İş dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İş dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Temmuz 2023 Cuma

REKABET HUKUKÇUSU DOÇ. DR. İNAN: İŞADAMIMIZDA REKABET KÜLTÜRÜ YOK

Rekabet Hukukçusu Doç. Dr. Nurkut İNAN:

"İşadamımızda Rekabet Kültürü Yok"

Cahit UYANIK

Türkiye, rekabet hukukuna ilişkin ilk tartışmaları ithal ikameci ekonomi politikalarının sanayiyi geliştirmeye başlamasıyla 1960'lı yılların sonunda duydu. Ama o zaman Rekabet Yasası, sanayileşme çabası içindeki bir ülke için 'lüks' sayılıyordu. Bu eğilim, 1992'de DYP-SHP Koalisyon Hükümeti kurulana kadar sürdü denilebilir. Hükümetin sol kanadının en enerjik şekilde sahip çıktığı tek ekonomik konu, belki de Rekabet Yasasıydı. Rekabet Yasası için oluşturulan komisyon, çalışmalarını yaklaşık 2,5 yıl sürdürdü. Avrupa Birliğine (AB) karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmek ve 1994 sonbaharında çıkarılan Özelleştirme Yasasını dengelemek amacıyla Rekabet Yasası apar topar aynı yılın Aralık ayında Meclis'ten geçirildi.

Doç. Dr. Nurkut İnan, Türkiye'de iki elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar az sayıdaki rekabet hukukçusundan biri. İnan, 1992'de kurulan Rekabet Yasası Tasarı Taslağı Komisyonunun da başkanıydı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden emekli olduktan sonra avukatlık yapmaya başlayan Doç. Dr. İnan, kamuoyunda kesif bir bilgisizliğin hakim olduğu rekabet hukuku alanındaki geniş bilgilerini bizimle paylaşmayı kabul etti:

Ekonom: Önce rekabet hukukunun tarihsel gelişimi üzerinde biraz duralım. Bu kavram nerede ve nasıl ortaya çıkmış?

İnan: Rekabet hukukunun 108 yıllık tarihçesi var. Rekabetin düzenlenmesine ilişkin ilk yasa, 1890 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) yürürlüğe girdi. Bu tip yasaların çoğunda olduğu gibi ABD'de anti-tröst yasası politik nedenlerle ortaya çıktı. 19'uncu yüzyılın sonunda demiryolu şirketlerinin çok büyümesi ve kartelleşmesine karşı, ürünlerini demiryolu ile taşıyan çiftçilerden bir tepki geldi.Çiftçilerin oyları politikacılar için çok önemliydi. Senatör Shermann bir yasa tasarısı hazırladı ki bu federal yasaydı ve tüm eyaletlerde uygulanacaktı. Shermann, bu yasayı savunurken ve kamuoyuna tanıtırken, işin ekonomik yanını daima ikinci planda bıraktı ve politik yanını öne çıkardı. Shermann, Senato'daki bir konuşmasında "Biz bir toplum olarak henüz müstemleke iken İngiliz Kralının üstümüzdeki baskısına nasıl dayanamadı isek, aynı şekilde ekonomik gücün tek elde toplanması sonucu ulaşacak baskılara da dayanmamalıyız. Demokrasimizin sağlıklı olarak yaşaması buna bağlıdır" diyordu. 

17 Temmuz 2023 Pazartesi

KAMU ÇALIŞANLARI İLE ÜCRET ZAMMI PAZARLIĞINDA 'GLOBAL SÖZLEŞME'DEN VAZGEÇİLİYOR

Kamu Çalışanları

'Global' Sözleşmeden Vazgeçiliyor

Kamu işyerlerinde 600 bin işçi toplu sözleşme bekliyor. Devlet ise görüşmelerde radikal bir yöntem değişikliği yapmaya hazırlanıyor. Kamu İşveren Sendikaları, sıfır zam veya çok düşük zamları gerekçelendirmek için işçi ücretlerini irdeleyen iki araştırma yaptı.

Cahit UYANIK

Hükümet ve işçi sendikaları sıcak bir yaza hazırlanıyor. Nedeni basit: 1995, toplam 600 bin kamu işçisinin toplu sözleşme yılı. Hatırlayacaksınız, Devlet Bakanı Bekir Sami Daçe'nin 'sıfır zam'dan bahsederek karıştırdığı toplu iş sözleşmesi bunlar... 24 işkolu ve 151 işyerindeki toplam 509 bin 501 işçi gözünü kulağını dikmiş bu konudaki haberleri bekliyor. Kamu toplu iş sözleşmeleri, zaman açısından 1996'daki genel seçimleri de kapsıyor. Hükümetin işçilere karşı takınacağı tavır, aynı zamanda seçimlerdeki beklentisini de ortaya çıkaracak. Çünkü işçiler, yaklaşık 3 milyon kişilik oy potansiyeliyle güçlü bir baskı grubu oluşturuyorlar.

Devlet bu işyerlerindeki toplu pazarlığı, kurduğu kamu işveren sendikaları aracılığıyla yürütüyor. Fakat zam oranlarının ne düzeyde olacağına sonuçta siyasiler ve başbakan karar veriyor. Kamu işyerlerinde örgütlü sendikaların büyük bir çoğunluğu Türk-İş çatısı altında toplanıyor. İşçiler açısından da Türk-İş Başkanlar Kurulu ve Türk-İş Başkanı'nın vereceği kararlar önemli. Türk-İş geçtiğimiz günlerde bünyesinde bulunan 151 işyerindeki bu görüşmeleri bir elden takip etmek amacıyla 'Kamu İşyeri Toplu Sözleşmeleri Koordinasyon Kurulu' oluşturdu. Türk-İş, Hükümet'le sektörlere göre varacağı ücret anlaşmasının tüm işyerlerine uygulanmasını istiyor.

10 Temmuz 2023 Pazartesi

1990-1991'DEKİ KÖRFEZ KRİZİ TÜRK İŞ DÜNYASINI NASIL ETKİLEDİ?

Merkez Bankası "İktisadi Yönelim Anketi"

"EN KÖTÜ, EN DÜŞÜK, EN OLUMSUZ"

Merkez Bankasının sanayicilerin nabzını yokladığı anketin sonuçları kötümser bir tablo çizdi. Sanayicilerin verdikleri cevaplarda "en kötü, en olumsuz, en düşük" gibi tanımlamaların yoğunluğu dikkat çekiyor.

Cahit UYANIK

Ekonomide tehlike sinyalleri iyice belirginleşmeye başladı. Herkes "Yarın ne olacak?" kaygısı içinde. Döviz kurları ve faizlerdeki tırmanış, gittikçe büyüyen bütçe açıkları, açık veren cari ödemeler dengesi karamsar tablodan küçük kareler... 

Bu manzara içinde Merkez Bankasının 1987 yılı sonundan beri düzenlediği ve ekonominin 'halet-i ruhiyesi'nin belirlenmeye çalışıldığı İktisadi Yönelim Anketinin sonuçları da olumsuz göstergelere bir yenisini kattı.
 
1990 Aralık, 1991 Ocak-Şubat dönemini kapsayan ve İstanbul Sanayi Odasına kayıtlı toplam 522 firmaya uygulanan ankette "Sanayi dalınızdaki genel gidişat konusunda, bir ay öncesine kıyasla görüşünüz nedir?" sorusuna ağırlıklı olarak olumsuz cevaplar verildi. Anket sorularına verilen cevaplarda, büyük çoğunlukla yaşanılan ortamın "en kötü, en olumsuz, en düşük" gibi ifadelerle tanımlanması dikkat çekti.

26 Mayıs 2023 Cuma

BU KARARDA İMZASI VARDI / TEKSTİLDE İLK TEŞVİK VE MESUT EREZ


Cahit UYANIK

Türkiye yılbaşında dünyanın belli başlı ülkeleriyle sanayisini boy ölçüştürmek için Avrupa Birliği'yle Gümrük Birliği'ne gitti. Türkiye'nin bu kararı verirken en güvendiği şey tekstil ve konfeksiyon sektörüydü. Peki tekstil sektörü bu rekabet gücüne nasıl ulaştı? Kendiliğinden mi? Bunun yanıtına "evet" diyebilmek çok güç. Türkiye'de iplik ve tekstil yatırımlarının büyük artış göstermesi, 1970'li yıllara rastlıyor. Bu artışta, 1972 yılında kurulan ve ara rejim statüsündeki Nihat Erim Hükümeti'nin büyük payı vardı. Erim Hükümeti'nin Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mesut Erez'di. Tekstilin kaynağı ipliğe ilk kez teşvik veren ve tekstil-konfeksiyon sektörünün 10-15 milyar dolarlık ihracat ufkuna 'vesile' olan Mesut Erez ile 24 yıl öncesini görüştük. Esbank'ta Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Murahhas Üyelik görevini yürüten Erez, 24 yıl sonra hatırlanmaktan çok mutlu oldu. İşte Erez'in ağzından, tekstili tekstil yapan teşvik kararının hikayesi:

Ekonom: İplik fabrikalarına teşvik kararı aldığınız ortamı anlatır mısınız?

Erez: 1972'de Türk sanayisi daha çok tekstil üzerine yoğunlaşmıştı. Sümerbank bir okul olmuştu tekstil konusunda. Özel sektör de tekstil sahasına girmişti. Bir de Ortak Pazar vakası vardı. Türkiye, Ortak Pazar'a girme çabaları gösteriyordu. Mutlaka bir gün Ortak Pazar'a girileceği kanısı taşımaktaydı. Sanayi Bakanı olmadan önce, Ortak Pazar Karma Parlamento Komisyonunda (KPK) raportör idim. Ortak Pazar ülkelerinin milletvekilleriyle bir araya geliyorduk, sorunları konuşuyorduk. Sanayi Bakanı olduğum zaman Ortak Pazar memleketleriyle Türkiye, sanayi ürünleri bakımından nasıl rekabet edebilir diye düşündüm. Bir tek tekstil o tarihlerde rekabet edebilir gibi görünüyordu. 

29 Nisan 2023 Cumartesi

ANKARA NOTLARI / ÇİLLER'İN 'SANAYİ KUŞAKLARI'NDAN VAZGEÇİLİYOR

Cahit UYANIK

Yeni ihracat ve yatırım teşvikleri bugünlerde hükümetin gündeminde. Geçen yıl sonunda Hazine'nin Başbakan Tansu Çiller'e sunmak üzere hazırladığı teşvik kararnamesi, ekonomideki son gelişmelerle birlikte önemli değişikliklere uğradı. Herşeyden önce artık ekonominin patronu Aykon Doğan. İkinci olarak ise kamunun içine düştüğü finansman sıkıntısı iyice keskinleşti.

Bu ortamda yatırım teşvikleri içinde ilk budanan şey ise "sanayi kuşakları" projesi oldu. Bugüne kadar sadece ismi ve genel hatları basına yansıyan sanayi kuşakları projesi; teşviklere atfedilen üretim artışı ve işsizlikle mücadelenin dışında yeni nitelikler taşıyordu. Sanayi kuşakları sayesinde, Türkiye'nin şu anda yaşamakta olduğu iç göç ile terör sorunlarına, orta ve uzun vadede çözümler bulunması amaçlanıyordu. HDTM Teşvik Uygulama Genel Müdürü Kemal Gülseren'in başkanlığındaki bir teknik heyetin sürdürdüğü kuşak çalışması, Türkiye'de iki yeni cazibe merkezi oluşturmayı hedefliyordu. 

21 Şubat 2023 Salı

TARIMSAL MALİYETLERDE ARTIŞ HIZ KESTİ

TARIMSAL MALİYETLERDE ARTIŞ HIZ KESTİ

Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Antalya Tarım Konseyi (ATAK) Başkanı Ali Çandır, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Aralık ayı Tarımsal Girdi Fiyatları Endeksini (Tarım-GFE) değerlendirdi. Tarım-GFE’nin aylık yüzde 0.72, yıllık 103.4 ilan edildiğini belirten Çandır, “Bu rakam, son 4 yılın en düşük Aralık ayı enflasyonu oldu. Yıllıkta ise 103.14 olarak ilan edilen Aralık ayı rakamı, hala son 8 yılın en yüksek rakamı olmuştur. Geçtiğimiz Mart ayında yüzde 105.70 ile üç haneli olarak açıklanmaya başlanan yıllık tarımsal girdi maliyetleri enflasyonu, o tarihten bu yana artarken Aralık ayı itibariyle yüzde 103.14 ile geçen aya göre düşüş göstermiştir” değerlendirmesinde bulundu. Çandır, tarımsal maliyetlerin yıllık düzeyde geçmişe göre hala rekor seviyede olduğunu söylerken, “Bu durumun en az önümüzdeki Mart ayına kadar devam edeceği beklenmelidir” dedi.        

31 Ocak 2023 Salı

ESNAFIN FİNANSMANI VE TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ

       Cahit UYANIK 

Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Genel Başkanı

Türkiye’de ekonomi gazeteciliğinin tarihi oldukça eski. Osmanlı Dönemi’nde çıkan gazetelerede bile ekonomi haberlerine sık sık rastlamak mümkündü. Ancak bu konunun  bir uzmanlık alanı olarak dikkatle izlenmeye başlanması 1950’lerden sonra başladı. Gazetelerin istihbarat servislerinde, o zamanki deyimle “iktisat muhabiri” de bulunuyordu. Gazeteler, 1980’e kadar pek ekonomi sayfası yapmaz; yapanlar da gelen ilk ilanda, sayfanın yarısını kurban ederdi. 1980’lerden sonra işin rengi değişti. Ekonomi sayfalarının sayısının artmaya başlamasıyla, gazete ve diğer yayın organlarında birkaç gazetecinin toplandığı ekonomi servisleri kurulmaya başlandı. Buralarda birden fazla ekonomi gazetecisi çalışmaya başladı. Şu anda EMD’nin bünyesinde 600’ü aşkın gazeteci bulunuyor. Ekonomi yayıncılığı ile uğraşanların sayısı ise binlerle ifade ediliyor. 

İki taraf da hatalı 

Peki Türkiye’de ekonomi gazetecilerinin, sayıları 4 milyonu bulan esnaf ve sanatkar kitlesi ile ilişkileri nasıl? Bu konuda, kabahati daha çok kendimizde bularak, iki tarafın da hataları olduğunu söylemek mümkün. Hatırlıyorum da, daha 1980’lerin sonunda ekonomi servislerinde ağırlıklı esnaf ve sanatkar sorunlarına ilgi duyan muhabirler vardı. Bu muhabirlerle esnaf örgütlerinin sıcak ilişkileri mevcuttu ve sürekli olarak yeni bilgilerle besleniyorlardı, kamuoyunu aydınlatıyorlardı. Ancak 1990’lı yılların başından itibaren esnaf örgütleri içne kapandı. Aynı dönemde gazetelerin ekonomi servislerinde ise daha çok finans ve borsa haberciliğinin önemi arttı. Aslında bu dönemde reel sektör haberlerine genel bir ilgisizlik yaşandı. Tüm üreten kesimler, bu olumsuz gelişmeden nasibini aldı. Esnafın yanısıra çiftçiler ve kobi’lerde de benzer şikayetler yaşandı. Bütün bunların en önemli sebebi, elbette 30 yıldır yaşadığımız yüksek enflasyon ortamı. Çünkü enflasyon, rakama dökülebilir maliyetlerin yanısıra toplumdaki ilişkileri de değiştirip bozma etkisine sahip. Bunun maliyetini ölçmek ise mümkün değil.

13 Ocak 2023 Cuma

KAPAK HABERİ / BİRLEŞMEDEN SONRA DOĞU ALMANYA'DAKİ ÖZELLEŞTİRMELERE TÜRKLER DE İLGİ GÖSTERMİŞTİ


Eski Doğu Alman İşletmeleri Haraç-Mezat Satılıyor


ALMANYA'DA PATRON OLMAK ÇOK KOLAY

Birleşik Almanya, Doğu Almanya'dan miras kalan işletmeleri özellikle de marketleri, turistik tesisleri, tekstil atölyelerini ucuz fiyatlarla satışa çıkardı. Yeni işletmeciler seçilirken, Türkler tercih ediliyor. Yani Almanya'dan "az sermayeyle patron olabilirsiniz" daveti var.

Cahit UYANIK

İsmet HAZARDAĞLI

Küçük ve büyük marketler, tekstil atölyeleri, turistik tesisler... Birleşik Almanya'ya, rahmetli Doğu Alman ekonomisinden miras yüzlerce küçük işletme haraç-mezat satılıyor. Kara kaşımıza kara gözümüze duyulan hayranlıktan dolayı değil ama Almanların tecrübelerinden kaynaklanan bir yaklaşımla, bu işletmelere yeni sahipler aranırken Türkler tercih ediliyor. Satış rakamları elbette ki işletmeden işletmeye değişiyor ve bu konuda resmi açıklama yapılmıyor. Ama 'fırsat'ın cazibesi de sır değil: 50 bin mark sermayeyle Leipzig'te bir market sahibi olmak mümkün mesela...

İki Almanya birleştikten sonra duvar yıkıntılarının altından geri teknolojilerle çalışan, rekabet gücünden yoksun ürünleriyle pazar şansını temelden kaybetmiş binlerce işletme çıktı. Birleşik Almanya'nın ilk hedeflerinden biri, bu işletmeleri rekabet edebilecek güce, dolayısıyla çağdaş işletme mantığına taşımaktı. İşte haraç- mezat satışın nedeni de bu: Hedefe ulaşırken 'müteşebbis ruhlar'ın desteğini yakalayabilmek. 

Hızla işe başlayan Almanlar, Doğu Almanya bölümündeki tüm işletmeleri gözden geçirdiler. Ve sonuçta 8 bin 400 adet orta ve küçük işletmenin bir an önce satılmasına karar verdiler. Bu işletmelerin ilk 600'ü geçen Kasım ayında ihale yöntemi ile satışa çıkarıldı. Bunların satışı sürerken ikinci parti olarak 530 işletme için daha satış duyuruları yapıldı. 

İşin ilginç yanı, hizmet sektörü ağırlıklı bu 530 işletme, öncelikli olarak Türklere teklif edildi. Bu işletmeler arasında konaklama tesisleri, tekstil, gıda, ticaret işletmeleri çoğunluğu oluşturuyor. Chemnitz, Leipzig, Dresden, Rostock, Berlin, Frankfurt-Oder gibi önemli yerleşim merkezlerinde bulunan işletmelerin yatırım tutarları 50 bin mark (Yaklaşık 75 milyon lira) ile 3 milyon mark arasında değişiyor. Bu değerler, yapılacak pazarlıkla daha da aşağı çekilebiliyor.

21 Aralık 2022 Çarşamba

ASGARİ ÜCRET ARTIŞI NEDEN ENFLASYONA SEBEP OLMAZ?

Cahit UYANIK

Kim ki asgari ücret zammı enflasyonu artırır der. O yalan söylüyordur, inanmayın lütfen... Çünkü;

1) Doğrudur, Türkiye'de 'talep enflasyonu' değil, 'maliyet enflasyonu' hüküm sürmektedir. Doların hızlı ve ani artışı tüm maliyetleri (Hammadde, enerji, lojistik vb.) ve dolayısıyla mal satış fiyatlarını yükseltmiştir. Sorun, devletin sağladığı enerji vb kalemlere yaptığı astronomik zamlardır, kuru çığrından çıkarmasıdır. İşçiliğin ise toplam maliyetler içindeki payı, hemen hemen tüm işletmelerde oldukça düşüktür. Mesela tekstilde işçilik payı 2015 yılında yüzde 25'ti. Ancak bu payın, son 7 yılki gelişmelerle (2018 ve 2021'deki iki büyük kur şoku sebebiyle) yüzde 10-15'e düştüğünü tahmin ediyorum. Asgari ücrete yapılacak zam, maliyetleri işçilik yönünden oransal olarak fazla yükseltmez. 

2) Yapılan zam, işçilerin iş verimliliğini ve dolayısıyla üretimi artırır. İşyerlerindeki üretim artışı, yapılan zammı karşılar ve enflasyon yaratmaz.

3) Asgari ücret o kadar düşük ki (295 $), işçiler birçok tüketiminden vazgeçmiş durumda. Gıda, barınma-ısınma, ulaşım fiyat artışları felaket boyutlarda... Yapılan zam işçileri sadece düşük tüketim kalıbından doğal tüketim kalıbına  yaklaştırır. Yani ekstra talep doğurup, talep bazlı enflasyon yaratmaz.

4) Tarihsel olarak bakıldığında da; DİSK'in 2023 Yılı Asgari Ücret Gerçeği raporuna göre asgari ücret 2015 yılında 348 $ iken, 2016 senesinde yüzde 24 artışla 430 $'a yükseltilerek oldukça yüklü bir zam yapılmış ancak manşet enflasyonda bir yükseliş görülmemiştir. Asgari ücrete $ bazında yüzde 24 zam yapıldığı ortamda; 2015/12'de yüzde 8,81 olan yıllık enflasyon, 2016/12'de yıllık yüzde 8,53 olmuştur. Yani enflasyon yükselmek bir yana, bir miktar gerilemiştir. Demek ki artırılan asgari ücret enflasyona sebep olmamıştır. 

16 Aralık 2022 Cuma

BU, ASGARİ ÜCRETİN 8.250 TL OLMASI DEMEK. ASGARİ ÜCRETTE TARİHİ 442 $'LIK ZİRVE YENİDEN GÖRÜLEBİLİR

Cahit UYANIK

Yarın Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2023 yılında uygulanacak asgari ücreti belirlemek üzere ilk toplantısını yapacak. Tespit edilecek asgari ücret ise büyük ihtimalle, gelecek yılın ilk 6 ayında uygulanacak. 2023'te kim kazanırsa kazansın; seçimlerden sonra, ikinci 6 ay için yeni bir asgari ücret belirleneceğini düşünüyorum. Çünkü TR'de oldukça yüksek enflasyon ortamı hüküm sürüyor ve bu ortamın gelecek sene de yaşanacağı herkesin kabulü.

TR'de asgari ücret çok geniş bir kitleyi ilgilendiriyor. Bu konuda DİSK'in "Asgari Ücret Gerçeği" adlı raporları oldukça güzel bilgiler veriyor. Bu rapora göre TR'de asgari ücret ve altında ücretlerle çalışanların oranı %33,8. Yani 30 milyon çalışanın yaklaşık 10 milyonu asgari ücret ve altında maaşlar alıyor. Asgari ücretin %10 fazlası kadar maaş alanları da buna eklediğimizde, toplam oran yüzde 49'a geliyor. Yani asgari ücretle doğrudan ilgili çalışan sayısı 15 milyon kişiye yaklaşıyor. Bu sebeple asgari ücret geniş kitlelerin yaşam standartları açısından oldukça önemli bir göstergedir. MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı birkaç gün önce, asgari ücretin 2023 yılında hükümetin enflasyon hedefi kadar artırılmasını istemiş ve böylece geçmişte kalan bir uygulamadan bahsetmişti: Enflasyon hedeflemesi. Hedef enflasyon kadar artırım, enflasyon hedeflemesinde kullanılan bir araç. Buna göre hükümet ve TCMB ortaklaşa bir enflasyon hedefi belirleyerek ilan ediyor ve bu hedefi tutturmak için de elinden gelen yapıyor; ekonominin diğer unsurlarından da buna uygun davranmasını bekliyor. TR'de enflasyon hedeflemesinin çok güzel uygulandığı yıllar yaşandı ve hatta bu model sayesinde tek haneli, %8 rakamlarına inmiş enflasyonları da gördük.

11 Kasım 2022 Cuma

ANKARA'NIN GÜN GÖRMÜŞ PASTANESİ AKMAN'IN SERENCAMI (SONU)

Cahit UYANIK

1935'ten bir ilan... Ankara'nın ünlü pastanesi Akman'ın... 

Ulus'taki yeri kapanmıştı sanırım 10 sene kadar önce... Çok üzülmüştüm. İstanbul Yolu (Fatih Sultan Mehmet Bulvarı) üzerinde bir yere gitti diye biliyordum. Modern bir imalat yeri yaptırmış dedilerdi... Acity'nin oralarda bir işyeri sitesine... Aynı zamanda pastanesi de olacaktı girişinde... Ama olmamış, açmamışlar.  

Web sitelerinde "1936’dan beri Ankara’da Boza’nın tek adresi. 2013 yılından itibaren, siz Ankaralılara sadece boza üretmeye karar verdik. Şimdilerde Erciyes İş Merkezlerindeki Ankara’nın ilk ve tek Boza Fabrikasında tüm Ankara’ya Boza üretip 400’den fazla noktaya dağıtımını sağlıyoruz" yazıyor; lisan-ı münasip bir veda olarak... Kızılay-Selanik Caddesinde şubesi vardı. O da kapanmış anlaşılan... 

4 Ekim 2022 Salı

TOBB SEÇİMİNE SİYASİ PARTİ MODELİ

Yasa Tasarısı / Oda ve Borsalara Yeni Düzen

TOBB SEÇİMİNE SİYASİ PARTİ MODELİ

TOBB Kuruluş Yasa Tasarısı kanunlaştığında, başkanı delegeler seçecek. Birlik'te seçim kulisleri şimdiden başladı.

Cahit UYANIK

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), yaklaşık 800 bin işletmeyi bünyesinde barındırıyor. Birliğe kayıtlı oda ve borsa sayısı ise şu anda 313. Türk özel sektörünün en geniş biçimde temsil edildiği TOBB'un kuruluş yasası bugünlerde değişmek üzere.

Hükümetin geçen yıl mayıs ayında Meclis'e sevk ettiği yasa tasarısı önce Adalet Komisyonunda görüşüldü ve üzerinde ufak-tefek değişiklikler yapılarak Sanayi, Teknoloji ve Ticaret Komisyonu'na gönderildi. Tasarı, Meclis "sömetr tatili"nden çıktıktan sonra, komisyonda yine görüşülmeye devam edilecek. Son adres ise Meclis Genel Kurulu.

Tek dereceli sistem

Tasarı, Mayıs ayına kadar yasalaştığı taktirde bu yıl yapılacak Seçimli TOBB Genel Kurulunda yeni bir seçim sisteminin uygulanmasını öngörüyor. Buna göre TOBB Yönetim Kurulu ve Başkanı, tek dereceli bir seçim sistemi ile belirlenecek. Açık bir ifadeyle, sayısı asgari 1.000 olarak öngörülen delegeler, tıpkı siyasi partilerin genel kurullarında olduğu gibi "stratejik" bir önem kazanacak. TOBB seçimli genel kurulları ise böylesi bir ortamda daha renklenecek.

Halen uygulamadaki seçim sistemi ise iki dereceli. Türkiye'nin dört bir yanındaki oda ve borsalardan gelen delegeler, Birlik bünyesindeki beş ayrı konsey üyelerini belirliyor. Konsey üyeleri de, daha sonra kendi içinden Odalar Birliği Yönetim Kurulu'nu seçiyor. Burada, delegelerin ifadeleri "dolaylı" biçimde yönetime yansıyor. Üstelik Odalar Birliği Başkanı olmak için, Konsey delegesi seçilmek  şartı da getiriliyor. Bu durum, zaman zaman şikayetlere neden oluyor.

2 Ekim 2022 Pazar

MANİSA ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ, PROF. DR. SADIK KAKAÇ'I GAZETE İLANIYLA ONURLANDIRDI

Prof. Dr. Sadık Kakaç

Manisa Organize Sanayi Bölgesi, Öğretim Üyemiz Prof. Dr. Sadık Kakaç’ı Gazetelere Verdiği İlanla Onurlandırdı

Kırk beş yıl önce Türkiye’nin ikinci organize sanayi bölgesi olarak kurulan ve bünyesinde 213 önemli sanayi kuruluşunu bulunduran Manisa Organize Sanayi Bölgesi (MOSB), Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyemiz Prof. Dr. Sadık Kakaç’ı gazetelere verdiği ilanla onurlandırdı. MOSB, “Bilim ve Teknolojide Türkiye’nin Gücü, Bizim Gücümüz” sloganı ile verdiği ilanda, Prof. Dr. Kakaç’la birlikte 12 bilim insanını sayarak “MOSB olarak bilim ve teknolojide çığır açan araştırmalarıyla Türkiye’nin gelişmesinde önemli katkılar sağlayan tüm bilim insanlarımızı gururla anıyoruz. İnanıyoruz ki; sanayinin öncüleri olarak biz de, sahip olduğumuz bu değerlerin izinde her geçen gün yeni cevherler yetiştirerek büyümeye devam edeceğiz” mesajını kullandı.

26 Ağustos 2022 Cuma

ABD HAZİNE BAKAN YARDIMCISI ADEYEMO'NUN RUSYA YAPTIRIMLARIYLA İLGİLİ TÜSİAD'A İLETTİĞİ MEKTUBUN TAM METNİ

Adewale (Wally) Adeyemo

Adewale Adeyemo’nun mektubuna DÜNYA ulaştı

Türkiye’de faaliyet gösteren iş dünyası STK’larına, ABD Hazine Bakan Yardımcısı Adewale (Wally) Adeyemo’dan gelen mektuba DÜNYA ulaştı. İşte mektubun çevirisi:

“Temmuz ayında yaptığım ziyaret sırasında Türk iş topluluğu ile görüşmekten memnuniyet duydum. Önemli sıkıntılara rağmen şirketlerinizin büyümeye devam etmeleri gösteriyor ki; Türk iş insanları dünyadaki en inovatif gruplar arasındalar. Zaten bu nedenle büyük Amerikan şirketleri hem Türkiye’ye yatırım yapmaya, hem de Türk şirketlerini kendi tedarik zincirlerine dahil etmeye devam ediyorlar. Türkiye’nin müttefiki olmamız vesilesiyle, ekonominizin başarılı olmasından büyük çıkarımız bulunuyor.

Size bu mektubu, Rusya’nın ülkeniz üzerinden yaptırımları delme çabaları nedeniyle, Türk şirketleri ve Türkiye’de iş yapan Amerikan şirketleri için artan risklerden duyduğum endişeyi dile getirmek için yazıyorum. Bildiğiniz üzere, birlikte dünya ekonomisinin yarısından fazlasını temsil eden ABD, G-7’deki müttefiklerimiz ve 30’dan fazla ülkeden oluşan bir koalisyon olarak, Rusya’nın uluslararası mali sisteme girişini engellemek ve Ukrayna’daki haklı görülemez savaşı finanse etmek için gelir elde etmesini engellemek üzere güçlü önlemlere başvurduk. Bunu, ekonomilerimize maliyetli olmasına rağmen yaptık. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in savaşını yürütmek için gereksinim duyduğu kaynakları elde etmesini engellemek için topluca binlerce kişi ve kuruma karşı mali kısıtlamalar getirdik ve yaptırım uyguladık. Rusya’nın yaptırımları delme ya da yaptırımların arka yollarından dolaşmasıyla ilgisi olan kişilere yaptırım uygulayarak, asıl yaptırımları delmeye çalışanlara da ABD ve ortakları olarak ayrıca yaptırım koyduk.

3 Ağustos 2022 Çarşamba

"ALMA ABİ ALMA...!" TCMB BAŞKANI KAVCIOĞLU İLE SANAYİCİ ARASINDAKİ DİYALOGUN TAM METNİ

TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu 29 Temmuz 2022 tarihinde İSO Meclisi toplantısına katılarak sanayicilerin sorularını cevapladı. Kavcıoğlu, bankaların kredileri yüksek faizle kullandırmasına ilişkin şikayetini, sanayicinin sözünü keserek "Alma abi alma" diyerek cevapladı. Kavcıoğlu daha önce Ak Parti'de Gümüşhane Milletvekilliği yapmıştı.

Kavcıoğlu ile sanayici arasındaki gelişen diyalogun ayrıntısı şöyle:

Sanayici: Yanlış biliyor olabilirim, bu bankaları yüzde 15 ile fonluyorsunuz...
Kavcıoğlu: 14.
Sanayici: Bu bankalar bu aldığı parayı yüzde 36-40'tan bize satarken...
Kavcıoğlu: Alma abi alma...
Sanayici: Yani sizin buna birşey deme hakkınız var mı yok mu onu merak ediyorum... Serbest piyasa ama...

17 Haziran 2022 Cuma

YABAN KAZI THY'NİN LOGOSUNUN ÇARPICI ANLAMI VE HİKAYESİ

Bayrak taşıyıcımız THY’nin logosu yaban kazından esinlenerek tasarlanmıştır. Neden yaban kazı? Çünkü yaban kazı, birçok canlının nefes bile alamadığı 9 bin metre irtifada kıtalararası uçabildiği için logoya ilham kaynağı olmuştur. Yaban kazları sürü halinde, V harfi formunda uçarlar. Bu sayede birbirlerinin yarattığı hava akımından yararlanıp daha uzun mesafeleri daha az eforla aşarlar.

Logonun doğuşu ise 1959 yılına dayanıyor.

14 Şubat 2022 Pazartesi

MURPHY KANUNLARI NEDİR? HANGİSİNİ BEĞENİYORUM?

Adını bir mühendisten (Edward Murphy) alan Murphy Kanunları... Bakalım kaç tanesi sizin başınıza gelmiş? Gelmemişse de gelme olasılığı var? Ben özellikle 4 no'luyu, yarınlar'a ilişkin olanını beğeniyorum...

"Bir şeylerin kötü gitmesi halinde en fazla zararlı olacak hususlar ilk önce gerçekleşir.

Herhangi bir şeyde tüm unsurların iyi gitmesi halinde mutlaka bir şeyler atlanmıştır.

Her çözümle birlikte yeni problemler ortaya çıkacaktır.

Yarınlar bugünden çok daha kötü olacaktır.

29 Aralık 2021 Çarşamba

HÖDÜK BİR BAŞKAN VE SINIRSIZ KAR HIRSIYLA MOTİVE HİBRİT KAPİTALİST KUYRUKLU YILDIZLA BAŞ EDEBİLİR Mİ: DON'T LOOK UP

DON'T LOOK UP: HİBRİT MODEL VAHŞİ KAPİTALİST İLE HÖDÜK ABD BAŞKANI BİR ARAYA GELİRSE DÜNYA YOK OLMAYA GİDEBİLİR

Cahit UYANIK

Netflix yapımı ve bu platformda yayınlanan 

Don't Look Up (Yukarıya Bakma) adlı filmi ilk izleyenlerdenim sanırım...

Herşeyden önce...

Leonardo Di Caprio'nun bu filmde, 2 yetişkin çocuk sahibi, üniversitede öğretim üyeliği yapan bir uzay bilimcisini canlandırması ilginç... 

Aradan uzun yıllar ve çok sayıda oynadığı film geçse de, biz Leonardo'yu en çok Titanic'teki ergen ve dibine kadar romantik aşık olarak anımsıyoruz hala...


Lafı fazla uzatmayayım...

Filmdeki hödük ABD Başkanı yazılırken, aslında fazla zorlanılmamış bence.

Tamamen Donald Trump'tan esinlenilmiş. 

12 Kasım 2021 Cuma

DÜNYA BANKASINA GÖRE KAYIT DIŞILIK TÜRKİYE'DE GÜNLÜK YAŞAMIN BİR PARÇASI

DÜNYA BANKASI'NA GÖRE KAYIT DIŞILIK 

SORUNUMUZ BÜTÜNCÜL MÜDAHALELERLE ÇÖZÜLÜR

Cahit UYANIK

"Türkiye'de kayıt dışılık insanların günlük yaşamlarının bir parçasıdır. Kayıt dışı işlemler birçok farklı bağlamda ortaya çıkmaktadır: Ticari anlaşmalar el sıkışma temelinde sonuçlandırmakta; ödemeler rutin biçimde geciktirilmekte; çalışanlar nakdi ödeme almakta ve makbuzlar genellikle ancak açıkça talep edilmeleri halinde verilmektedir. Söz konusu olgular; kayıt dışı çalıştırılan işçiler, serbest meslek ve vergi kaçırma gibi kayıt dışılığın daha geleneksel tanımlarıyla etkileşim halindedir.  Kayıtlı ve kayıt dışı faaliyetler, çoğu kez aynı işletmede, yan yana varlığını korumaktadır. Örneğin, şirketlerin üretimlerinin  sadece belirli bir bölümünü kayıt altına aldıkları görülmektedir. İki anlayış, bu niteliktedir. İlk olarak; herkes aynı şeyi yapmaktadır: Vergi kaçırma ve ücretlerin eksik beyanı. İkinci olarak ise; 'Bize sunulan neyse, o kadarını ödüyoruz': Kamu hizmetlerinin düşük kalitesi ve kamudaki yolsuzluğun düşük vergi ahlakı yaratması. Herkesin aynı inançları taşıması halinde beyan edilmeyen ekonomik faaliyetler rutin ve kabul edilebilir hale gelmektedir."

Bu satırlar Dünya Bankası'nın (DB), bu yıl Mart ayında açıkladığı "Türkiye Ülke Ekonomik Raporu-Kayıt Dışılık: Nedenler, Sonuçlar, Politikalar" başlıklı raporun giriş bölümünü oluşturuyor. Madem sorunu rapordan alıntı yaparak yazımızın girişinde çarpıcı biçimde ortaya koyduk; DB'nin kayıt dışılık sorununu çözmemiz için bize yaptığı ilk öneriyi de aynen buraya alalım ve daha sonra raporun ayrıntılarına girelim: "Gerek uluslararası deneyim, gerekse Türkiye'deki kanıtlar kayıt dışılığın kapsamlı biçimde anlaşılması ve bütüncül politika müdahalesi gerekliliğine işaret etmektedir. Bu rapor kapsamında yürütülen analiz çalışması, Türkiye söz konusu müdahalenin özellikle teftiş ve denetim, çalışma yaşamına dair düzenlemelerde reformlar ile erişim ve iletişim faaliyetlerine odaklanması gerektiğini göstermektedir."

1 Kasım 2021 Pazartesi

1990'LI YILLARA DAMGASINI VURAN SPK-KOMBASSAN SAVAŞI (4)

Başkentten Yansımalar / Cahit UYANIK

SPK, ANADOLU'DA ÖRGÜTLENMELİ

Geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden birisi, SPK'nın Kombassan'a ilişkin aldığı kararlardı. SPK, Kombassan Olayını toplumun gündemine dahil ederek önemli bir görevi yerine getirdi. SPK'nın, ordunun isteği ile Kombassan'ın üzerine gittiği yolundaki görüşlere pek katılamıyorum. Çünkü aylardır gazetelerin iç sayfalarında SPK'nın bu konudaki raporları yayınlanıp duruyordu. Türkiye'de kökleri Galata Bankerleri ile 1800'lü yıllara kadar giden sermaye piyasalarında, çoğu zaman devletin basiretsizliği sonucu önemli krizler yaşandı. 1980'lerdeki Bankerler Faciası ve 1994'teki aracı kurum iflaslarının hatıraları hafızalarımızda henüz çok taze. Bu krizlerdeki ortak payda, tasarruf sahiplerinin yüksek kazanç veya faiz beklentisini kötüye kullanan bir takım üçkağıtçılara devletin göz yumması olmuştu.

Yüksek faiz beklentisinin kaynağı ise toplumdaki her türlü yozlaşmanın baş aktörü durumundaki enflasyondur. Kombassan ve benzerlerinin yükselmeye başladığı dönemle, Refah Partisine (RP) teveccühün artmaya başladığı dönemin kesişmesini dikkatlerinize sunmak isterim. Demek ki RP, gözler önünde enflasyon karşıtı değişik söylemleriyle oy toplarken; Kombassan tipi şirketler iş dünyasının gizlilik prensiplerinden yararlanarak 'kendilerine özgü' bir halka açılma modeli yarattılar.

1990'da başlayan bu eğilimin ancak 1997'de SPK'nın gündemine gelmesi çok ama çok düşündürücüdür. SPK, o günden bu yana tam tamına 3 başkan değiştirmiştir. Değişen Başbakan sayısı ise 5'tir. Bu konuda idarenin tam bir aymazlık içinde bulunduğu rahatça söylenebilir. Peki bu olay büyük bir krize neden olabilir mi? Kombassan ve benzeri şirketlerin yöneticilerinin üçkağıtçı olup olmadıklarını zaman gösterecek. Unutmayalım ki batan bankerler ve iflas eden aracı kurum sahipleri de, 12'ye 5 kala toplumda 'saygın kişi' muamelesi görmeye devam ediyorlardı.