç olarak ortaya çıktıysa; önümüzdeki 30 yılda da (2019-2049) ”dünyanın patronu” olmaya aday görünüyor. Ancak bunun ABD’nin kolay kolay kabul edebileceği bir şey olmadığı ise sır değil.

Çin, 1978’de dışa açılma stratejisi uygulamaya başladıktan hemen sonra; Hong Kong’un karşısındaki 20 bin nüfuslu balıkçı kasabası Shenzhen’i özel ekonomik bölge olarak açıkladı ve imar etmeye başladı. 40 yılda Shenzhen, Çin’in Silikon Vadisine dönüştü ve şu anda yaklaşık 13 milyonluk nüfusu barındırıyor; başta Huawei olmak üzere çok sayıdaki yüksek teknoloji şirketine ev sahipliği yapıyor. Çin, “Made in China 2025” Planı ve devamındaki yıllardaki atılımlarıyla 2049 yılında dünyanın patronu olabilir mi? Bunun için Çin’in Shenzhen ve birçok kentine baktığınızda “evet”  denilebilir.

Ancak ABD, Çin’le yaşadıklarının benzerini 1980’lerde de yaşamış ve yanına bazı önde gelen ülkeleri alarak Japonya ile “Plaza Accord” Anlaşmasını imzalamıştı. Bu anlaşma ile yen değer kazanmış ve Japonya 10 yıl boyunca içine düştüğü ekonomik durgunluktan bir türlü kurtulamamıştı. Bu hatırlatmanın ardından şunu söyleyebiliriz: Trump ve etrafında toplayabileceği bazı ülkeler, önümüzdeki yıllarda Çin’in 2050 yılında dünyanın patronu olmasını engellemek için ellerinden geleni artlarına koymayacak gibi görünüyor.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Ocak-2019 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder