31 Ocak 2020 Cuma

2020 YILINDA DÜNYA EKONOMİSİNE YÖN VERECEK 3 ÖNEMLİ OLAY


Cahit UYANIK

Linda Goodman, tüm dünyada astrolojinin öncü isimlerinden biri olarak biliniyor. 1995 yılında 70 yaşında iken hayatını kaybeden Goodman, yazdığı kitaplarla New York Times’ın ‘En Fazla Satılanlar’ listesine giren ilk astrologdu. Goodman, rakamlarla ilgili değerlendirmesinde 20 sayısının özelliğini “yargılama-değerlendirmelerde bulunma” olarak açıklamıştı. Goodman 20’nin uyanışı, yeni bir farkındalığa doğmayı, yeni amaç ve planları temsil ettiğini; planlarda gecikmeler olsa bile sabır göstermenin esas olduğunu ileri sürmüştü. Goodman, 20’lerin güçlü şekilde hayal kurmamızı sağladığını ancak finansal açıdan o kadar sağlam olmayabileceğini bildirmişti.

Gerçekten de dikkatli şekilde incelendiğinde iki tane 20 rakamının yan yana geldiği 2020 yılının; “Dünya ekonomisi için finansal trendlerden çok, geleceğimizi yakından ilgilendiren,  çeşitli yargılama ve değerlendirmelerde bulunacağımız, sabrımızı sınayacak politik ve ekonomi-politik gelişmelere sahne olan bir dönem” şeklinde gelişeceğini tahmin edebiliriz. Başta Amerikan Merkez Bankası (FED) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) için 2020 yılında faiz indirimlerine (veya artırımlarına) ara verip, yani bir adım geri çekilip gelişmeleri izleyeceği yönündeki beklentilerin yoğunlaşması da Goodman’ı sanki haklı çıkarıyor.

Kamuoyuna açıklanmasa da; dünyadaki birçok önemli şirketin kendi astroloji haritasını çıkarttırdığı, zaman zaman güncellettiği ve astroloji danışmanlarına para harcadığı bilinen bir gerçek. Ancak bu yazımızda biz artık yıldızlardan biraz uzaklaşalım ve 2020 yılında dünya ekonomisini etkileyebilecek 3 gözle görülür, elle tutulur önemli gelişme üzerinde yoğunlaşalım. Bu gelişmeleri ve olayları; “2020 ABD Başkanlık Seçimleri, Brexit sonrası (Post-Brexit) sürecin Avrupa Birliği (AB) ve İngiltere için ne yönde gelişebileceği ile ABD-Çin arasındaki Faz-2 Ekonomi ve Hukuk Müzakerelerinin başlaması durumunda ne yönde seyredebileceği” şeklinde açıklayabiliriz.  Bu konuları başlık başlık birazdan analiz edeceğiz. Ancak 2020 yılının önümüzdeki 10 yılın ana çizgilerine yön verecek, oldukça kritik bir dönem olduğunu hemen ve kolayca söyleyebiliriz:       

ABD’deki 2020 Başkanlık Seçimleri, Dünya Ekonomisi İçin Kritik Önemde:  ABD 2020 Başkanlık Seçimlerini kimin kazanacağı; dünya ekonomisi açısından 2020’li yılların ilk yarısının nasıl geçeceğinin çok önemli bir işareti olacak.  ABD’de 3 Kasım 2020’de yapılacak 59’uncu başkanlık seçimleri, dünya siyaseti kadar dünya ekonomisi için çok önemli sonuçlar doğuracak. Seçimlerde Cumhuriyetçilerin adayının yine Donald Trump olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Trump’ın başkan seçilmesi halinde ekonomi politikalarının nasıl olacağı 2017-2019 arasındaki uygulamalarından dolayı çok iyi biliniyor.  Trump 2016 seçimlerini ağırlıklı olarak ekonomiye yönelik verdiği popülist mesajlarla ‘sürpriz şekilde’ kazanmıştı. Bu sebeple Trump’ın ekonomi odaklı seçim stratejisini değiştirmesi pek beklenmiyor. Trump’ın kazanması 2020 sonrası için; “Şimdiye kadar ekonomide ne yaptıysa, 2025’e kadar aynen yapmaya devam eder” değerlendirmesini akla getiriyor. İkinci Trump Döneminin dünya ekonomisinde küreselleşme karşıtı ve korumacı havanın iyice güç kazanacağı, belirsiz ve sürprizlere açık, sert ekonomi müzakerelerin daha fazla görüleceği bir dönem anlamına geleceği kesin.

Ancak Demokratların adayının kim olacağı henüz bilinmiyor. 3 Mart 2020’de, yani seçimlerden 8 ay önce Demokratların 15 eyalette yapacakları seçim, 17 kişilik aday adayları listesinden kimin sıyrılarak Trump’a rakip olacağını gösterecek. Şu anki tahminler Demokratların başkan adayının; Barack Obama döneminin 8 yıllık Başkan Yardımcısı Joe Biden veya ünlü milyarder ve New York Eski Belediye Başkanı Michael Bloomberg olabileceğini işaret ediyor. Biden’ın ilk verdiği sinyaller, (2016 yılındaki gibi, Hillary Clinton’la aynı yolu izleyerek) Trump’ın ABD ve ABD değerleri için büyük bir tehdit olduğu üzerinde yoğunlaşacağını gösteriyor. Biden için ekonomi şimdilik ön planda değil.

54 milyar dolarlık servetiyle, Trump’tan 18 kat daha zengin olan Bloomberg’ün neleri söyleyerek Demokratlar’ın adayı olmaya çalışacağı ise henüz bir muamma. Ancak Bloomberg’ün ekonomi yönelimli, popülist değil akılcı mesajlar vererek ortaya çıkacağı tahmin ediliyor. Bloomberg “Trump’ı yenmek ve ABD’yi yeniden inşa etmek için” aday adayı olduğunu söylemişti. Bloomberg’ün; 4 yıldır izlenen politikaların Amerikan halkının gelirlerinde ve hayat şartlarında büyük bir değişiklik yaratmadığı, aksine geleceğini tehlikeye attığını anlatarak ekonomiye odaklanması bekleniyor. Bloomberg’ün dev ve geniş bütçeye sahip bir seçim ve halkla ilişkiler kampanyası ile mesajlarını duyuracağı beklentisi var.  Yarışın Trump-Bloomberg arasında geçmesi durumunda “2020 Başkanlık seçimleri popülizm (Trump) ile kapitalizmin (Bloomberg) hesaplaşmasına sahne olacak” şeklinde değerlendirmeler şimdiden yapılmaya başlandı bile... Bloomberg Oval Ofis’e oturursa, Trump’ın ekonomi politikalarına ne kadar sahip çıkacağı, nelerden vazgeçeceği bilinmezliğini koruyor.

‘Post-Brexıt’ Belirsizliğinin 2020 Sonunda Netleşip Netleşmeyeceği, Dünya Ekonomisi İçin Bir Başka Önemli Beklenti:  2016 yılında başlayan Brexit süreci, birçok çalkantının ardından 2020 yılında resmen nihayetlenecek. Ancak 31 Ocak 2020’de İngiltere’nin ‘resmen’ AB’den boşanmasıyla adeta ‘Post-Brexit Dönemi’ başlayacak. AB ile İngiltere 2020 yılı boyunca, Brexit sonrası dönemde ekonomik ilişkilerini nasıl sürdüreceklerini müzakere edecekler. Yeni seçilen AB Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, İngiltere ile AB'nin 2020'nin sonuna kadar yapacağı ticaret anlaşması müzakerelerinde uzlaşılamaması durumunda Londra'nın kaybının daha fazla olacağını söyleyerek ilk müzakere pozisyonunu göstermiş oldu. Von der Leyen, "Ticaret anlaşması sağlanması için 2020 Aralık ayına kadar zamanımız var. Bu çok kısa bir süre. Eğer bu zaman zarfında anlaşma sağlayamazsak gene uçurumun eşiğine geliriz. Çıkarlarımız zarar görür ancak AB; Tek Pazar, Gümrük Birliği ve uluslararası anlaşmalarından faydalanmaya devam edeceği için İngiltere daha fazla etkilenir" uyarısında bulundu.

Von der Leyen’den sadece 4 ay önce (2019-Temmuz)  görev başına gelen yeni İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın ilk işi, AB ile varılmış Brexit Anlaşmasının bazı maddelerini yeniletmek olmuştu. Anlaşmada, 31 Aralık 2020'ye kadar sürecek geçiş döneminin uzatılması alternatifi de bulunuyordu. Buna göre İngiltere, yeni Brexit tarihi olan 31 Ocak'tan sonra 11 ay daha AB kurallarına tabi olacak ve AB bütçesine katkıda bulunacaktı. Ülke, bu süreçte AB ile kapsamlı bir serbest ticaret anlaşmasını da müzakere edecekti. İngiltere’nin yeni güçlü adamı Johnson'ın tek başına iktidara gelmesiyle, AB'den Ayrılık Yasa Tasarısında geçiş döneminin uzatılmasını yasaklayacak bir maddeye yer vereceği ileri sürülüyor. Hükümetin bu süreyi uzatmaması ve serbest ticaret anlaşmasına varılamaması halinde, İngiltere AB’den ‘anlaşmasız’ ayrılmış olacak. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde İngiltere ile AB arasındaki ticaret, Dünya Ticaret Örgütü kurallarına göre devam edecek. Ancak ünlü finans kuruluşu JP Morgan, Aralık-2019’da Muhafazakar Parti’nin tek başına iktidara gelmesiyle Brexit geçiş döneminin 2021'e uzaması olasılığının yüzde 40'tan yüzde 20'ye gerilediğini açıkladı ve iyimser bir hava yaydı. 2020’de Post-Brexit’in ne yönde gelişeceği, dünya ekonomisinin bu iki önemli gücü ve onların yakın ilişkide bulunduğu diğer ülkeler yönünden hayli kritik bir role sahip görünüyor.  

ABD-Çin Ticaret Müzakerelerinin İkinci Fazının Ne Yönde Gelişeceği Dünya Ekonomisinde Sürekli İzlenecek Unsurlardan Biri Olacak: ABD ile Çin arasında süren ticaret müzakerelerinde, Faz-1 Ticaret Anlaşması üzerinde anlaşmaya varıldığı Aralık-2019 ortasında açıklanmıştı. Anlaşma çerçevesinde Çin; gelecek 2 yılda ABD'den 32 milyar doları ek tarımsal ürün alımı olmak üzere, toplam 200 milyar dolar tutarında ek mal ve hizmet alımı yapmayı kabul etmişti. Bu müzakereleri başlatan isim olan ABD Başkanı Trump attığı tweette “Çin ile çok geniş kapsamlı birinci faz ticaret anlaşması üzerinde anlaştık. Çin, bazı yapısal değişiklikler ve büyük miktarda tarım ürünü, enerji, işlenmiş ürünler ve daha birçok şeyin büyük miktarda satın alımı için mutabık kaldı. Çin’e 15 Aralık’ta uygulamayı planladığımız gümrük vergisi artışını iptal ettik. İkinci faz anlaşma için bir an önce müzakerelere başlayacağız, 2020 seçimlerine kadar beklemeyeceğiz. Bu herkes için muhteşem bir anlaşma. Teşekkürler” ifadelerini kullanmıştı. 2020-Ocak ayında (Muhtemelen İsviçre’deki Davos Zirvesi sırasında) Faz-1 Ticaret  Anlaşmasının tüm ayrıntılarının ilan edilmesi ve imzalanması bekleniyor.  Bundan sonra ise gözler Faz-2 Anlaşmasına çevrilecek. Ama Faz-2 müzakerelerinin doğrudan ticaretten çok, ekonomik üretim süreçleri ve uluslararası hukukla ilgili olması; fikri mülkiyet hakları, Dünya Ticaret Örgütünün re-organize edilmesi, Çin’in yapay zeka çalışmalarıyla gelecekte baş edilemez bir güce dönüşmesinin engellenmesi ve diğer konular üzerine yoğunlaşması bekleniyor.

Ancak Faz-1 Ticaret Anlaşması konusundaki ilk endişe içeren değerlendirme, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’ten geldi. Fitch; ABD ile Çin arasında ticarette birinci faz anlaşmanın sağlanmasının küresel ticarette oluşan hasarın bir kısmını dengeleyeceğini ancak ticaret geriliminin hala yüksek olduğunu ve gerilimin artmasının hala bir risk unsuru olduğunu bildirdi. Fitch açıklamasında Washington-Pekin hattında özellikle teknoloji gibi alanlardaki gerilimin, tamamen çözüm konusunda önemli engel teşkil ettiği belirtildi. Daha önce Çin'in 2020 büyüme tahminini yüzde 5,7 olarak öngören Fitch, bu anlaşma sonrası büyümenin yüzde 6'ya yakın olacağını belirtti. Fitch’in büyüme öngörüsündeki bu yukarı yönlü değişim (büyük ihtimalle) ; Çin’in Faz-1 ile aldığı nefes payının desteği ile ABD pazarına ihracatını artıracağını öngörüyor.

Fitch ayrıca açıklamasında, Birinci Faz anlaşmanın ‘kalıcı olmama riski’ne vurgu yaparak "İki taraf da henüz tüm detayları açıklamadığından birinci faz anlaşmanın uygulama zorluklarını tahmin etmek güç" ifadelerine yer verdi. Açık olarak fazla dile getirilemese de, ABD-Çin müzakerelerinin ikinci aşamasında yaşanabilecek büyük bir anlaşmazlığın, Faz-1 Ticaret Anlaşmasını da etkileyebileceği, belki eski çatışma ortamına dönülebileceği endişesi bulunuyor. ABD’deki başkanlık seçimleri sebebiyle Faz-2 sürecinin yavaş ilerleyebileceği ve meselenin 2021’e kalabileceği ise bir başka tahmin. Her ne olursa olsun 2020 yılının Faz-1’in nasıl uygulanacağı ve Faz-2’nin nasıl başlayıp gelişeceğinin günbegün izleneceği bir süreç olacağı kesin.
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Ocak-2020 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder