31 Ocak 2016 Pazar

ORTA DOĞU’DA MİKRO DÜNYA SAVAŞI VAR

Cahit UYANIK

Daha yazının başında yaşananların ismini koyalım: Orta Doğu’da petrol ve doğal gaz temelli bir ‘Mikro Dünya Savaşı’ var. ‘Mikro dünya savaşı’ ile bu bölgedeki etnik yapılar, mezhepler ve çeşitli örgütlenmeler üzerinden sürüp giden global ölçekte bir silahlı mücadeleden bahsediyoruz. Peki bu ‘mikro dünya savaşı’ neden yapılıyor? En akla yatkın sebep bu bölgenin, dünyanın en önemli  petrol  ve doğal gaz rezervlerine sahip olması…

Orta Doğu dünya petrol üretiminin ortalama yüzde 40’nı karşılıyor ve dünya petrol rezervlerinin yüzde 48,5’ine sahip.  Sadece Suudi Arabistan, dünya petrol rezervlerinin 1/4’üne sahip ve bu rakam ABD’nin petrol rezervlerinin 10 katı büyüklüğünde.  Orta Doğu’daki kanıtlanmış doğal gaz rezervleri ise dünyanın yüzde 43’üne karşılık geliyor. Buna karşılık dünya ekonomisine yön veren büyük devletler  ‘enerji fakiri’ sayılabilecek durumdalar. ABD, Japonya, Çin, Almanya, Fransa, Türkiye ve diğerleri… Enerjilerinin çoğunu bu bölgeden temin ediyorlar. 

Türkiye ‘mikro dünya savaşı’nın odağında bulunan ülkelerden biri. Çünkü Türkiye, bölgenin eski patronu.  Bölge ile tarihsel bağları var. Coğrafi konumu ise stratejik. Orta Doğu’ya yakın olması, petrolün korunacağı askeri operasyonlar açısından kritik önemde. Boğazlara sahip olması ise Akdeniz’e inebilecek Rusya’nın kontrolünü sağlıyor. Türkiye, bölgenin ekonomisi istikrarlı ve ekonomik gelirler açısından petrole bağlı olmayan nadir ülkelerinden biri.  Türkiye, aynı zamanda ham petrol ve doğal gaz açısından neredeyse tamamen dışarıya; Orta Doğu ülkelerine ve buraya yakın ilgi duyan devletlere (Rusya gibi) bağımlı bir ülke.  Bu nedenlerle bazen, istemese de olayların odağında bulunabiliyor.

Türkiye, son yıllarda çevresindeki komşularla iyi geçinmeye çalışsa da, zaman zaman ciddi anlaşmazlıklar yaşayabiliyor. Dikkat edilirse bu sorunların  en önemli sebebi hep Orta Doğu kaynaklı. Mısır, Irak, Suriye, Rusya ve zaman zaman İran ile yaşanan sorunlarda hep Orta Doğu meseleleri başrolde. Türkiye, her haliyle daha bağımsız bir dış politika izleme eğilimini açıkça ifade ediyor. Türkiye’nin bu dış politika açılımında ‘mikro dünya savaşı’na daha uygun bir yol haritası izlemesi, Orta Doğu’da çıkarları bulunan ülkelerce engellenmek isteniyor. Türkiye’nin bölgeye mesafeli durması isteniyor.

Rusya ile son yaşanan krizi de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Yıllardır Türkiye’ye pazarladığı doğal gazla refah biriktiren; gelecekte de nükleer santral teknolojisini Türkiye’ye satmak isteyen ve Türkiye üzerinden Avrupa doğal gaz pazarına daha fazla ihracat yapmayı planlayan Rusya’nın aşırı sert tavrını  ‘korkutma ve sindirme amaçlı’ diye açıklayabiliriz. Rusya, uçak düşürme krizini araç olarak kullanıp Türkiye’nin Orta Doğu’da daha fazla operasyonel olmamasını sağlamaya çalışıyor. 

Çünkü Rusya, çıkarlarının bulunduğu Ortadoğu’daki son karakolu Suriye’yi  terk etmek istemiyor. Türkiye ise neredeyse 70 yıldır arasının bozuk olduğu Suriye’ye karşı, rejim değişikliğine gitmesi yönünde açık ve net bir politika izliyor. Ama Rusya’nın Türkiye’ye yönelik bu sert politikasının başarısız olacağını düşünüyorum. Çünkü Rusya, Türkiye’deki 80-100 yıllık projelerinden (nükleer santral projesi, gaz satışının sürmesi ve Avrupa’ya yönelik gaz hattı projeleri) vazgeçmek istemiyor.

Türkiye’nin bir süredir arasının açık olduğu NATO, Avrupa Birliği ve ABD ile yeniden yakınlaşmaya başlaması ise Rusya’nın bu niyetlerinin tüm açıklığı ile okunduğunun işaretidir. Önümüzdeki yıllarda Orta Doğu’daki ‘mikro dünya savaşı’nda daha çok şey yaşayacağız ve Türkiye de bunların içinde olacak gibi görünüyor.  
(Bu yazı, Gaziantep merkezli Ortadoğu Business Dergisinin Aralık-2015 tarihli 35. sayısında yayınlanmıştır.) 
RUSYA’NIN TÜRKİYE AMBARGOSUNUN İLK 6 AYI: İKİ ÜLKE DE ZARARDA…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder