2 Şubat 2015 Pazartesi

MERKEZ BANKASININ FAİZİ NEDEN ÖNEMLİ VE EKONOMİYİ NASIL ETKİLİYOR?

Cahit UYANIK

Merkez Bankası (MB) ocak ayında yaptığı Para Politikası Kurulu toplantısında kısa vadeli faizleri 2 puan birden düşürdü. Bu indirim herkes tarafından 'sürpriz' olarak ifade edildi. MB, bundan önceki 2 ayda da, yani aralık ve kasımda da beklentilerin üzerinde olacak biçimde faizlerini indirmişti. Peki neden bu faiz kararı, bu kadar önemli? Herkes MB'nin faiz oranı ile neden bu kadar fazla ilgileniyor? Bu faiz kararı ekonomiye nasıl bir etki yapıyor? Bu yazımızda herkesin büyük önem verdiği MB faizinin ne olduğunu, ekonomiyi nasıl etkilediğini ve bu faizin ne    olacağına karar veren ve her ayın ortasında toplanan Para Politikası Kurulunun çalışma şekline ilişkin bilgiler vereceğim.   

MB faizinin önem kazanması, Türkiye'de 2001 yılından sonra MB'nin bağımsızlığına yönelik reformlar yapılmasıyla başladı. 2001 yılında MB'nin kuruluş kanununda yapılan değişiklikle; bu kurumun ilk ve en önemli görevinin "fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek" olduğu Meclis tarafından kabul edildi. Peki bu 'fiyat istikrarı' denilen kavram nedir? Fiyat istikrarı, insanların yatırım, tüketim ve tasarrufa yönelik kararlarında dikkate almaya gerek duymadıkları ölçüde düşük bir enflasyon oranını ifade ediyor. Fiyat istikrarı, ekonomik ve sosyal istikrar sağlanabilmesinin olmazsa olmaz bir koşulu. Günümüzde yıllık bazda yüzde 1 ile yüzde 3 enflasyona sahip olan ülkeler, göreceli olarak fiyat istikrarına sahip ülkeler olarak kabul görüyor. Fiyat istikrarı sadece düşük enflasyon oranına ulaşmayı değil, o oranın sürdürülmesini de kapsıyor. Düşük enflasyon oranının belirli bir süre sürdürüldüğü ortamlar, fiyat istikrarının sağlandığı ortamlar olarak kabul ediliyorlar. Yani enflasyonun yüzde 1 ile yüzde 3 arasındaki düşük seviyelere ulaşıp sonra tekrar yüksek, örneğin yüzde 10’un üzerindeki seviyelere çıkması fiyat istikrarının sağlandığı anlamına gelmiyor.

Enflasyon tahmini hedeflemesi...

Şu anda dünyadaki uygulamalar; Türkiye gibi MB bağımsızlığına geçmiş ancak henüz fiyat istikrarını kurup sürdürememiş ülkelerde, enflasyonla mücadele aracı olarak enflasyon hedeflemesi rejimine geçildiğini gösteriyor. Enflasyon hedeflemesi rejimi, fiyat istikrarına ulaşılabilmesi amacıyla uygulanan ve giderek yaygınlaşan bir para politikası stratejisi. Uygulamalara bakıldığında enflasyon hedeflemesi rejimini diğer rejimlerden ayıran iki ana unsurun bulunduğu görülüyor. 1) Enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan merkez bankaları, enflasyon hedeflerini rakamsal olarak açıklıyor ve bu hedeflere ulaşmayı taahhüt ediyor, açıklanan hedeflere ulaşılamaması durumunda kamuoyuna hesap vermekle yükümlü oluyorlar. 2) Para politikası kararlarının ekonomiyi etkilemesi belli bir süre gerektirdiğinden, merkez bankaları bugünkü enflasyonu değil gelecekteki enflasyonu kontrol edebiliyor, bu amaçla belirli zaman aralıklarıyla enflasyon tahminleri oluşturuluyor ve bu tahminleri kamuoyu ile paylaşıyorlar. Enflasyon hedeflemesi rejimi çoğu zaman "enflasyon tahmini hedeflemesi” olarak da adlandırılıyor. Bu doğrultuda öngörülerin enflasyon hedefi ile tutarlılığı ve hedeften sapma konusundaki riskler kamuoyuna anlatılıyor.

MODERN ÇAĞIN YENİ VE GİZLİ HÜKÜM SAHİPLERİ: MERKEZ BANKASI BAŞKANLARI

Türkiye, enflasyon hedeflemesine geçiş için 2002-2005 yılları arasında 'örtük enflasyon hedeflemesi' sistemi uygulamıştı. 2006 yılından bu yana ise -örtük sözcüğüne atıfla- 'açık enflasyon hedeflemesi'ne geçildi. Bu iki rejimin de ortak özelliği, hedeflenen enflasyon oranına ulaşmak için ellerindeki tek operasyonel aracın Para Politikası Kurulunun belirlediği kısa vadeli faiz oranları olması. Yani MB; gecelik veya 1 haftalık faiz oranları ile (yani kısa vadeli) oynayarak, ekonomideki para miktarını ayarlayıp enflasyon hedefine ulaşmaya çabalıyor. MB, bankalardan borç alma faizini yükseltirse, bankalar üzerinden ekonomiden para çekmiş; tersini yaparsa ekonomideki para miktarını fazlalaştırmış oluyor. MB faizinin; Türkiye gibi sık sık döviz dengesi sorunu yaşayan bir ülkede, dış kaynakların çekilmesi açısından da rolü var. Faiz yükselirse, dış kaynak akışı hızlanıyor ve ekonomi döviz dengesi açısından rahatlıyor. Açık enflasyon hedeflemesi rejimini örtük enflasyon hedeflemesinden ayıran bir diğer husus, karar alma mekanizmasının kurumsallaşmış olması. Örtük enflasyon hedeflemesi rejimi döneminde para politikası kararları başkan tarafından alınırken, Para Politikası Kurulunun bir danışma organı olarak görev yaptığı gözlemleniyor. Ama açık enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmesiyle para politikası kararları, olağan dışı bir durum yaşanmadığı sürece önceden ilan edilen tarihlerde ve Para Politikası Kurulu tarafından oylama yöntemiyle alınıyor.

Peki MB, politika faizlerini nasıl ve neye göre belirliyor? Para politikası kararları Kurul'un önceden ilan edilmiş bir takvim çerçevesinde yaptığı aylık toplantılarla oylama yoluyla alınıyor. Kurul, faiz kararlarını alırken kararların gecikmeli olarak etkisini göstereceğini göz önüne alarak ve dolayısıyla orta vadeli bir bakış açısıyla, gelecek dönem enflasyonundaki olası gelişmeleri değerlendiriyor. Buna paralel olarak, "dışsal şokların enflasyon üzerindeki geçici etkilerine anında tepki verilmemesi" ve "orta vadeli hedeflere vurgu yapılarak politika tepkisinin zamana yayılması" prensibi benimsenmiş durumda. Kurul faiz kararı alırken; toplam arz-talep dengesi, maliye politikasına ilişkin göstergeler, parasal göstergeler ve kredi büyüklükleri, ücret-istihdam-birim maliyet-verimlilik gelişmeleri, kamu ve özel sektör fiyatlama davranışları, enflasyon bekleyişleri, döviz kurları ve onları etkileyebilecek gelişmeler, olası dışsal şokların analizi ve Banka içinde üretilen projeksiyonları içeren geniş bir bilgi setini inceliyor. Kurul toplantılarında faiz oranlarına ilişkin alınan kararlar gerekçesi ile birlikte toplantı ile aynı günde açıklanıyor; toplantıdaki tartışmaların özeti de 8 iş günü içinde yayımlanıyor.

MB faizi ekonomiyi 4 kanaldan etkiliyor

Karar alma yöntemi böyle. MB politika faizleri ekonomiyi nasıl ve hangi kanallardan etkiliyor? Bu  etkinin  dört kanaldan olduğu biliniyor. 1) MB'nin faiz oranlarında yaptığı bir değişiklik, diğer banka ve finans kurumlarının uyguladıkları faizler üzerinde etkili oluyor. 2) Piyasa faiz oranları aynı zamanda bankalardan alınan kredi miktarının ve hisse senedi, döviz gibi varlıkların fiyatlarının değişmesine yol açıyor. 3) Faiz oranlarına ilişkin kararlar yurt içi faiz oranları seviyesi ve uluslararası faiz oranları arasındaki göreli ilişkiyi ve ülkeye gelen yabancı sermayeyi etkiliyor. 4) Faiz oranlarına ilişkin kararlar aynı zamanda beklentileri, beklentiler de ileriye dönük kararları etkiliyor. Ancak, ekonominin faiz oranlarında yapılan değişikliğe uyum sağlaması zaman alıyor. Kanallardan bazıları etkisini diğerlerinden daha çabuk gösterebiliyor. Bu etki, politika değişikliklerinin sözleşmelere ne kadar zamanda yansıyacağı, bireylerin tüketim alışkanlıklarını ne kadar zamanda değiştirecekleri gibi unsurlara bağlı. Ayrıca, geçmişteki enflasyon oranına bakarak karar alma alışkanlıklardan kolay vazgeçemeyen bir ekonomide politika değişikliklerinin etkileri daha zayıf oluyor.

İşte MB'nin son yaptığı 2 puanlık faiz indirimi kararına ilişkin açıklamayı bu bilgiler çerçevesinde değerlendirirsek, işleyişi de anlamış olabiliriz. MB, indirime ilişkin kararını açıklarken, önümüzdeki dönemde hem dünyada hem de Türkiye'de enflasyonun aşağı (düşüş) yönlü olacağını belirtti ve buna ayak uydurulması için faizleri indirdiğini açıkladı. MB, 1 puan beklenirken 2 puan yapılan indirimin sürpriz bölümünü ise finansal koşullardaki ek sıkılaşmaya bağlıyor. Yani kriz ortamında bankaların kredi kullandırmak istememesi veya kullanma koşullarını ağırlaştırmasına atıfta bulunuluyor. Bu indirimle MB, bankalara "Elinizdeki fazla parayı bana getirmeyin, çünkü faizimi düşürüyorum. Müşterilerinize kullandırırsanız daha fazla kazanç elde edebilirsiniz" mesajını veriyor. MB bu tavrıyla, en az enflasyon kadar tehlikeli olan deflasyonun (fiyatların sürekli düşerek ekonomideki üretim faaliyetlerini baltalaması) önüne geçmek istediğini belirtiyor.
(Bu yazı, Türk Standardları Enstitüsü-TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Şubat-2009 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 

DURMUŞ YILMAZ, 2008'DE NEDEN "YILIN BÜROKRATI" SEÇİLDİ?

'PİYASA MUHALİFİ' TURHAN, APAR TOPAR KURUL ÜYESİ OLDU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder