29 Ocak 2016 Cuma

TÜRKİYE'NİN NÜFUSU ARTIK EKSİKSİZ VE SIFIR HATA İLE HER YIL AÇIKLANACAK


Cahit UYANIK

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin 2007 yılı nüfusu açıklandı. Nüfusumuz 70 milyon 586 bin 256 kişi idi. Bu açıklamadaki ilginç nokta, resmi ağızlardan bir 'ara yıl' rakamı verilmesi idi. Yani sonu sıfırla veya 5'le biten bir yılın nüfusu açıklanmıyordu. Zaten bundan sonra nüfusumuzu, tam ve doğru olarak her yıl öğrenebileceğiz. 2009 yılı ocak ayının ilk 15 günü içinde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2008 yılı nüfusunu açıklayacak. Yani nüfus 5 veya 10 yılda bir açıklanan, ara yıllarda da çeşitli göstergelere bakılarak projeksiyonu yapılan bir veri olmaktan çıkacak. Gerçeğe en yakın durumu yansıtacak.

Peki bu nasıl sağlandı? Bunun sebebi Avrupa Birliği ve diğer önemli gelişmiş ülkelerdeki sistemle nüfusu saymaya başlamamızdan geçiyor. Evlere kapanıp, sokağa çıkma yasağı uygulanan sistem yerine; 'adrese dayalı' nüfus kaydı sistemine geçişin temelinde iki önemli çalışma bulunuyor. Bunlardan ilki Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS). 1972 yılında fikir olarak ortaya atılan ve 1974 yılında kurulma çalışmaları başlatılan MERNİS; 1980 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi'ne ihale edilmişti. 1982 yılında proje uygulama çalışmalarına başlanan MERNİS projesi, daha sonra yavaşladı. 1996 yılında Dünya Bankası MERNİS projesini özelleştirme ve sosyal güvenlik projeleri kapsamındaki kredi desteği kapsamına aldı. MERNİS, 2002 yılı sonundan itibaren de tüm Türkiye'deki nüfus idarelerinde kullanılmaya başlandı. MERNİS, tüm Türkiye'de nüfus kayıtlarının bilgisayar ortamında tutulması ve güncellenmesi esasına dayanıyor. Tam 30 yıllık bir proje geçmişi bulunan MERNİS, yıllık bazda izlenebilen modern nüfus sayımı sisteminin ilk adımını oluşturuyordu.

Nüfusu daha iyi sayabilmek için ikinci adım ise Ulusal Adres Veri Tabanı'nı (UAVT) kurmaktı. Çünkü nüfusu bir bütün olarak ortaya koymak yetmiyor, sürekli devinim halinde bulunan nüfusun hareketlerini izlemek gerekiyordu. Bunun için de devletin elinde Türkiye'deki tüm adresleri, yani bina kayıtlarını içeren sağlıklı bir veri tabanının bulunması gerekiyordu. Bir adresten çıkıp bir başka adrese taşınan kişilerin izlenmesi için ortak bir adres dili kurulması gerekiyordu. Bu konuya yasal zemin hazırlamak için 2006 nisan ayında bir kanun çıkarıldı. Ardından ise adresleri numaralama çalışması yapıldı. UAVT’nın kaynağını oluşturan numaralama çalışması, belediyesi olan yerlerde belediyeler, belediyesi olmayan yerlerde ise İl Özel İdareleri tarafından yapıldı. UAVT’nın altyapı çalışmaları TÜİK bünyesinde tamamlandı. Bilgi formlarının alan uygulamasından önce, UAVT’ndaki adresler alanda kontrol edildi. Bu kontrollerde tespit edilen hatalı, ulaşılamayan ve veri tabanında olmayan adresler, kayıt bürosunda görevli belediye personeline bildirildi. Söz konusu sorunlar fiilen alanda giderilip UAVT’na işlendi. Böylece UAVT ile alandaki adreslerin birebir aynı olması sağlandı. Bu çalışma 2007 ağustos ayında bitirildi.

Bu arada UAVT’ndaki adreslerde ikamet eden T.C. vatandaşı ve yabancı uyrukluların belirlenmesi amacıyla alan uygulaması yapıldı. Bu amaçla numaralama aşaması tamamlanan yerleşim yerlerindeki bütün adresler, TÜİK anketörleri tarafından tek tek ziyaret edilerek bilgi formu uygulandı. TÜİK tarafından geliştirilen program ile web üzerinden, alanda tespit edilen ikamet edilen adres bilgileri, MERNİS kayıtları ile T.C. kimlik numarası kullanılarak elektronik ortamda eşleştirildi. Türkiye’de ikamet eden yabancıların bilgileri ise pasaport numarası kullanılarak ikamet edilen adres ile ilişkilendirilerek ayrı bir veri tabanı oluşturuldu. 

Eşleştirme işlemi tamamlandıktan sonra ikamet adreslerine göre kişisel bilgileri içeren adres listeleri, mahalle/köy muhtarlıklarında kişilerin kontrol etmeleri için 60 gün süreyle askıya çıkarıldı. Askı süresince muhtarlıkların yanı sıra TÜİK’in web sayfasından da vatandaşlara ikamet adreslerinin doğruluğunu kontrol etme imkanı sağlandı. Askı sürecinde yapılan başvurular değerlendirildi, diğer idari kayıtlardan gelen bilgiler de dikkate alınarak kayıtlara son şekli verildi. Sonuçta Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) kurulmuş oldu. ADNKS, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Bundan sonra ikamet adres değişikliklerinin sisteme aktarılması, İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Nüfus Müdürlükleri tarafından yapılacak. Yani nüfus, istenirse yıllık değil birkaç günlük çalışma ile aylık, haftalık bile hesaplanabilecek. 

TÜİK Başkanı Ömer Demir, ADNKS ile açıkladıkları 70.6 milyon kişilik nüfusun Türkiye'nin gerçek nüfusu olduğunu belirterek, 1.5 yıldan fazla süre devam eden çalışmanın 'sıfır hata' içerdiğini kaydediyor. Çalışmada MERNİS'in yanısıra bütün idari kayıtların kontrol amaçlı kullanıldığını anlatan Demir, sosyal güvenlik kurumları, Yeşil Kart, Gelir İdaresi Başkanlığı, Çiftçi Kayıt Sistemi, Milli Eğitim Bakanlığı, GSM operatörleri abone kayıtlarının yanı sıra Kızılay ve Deniz Feneri Derneği gibi sivil toplum kuruluşlarından da adresleri topladıklarını vurguluyor. Demir "Bütün bunları birey bazında karşılaştırdık. Mesela GSM operatörü üzerinde kaydı var, ama bizdeki adrese dayalı sisteme kaydolmamış. GSM operatöründen bu kişilere mesaj gönderilmesini istedik ve  kayda girmelerini sağladık. Böyle sıkı bir operasyondan sonra 70.6 milyon kişilik rakam oluştu" diye konuşuyor.

Demir, kurdukları sisteme göre MERNİS'te görünmeyen bir kimsenin işlem görmesinin mümkün olmadığını, dağıttıkları formlara T.C. kimlik no'su yanlış girilmişse, tekrar o kişiye dönülerek doğrusunun alındığını, sorun yoksa yeniden MERNİS'e gidip kayıttaki yanlışlığı çözdüklerini anlatıyor. Sürekli kontrollü kayıtta bulunduklarını ve bu anlamda sıfır hatada olduklarını ifade eden Demir, "Mesela bir kişi dese ki 'Ben TÜİK'i atlattım. Rize'den ayrı, Ankara'dan ayrı yazıldım'. Biz onu buluruz buradan. Evet doğru, ilk adresi Rize, sonraki Ankara'dır. Taşınmıştır, iki adresi de görünür. Ama 1 kişidir o. 2006 kasımından beri alandayız. O günden bugüne çok adres de değişti zaten. Nakiller, tayinler oldu. Aynı vatandaşın önceki adresi de mevcut. Bu veri tabanında, kişinin adres bölümü taşındıkça giderek kabaracak. O anlamda mükerrerliğe imkan vermeyen, diğer idari kayıtlarla kontrol imkanı bulunan bir sistem" şeklinde konuşuyor.

Nüfusun, daha önce yapılan projeksiyonlara göre 3 milyon kişi az çıkmasıyla kişi başına milli gelirin 308 dolar birden artmasını 'matematiksel bir durum' şeklinde açıklayan Demir, "Bütün yorumcuları bir konuda ihtiyatlı olmaya çağırıyorum. Önceki nüfus sayımı sonuçlarıyla şimdiki sonuçlar arasındaki farklılığı, bir trend farklılığı olarak görmemeleri gerek. Çünkü eski sayım sisteminde sayım günü kırdan kente nüfus kayışı oluyordu. Bu nedenle eski rakamı yenisi ile karşılaştırıp 'kentleşme arttı' diyemeyiz. O nüfus hareketi olmasa belki, kentleşme oranı 7-8 yıl önce daha yüksek çıkabilecekti. Adrese dayalı sistemden sürpriz bir sonuç çıktığını söyleyemem. Zaten MERNİS'te 75 milyon kişi vardı. Bunun 4 milyonu yurt dışında yaşayan vatandaşlardı. Düştüğümüzde nüfus 71 milyon. Daha düşük bir nüfusa ulaşsaydık, vatandaşların çoğunun kimlik no'su olmadığını anlayacaktık. Ama artık herkes kimlik no'sunu zaten alıyor" diye konuşuyor.

Yeni sistemle tüm vatandaşların adres ve bazı özel yaşam bilgilerinin bir veri tabanında toplanmasının özel hayatın mahremiyetini zedelemeyeceğini belirten Demir, "Bir kamu kurumunun adrese ulaşmasını yasalar meşru kılıyorsa, veri tabanına girebilir. Bence bu sistem, muhtar ve karakollar üzerinden süren eski sisteme göre, yani kağıt veya dosya üzerindeki kayıt sisteminden daha güvenilir. Eskiden dosyanıza bakılıyor ve kimin baktığı kayıt edilmiyordu. Adresinize kimlerin baktığına ilişkin bir yasal veri tabanı var artık. Hangi zamanda, hangi şifre sahibinin oraya girdiğini, neden girdiğini görebileceğiz. Buna bir de olumlu taraftan bakılırsa, artık size bir kamusal hizmetin ulaştırılmasında, nerede olduğunuzun bilinmemesi diye bir sorununuz da olmayacak. Mesela yaşlılarla, özürlülerle ilgili bir veri tabanı kurulursa, o insanların en yeni adresleri oradan görülebilecek. Bu, hizmetin ulaşmasını kolaylaştıracak" diyor.
(Bu yazı, Türk Standartları Enstitüsünün (TSE)  yayın organı Standart Dergisinin Şubat-2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.) 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder