Cahit UYANIK
Geçtiğimiz günlerde Türkiye'de ekonomi
yönetimi, bütçe politikaları ve uluslararası ekonomik ilişkiler açısından
oldukça ilginç bir gelişme yaşandı. Ekonomik Koordinasyondan Sorumlu Başbakan
Yardımcısı ve Devlet Bakanı Ali Babacan, 2010-2012 yılları arasını kapsayan
Orta Vadeli Ekonomik Programı (OVP) açıkladı. Babacan'ın yaptığı açıklamanın üzerinden
36 saat yani 1,5 gün geçmesinin hemen ardından Standart and Poors ve Moody's
adlı iki kredi derecelendirme (rating) kuruluşu Türkiye'nin kredi notunu bir
parça da olsa düzelttiler. Standard and Poors, Türkiye'nin kredi notu
görünümünü "negatif"ten "durağan"a yükseltti. Kuruluş,
Türkiye'nin döviz ve lira cinsinden kredi notunu sırasıyla "BB-/B" ve
"BB/B" olarak teyit etti. Kuruluş oysa, Türkiye'nin kredi notu
görünümünü Kasım-2008'de negatife düşürmüştü. Standart and Poors, Türkiye'de
'sıfırcı hoca' lakabı ile biliniyor. Bu kuruluş, 1994 yılında Türkiye'nin
notunu düşürerek yaşanan ekonomik krizi başlatan kuruluş olarak da hafızalarda
yer etmişti.
Standart and Poors, son not düzeltimi
kararına gerekçe olarak Türkiye'nin dış finansman risklerinin hafiflemesini ve
OVP sonrasında mali alanda azalan belirsizliği gösterdi. Kuruluşun Türkiye
analisti Farouk Soussa, "Görünümdeki revizyon, Türkiye'nin azalan dış
finansman riskini kısmen de hükümetin OVP açıklanmasını yansıtmaktadır. Bize
göre harcamaların kontrol altına alınması ve mali reform açısından iddialı
olmayan bu program, Türkiye'de mali alanda ileriye yönelik belirsizliği
azaltmaktadır" dedi. Standart and Poors, durağan görünümün, Türkiye'nin
ekonomi ve maliye alanında orta vadede karşı karşıya olduğu zorlukları
yansıttığını, ancak bunların sağduyulu yönetim ve Türkiye'nin dış şoklar
karşısında kanıtladığı dayanıklılıkla dengelendiğini kaydetti. Kuruluşun notun
görünümünü yükseltmesi, olası bir not artışının önünü de açmış oldu. Çünkü,
kredi derecelendirme kuruluşları not değişikliği yapmadan önce görünüme yönelik
revizyon yapıyorlar.
Daha Standart and Poors'un kararının
anlamı tartışılırken, birkaç saat sonra Moody's de Türkiye'nin kredi notu
görünümünü düzelttiğini bildirdi. Moody's, Türkiye'nin kredi notu görünümünü
durağandan olumluya çevirdi ve görünümdeki değişikliğin Türkiye ekonomisinin
şoklara karşı direncinin artmasını yansıttığını belirtti. Kuruluş, Türkiye
piyasalarının sermaye girişindeki azalma ve kredi koşullarındaki daralmayla iyi
baş ettiğini kaydetti. Moody's, dış borcu yüksek özel sektörün devlet
müdahalesine ihtiyaç duymadan bu borcu çevirebileceğine dikkat çekti. Moody's
böylece, 2005 sonundan bu yana ilk kez görünümü değiştirmiş oldu. Moody's, 1
hafta önce yaptığı açıklamada da hükümetin mali genişlemeyi kontrol edecek
önlemler alması durumunda Türkiye'nin notunun artabileceğini belirtmişti.
Moody's'in bu tavrı da önümüzdeki günlerde bir not artırımı olabileceği
anlamını taşıyor.
Burada uzun uzun Türkiye'nin hak etmediği
halde neden notunun hala düşük kaldığı, bu rating kuruluşlarının nasıl ve ne
zaman not artırabileceği konuları üzerinde durmayacağım. Benim dikkat çekmek
istediğim nokta, dış ekonomik dünyanın artık Türkiye'yi orta vadelik (yani 1-3
yıl) periyodlarla değerlendirmeye başlaması. Türkiye'de 2005 yılında çıkarılan
Kamu Mali Yönetimi ve Mali Kontrol Kanunu gereği (5018 sayılı kanun), ertesi
yıldan itibaren 3'er yıllık orta vadeli planlar hazırlanmaya başlandı. Yani
2006 yılından bakıldığında 2008 yılında Türkiye ekonomisinin nereye ulaşmaya
çalışacağı ortaya konuldu. Bu OVP her yıl yinelenecekti. Başlangıçta yüksek
enflasyon döneminin etkileri ve ekonomi yönetimindeki istikrarsızlıkların
etkisi altındaki Türkiye'de, kimse OVP'ye bir şans tanımadı. Çoğu uzman
"Devlet, nasıl yıllık bütçeleri hazırlayıp hedefleri tutturmak konusunda
çok da titiz davranmıyorsa, 3 yıllık bir program da aynı kadere uğrar"
dedi. Bu düşüncelere birçok özel sektör yetkilisi de katıldı. Türkiye, eylül
ayında yayınladığı 2010-2012 OVP'si ile 5'inci defa böyle bir döküman
hazırlayıp (biraz gecikmeli de olsa) yayınladı. Yayınlandıktan 2 gün geçmeden
de, üzerine eğilinerek ciddi biçimde hazırlanmış bir ekonomi yönetimi metninin
dış ekonomik dünyada nasıl olumlu etkiler yaratabileceği ilk kez somut olarak
görüldü. "Demek ki Türkiye'nin 5 yıldır pratiğini geliştirdiği OVP
hazırlama sistemi, yabancı dünya tarafından yakından izleniyormuş"
dedirtti.
Peki o zaman bu OVP'yi biraz daha
yakından tanıyalım; neymiş, ne işe yararmış... 5018 sayılı Kanunun 16’ncı
maddesi uyarınca çok yıllı bütçe hazırlık süreci Bakanlar Kurulu'nun Mayıs
ayının sonuna kadar makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge
niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri de kapsayacak şekilde Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığınca hazırlanan orta vadeli programı kabul etmesiyle
başlıyor. OVP, bütçe sürecini başlatarak stratejik amaçlar temelinde kamu
politikaları ve uygulamalarını şekillendiriyor ve kaynak tahsisini bu çerçevede
yönlendiriyor. Aynı zamanda, kamu ve özel kesim için öngörülebilirliği
artıracak bir yol haritası niteliğinde olan bu Program, son yıllarda sosyal ve
ekonomik alanda sağlanan gelişmelerin daha sağlam bir zeminde sürdürülmesi
suretiyle güven ve istikrara katkıda bulunmayı hedefliyor. Çeşitli alanlarda
birbirleriyle tutarlı bir amaç, politika ve öncelikler seti sunan OVP, makro politikaların yanı sıra, temel gelişme
eksenlerini ve ana sektörleri kapsıyor. Bakanlık ve kurum bütçelerinin
hazırlanmasında, idari ve yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesinde,
kurumların karar alma ve uygulama süreçlerinde Programın amaç ve öncelikleri
esas alınıyor. Dinamik bir yapı arz eden ve 3 yıllık perspektife sahip olan
Program, yıllık uygulamaların sonuçları ve genel şartlardaki değişmeler dikkate
alınarak, her yıl yenileniyor. Bu kapsamda, Program uygulamaları ile Programı
etkileyebilecek dışsal gelişmeler etkili bir şekilde izleniyor ve
değerlendiriliyor. Programda yer alan amaç ve öncelikler bakımından uygulamanın
izlenmesi, değerlendirilmesi ve Bakanlar Kurulu'na bilgi sunulmasından Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı sorumlu.
OVP yayınlandıktan 15 gün sonra ise bütçe
hazırlık sürecinde yer alan ikinci doküman Orta Vadeli Mali Plan (OVMP) çıkarılıyor. Bu döküman ise OVP ile uyumlu
olmak üzere gelecek 3 yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminleri ile
birlikte hedef açık ve borçlanma durumu ile kamu idarelerinin ödenek teklif
tavanlarını içeriyor. Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan OVMP, Haziran
ayının onbeşine kadar Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanarak Resmî
Gazete'de yayımlanıyor. Genel ve özel bütçe kapsamındaki idareler, bu iki belge
ile belirlenen sınırlar içinde kendi kurumsal önceliklerini saptayarak
bütçelerini hazırlıyorlar. Bütçenin hazırlanması ve uygulanmasında etkinliğin
artırılarak mali disiplinin güçlendirilmesi, kamu maliyesi politikası
hedeflerinin başında geliyor.
YENİ YAPISAL REFORM PROGRAMI, TÜRKİYE’Yİ YÜZDE 5’LİK BÜYÜME BANDINA YÜKSELTEBİLECEK Mİ?
YENİ YAPISAL REFORM PROGRAMI, TÜRKİYE’Yİ YÜZDE 5’LİK BÜYÜME BANDINA YÜKSELTEBİLECEK Mİ?
İki kredi derecelendirme kuruluşunun dört
gözle beklediği sonradan anlaşılan ve Türkiye'nin kredi notu görümünü düzelten
beşinci OVP'de neler var acaba? Bu dökümana göre Türk ekonomisi bu yıl yüzde 6
oranında küçülecek, ardından 2010 yılında ise yüzde 3.5 ve 2011'de ise yüzde 4
büyüyecek. OVP'de Türkiye ekonomisinin yeniden güçlü ve sürdürülebilir bir
büyüme dönemine girmesinin hedeflediği belirtilerek, "Yeni dönemde Türkiye
ekonomisinin 2010 yılında tekrar büyüme sürecine girmesini, 2011 yılından
itibaren ise büyümenin ivme kazanmasını öngördüklerini” bildirildi. OVP'de
ekonomideki daralmanın istihdam azalmasına da neden olduğuna değinilerek, bu
yılın tamamında yüzde 14.8'lik bir işsizlik rakamı beklendiği, işsizliğin 2010
yılında yüzde 14.6, 2011'de 14.2 ve 2012 yılında da yüzde 13.3 olarak tahmin
edildiği anlatılıyor. Devlet Bakanı Babacan, "2009'dan 2010'a toplam
istihdamda yaklaşık 300 bin kişilik bir artış bekliyoruz. Peki (istihdam
artıyor, niye işsizlik oranı çok düşmüyor?) diye soracak olursanız, ekonomimiz
yavaşlasa da hızlansa da nüfusumuz her yıl 800 bin civarında artıyor.
Dolayısıyla 2008'deki 0.9'luk büyüme, arkasından 2009'daki yüzde 6 oranındaki
daralma; işsizlikte bir defalık bir sıçramaya sebep oldu. Ancak bunun
eritilmesi zaman alacaktır. Bizim ekonomik büyümemiz istihdam artışını
sağlayacak. Örneğin 2009'dan 2010'a istihdamda 300 bin kişilik, 2010'dan 2011'e
400 bin kişilik, 2011'den 2012'ye 550 bin kişilik artış bekliyoruz. Yani
toplamda program döneminde istihdamda 1 milyon 250 bin kişilik bir artış
bekliyoruz" dedi.
OVP'ye göre bu yılın başında 10 milyar
lira olarak öngörülen bütçe açığı ise 63 milyar liraya revize edildi. Yine
yılın başında 30 milyar civarında fazla vermesi beklenen program tanımlı faiz
dışı fazlanın (FDF) da yılın sonunda 21 milyar lira açık vermesi bekleniyor.
FDF böylece bu yıl eksi yüzde 2.1, 2010 yılında eksi 0.3 olacak. FDF, 2011
yılında 0.4 ve 2012 yılında da 1 olarak belirlendi. OVP'ye Merkez Bankası'nın
enflasyon tahminlerini koyduklarını ifade eden Babacan, buna göre enflasyonun
bu yıl için 5.9, gelecek yıl için 5.3, daha sonraki yıllar için de 4.9 ve 4.8
şeklinde seyrettiğini söyledi ve enflasyonla mücadeleden taviz vermeyeceklerini
vurguladı. Cari işlemler açığının da bu yıl 11 milyar dolar olarak tahmin
edildiğini söyleyen Babacan, borç stoğunun milli gelire oranın da bu yıl yüzde
47.3'e yükseleceğini öngördüklerini kaydetti. Borç stoğunun oranı 2010 yılında
yüzde 49, 2011'de 48.8 ve 2012 yılında da yüzde 47.8 olacağı tahmin edildi.
(Bu yazı, Türk Standartları Enstitüsü'nün (TSE) yayın organı Standard Dergisinin Ekim-2009 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder