31 Ocak 2023 Salı

ESNAFIN FİNANSMANI VE TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ

       Cahit UYANIK 

Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) Genel Başkanı

Türkiye’de ekonomi gazeteciliğinin tarihi oldukça eski. Osmanlı Dönemi’nde çıkan gazetelerede bile ekonomi haberlerine sık sık rastlamak mümkündü. Ancak bu konunun  bir uzmanlık alanı olarak dikkatle izlenmeye başlanması 1950’lerden sonra başladı. Gazetelerin istihbarat servislerinde, o zamanki deyimle “iktisat muhabiri” de bulunuyordu. Gazeteler, 1980’e kadar pek ekonomi sayfası yapmaz; yapanlar da gelen ilk ilanda, sayfanın yarısını kurban ederdi. 1980’lerden sonra işin rengi değişti. Ekonomi sayfalarının sayısının artmaya başlamasıyla, gazete ve diğer yayın organlarında birkaç gazetecinin toplandığı ekonomi servisleri kurulmaya başlandı. Buralarda birden fazla ekonomi gazetecisi çalışmaya başladı. Şu anda EMD’nin bünyesinde 600’ü aşkın gazeteci bulunuyor. Ekonomi yayıncılığı ile uğraşanların sayısı ise binlerle ifade ediliyor. 

İki taraf da hatalı 

Peki Türkiye’de ekonomi gazetecilerinin, sayıları 4 milyonu bulan esnaf ve sanatkar kitlesi ile ilişkileri nasıl? Bu konuda, kabahati daha çok kendimizde bularak, iki tarafın da hataları olduğunu söylemek mümkün. Hatırlıyorum da, daha 1980’lerin sonunda ekonomi servislerinde ağırlıklı esnaf ve sanatkar sorunlarına ilgi duyan muhabirler vardı. Bu muhabirlerle esnaf örgütlerinin sıcak ilişkileri mevcuttu ve sürekli olarak yeni bilgilerle besleniyorlardı, kamuoyunu aydınlatıyorlardı. Ancak 1990’lı yılların başından itibaren esnaf örgütleri içne kapandı. Aynı dönemde gazetelerin ekonomi servislerinde ise daha çok finans ve borsa haberciliğinin önemi arttı. Aslında bu dönemde reel sektör haberlerine genel bir ilgisizlik yaşandı. Tüm üreten kesimler, bu olumsuz gelişmeden nasibini aldı. Esnafın yanısıra çiftçiler ve kobi’lerde de benzer şikayetler yaşandı. Bütün bunların en önemli sebebi, elbette 30 yıldır yaşadığımız yüksek enflasyon ortamı. Çünkü enflasyon, rakama dökülebilir maliyetlerin yanısıra toplumdaki ilişkileri de değiştirip bozma etkisine sahip. Bunun maliyetini ölçmek ise mümkün değil.
Esas olan bundan sonraki ilişkileri sağlam ve sağlıklı şekilde kurup geliştirebilmek. Bunun yolları neler olabilir? Kısaca şöyle özetleyebiliriz: Gazetelerin ve değişik yayınların sahipleri aslında okuyucularıdır. Esnaf da Türkiye’de, ekonomik aktiviteye sahip en geniş kitleyi oluşturduğuna göre, yayınına sahip çıkma konusuna daha dikkat etmeli. Sahipsiz yani okuyucusu ile iyi ilişki kuramayan yayınlar, inanın ki sizler kadar tüm gazetecileri de rahatsız ediyor. Bunun yanısıra esnaf örgütlerinin daha şeffaf, bilgi ve araştırma üreten yapıda, sorunlarına yerel ölçeği göre değil uluslararası iyi uygulama örneklerini dikkate alarak çözüm araması gerekli. Bu tip bir yapılanma başarılıp, biz ekonomi gazetecileriyle daha yakın temasa geçildiğinde daha doyurucu ilişkiler kurmak mümkün olabilir. 

Esnafın sorunlarına kalıcı çözümler 

Bu küçük hesaplaşma ve dertleşmeden sonra gelelim esnafın sorunlarına... Bir an gözümüzü kapatıp düşünelim: Türkiye’de sayıları 4 milyonu aşan esnafın sadece dörtte biri kepenklerini kapatmak zorunda kalmış. Bu kötü rüyanın sonuçları ne kadar ağır olur biliyor musunuz? Resmi işsizlik rakamı 4 milyon kişiye ulaşır ve resmi işsizlik yüzde oranı da yüzde 20’ye yaklaşır. Bu rüyaya, esnafın yanında çalıştırdığı ve işsiz kalacak kişileri dahil edersek Türkiye’de  yaşanacakları kimse düşünmek istemez.. Toplumsal ve ekonomik olayların belli şartlar altında ne sonuçlar vereceğini laboratuvarda test ederek anlama imkanımız yok. Bunun yerine, geçmişte yaşanan olaylara bakmak gerekiyor. Yazının girişinde çizdiğimiz kara tablonun bir benzerini 2001 Krizi sırasında yaşamıştık. Türkiye’nin buna benzer günleri bir kez daha yaşamaya tahammülü yok. Çünkü henüz 2001’in yaraları tam olarak sarılabilmiş değil. 

İşte bu ortamda ekonomik dokunun en hassas ancak en yaygın kesimini oluşturan esnaf ve sanatkarın sorunlarına kalıcı çözümler sağlanması zorunlu görünüyor. Esnafın en öncelikli sorunu nedir peki? Şu anda görünen o ki, esnafın en acil sorunu, giderek zorlaşan ekonomik ortamda güçlü bir finans desteği bulabilmek. Bu noktada gözler hemen bankacılık sektörüne ve özellikle kamu bankalarına çevriliyor. Gerçekten geçmişten bu yana baktığımizda, esnaf ve sanatkarla kamu bankalarının yakın ve birbirini tanıyan bir ilişkisi var. Bu ilişki, ekonomik krizin öncesindeki yüksek faiz ortamında bozulmaya yüz tutmuş, krizle birlikte de adeta rafa kaldırılmıştı. Şimdi bu ilişki yavaş yavaş yeniden ısınıyor. 

Kamu bankası özelleştirmeleri yakından izlenmeli 

Kamu bankacılık sektörüyle ilişkiler açısından yapılacak şey, güven ortamını daha fazla geliştirmek. Dediğim gibi, zaten bu iki grup birbirini oldukça yakından tanıyor. Gelecek zamanda esnaf – kamu bankası ilişkisini etkileyebilecek en önemli şey ise bu bankaların özelleştirme sürecinde olmaları. Bu noktada esnaf örgütlerine düşen görev, şu günlerde tespit edilecek kamu bankaları özelleştirme stratejilerinin, esnafı olumsuz yönde etkileyecek olmamasını sağlamak. Sivil toplum ve çıkar grubu olmaktan kaynaklanan güçlerini biraz da bu yönde kullanmak, geleceğin Türkiyesi’ne hazırlanmak açısından da hayli önemli. Peki yanlış belirlenen bir strateji esnafı nasıl etkileyebilir? Mesela Halk Bankası’nın, özelleştirme sonrasında, yıllardır esnafla süregelen ilişkilerinin çerçevesi ne olacak? Bankanın satışına sırf gelir gözüyle bakmak sağlıklı bir yaklaşım mı? Acaba bu banka veya bankanın ihtisas kredilerini yöneten birimi, belli hatüer alınarak esnaf ve sanatkara devredilebilir mi? Bütün bu soruların cevabının bulunması gerekiyor. 

Özel bankalar ve esnaf 

Bankacılık sektörü elbette kamu bankalarından oluşmuyor. Özel bankalarla ilişkiler de gelecekte önem taşıyacak. Zaten özel bankaları bu ilişkilerin içine dahil etmedikçe uzun vadede kalıcı çözüm sağlamak mümkün değil. Ama geçmişten bu yana özel bankalarla esnafın arası pek sıcak değil. Hele hele kriz ortamlarındaki haksız ve gereksiz haciz olayları nedeniyle esnafla özel bankalar neredeyse küs gibi. Aslında özel bankalar, daha küçük ekonomik birimlerin risklerini üstlenmek konusunda, son 2  yıldır ciddi tecrübeler edindiler. Kredi kartlarının giderek yaygınlaşması, küçük müşteri ile bankaları risk ilişkisi çerçevesinde yanyana getirdi. Bu olumlu iklim, şimdi küçük işletmeler yani esnaf ve sanatkar için de tesis edilebilir. Elbette özel bankalardan, kamu bankaları kadar uygun koşullarda kredi sağlamak ekonomik mantığa ters. Çünkü bu bankalar da sonuçta daha fazla kar sağlamayı amaçlıyorlar. Ama özel bankalar, kamu bankalarına göre daha hızlı çalışarak, esnafın acil ihtiyaçlarında devreye girebilirler. Bu aşamada sağlanan karşılıklı güvene dayalı ilişkiler, daha sonra sakin vekalıcı ilişkilerin yolunu açabilir. 

Kefalet sistemi modernize edilmeli

Esnafın ve sanatkarın yine finans bağlamındaki bir başka sorunu da kefalet. Türkiye’de yarım yüzyılı aşan bir kefalet sistemi mevcut. Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar yayılan bu kefalet sisteminin çatı örgütü TESKOMB’un, bu konudaki çağdaş sistemleri, günümüzün gelişen ve değişen ihtiyaçlarına uydurması gerekiyor.  Ancak TESKOMB, eninde sonunda bir sivil toplum örgütü ve meslek kuruluşu. Kanun yapma yetkisi ise hükümet ve Meclis’te. O zaman şunu söyleyebiliriz ki; TESKOMB esnaf finansmanının bu en önemli halkasını güçlendirmek için siyasetçiler, hükümet ve Meclis üzerinde ciddi bir baskı kurmalı. Kefalet sisteminin gündelik sermaye ihtiyaçlarının yanısıra, iş geliştirme, yeni pazarlara açılma, hizmet içi eğitim gibi alanlarda da uygulanmasını sağlayıcı sistemleri kurmak konusunda siyasetçilerin dikkatinin çekilmesi zorunlu.

Bütün bu yazdıklarımızdan çıkan sonuç şu: Esnafın ekonomik dalgalanmalar ve krizlere karşı daha güçlü olması için, özellikle finansman boyutunun bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğu kesin. Bu ihtiyacın önemi anlaşılmazsa neler olabilir peki? Belki de yaşanabilecekleri şöyle formüle etmek yeterli: 2001 Krizi başladığında huzursuzluğunu ilk ortaya koyan kesim olan esnafın, daha hızlı ve daha geniş şekilde koyacağı bir yeni tepki. Bunun ardından ise büyük bir işsizlik ve toplumsal huzursuzluk dalgası. Bu iki cümle, ihtiyacın aciliyetini herhalde gösterecektir.

(Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri Birlikleri Merkez Birliği-TESKOMB’un yayın organı TESKOMB Dergi’nin Eylül-2004 tarihli sayısında yayınlanmıştır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder