Cahit UYANIK
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin 2007 yılı
nüfusu açıklandı. Nüfusumuz 70 milyon 586 bin 256 kişi idi. Bu açıklamadaki
ilginç nokta, resmi ağızlardan bir 'ara yıl' rakamı verilmesi idi. Yani sonu
sıfırla veya 5'le biten bir yılın nüfusu açıklanmıyordu. Zaten bundan sonra
nüfusumuzu, tam ve doğru olarak her yıl öğrenebileceğiz. 2009 yılı ocak ayının
ilk 15 günü içinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008 yılı nüfusunu
açıklayacak. Yani nüfus 5 veya 10 yılda bir açıklanan, ara yıllarda da çeşitli
göstergelere bakılarak projeksiyonu yapılan bir veri olmaktan çıkacak. Gerçeğe
en yakın durumu yansıtacak.
Peki bu nasıl sağlandı? Bunun sebebi
Avrupa Birliği ve diğer önemli gelişmiş ülkelerdeki sistemle nüfusu saymaya
başlamamızdan geçiyor. Evlere kapanıp, sokağa çıkma yasağı uygulanan sistem
yerine; 'adrese dayalı' nüfus kaydı sistemine geçişin temelinde iki önemli
çalışma bulunuyor. Bunlardan ilki Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS). 1972
yılında fikir olarak ortaya atılan ve 1974 yılında kurulma çalışmaları
başlatılan MERNİS; 1980 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne ihale
edilmişti. 1982 yılında proje uygulama çalışmalarına başlanan MERNİS projesi,
daha sonra yavaşladı. 1996 yılında Dünya Bankası MERNİS projesini özelleştirme
ve sosyal güvenlik projeleri kapsamındaki kredi desteği kapsamına aldı. MERNİS,
2002 yılı sonundan itibaren de tüm Türkiye'deki nüfus idarelerinde kullanılmaya
başlandı. MERNİS, tüm Türkiye'de nüfus kayıtlarının bilgisayar ortamında
tutulması ve güncellenmesi esasına dayanıyor. Tam 30 yıllık bir proje geçmişi
bulunan MERNİS, yıllık bazda izlenebilen modern
nüfus sayımı sisteminin ilk adımını oluşturuyordu.
Nüfusu daha iyi sayabilmek için ikinci
adım ise Ulusal Adres Veri Tabanı'nı (UAVT) kurmaktı. Çünkü nüfusu bir bütün
olarak ortaya koymak yetmiyor, sürekli devinim halinde bulunan nüfusun
hareketlerini izlemek gerekiyordu. Bunun için de devletin elinde Türkiye'deki
tüm adresleri, yani bina kayıtlarını içeren sağlıklı bir veri tabanının
bulunması gerekiyordu. Bir adresten çıkıp bir başka adrese taşınan kişilerin
izlenmesi için ortak bir adres dili kurulması gerekiyordu. Bu konuya yasal
zemin hazırlamak için 2006 nisan ayında bir kanun çıkarıldı. Ardından ise
adresleri numaralama çalışması yapıldı. UAVT’nın kaynağını oluşturan numaralama
çalışması, belediyesi olan yerlerde belediyeler, belediyesi olmayan yerlerde
ise İl Özel İdareleri tarafından yapıldı. UAVT’nın altyapı çalışmaları TÜİK
bünyesinde tamamlandı. Bilgi formlarının alan uygulamasından önce, UAVT’ndaki
adresler alanda kontrol edildi. Bu kontrollerde tespit edilen hatalı,
ulaşılamayan ve veri tabanında olmayan adresler, kayıt bürosunda görevli
belediye personeline bildirildi. Söz konusu sorunlar fiilen alanda giderilip
UAVT’na işlendi. Böylece UAVT ile alandaki adreslerin birebir aynı olması
sağlandı. Bu çalışma 2007 ağustos ayında bitirildi.
Bu arada UAVT’ndaki adreslerde ikamet
eden T.C. vatandaşı ve yabancı uyrukluların belirlenmesi amacıyla alan uygulaması
yapıldı. Bu amaçla numaralama aşaması tamamlanan yerleşim yerlerindeki bütün
adresler, TÜİK anketörleri tarafından tek tek ziyaret edilerek bilgi formu uygulandı.
TÜİK tarafından geliştirilen program ile web üzerinden, alanda tespit edilen
ikamet edilen adres bilgileri, MERNİS kayıtları ile T.C. kimlik numarası
kullanılarak elektronik ortamda eşleştirildi. Türkiye’de ikamet eden
yabancıların bilgileri ise pasaport numarası kullanılarak ikamet edilen adres
ile ilişkilendirilerek ayrı bir veri tabanı oluşturuldu.
Eşleştirme işlemi
tamamlandıktan sonra ikamet adreslerine göre kişisel bilgileri içeren adres
listeleri, mahalle/köy muhtarlıklarında kişilerin kontrol etmeleri için 60 gün
süreyle askıya çıkarıldı. Askı süresince muhtarlıkların yanı sıra TÜİK’in web
sayfasından da vatandaşlara ikamet adreslerinin doğruluğunu kontrol etme imkanı
sağlandı. Askı sürecinde yapılan başvurular değerlendirildi, diğer idari kayıtlardan
gelen bilgiler de dikkate alınarak kayıtlara son şekli verildi. Sonuçta Adrese
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) kurulmuş oldu. ADNKS, İçişleri Bakanlığı
Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Bundan sonra ikamet
adres değişikliklerinin sisteme aktarılması, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve
Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Nüfus Müdürlükleri tarafından
yapılacak. Yani nüfus, istenirse yıllık değil birkaç günlük çalışma ile aylık,
haftalık bile hesaplanabilecek.
TÜİK Başkanı Ömer Demir, ADNKS ile
açıkladıkları 70.6 milyon kişilik nüfusun Türkiye'nin gerçek nüfusu olduğunu
belirterek, 1.5 yıldan fazla süre devam eden
çalışmanın 'sıfır hata' içerdiğini kaydediyor. Çalışmada MERNİS'in yanısıra
bütün idari kayıtların kontrol amaçlı kullanıldığını anlatan Demir, sosyal
güvenlik kurumları, Yeşil Kart, Gelir İdaresi Başkanlığı, Çiftçi Kayıt Sistemi,
Milli Eğitim Bakanlığı, GSM operatörleri abone kayıtlarının yanı sıra Kızılay ve
Deniz Feneri Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarından da adresleri
topladıklarını vurguluyor. Demir "Bütün bunları birey bazında
karşılaştırdık. Mesela GSM operatörü üzerinde kaydı var, ama bizdeki adrese
dayalı sisteme kaydolmamış. GSM operatöründen bu kişilere mesaj gönderilmesini
istedik ve kayda girmelerini sağladık.
Böyle sıkı bir operasyondan sonra 70.6 milyon kişilik rakam oluştu" diye
konuşuyor.
Demir, kurdukları sisteme göre MERNİS'te
görünmeyen bir kimsenin işlem görmesinin mümkün olmadığını, dağıttıkları
formlara T.C. kimlik no'su yanlış girilmişse, tekrar o kişiye dönülerek
doğrusunun alındığını, sorun yoksa yeniden MERNİS'e gidip kayıttaki yanlışlığı
çözdüklerini anlatıyor. Sürekli kontrollü kayıtta bulunduklarını ve bu anlamda
sıfır hatada olduklarını ifade eden Demir, "Mesela bir kişi dese ki 'Ben
TÜİK'i atlattım. Rize'den ayrı, Ankara'dan ayrı yazıldım'. Biz onu buluruz
buradan. Evet doğru, ilk adresi Rize, sonraki Ankara'dır. Taşınmıştır, iki
adresi de görünür. Ama 1 kişidir o. 2006 kasımından beri alandayız. O günden
bugüne çok adres de değişti zaten. Nakiller, tayinler oldu. Aynı vatandaşın
önceki adresi de mevcut. Bu veri tabanında, kişinin adres bölümü taşındıkça
giderek kabaracak. O anlamda mükerrerliğe imkan vermeyen, diğer idari
kayıtlarla kontrol imkanı bulunan bir sistem" şeklinde konuşuyor.
Nüfusun, daha önce yapılan
projeksiyonlara göre 3 milyon kişi az çıkmasıyla kişi başına milli gelirin 308
dolar birden artmasını 'matematiksel bir durum' şeklinde açıklayan Demir,
"Bütün yorumcuları bir konuda ihtiyatlı olmaya çağırıyorum. Önceki nüfus
sayımı sonuçlarıyla şimdiki sonuçlar arasındaki farklılığı, bir trend
farklılığı olarak görmemeleri gerek. Çünkü eski sayım sisteminde sayım günü
kırdan kente nüfus kayışı oluyordu. Bu nedenle eski rakamı yenisi ile karşılaştırıp
'kentleşme arttı' diyemeyiz. O nüfus hareketi olmasa belki, kentleşme oranı 7-8
yıl önce daha yüksek çıkabilecekti. Adrese dayalı sistemden sürpriz bir sonuç
çıktığını söyleyemem. Zaten MERNİS'te 75 milyon kişi vardı. Bunun 4 milyonu
yurt dışında yaşayan vatandaşlardı. Düştüğümüzde nüfus 71 milyon. Daha düşük bir
nüfusa ulaşsaydık, vatandaşların çoğunun kimlik no'su olmadığını anlayacaktık.
Ama artık herkes kimlik no'sunu zaten alıyor" diye konuşuyor.
Yeni sistemle tüm vatandaşların adres ve
bazı özel yaşam bilgilerinin bir veri tabanında toplanmasının özel hayatın
mahremiyetini zedelemeyeceğini belirten Demir, "Bir kamu kurumunun adrese
ulaşmasını yasalar meşru kılıyorsa, veri tabanına girebilir. Bence bu sistem,
muhtar ve karakollar üzerinden süren eski sisteme göre, yani kağıt veya dosya
üzerindeki kayıt sisteminden daha güvenilir. Eskiden dosyanıza bakılıyor ve
kimin baktığı kayıt edilmiyordu. Adresinize kimlerin baktığına ilişkin bir
yasal veri tabanı var artık. Hangi zamanda, hangi şifre sahibinin oraya
girdiğini, neden girdiğini görebileceğiz. Buna bir de olumlu taraftan
bakılırsa, artık size bir kamusal hizmetin ulaştırılmasında, nerede olduğunuzun
bilinmemesi diye bir sorununuz da olmayacak. Mesela yaşlılarla, özürlülerle
ilgili bir veri tabanı kurulursa, o insanların en yeni adresleri oradan
görülebilecek. Bu, hizmetin ulaşmasını kolaylaştıracak" diyor.
(Bu yazı, Türk Standartları Enstitüsünün (TSE) yayın organı Standart Dergisinin Şubat-2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder