31 Ocak 2016 Pazar

TÜRKİYE, 2016 YILINDA EKONOMİ DİPLOMASİSİ ÇALIŞMALARININ ODAĞINDA OLACAK

Cahit UYANIK

Türkiye, yoğun bir siyasi gündemin yaşandığı 2015 yılını tamamlayarak 2016 yılına ulaştı. 1 Kasım 2015 seçimlerinden hemen sonra yaşanan iç ve dış gelişmeler gösterdi ki; 2016 yılı içte ekonomik meseleler, dışta ise ‘ekonomi diplomasisi’nin bolca konuşulduğu ve tartışıldığı bir dönem olacak. Biz bu yazımızda daha çok Türkiye’nin odağında bulunacağı 2016 yılındaki ekonomi diplomasisi çabalarının neler olabileceği ve ne gibi gelişmeler yaşanabileceği üzerinde duracağız.

Rusya’nın 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren Türk mallarına uygulamaya başladığı ambargonun ne yönde gelişebileceği, Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik görüşmelerinin yeni açılan fasıllar üzerinden ekonomik bazda ele alınmaya başlaması ve Gümrük Birliği Anlaşmasını değiştirme müzakereleri, Orta Doğu’da İsrail ile 5 yıllık problemli dönemin ardından yeniden işbirliği yoluna girilmesi, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı terör örgütünün finans kaynaklarının zayıflatılmasında Türkiye’den beklentilerin iyice artması bu yıl iyice yoğunlaşacak ekonomi diplomasisinin ana konuları olacak gibi görünüyor. Şimdi bu konuları tek tek ele alalım:
Rusya’nın Türkiye’ye Yönelik Uygulayacağı Ekonomik Ambargo: Türkiye, 24 Kasım 2015 tarihinde hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Rus savaş uçağını düşürmüştü. Bu gelişmenin hemen ardından Rusya; tarım ürünleri ithalatını durduracağını ve vatandaşlarını turizm amaçlı olarak Türkiye’ye göndermeyeceğini açıkladı. 2016 yılında Rus ambargosunun başarılı olup olmadığını ve Türkiye ekonomisinde sorun yaratıp yaratmadığını sık sık konuşuyor olacağız.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın (EBRD) hazırladığı bir rapora göre yaptırımların başarıya ulaşması halinde bu yıl Türkiye’nin büyümesi 0,3-0,7 puan arasında azalabilir. Bu olumsuz etki, daha çok turizm sektöründen yani Rus turistlerin Türkiye’ye gelmemesinden kaynaklanacak. Çünkü Rusya’dan Türkiye’ye yaklaşık 5 milyon turist geliyor ki, bu 37 milyonluk toplam turist sayısının yüzde 12-13’ü ediyor. Rus turistler, Türkiye’de yaklaşık 3 milyar dolara yakın para harcıyordu. Rusya’nın yaptırımların ciddi biçimde etkileyeceği ikinci sektör ise yaş meyve ve sebze üreticileri olacak. Türk gıda ve tarım sektörü içinde Rusya’ya ihracatın önemli bir yeri var. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Rusya’nın ithalatını durduracağı ürünlerin toplam tutarını 764 milyon dolar olarak hesapladıklarını belirtti. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ise ambargonun Türkiye’ye etkisinin milli gelirin 0,3-0,4’ü kadar olacağını tahmin ettiklerini, Rusya ile ekonomik ilişkilerin tamamen donması durumunda bile Türkiye’nin kaybının 9 milyar dolar olacağını açıkladı.

Türkiye ekonomisinin en kötü senaryoda bile ambargodan çok büyük bir yara almayacağı kesin. Ancak Rusya için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Türkiye, Rusya’ya güvenilir bir ticaret, turizm ve enerji partneri olarak bakıyor. Öyle ki, iki ülkenin dış ticaret hacmi için 100 milyar dolar hedefi konulmuştu. Verilere göre halen 31 milyar dolarlık Türk-Rus dış ticaretinden Rus tarafı 25 milyar dolarlık bir pay alıyor. Türkiye’nin Rusya’dan ithal ettiği ancak kolayca başka pazarlardan temin edebileceği hurda demir ithalatı bile, tek kalemde 4 milyar dolar ediyor.

İşte böyle bir ortamda Türkiye, henüz Rus ambargosuna ekonomik bir karşılık vermiş değil. Türkiye, zaman geçtikçe karşı tedbirler açıklayabilir. Rusya, 2014 yılında Türkiye’ye 17 milyar dolarlık petrol ve doğal gaz satmıştı. Söz gelimi, Türkiye 1 yıl gibi kısa bir sürede inşa edebileceği sıvı doğal gaz tesislerinin ardından Rusya’dan gaz almaktan vazgeçebilir veya alım miktarını azaltabilir ki bu, Rusya’nın ikinci en büyük müşterisini kaybetmesi demek olur. Bir başka kritik proje ise Akkuyu Nükleer Santrali. Akkuyu’nun yatırım büyüklüğü 22 milyar dolar olarak öngörülüyor. Rusya, 2022 yılına kadar bu santrali inşa edip, ilk 15 yılı elektrik alım garantili olmak üzere 60 yıl boyunca işletecek. Türkiye’nin Akkuyu Nükleer Santralinin inşaat ve işletmesini Rusya’nın elinden alması, bu ülkenin uzun vadeli ekonomik çıkarlarına ciddi bir darbe olacaktır.

AB ile Tam Üyelik ve Gümrük Birliği Anlaşmasını Değiştirme Müzakereleri: Türkiye’nin uzun zamandır ‘buzdolabına konulmuş’ gibi bir görünüm veren AB ile ilişkileri de 2016 yılında ciddi bir canlanma sürecine girecek. Geçen yılın son aylarında, 11 yıl aranın ardından ilk kez Türkiye-AB Zirvesi toplanmış ve Türkiye’ye Suriyeli mültecilere harcaması için 3 milyar euro verilmesi kararı çıkmıştı. 14 Aralık 2015 tarihinde ise tam üyelik müzakereleri kapsamında 17. Fasıl olarak bilinen “Ekonomik ve Parasal Politikalar” başlığı ele alınmaya başlanmıştı. Bu faslın sembolik anlamı büyük. Çünkü “euroya geçişi düzenlediği ve tam üyeliğe giden yolu açacağı gerekçesiyle” 17. Fasıla, 8 yıl önce dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından blokaj konulmuştu. Şimdi bu blokajın kalkması, AB tam üyeliğine giden yolda önemli bir engelin aşılması anlamına geliyor. Ayrıca Kıbrıs sorununda ilerleme yaşanması halinde, AB ile bu yıl 5 faslın daha müzakereye açılması planlanıyor. AB, gerekli yasal düzenlemelerin yapılması halinde, 2016 yılı sonbaharında Türk vatandaşlarına uyguladığı vizeyi kaldıracağını da açıkladı. Türkiye’nin bunun için 12 yasal düzenlemeyi Meclis’ten geçirmesi gerekiyor ki bu, siyasi gündemin uzun yıllardan sonra AB ağırlıklı olacağının göstergesi.

AB ile Türkiye, 12 Mayıs 2015 tarihinde 20 yıldır süregelen Gümrük Birliği Anlaşmasını değiştirmek ve genişletmek için çalışılmaya başlandığını resmen ilan etmişti. AB ve Türkiye arasındaki dış ticareti ikiye katlayarak 300 milyar dolara çıkarmayı hedefleyen bu müzakerelerin 2016 yılı ortalarında başlaması bekleniyor. AB, bu müzakereler öncesinde bir ‘etki değerlendirmesi’ yapacak ve bu çalışma temel alınarak 28 üye ülkeden güncelleme müzakerelerine başlayabilmek için yetkilendirme talep edilecek. Türkiye, Gümrük Birliği Anlaşmasının revizyonu ile; 1) Eşit ortak olarak, AB’nin danışma ve karar alma mekanizmalarına etkin şekilde katılmayı, 2) Üçüncü taraflarla AB’nin yaptığı serbest ticaret anlaşmalarına uyum kapsamında yaşanan sorunlara kalıcı çözüm sağlanmasını, 3) Karayolu (TIR taşımacılığı) kotalarının kaldırılmasını, 4) Anlaşmanın tarım, kamu alımları ve hizmetler alanına genişletilmesini, 5) AB ile ABD arasındaki Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’na (TTIP) Türkiye’nin de katılımının sağlanmasını bekliyor.

İsrail ile 5 Yıl Aradan Sonra İlişkilerin Yeniden Canlanması: 5 yıl önceki Mavi Marmara Olayı sonrasında Türkiye-İsrail ilişkileri çok soğuk bir döneme girmişti. Büyükelçilerin bile karşılıklı geri çekildiği bu dönem; Rusya’nın Suriye’deki iç savaşa bilfiil müdahil olması ve Türkiye’ye dönük ekonomik ambargoya başlamasının ardından 2016 yılında yerini yavaş yavaş yumuşamaya bırakacak gibi görünüyor. İsrail’in mağdurlara tazminat ödemesi ve Gazze’ye yönelik kısıtlamaların azaltılması şartlarını yerine getirmesi halinde ilişkilerin normale dönmesi bekleniyor. İki ülke arasında siyasi cephede yaşanan gerilimli yıllar, zaten ekonomik ilişkileri pek olumsuz etkilememişti. 2010 yılında 3,4 milyar dolar düzeyindeki dış ticaret hacmi, 2014 yılında 5,8 milyar dolar olarak gerçekleşmişti. 

Türkiye’nin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için İsrail’den gaz alması ve Türkiye üzerinden döşenecek bir boru hattıyla Avrupa’ya İsrail gazının satılmaya başlanması, iki ülke ekonomi diplomasisinin ilk gündem maddesi olacak gibi görünüyor. İsrail’in Doğu Akdeniz’de keşfettiği büyük doğal gaz rezervlerini işletmeye alması için Türkiye gibi hazır bir müşteriye ve Avrupa’ya taşımak için güvenli bir iş ortağına ihtiyacı bulunuyor. Türkiye-İsrail ekonomik ilişkilerinde ikinci gündem maddesi ise turizm. 2010 Mavi Marmara Krizi sonrasında Türkiye’ye gelen İsrailli turist sayısı 40-50 bine kadar düşmüştü. Şimdi ilişkilerin ısınmasıyla bu rakamın kısa sürede 500-600 bine çıkması bekleniyor.

IŞİD’in Finans Kaynaklarını Zayıflatma Çabalarında Türkiye’den Beklentilerin İyice Artması: IŞİD’in Türkiye üzerinden kaçak petrol satışı yaparak ciddi bir finansal kaynağa ulaştığı yönündeki iddialar, Türkiye’yi geçen yıl uluslararası camiada uğraştıran en önemli meselelerden biriydi. Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından bu iddiayı sert bir biçimde reddetti. Batılı devletler de resmi olarak Türkiye’ye destek çıktılar. Ancak Türkiye’nin devlet olarak böyle bir ticaretin içinde olmadığı kabul edilse de, IŞİD petrolüne dayalı kaçakçılık ile etkin mücadele etmediği konusunda genel bir kanı var.

Türkiye aslında, 2012 yılından bu yana Suriye sınırını fiziki önlemlerle kontrole almak için yoğun çaba sarf ediyor. Bu çerçevede sınıra 23 km. modüler duvar, 108 km. kafes tel, 386 km. hendek kazarak ve 423 km. aydınlatma yaparak önlemler aldı ve bunun için 300 milyon TL harcadı. Suriye sınırında halen 168 km.’lik modüler duvar inşaatı da sürüyor. 2016’da Türkiye’nin bu tedbirlerinin etkili olması ve IŞİD’in Türkiye üzerinden, kaçakçılık şebekeleri yardımıyla yaptığı petrol ticaretinin asgariye inmesi bekleniyor. Türkiye, 2016 yılında IŞİD kaynaklı petrol kaçakçılığı ile etkin şekilde mücadele ederek, bunu uluslararası camiaya anlatmak için ciddi bir diplomatik çaba içine gireceğe benziyor.

Uluslararası camia, IŞİD’in finans sistemi üzerinden gerçekleştirdiği işlemleri de yakın takibe aldı. Türkiye, bu konularda uluslararası önlemlere kolay uyum sağlayan bir ülke. Ekonomik İşbirliği ve kalkınma Teşkilatına (OECD) bağlı olarak çalışan Mali Eylem Görev Gücü (FATF) adlı örgüt, terörün finansmanının önlemeye uğraşıyor. FATF, bu amaçla tüm dünya ülkelerinde mali istihbarat birimlerini kurdurmuştu. Bu kuruluşlar işbirliklerini geliştirmek için Egmont Grubu adı altında bir araya geldiler. Şu anda 147 ülkenin üye olduğu Egmont Grubuna Türkiye 1998 yılında üye olmuştu. Türkiye, Egmont Grubu'nun 2016 Yıllık Olağan Genel Kurul Toplantısına ise 17-22 Temmuz 2016 tarihleri arasında İstanbul'da ev sahipliği yapacak. IŞİD’in finansmanının önlenmesinde Türkiye’nin rolünün bu toplantıda ele alınacak konulardan biri olacağı kesin gibi görünüyor.
(Bu yazı, Diplomatik Gözlem Dergisinin Ocak-2016 sayısında yayınlanmıştır.)

TÜRKİYE, TERÖR OLAYLARI İLE EKONOMİK AÇIDAN ZAYIFLATILMAYA ÇALIŞILIYOR 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder