Cahit UYANIK
Avrupa
Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilere neredeyse yarım yüzyıldır
yön veren ve 1973 yılından bu yana uygulanan Gümrük Birliği modeli, başka
ilişkiler için ilham kaynağı olmaya başladı. Brexit’ten sonra İngiltere’nin AB
ile nasıl bir ekonomik ilişki sürdürmesi gerektiğine dair tartışmalarda, Gümrük
Birliği modeli artık daha fazla ‘çözüm’ olarak öneriliyor. Oysa İngiltere Başbakanı Theresa May sözcüsü aracılığıyla geçen Kasım ayında
AB ile Gümrük Birliği'nden tamamen ayrılacaklarını duyurmuş, şubat ayı başında
da bu düşüncesinin değişmediğini tekrarlamıştı. Ancak May’e rağmen İngiltere’de,
Brexit sonrasında AB-Türkiye arasındaki Gümrük Birliğine benzer bir uygulamaya
gidilmesi gerektiği yönündeki düşünceler daha üst perdeden dillendirilmeye
devam ediyor.
İngiltere'de şirket yöneticilerinin ve
girişimcilerin üye olduğu Direktörler Enstitüsü (Institute of Directors-IoD),
şubat ayı ortasında Brexit sonrasında AB ile ticaretlerinde Türkiye'yi örnek
alan bir model geliştirilmesini önerdi. İngiltere'nin en eski iş dünyası
örgütlenmelerinden biri olan 30 bin üyeli IoD’nun önerisi, The Daily Telegraph
gazetesinin iş dünyası ekinin manşetinde ve The Times gazetesinde yer aldı. IoD
Türkiye'nin AB ile var olan kısmi Gümrük Birliği gibi bir yapının İngiltere'nin
ticareti için en iyi sonucu vereceğini belirtti. "Brexit'i Uyarlamak:
İngiltere-AB Ticaret Çerçevesi İçin Melez Bir Seçenek" başlıklı raporda
IoD, İngiltere'nin belli sektörleri seçerek bu sektörlerde AB ile Gümrük Birliğine
gitmesini önerdi. Buna göre İngiltere'nin diğer ülkelerle serbest ticaret
anlaşmalarına katmak istediği ürün ve hizmetler ise Gümrük Birliğinde yer
almamalı. Böylece İngiltere bu sektörleri kapsayan serbest ticaret anlaşmaları
imzalamakta özgür olacak. Böylesi bir anlaşma sayesinde İngiltere'nin AB'ye
kritik sektörlerdeki ihracatının etkilenmeyeceğini vurgulayan IoD, Türkiye ekonomisinin
Gümrük Birliğinin ardından hızla büyüdüğüne dikkat çekti.
IoD’nun önerisinden kısa bir süre sonra
İngiltere'de ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin Lideri Jeremy Corbyn, ülkesinin
AB’den çıkışının ardından Brüksel ile Türkiye'ninkine benzer bir ilişki
kurulabileceğini söyledi. Brexit yaklaşımını açıkladığı konuşmasında Corbyn,
Brexit sonrası İngiltere'nin AB ile kalıcı Gümrük Birliği'ne girmesini
desteklediğini ifade etti. İngiltere'de Coventry Üniversitesi'nde konuşan
Corbyn, "AB üyesi olmadan AB'ye coğrafi olarak yakın olan her ülke, ister
Türkiye, İsviçre ya da Norveç olsun AB ile yakın ilişki içinde ve bunların
bazıları diğerlerine göre daha avantajlı" dedi. Corbyn İngiltere'nin Mart
2019'da başlayacak Brexit sonrası iki yıllık geçiş döneminde de İşçi
Partisi'nin Gümrük Birliği'ni destekleyeceğini söyledi. İşçi Partisi Lideri
"Britanya kendine has bir ilişki kuracak. İşçi Partisi Ortak Pazar’a
gümrüksüz erişim ile mevcut haklar, standartlar ve korumaların da dahil olduğu
yeni ve güçlü bir ilişki için müzakere edecek" dedi.
Gerçekten
AB-Türkiye ilişkisi dikkate alındığında Gümrük Birliği modeli, iki büyük ve
önemli ekonomik gücü birbirine yakınlaştırmakta başarılı imiş gibi görünüyor. AB’nin
resmi bir dokümanında Gümrük Birliği “Türkiye ile AB arasındaki Gümrük
Birliği, AB’nin üye olmayan bir ülke ile kurduğu ilk önemli ve işlevsel Gümrük
Birliği örneğidir. Gümrük Birliği kapsamında Türkiye, tarım ürünlerinin sanayi
bileşenleri ile sanayi ürünlerinin büyük bir kısmı için AB’nin Ortak Dış Tarifesini
(ODT) kabul etmiştir. Buna ek olarak taraflar arasında yapılacak ticari
işlemlere ilişkin tüm gümrük vergileri, nicel kısıtlamalar ve ücretler de
kaldırılmıştır. Uygulamaya girmesiyle birlikte Gümrük Birliği, AB ile Türkiye
arasındaki ticaret ve yatırımın büyümesini desteklemiş, Türkiye’de üretkenlik
kazancını teşvik etmiş, Türkiye’nin müktesebata uyumunu kolaylaştırmıştır”
denilerek övülüyor.
AB
ile Türkiye arasında Gümrük Birliği süreci 1995’te alınan nihai kararla tamamlanıp
1996 başından itibaren iki taraf için de sıfır gümrük oranlarıyla uygulanmaya
başladığında, aslında 1973 yılına kadar uzanan sancılarla dolu 23 yıllık bir
geçmişi bulunuyordu. Çünkü AB, 1973’te Türkiye ile imzaladığı Katma Protokol
ile sanayi mallarında tüm gümrüklerini Türkiye için sıfırlamış ve Gümrük
Birliği sürecine girilmişti. Türkiye ise aynı şeyi AB için yapacaktı ancak bunu
22 yıla yayacak ve gümrük vergilerini tedrici bir süreç halinde sıfırlayacaktı.
Buradaki en önemli amaçlardan biri, Türkiye ekonomisi ile AB ekonomisi
arasındaki gelişmişlik farkını yavaş yavaş azaltmaktı. Gümrük Birliğine yavaş
yavaş ulaşarak bir anlamda Türkiye ekonomisinin AB tam üyeliğine hazırlanması amaçlanıyordu.
Tedrici geçiş süreci de her iki tarafın kamuoylarını rahatlatmıştı.
Sokaklarda
“Onlar Ortak, biz Pazar olacağız” sloganlarının atıldığı günlerde Türkiye,
“Güçlü Ortak Pazar (AB’nin o zamanki ismi) ekonomisi bizi yutup, arka bahçesine
dönüştürmeyecek. Yavaş yavaş onların düzeyine çıkacağız. Tarım ve hizmetler
gibi sektörlerimizi koruyabileceğiz. Onlar sanayide gümrüklerini hemen
sıfırlayarak bize destek olacak. Biz ise sanayimizi yavaş yavaş Ortak
Pazar’ın rekabetine açacağız” diyerek
imza atmıştı. AB ise “Türkiye ekonomisi
içe kapalı. İthal ikameci model uyguluyor. Bu nedenle potansiyelinin
altında üretiyor. Üretim kalitesi iyi değil. Sanayide gümrüklerimizi
sıfırlamamız, onları kaliteli üretime teşvik edecek. Bize sanayi malları
satmaları zor. Bizim standartlarımızda üretim yapabildiklerinde zaten sorun
kalmayacak. Tam üyelik talebi en az 23 yıl ileri atıldı” diye savunarak Katma
Protokol’e imza koymuştu. Aradan çeyrek yüzyıla yakın zaman geçtikten sonra 1996’da
başlayan AB-Türkiye Gümrük Birliği, Türkiye’nin bazı şehirlerinde havai fişek
atılarak kutlanmıştı. 2018 yılına gelindiğinde ise Gümrük Birliğinin başarılı olduğu genel kabul gören bir
düşünce… Hatta AB ile Türkiye; Gümrük Birliğinin genişletilmesi ve iyi
çalışmayan yönlerini revize etme kararı bile aldılar.
Bu
noktada Türk Dışişleri Bakanlığının Gümrük Birliğine ilişkin kamuoyundaki
yanlış bir değerlendirmeyi düzeltme çabasına da dikkat çekmek gerekiyor.
Dışişleri Bakanlığına göre Gümrük Birliği AB-Türkiye arasındaki yeni bir
anlaşma değil… Sadece 1963 Ankara Anlaşmasıyla başlatılan bütünleşme sürecinin,
1973’deki imzalanan Katma Protokol ile karara bağlanan bir aşamasının
tamamlanması. Bakanlık “Gümrük Birliği, Türkiye-AB
Ortaklık Konseyi’nin 6 Mart 1995 tarihli toplantısında kabul edilen 1/95 sayılı
Ortaklık Konseyi Kararı uyarınca 1 Ocak 1996 tarihinden itibaren tamamlandı”
diyor. Yani Türk Dışişleri Bakanlığı Gümrük Birliğinin 1963-1973-1996 noktalarını
içeren bir geçmişi olduğuna vurgu yapıyor.
Türkiye’nin
Gümrük Birliği ile ilgili kısa ve öz mazisi böyle… Ancak aynı Gümrük Birliği modelinin
AB’ye 1973’ten bu yana tam üye olan, AB kadar gelişmiş, bazı ekonomik ve
finansal sektörlerde AB’den daha iyi durumdaki İngiltere’ye uygulandığında
başarılı olup olmayacağının ciddi bir etüde ihtiyacı olduğu kesin. Çünkü
Türkiye’nin Gümrük Birliği modeli azgelişmiş bir ülkeyi gelişmiş bir ekonomik
birliğe yakınlaştırmayı içerirken; Brexit sonrası imzalanabilecek AB-İngiltere
Gümrük Birliğine ne kadar örnek olabileceği belirsizliğini koruyor. Her halûkarda
Gümrük Birliği’nin AB-İngiltere ilişkilerine uygulanıp uygulanamayacağını
ezberden konuşarak bilmek mümkün değil. Uzmanların bu konuyu iyice tartışması
gerekiyor.
Öte
yandan Türkiye’nin Gümrük Birliğinin 22 yıllık (1996-2018) uygulamasından
dolayı ciddi ve mahkemelere kadar düşmüş şikayetleri mevcut. Zaten AB-Türkiye
arasında henüz başlamayan Gümrük Birliği değişiklik görüşmelerinin en fazla bu
noktalarda yoğunlaşması bekleniyor. Gümrük Birliği değişiklik ve genişletme
görüşmelerinin bir an önce başlaması, İngiltere’deki tartışmaları kolaylaştırabilir.
Brexit
gerçekleştikten sonra veya Brexit müzakerelerinde “Tamam AB’den şu şekilde
çıkılacak… Anlaştık. Peki ama bundan
sonra ekonomik ilişkilerimizde ne yapacağız? Hadi onu konuşalım” aşamasına
gelindiğinde Gümrük Birliğinin ciddi bir seçenek olarak ortaya konulması için,
Türkiye’nin şikayetlerinin çözüme kavuşturulması iyi olacak gibi görünüyor.
AB-İngiltere Gümrük Birliği tartışmalarının, dünyada ABD liderliğinde yükselişe
geçen ekonomik korumacılık eğilimlerinden nasıl etkilenebileceğini de kestirmek
şu anda güç görünüyor. Her ne olursa olsun önümüzdeki birkaç yılda AB ve
İngiltere’de; Türkiye ile uygulanan Gümrük Birliği ile ilgili dokümanlara daha
sık göz atılacağı kesin…
(Bu yazı Diplomatik Gözlem Dergisinin Nisan 2018 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder