16 Şubat 2015 Pazartesi

DÜNYADA 'EKONOMİK İSTİHBARAT' VE TÜRKİYE-2

Cahit UYANIK



Konu istihbarat ve bilgi toplamak olunca boyutlarını oldukça genişletmek mümkün. Hele hele globalleşmenin iyice yayıldığı ve oturmaya başladığı günümüzde, istihbarat herkes için çok daha fazla, tüm kurumlarıyla önem kazandı. Söz gelimi bunlardan herkese lazım olacak tür ise "ticari istihbarat." Yani iş yapacağınız şirketlerin gerçek durumu nedir, ortaklarının durumu nicedir, şirketin ortakları sahiden kağıt üzerinde yazılı olanlar mıdır, bankalarla ilişkileri nasıldır? Bunun gibi onlarca soru ister yurt içinde ister yurt dışında bağlantı kurulsun, her ticari ilişki için geçerlidir.



Piyasa istihbaratı



Türkiye serbest piyasa ekonomisiyle ancak 20 yıl önce tanıştığı için, ticari istihbaratın önemini de daha önce kavramamış görünüyor. Birçok firma veya kuruluş, muhtemel bir ortak veya yüklü miktarda mal verilecek  bir müşteri için araştırmasını atadan-dededen kalma yöntemlerle yapıyor. Türk firmalarını daha organize yöntemlerle araştırma yapmaya zorlayan şey ise ihracat ve ithalat bağlantılarının artması, joint-venture tipi ortaklıklara daha fazla önem verilmesi, ortak yatırımlara girişilmesiyle yaşanmaya başlandı.




Oysa ABD gibi gelişmiş ülkelerde ticari istihbaratın 150 yılı aşkın bir geçmişi bulunuyor. Söz gelimi ABD'de kurulu bulunan Dun&Bradstreet (D&B) firması, 1841 yılından bu yana ticari ve finansal kredi değerlendirme raporları hazırlıyor. D&B şu anda portföyünde dünyanın 214 ülkesinden 83 milyon firmanın ticari-finansal kayıtlarını bulunduruyor ve durumlarını izliyor. Bu firmanın veri tabanına Türkiye'den de 30 bini aşkın firmanın kayıtlı olduğu belirtiliyor. D&B müşterilerine; muhataplarının finansman ve ödeme alışkanlıklarıyla ilgili bilgiler veriyor, özellikle giderek yayılan e-ticaret konusunda firmaların ihtiyaç duyduğu hızlı bilgiyi sağlayarak yardımcı oluyor. D&B, ayrıca ülke risk analizleri yaparken, özel araştırmalar için de siparişler alabiliyor. D&B'nin portföyünde bulunmak artık bir prestij unsuru haline geldiğinden, firmalar ticaret sicili numaraları gibi "Dun's Number"larını da birbirlerine bildirebiliyorlar. Bu firmanın Türkiye'de de bir temsilciliği bulunuyor.




Türkiye'de kredi ve benzeri ilişkiler sebebiyle reel piyasaları en yakından izleyen kurumların başında bankalar geliyor. Her bankanın kendi bünyesinde bir istihbarat bölümü bulunuyor. Bu bölümlerde kredi talep edenler hakkında istihbarat toplanması, bankaya borcunu ödemeyenlerin takip edilmesi gibi hizmetler yürütülüyor. Bankaların bu birimlerinde çalışanların kurduğu bir dernek de bulunuyor. Banka ve Piyasa İstihbaratçıları Derneği 1978 yılında kurulmuş ve 700'ü aşkın üyesi var.




Dünyadan sanayi casusluğu örnekleri




Dikkat ederseniz; ticari istihbaratı derinleştirirken  yumuşak yani suç olmayan istihbarattan; suç olan yani bünyesinde casusluk tekniklerini barındıran çalışmalara doğru gidiyoruz. Bu konunun önemi o kadar büyük ki, onlarca yıldır bu alanda su yüzüne çıkmış veya çıkmamış binlerce olay yaşanıyor. Yani piyasa rekabeti denilen olay bazen göründüğü kadar masum olmayabiliyor. İşte size bunlardan birkaç örnek:




* IBM'den çalınan 300 milyon dolarlık bilgiler: ABD'de bilgisayar şirketlerinden gizli bilgilerin çalınması olayı 1982'de patladı. 18 Japon, bazı gizli bilgisayar bilgilerini  IBM'den çalmakla suçlandı. Bu kişilerin Japon Hitachi ile Mitsubishi adına çalıştıkları iddia edildi. Japon idareciler IBM'in bilgilerini pusu kuran FBI ajanlarına satmak isterken yakalandılar. Bilgilerin değeri 300 milyon dolar olarak biçildi.




* Kodak'tan bilgi çalmaya kalkıştılar: Kodak firmasının bir eski çalışanı şirketin milyonlarca dolar yatırdığı 401 Machine kod adlı bir aygıtın planlarını şirketteki arkadaşları yardımıyla ele geçirmeye çalıştı. Bu girişimi sırasında yakalanarak hapse atıldı.




* General Motors (GM) ve Volkswagen'in (VW) centilmenlik anlaşması: 1993'te  GM-Opel yöneticilerinden Ignacio Lopez ve 7 arkadaşı VW'ye geçti. GM, olayın ardından şirket sırlarının da beraberinde götürüldüğü gerekçesiyle VW aleyhine milyarlarca dolarlık tazminat davası açtı. VW, dava aleyhine gelişince GM'e 100 milyon dolar ödedi ve aralarında bir daha bu tip olaylar yaşanmayacağına ilişkin centilmenlik anlaşması imzalandı.




* IBM'in satışında casusluk korkusu: ABD Yabancı Yatırımlar Kurulu, 2005 başında IBM'in PC üretim biriminin Çinli Lenovo firmasına satışını IBM'in imkanlarının askeri ve sanayi casusluğunda kullanılabileceği gerekçesiyle yakından incelemeye aldı. Satış gerçekleşirse Lenovo, IBM'in bu biriminin merkezini Pekin'e taşıyacak ve dünyanın üçüncü büyük PC üreticisi olacak.




Türkiye'de sanayi casusluğu olabilir mi?




Peki Türkiye'deki özel sektörde sanayi casusluğu olayları yaşanıyor mu? Türkiye'de bu konuda kamuoyunun gündemine yansımış büyük ve etkileyici bir olay bulunmuyor. Bunun en önemli sebeplerinden birisi, Türkiye'nin henüz teknoloji üretir, hele hele teknoloji üretir şirketlerin birbiriyle rekabet ettiği bir alan olmamasından kaynaklanıyor. Türkiye'de daha çok firmaların önemli yöneticilerinin transferi şeklinde yıkıcı rekabet olayları yaşanıyor. Büyük transfer paraları karşılığında yaşanan bu olaylarda, yönetici kendisiyle birlikte eski firmasının da tüm şirket sırlarını rakibine götürüyor. Çoğunlukla önemli adamını kaptıran firmanın, karşı tarafın önemli bir adamını almasıyla ilişkiler dengeleniyor. Ancak Türkiye'nin elektronik eşya üretimi ve ihracatı ile otomotiv ihracatında giderek gösterdiği gelişim, yüksek teknoloji ve dolayısıyla sanayi casusluğu potansiyelinin bulunduğu bu alanlardan gelecekte bazı seslerin yükselebileceğini gösteriyor.




Yeni aşama: Bilgi casusluğu




Teknoloji destekli "bilgi casusluğu" ise son 10-15 yıldır dünyanın gündeminde bulunuyor. Bu konudaki en ünlü örnek, ABD'nin Echelon uydusu aracılığıyla topladığı bilgileri, kendi firmalarına aktararak Avrupalı rakiplerine karşı ihalelerde üstünlük sağlamasıydı. Bu konu öyle bir hal almıştı ki AB, bir araştırma birimi kurarak Echelon'u tamamen deşifre etti ve dünya kamuoyuna duyurdu. Ancak bilgi casusluğunun boyutları, gelişen teknoloji ile birlikte giderek dallanıp budaklanıyor. Bilgi casusluğu sayesinde ülkeler ve firmalar birbirlerine üstünlük sağlamaya çabalıyor. Öyle ki siz haberleşme sistemlerine ne kadar güçlü bariyerler yerleştirirseniz yerleştirin sözgelimi; TEMPEST diye bilinen bir yöntemle, elektronik cihazların kablolarından yaydıkları sinyaller kaydedilerek bile bilgi casusluğu yapılabiliyor.




Casus yazılımlar ise bir e-posta mesajına gizlenerek bilgisayarınıza kendi kendini kopyalıyor. Siz o e-postayı silseniz bile iş işten geçmiş olabiliyor. Kopyalanan program, bilgisayarınızdan sürekli olarak karşı tarafa bilgi aktarıyor. Bu ortamda klasik sanayi casusluğu çalışmalarının ötesinde bilgilerin dijital casusluğa karşı korunması da çok büyük önem kazanıyor. Elbette giderek bilgisayarlaşan ve bilgi toplumuna hızla entegre olan Türkiye'nin bu tehlikelerden uzak olduğunu söylemek ise yanıltıcı olur. Ancak Türkiye'nin bu alanda nasıl bir güvenlik politikası izleyeceğine ilişkin herhangi bir veri ise ufukta görünmüyor.

(Bu analiz, Ekonomi Muhabirleri Derneği-EMD'nin yayın organı Ekonom Dergisinin Temmuz-2005 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder