İşte bu ortamda; 1 Kasım 2015 seçimleri ile tek parti iktidarını sağlayan Türkiye’nin takviminde 2019 yılı ikinci yarısına kadar herhangi bir seçim bulunmaması önemli bir avantaj olarak değerlendiriliyordu. Ancak Türkiye bu sefer de 2016 yılına, jeopolitik ve jeostratejik faktörlerin negatif yöndeki etki ve baskısı altında giriş yaptı. Türkiye bu yılı, kurulu bulunduğu ‘belalı coğrafya’nın beraberinde getirdiği çok yönlü jeopolitik ve jeostratejik koşulları lehine çevirmek veya yumuşatmak için harcayacağa benziyor. Bu yazımızda herkesin sıkça bahsettiği Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik koşullarının (2016 yılı itibarıyla) ekonomisini nasıl ve ne yönde etkileyebileceğini ele alacağız.
1 Nisan 2016 Cuma
TÜRKİYE, JEOPOLİTİK SEBEPLERLE OLUŞAN EKONOMİK FATURANIN BASKISINA GİREBİLİR
7 Mart 2016 Pazartesi
TÜRKİYE, İZLEDİĞİ ORTA DOĞU POLİTİKASI SAYESİNDE AB’YE TAM ÜYE OLABİLİR
Cahit UYANIK
2016 yılına
girildiğinde Türkiye’deki görünen gündem maddelerinin çoğu Orta Doğu kaynaklı. Terörle
mücadele, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD), Suriye sorunu, Suriyeli mülteciler ve başkanlık sistemine
geçiş tartışmaları akla ilk gelenler… Ama Türkiye’nin bir yandan da Avrupa
Birliği (AB) bağlamında bir gündemi var
ki, odağında Orta Doğu’daki gelişmelerin
bulunduğu kolaylıkla söylenebilir.
Bir
kaç yıl geriye dönüp baktığımızda, Türkiye-AB ilişkileri adeta buzdolabına
konulmuştu. Türkiye, belki de AB ile ilişkilerde yaşanan boşluğu değerlendirmek
adına, belki de ileride yaşanabilecek gelişmelere daha önceden vakıf olduğu
için; son 4-5 yılda Orta Doğu kökenli sorunlarla daha çok haşır-neşir olmaya başladı. AB’nin
bir tarafa, Türkiye’nin bir başka tarafa baktığı bu manzara, geçen yıla kadar
sürdü. Bu manzara, Türkiye’nin bir kaç kentindeki ve Paris’teki terör saldırılarının yanı sıra,
Aylan bebeğin cansız bedeninin kıyıya vurmasıyla değişti.
29 Şubat 2016 Pazartesi
KAPAK HABERİ / ÇİN, 2016 YILINDA DÜNYAYI YENİ BİR EKONOMİK KRİZE SÜRÜKLEYECEK Mİ?
Cahit
UYANIK
2016 yılına girilmesiyle
Çin, dünyadaki ekonomik kriz tartışmalarının odağına oturdu. Ekonomide Çin kaynaklı
tartışmaların yıl boyunca da sürüp gitmesi bekleniyor. 2008 yılında ABD’de
başlayan ekonomik ve mali krizin, ikinci aşamasında AB bulunuyordu. Üçüncü
aşamanın ise Çin’deki devalüasyonlarla başladığı ileri sürülüyor. Çin’in yaptığı
devalüasyonlarla yani “kur savaşı” yoluyla, ekonomik krize girmemek için
mücadele vermeye başladığı görüşü güçlü bir şekilde tartışılıyor.
Çin ekonomisi, dünyadaki
global ekonomik düzenin en önemli üçüncü aktörü. Ama pek çok açıdan, diğer iki büyük aktör ABD
ve AB’ye bağımlı. Milli parasının uluslararası değerini dolara sabitlemiş olan Çin’in,
en büyük müşterisi de bu iki büyük (ABD
ve AB) ekonomik güç. Nihayetinde bu kadar içli-dışlı bir ilişki sebebiyle Çin’in,
ABD ve AB’deki gelişmelerden olumlu-olumsuz yönde etkilenmesi çok normal.
14 Şubat 2016 Pazar
YABANCI SERMAYE, TÜRKİYE'DE SIFIRDAN YATIRIM YAPMAYA SICAK BAKMIYOR
Cahit UYANIK
Merkez Bankası (MB), bu yıl için yayınladığı Ödemeler Dengesi Raporunun ikincisinde cari açığın finansmanıyla ilgili kaygılara geniş yer ayırdı. Raporda, 'borç yaratmayan sermaye kalemi' olarak nitelendirilen doğrudan yatırım girişlerindeki muhtemel yavaşlamanın cari işlemler açığının finansmanı ve sürdürülebilirliği açısından risk oluşturduğu belirtildi.
Son dönemde küresel gelişmelerin yarattığı belirsizliğin doğrudan yatırım girişlerinin sürdürülebilirliği kaygılarını artırdığına dikkat çekilen raporda, "Greenfield" olarak tabir edilen sıfırdan yatırımların önemine dikkat çekildi. Bu tip yatırımların, doğrudan yatırımlar içindeki payının halen çok düşük seviyede olduğuna dikkat çekilen raporda, bu durumun kaygıları artırdığı vurgulandı. MB, yapısal reform sürecine devam edilmesinin istihdam yaratacak yeni yatırımlar çekmek açısından önem kazandığını bildirdi.
6 Şubat 2016 Cumartesi
TÜRKİYE'NİN FALINA BAKTILAR: YABANCILAR YATIRIM İÇİN AB'Yİ BEKLİYOR
Türkiye'de faaliyet gösteren çok uluslu şirketlerin üst düzey yöneticileri, çok uluslu şirketlere yönelik danışmanlık hizmeti veren şirket ve dernek yöneticileri ile Avrupa ve Kuzey Amerika'da faaliyet gösteren yatırım bankalarının üst düzey yöneticileri arasında yapılan görüşme sonuçlarına dayanarak hazırlanan bir SWOT analizinde, Türkiye'nin yabancı sermaye konusundaki geleceği tahmin edilmeye çalışıldı. Türkiye'nin güçlü tarafları, zayıf tarafları, fırsatları ve risklerinin araştırıldığı SWOT analizinde, AB'ye yakınlık faktörü Türkiye'nın yabancı sermaye cezbetmekte en güçlü olduğu alanlar içinde sayıldı. Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesi, geleceğe yönelik 'en yüksek fırsat faktörü' olarak belirtilirken, AB'ye girememek ise en temel riskler arasında gösterildi.
TERÖRÜN FİNASMANIYLA MÜCADELE: EL ZERKAVİ VE BASAYEV'E İŞLEM YASAĞI GETİRİLDİ
Cahit UYANIK
Irak'ta kaçırılarak öldürülen Türkler'in katili El Kaide'nin Irak bağlantılı Tevhid ve Cihad Örgütü'nün başı Ebu Musab El Zerkavi'ye işlem yasağı getirildi. Kurumlar, asıl ismi Ahmad Fadil Nazal Al-Khalayleh olan El Zerkavi'nin kullandığı diğer takma isimlere karşı da uyarıldı. Buna göre El Zerkavi; Muhannad, Al Muhajer ve Garib isimlerini de kullanabiliyor. Birleşmiş Milletler'in (BM) aldığı kararlara dayanılarak dağıtılan 17 Ağustos 2004 tarihli yeni listede El Kaide'nin finansörleri ve mali işlemlerini yürüten 47 kişi bulunuyor. Listede herhangi bir Türk vatandaşı yer almazken, Çeçen Lideri Şamil Basayev'e de işlem yasağı getirildi.
31 Ocak 2016 Pazar
TÜRKİYE, 2016 YILINDA EKONOMİ DİPLOMASİSİ ÇALIŞMALARININ ODAĞINDA OLACAK
Cahit UYANIK
Türkiye, yoğun bir siyasi gündemin yaşandığı 2015 yılını tamamlayarak 2016 yılına ulaştı. 1 Kasım 2015 seçimlerinden hemen sonra yaşanan iç ve dış gelişmeler gösterdi ki; 2016 yılı içte ekonomik meseleler, dışta ise ‘ekonomi diplomasisi’nin bolca konuşulduğu ve tartışıldığı bir dönem olacak. Biz bu yazımızda daha çok Türkiye’nin odağında bulunacağı 2016 yılındaki ekonomi diplomasisi çabalarının neler olabileceği ve ne gibi gelişmeler yaşanabileceği üzerinde duracağız.
Rusya’nın 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren Türk mallarına uygulamaya başladığı ambargonun ne yönde gelişebileceği, Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik görüşmelerinin yeni açılan fasıllar üzerinden ekonomik bazda ele alınmaya başlaması ve Gümrük Birliği Anlaşmasını değiştirme müzakereleri, Orta Doğu’da İsrail ile 5 yıllık problemli dönemin ardından yeniden işbirliği yoluna girilmesi, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı terör örgütünün finans kaynaklarının zayıflatılmasında Türkiye’den beklentilerin iyice artması bu yıl iyice yoğunlaşacak ekonomi diplomasisinin ana konuları olacak gibi görünüyor. Şimdi bu konuları tek tek ele alalım:
ORTA DOĞU’DA MİKRO DÜNYA SAVAŞI VAR
Cahit UYANIK
Daha yazının başında yaşananların
ismini koyalım: Orta Doğu’da petrol ve doğal gaz temelli bir ‘Mikro Dünya
Savaşı’ var. ‘Mikro dünya savaşı’ ile bu bölgedeki etnik yapılar, mezhepler ve
çeşitli örgütlenmeler üzerinden sürüp giden global ölçekte bir silahlı
mücadeleden bahsediyoruz. Peki bu ‘mikro dünya savaşı’ neden yapılıyor? En akla
yatkın sebep bu bölgenin, dünyanın en önemli
petrol ve doğal gaz rezervlerine
sahip olması…
Orta Doğu dünya petrol üretiminin
ortalama yüzde 40’nı karşılıyor ve dünya petrol rezervlerinin yüzde 48,5’ine sahip. Sadece Suudi Arabistan, dünya petrol
rezervlerinin 1/4’üne sahip ve bu rakam ABD’nin petrol rezervlerinin 10 katı
büyüklüğünde. Orta Doğu’daki kanıtlanmış
doğal gaz rezervleri ise dünyanın yüzde 43’üne karşılık geliyor. Buna karşılık
dünya ekonomisine yön veren büyük devletler ‘enerji fakiri’ sayılabilecek durumdalar. ABD,
Japonya, Çin, Almanya, Fransa, Türkiye ve diğerleri… Enerjilerinin çoğunu bu
bölgeden temin ediyorlar.
KOBİ'LER DIŞ KREDİ KULLANIMINI ÖĞRENDİ
Cahit UYANIK
KOBİ'ler
Avrupa Yatırım Bankası (AYB), Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD),
Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası (AKKB), Japon Uluslararası İşbirliği Bankası
(JBIC), Alman Kalkınma Bankası (KfW) gibi kuruluşlardan sağlanan dış kredi
imkânlarını giderek daha çok kullanmayı öğreniyorlar.
30 Ocak 2016 Cumartesi
EMLAKBANK'TA MUHASEBE OYUNUYLA KAR
Özelleştirme için kanun hükmünde kararname çıkarılmayı bekleyen Emlak Bankasının 1999 bilançosu, ilginç muhasebe oyunlarıyla kara geçirildi. Gayrimenkul yatırım ortaklığına dönüştürülmesi planlanan Emlak Konut A.Ş.'ye yapılan 444,6 trilyon liralık gayrimenkul devri sonucu, banka 70,3 trilyon lira kara geçer gibi göründü. Oysa bilançoyu denetleyen bağımsız denetçi DRT Denetim A.Ş'nin bazı çekinceler koyduğu bu devir gerçekleştirilmemiş olsaydı, Emlak Bankası 374,3 trilyon lira zarar edecekti.
29 Ocak 2016 Cuma
TÜRKİYE'NİN NÜFUSU ARTIK EKSİKSİZ VE SIFIR HATA İLE HER YIL AÇIKLANACAK
Cahit UYANIK
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin 2007 yılı
nüfusu açıklandı. Nüfusumuz 70 milyon 586 bin 256 kişi idi. Bu açıklamadaki
ilginç nokta, resmi ağızlardan bir 'ara yıl' rakamı verilmesi idi. Yani sonu
sıfırla veya 5'le biten bir yılın nüfusu açıklanmıyordu. Zaten bundan sonra
nüfusumuzu, tam ve doğru olarak her yıl öğrenebileceğiz. 2009 yılı ocak ayının
ilk 15 günü içinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008 yılı nüfusunu
açıklayacak. Yani nüfus 5 veya 10 yılda bir açıklanan, ara yıllarda da çeşitli
göstergelere bakılarak projeksiyonu yapılan bir veri olmaktan çıkacak. Gerçeğe
en yakın durumu yansıtacak.
22 Ocak 2016 Cuma
HANİFE ŞENYÜZ'ÜN KALEMİNDEN: BİR BÜTÇE BÖYLE GEÇTİ
Hanife ŞENYÜZ-Dünya Gazetesi Ekonomi Muhabiri
Bir ay boyunca, milletvekillerinin deyişiyle "modern hapishane" olan TBMM'deyim. 1993 mali yılı bütçe tasarısını, küçücük, şimdi bana daha da sevimli görünen büroma bile gelemeden Plan ve Bütçe Komisyonunda izledim. Bir gazeteci arkadaşıma göre "naklen yayın" yaptım. Ama, okurlar hakkımı teslim edeceklerdir ki, TRT'nin yayınlarından daha iyiydi.
13 Ocak 2016 Çarşamba
İYİ HAZIRLANMIŞ ORTA VADELİ PLAN (OVP), TÜRKİYE'NİN KREDİ NOTUNU DÜZELTTİ
Cahit UYANIK
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'de ekonomi
yönetimi, bütçe politikaları ve uluslararası ekonomik ilişkiler açısından
oldukça ilginç bir gelişme yaşandı. Ekonomik Koordinasyondan Sorumlu Başbakan
Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan, 2010-2012 yılları arasını kapsayan
Orta Vadeli Ekonomik Programı (OVP) açıkladı. Babacan'ın yaptığı açıklamanın üzerinden
36 saat yani 1,5 gün geçmesinin hemen ardından Standart and Poors ve Moody's
adlı iki kredi derecelendirme (rating) kuruluşu Türkiye'nin kredi notunu bir
parça da olsa düzelttiler. Standard and Poors, Türkiye'nin kredi notu
görünümünü "negatif"ten "durağan"a yükseltti. Kuruluş,
Türkiye'nin döviz ve lira cinsinden kredi notunu sırasıyla "BB-/B" ve
"BB/B" olarak teyit etti. Kuruluş oysa, Türkiye'nin kredi notu
görünümünü Kasım-2008'de negatife düşürmüştü. Standart and Poors, Türkiye'de
'sıfırcı hoca' lakabı ile biliniyor. Bu kuruluş, 1994 yılında Türkiye'nin
notunu düşürerek yaşanan ekonomik krizi başlatan kuruluş olarak da hafızalarda
yer etmişti.
9 Ocak 2016 Cumartesi
YATIRIMCILAR İLE KAMUYU BİLGİLENDİRMENİN ÖNEMİ: KAP
KAP e-devlet uygulamasında olması gereken tüm unsurları (Devlet: SPK, Şirket: KAP şirketleri, Vatandaş: Sermaye Piyasası Yatırımcısı) içermesi sebebiyle, tam bir e-devlet uygulaması olarak biliniyor. KAP aynı zamanda, Türkiye'nin ilk resmi elektronik imza projesi.
Dünyada tarihi geçmişi 1400'lü yılların
sonuna kadar götürülebilen borsaların, Türkiye’deki kökleri 19. yüzyılın ikinci
yarısına kadar uzanıyor. İlk menkul kıymetler piyasası Kırım Savaşı’nı takiben
1866 yılında Osmanlı İmparatorluğu zamanında kurulmuş olan “Dersaadet Tahvilat
Borsası” idi. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu takiben 1929 yılında
çıkartılan 1447 sayılı “Menkul Kıymetler ve Kambiyo Borsaları Kanunu" ile
sermaye piyasalarının, yeni ismiyle “İstanbul Menkul Kıymetler ve Kambiyo
Borsası” adı altında organize olması sağlandı. Borsa kısa sürede, gelişerek
yurt çapında girişimcilerin fon ihtiyaçlarının karşılanmasına katkılarda
bulundu. Ancak 1929 Krizi, 2. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi, Türk iş
dünyasını olumsuz etkiledi ve borsanın önemi azaldı. 1981 yılında ise Sermaye
Piyasası Kanunu çıkartıldı. Bir sene sonra 1982 yılında menkul kıymetler piyasasının
idaresinden, kontrolünden ve mevzuatının düzenlenmesinden sorumlu resmi kurum
olan Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Ankara’da kuruldu. Ekim 1983 Türkiye’de
menkul kıymet borsalarının kuruluşunu öngören bir kararname çıktı. Ekim 1984’de
ise "Menkul Kıymet Borsalarının Kuruluşu ve Çalışma Esasları" Resmi
Gazete’de yayınlandı. Çalışma esaslarına ilişkin mevzuat Olağanüstü Genel Kurul
toplantılarında kabul edildi ve 26 Aralık 1985 tarihinde İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası (İMKB) resmen çalışmaya başladı. Yani Türkiye'de modern
anlamda sermaye piyasalarının oluşumu, henüz 28 yıllık bir geçmişe sahip.
TÜRKİYE, SUYUNU HOR KULLANIYOR VE KİRLETTİĞİ SUYU ARITMIYOR
Su, yaşamın kaynağı. Birçok kaynak gibi,
ancak azaldığında veya yok olmaya yüz tuttuğunda önemi anlaşılıyor. Normal
zamanlarda insanlar, bu tip kaynakları hiç bitmeyecekmiş gibi fütursuzca
harcıyorlar. Türkiye, bu yaz yaşadığı büyük kuraklığı çok uzun süredir
görmemişti. Kuraklık, çoğunlukla bölgesel ve gelip geçici zamanları içeren bir
problem olarak yaşanıyordu. Çok uzun yıllardır sözü edilen küresel ısınmanın
geçen kış ve bu yaz iyice kendini hissettirmeye başlamasıyla su sorunu da ülke
çapında iyice kendini gösterdi. Peki su sorununun neresindeyiz ve Türkiye'de
sular nasıl kirlenip boşa akıyor? Bu konuda Çevre ve Orman Bakanlığının
verilerine başvurmak en sağlıklısı gibi görünüyor. Bu verilere bakıldığında
ortaya çıkan sonuç şu: Türkiye, su zengini bir ülke değil. Buna rağmen suyu
oldukça hor kullanıyor ve kirlettiği suyu da arıtıp yeniden kullanıma
sunamıyor.
31 Aralık 2015 Perşembe
DEVLET GİBİ EKONOMİK KAYNAKLARA SAHİP BİR TERÖR ÖRGÜTÜ: IŞİD
Cahit UYANIK
2004 yılında kurulan Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı terör örgütü, 2 yıl önce adeta yükselişe geçti. Bu yükselişte güçlü ekonomik kaynaklara ulaşması ve şu ana kadar bir terör örgütü açısından hiç rastlanmayan bir finansal modele sahip olması önemli rol oynadı. 2014 yılı ortalarında Irak’ın kuzeyindeki en önemli kentlerden Musul’u ele geçiren IŞİD, büyük ekonomik ve mali kaynakların anahtarına da sahip oldu. Bu kaynaklardan en dikkat çekeni ve hemen kullanıma hazır olanı, Irak Merkez Bankası Musul Şubesinin kasasındaki yaklaşık 500 milyon dolar ve tutarı bilinmeyen altın külçelerdi.
Aynı zamanda petrol zengini olan bu bölge, tarımsal üretim,
su kaynakları ile maden zenginliği açısından
da iyi durumdaydı. IŞİD, petrol
ticaretinin yanı sıra buradaki tarımsal üretimden de pay almaya başladı. IŞİD
bu finansman modeliyle, şu ana kadar ortaya çıkmış hiçbir terör örgütüne
benzemiyor ve ‘devlet gibi ekonomik kaynaklara sahip bir terör örgütü’ olarak
tanımlanabiliyor. Ancak IŞİD aynı anda, terör örgütlerinin klasik finansman
modelini de kullanmaktan çekinmiyor. Fidye, tarihi eser kaçakçılığı, gasp,
soygun, organ ticareti, insan ticareti (kölelik), yurt dışındaki zengin
gönüllülerin yardımları ile kendisini destekleyen bazı devletlerin gizli
yardımları IŞİD’in diğer terör örgütlerine benzeyen gelir kaynakları… Öyle ki
IŞİD’in günlük gelirinin 10 milyon dolara ulaştığı tahmini yapılıyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)