6 Şubat 2015 Cuma

ALİ BABACAN'IN İLK HATASI MI?


 Cahit UYANIK

Tüm dünya gözlerini savaşa çevirmişken Ankara'daki ekonomi yönetiminde ilginç gelişmeler yaşandı. Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, hem siyasetçi hem de bir ekonomi teknokratı olarak önemli bir hatanın altına imza attı. Uçuş izni tezkeresini Meclis'ten geçirmek için 6 milyar dolarlık paketi varmış gibi gösterdi. Babacan, ağzından bu lafların dökülmesinin üzerinden 3-5 saat geçmeden ne yazık ki okyanus ötesinden yani ABD'den yalanlandı. Oysa Babacan'ın bunları söylemesine hiç gerek yoktu. Çünkü tezkerede bulunan Kuzey Irak'a girileceği yönündeki cümleler tüm AKP'lileri ikna etmeye yeterdi.

Amacım burada Babacan'ın 'savaş gürültüsü'ne giden ve Allah'tan çok büyük kaos yaratmayan açıklamalarını eni-konu irdelemek değil. Burada, Babacan'ın ilk göreve geldiği günden bu yana yaptığı çeşitli hatalara değinmek istiyorum. Babacan'ın bakanlığa atanır atanmaz gittiği Hindistan gezisine katılan bir dostum, yaptığı özel sohbete dayanarak Hazine Bakanı'nı konulara hakim bulmadığını söylemişti. O günlerde AKP'liler, başta Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Abdüllatif Şener olmak üzere kendilerinin iktidara hazırlıklı bir parti olduklarını söyleyip duruyorlardı. Bu üçlü, sorunları bildikleri gibi çözümlerinin de hazır olduğunu anlatıyorlardı. Babacan'ın sohbette genel geçer ifadeler kullanması ve IMF ile Dünya Bankası müzakerelerini gazete haberlerinden bile izlemediğine ilişkin ipuçları verdiği mini gaflar yapması dostumu hayli endişelendirmişti. Bu endişelerin yersiz olmadığı daha sonra anlaşıldı. 

Babacan'ın sürekli AKP teşkilatları ve onların organik ilişki içinde bulunduğu bazı oluşumlarla ilgilenmesi, kendisinin inisiyatifine bırakılan her konuda 'Latif Abi'sinin onayını araması, 'niyet mektubunu biz yazıyoruz' gibi ucuz söyleme kaçması, hele hele son olarak niyet mektubunun DHL adlı uluslararası kargo şirketi eliyle gönderilebileceğini söylemesi -moda deyimle- karizmayı çizdirdi. Oysa Babacan'dan beklenen şey, siyasetten çok teknik konularla ilgilenmesi, ekonomideki koordinasyonsuzluğa çözüm bulması, IMF Heyetini ucuz demeçlerle rahatsız etmemesi ve devletin resmi dokümanlarının diplomatik kurye ile gönderileceğini bilmesiydi. Bunların hiç birisi olmadı. 

58'inci Hükümet'in Başbakanı Abdullah Gül'ün ekonomi muhabirleriyle yaptığı bir sohbette "Irak Meselesi er geç bitecek. Biz yine kendi sorunlarımızla baş başa kalacağız. Bu nedenle ekonomide attığımız adımlara dikkat etmeliyiz" sözü hala kulaklarımızda. Gül'ün son olarak söylediği "ABD yardımı gelseydi dipsiz kuyulara giderdi" şeklindeki sözlerinin, seçim kazanıldıktan sonraki ilk kritik demeçlerinden birisi olan "Kendi evimizi IMF istediği için değil, kendimiz için süpürmeliyiz" sözü ile doğrultu tutarlılığı bulunuyor. Öyleyse Babacan'ın parti büyüklerinin sözlerini can kulağı ile dinlemesinde yarar var. Çünkü Babacan'ın hata yapma kotası doldu. Kota biterse ne başlar bilinmez...

(Bu yazı, 24.03.2003 tarihinde Finansal Forum Gazetesinde Başkentten Yansımalar köşesinde yayınlanmıştır.)  

EKONOMİ TARİHİ ARAŞTIRMALARININ EKSİKLİĞİ VE IMF İLE AZ BİLİNEN GEÇMİŞİMİZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder