13 Ocak 2023 Cuma

KAPAK HABERİ / BİRLEŞMEDEN SONRA DOĞU ALMANYA'DAKİ ÖZELLEŞTİRMELERE TÜRKLER DE İLGİ GÖSTERMİŞTİ


Eski Doğu Alman İşletmeleri Haraç-Mezat Satılıyor


ALMANYA'DA PATRON OLMAK ÇOK KOLAY

Birleşik Almanya, Doğu Almanya'dan miras kalan işletmeleri özellikle de marketleri, turistik tesisleri, tekstil atölyelerini ucuz fiyatlarla satışa çıkardı. Yeni işletmeciler seçilirken, Türkler tercih ediliyor. Yani Almanya'dan "az sermayeyle patron olabilirsiniz" daveti var.

Cahit UYANIK

İsmet HAZARDAĞLI

Küçük ve büyük marketler, tekstil atölyeleri, turistik tesisler... Birleşik Almanya'ya, rahmetli Doğu Alman ekonomisinden miras yüzlerce küçük işletme haraç-mezat satılıyor. Kara kaşımıza kara gözümüze duyulan hayranlıktan dolayı değil ama Almanların tecrübelerinden kaynaklanan bir yaklaşımla, bu işletmelere yeni sahipler aranırken Türkler tercih ediliyor. Satış rakamları elbette ki işletmeden işletmeye değişiyor ve bu konuda resmi açıklama yapılmıyor. Ama 'fırsat'ın cazibesi de sır değil: 50 bin mark sermayeyle Leipzig'te bir market sahibi olmak mümkün mesela...

İki Almanya birleştikten sonra duvar yıkıntılarının altından geri teknolojilerle çalışan, rekabet gücünden yoksun ürünleriyle pazar şansını temelden kaybetmiş binlerce işletme çıktı. Birleşik Almanya'nın ilk hedeflerinden biri, bu işletmeleri rekabet edebilecek güce, dolayısıyla çağdaş işletme mantığına taşımaktı. İşte haraç- mezat satışın nedeni de bu: Hedefe ulaşırken 'müteşebbis ruhlar'ın desteğini yakalayabilmek. 

Hızla işe başlayan Almanlar, Doğu Almanya bölümündeki tüm işletmeleri gözden geçirdiler. Ve sonuçta 8 bin 400 adet orta ve küçük işletmenin bir an önce satılmasına karar verdiler. Bu işletmelerin ilk 600'ü geçen Kasım ayında ihale yöntemi ile satışa çıkarıldı. Bunların satışı sürerken ikinci parti olarak 530 işletme için daha satış duyuruları yapıldı. 

İşin ilginç yanı, hizmet sektörü ağırlıklı bu 530 işletme, öncelikli olarak Türklere teklif edildi. Bu işletmeler arasında konaklama tesisleri, tekstil, gıda, ticaret işletmeleri çoğunluğu oluşturuyor. Chemnitz, Leipzig, Dresden, Rostock, Berlin, Frankfurt-Oder gibi önemli yerleşim merkezlerinde bulunan işletmelerin yatırım tutarları 50 bin mark (Yaklaşık 75 milyon lira) ile 3 milyon mark arasında değişiyor. Bu değerler, yapılacak pazarlıkla daha da aşağı çekilebiliyor.

Bu işletmelere ilişkin satış koşulları geçen Ocak ayı sonunda Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığınca çeşitli meslek kuruluşlarına listeler halinde gönderildi. Türkler tarafından satın alınıp işletilmesi istenen bu işletmelerden 224'ü gıda satan mağazalar-marketler, 73'ü tekstil atölyeleri, 82'si otel-motel gibi turizm sektöründe faaliyet gösteren tesisler. Geri kalanlar arasında hediyelik eşya, seramik ev eşyaları satan mağazalar, küçük ölçekli tamirhane gibi işletmeler yer alıyor. 

Öncelikli olarak Türkiye'nin yanı sıra tüm dünyaya yapılan çağrının ardından çok sayıda Türk firması bu işletmeleri alabilmek için girişimleri başlattı. Teklif verenler arasında, Almanya'da yerleşik, gurbetçilikten patronluğa geçmiş Türkler de var.  "Gurbetçiliğe" doğrudan patron kimliğiyle başlamak isteyen, şimdilik Türkiye'de yaşayan Türkler de...

Batı Almanlar, Doğu Almanların sırtında bir yük gibi duran bu işletmeleri satmak için kurumsal bir organizasyona gittiler. Bu amaçla bizdeki Kamu Ortaklığı İdaresi (KOİ) benzeri 'Treuhandanstalt' adlı bir kurum oluşturuldu. Kurum, Doğu Almanya'daki tüm işletmeleri gözden geçirerek, yerli ve yabancı sermayeye satılabilecekleri belirledi. Bu kapsamda ilk aşamada 8 bin 400 firma satış kapsamına alındı. Bu işletmeler, hukuki yapı kazandırılarak anonim şirket haline dönüştürüldü ve sermayesine göre hisse payları belirlendi. 

Treuhandanstalt, bir yandan bu işletmeleri satışa çıkarırken geri kalan ve satılabilecek diğer işletmeleri de belirlemeye devam ediyor. Doğu Almanya'da satılacak işletmelerin sayısının 12 bine ulaşması bekleniyor. Yerli,yabancı yatırımcılara sunulan irili ufaklı binlerce işletme verimsizlik, eskimişlik, yetersiz alt yapı gibi sorunları aşma çabasında ve bu çaba asla umutsuz değil. 

Treuhandanstalt yetkilileri, satışlardaki amaçların bu sorunları çözebilmek ve atıl duran işletmeleri Alman ekonomik hayatına katabilmek olduğunu söylüyor. Treuhandanstalt'ın "Yatırımcı İlişkileri" bölümünden Franz Stann, Panorama'nın sorularını cevaplandırırken yeni işletmeci seçiminde devreye soktukları kriterleri, hedeflerinin paralelinde değerlendirdi:

"İhalelerde en yüksek verene işletmeyi verelim diye bir düşüncemiz yok. Bizim için önemli olan satılacak işletmeyi canlandırabilecek, modernize edebilecek, sağlıklı ve yeni üretim teknolojisi getirebileceklere bu işletmeleri devretmek."

Stann, belki yatırımcıyı ürkütmemek belki de satışta pazarlığı fiyat üzerine yoğunlaştırmamak için bu işletmelerin satış fiyatlarını açıklamaktan kaçınıyor. Ve sık sık "Para bizim için önemli değil. Önemli olan işletmeleri işletme haline getirebilmek" diyor. 

Bu anlayış, işletmelerin satış koşullarında daha da belirginleşiyor. Verilecek tekliflerde parasal maddelerden çok işletmeyi satın almak isteyen firmaların özelliklerine önem veriliyor. İhale şartnamesine göre alıcı firmanın talip olduğu işletmeyi öncelikle yerinde görmesi gerekiyor. Treuhandanstalt'tan bir yetkili ile beraber satışa çıkarılan işletme geziliyor. Daha sonra alıcı firma, kurumdan verilen bir formu dolduruyor. Bilgi formunda -ki bu bir yerde teklif olarak değerlendiriliyor-, alıcı firmadan talip olduğu işletme hakkında düşünceleri soruluyor. İşletmeyi aldığı taktirde orada ne gibi üretim yapacağı, üretim teknolojisi olarak neler getireceği, ne kadar para ve alt yapı yatırımı yapacağı, üreteceği ürünü nerede ve nasıl pazarlayacağı, gelecek 3 yıl içinde kaç kişi çalıştırabileceği gibi sorular soruluyor.

Bilgi formundaki bir diğer kısım da alıcı firma ile ilgili. Treuhandanstalt için bu bilgiler daha önemli aslında. Çünkü yatırımcının alacağı işletmede başarılı olması isteniyor. Bu amaçla alıcı firmanın faaliyetleri ile ilgili bilgiler, detaylarıyla sorgulanıyor. Ne üretiyor, kaç kişi çalıştırıyor, kredi durumu, sermaye yapısı, ticari alandaki deneyimi başlıca sorular arasında. 

Doğal olarak işletmenin alış fiyatının da mark üzerinden teklif edilmesi isteniyor. Sistem, Türkiye'de uygulanan ihale yöntemi ve satış usulleri ile benzerlik gösteriyor. Teklifin olumlu bulunması halinde, Treuhandanstalt yetkilileri ile talipli veya talipliler pazarlığa oturuyorlar. Alıcı firmanın özellikleri ön planda tutularak, satış işlemi gerçekleştiriliyor. Ancak satışlarda işletmenin tümüne sahip olmak yerine ortak olunması daha bir tercih ediliyor. Amaç Doğu Almanlara işletmeciliği öğretmek, özel sektör anlayışını kazandırmak. Batılı ekonomik sisteme göre üretim yapılmasını ve hizmet verilmesini benimsetmek çünkü.

Satış sonrasında işletmenin "işletme hakkı" sonsuza kadar alıcı firmaya devrediliyor. Teklif sırasında verilecek fiyat teklifinin yüzde 5'i kadar banka teminat mektubu da isteniyor. Üç ay süreli bu teminat mektupları için, teklifin geri çevrilmesi halinde hemen çözüleceği garantisi de veriliyor.

Konuyu yakından takip eden Münih Ticaret Ataşesi Tuna Iskır, "Almanlar satışlarda kendine güvenen ve işletmek niyetinde olanlara kolaylık sağlıyorlar. Satın alacak kişi veya kuruma güvenmezlerse, örneğin 30 bin marklık bir işletmeye 60 bin mark önerseler bile devretmeyeceklerini söylüyorlar" sözleriyle gözlemlerini aktarıyor.

Treuhandanstalt, yaklaşık 1.500 işletmeyi yaz aylarından bu yana parti parti satışa çıkardı. Ancak satılacak işletmelerden ikinci partide yer alan 530'unun öncelikle Türklere teklif edilme nedeni oldukça ilginç. Tuna Iskır, bunu şöyle açıklıyor: 

"Çünkü Almanlar 30 senedir Türklerin buradaki halini biliyorlar. Yani ufacık bir yerde kurduğu bakkalı, bir kasap dükkanını otuz sene devam ettirebiliyor Türkler... İşletmekeri alacak olanlar zaten reorganize ve restore etmek zorundalar. Bu nedenle küçük ve orta işletmeleri Türklere teklif ediyorlar. Hemen şunu da söyleyeyim: Doğu Almanya gerçekten kötü durumda. Ne kalınabilecek bir otel ne de satın alınabilecek doğru dürüst birşey var. Duvarın yıkılmasıyla birlikte Doğu Almanya bölümünde ilk manav dükkanını açan bir Türk oldu."

Almanlar, 45 yıllık komünist rejimden geriye kalanları hızlı bir şekilde elden çıkarıyorlar. Ancak bu işletmelerin doğal olarak iyi bir şekilde elden geçirilmesi gerekiyor. Özellikle turizmle ilgilenenlerin işletecekleri otel, motel gibi konaklama tesislerini yenilemeleri, yeni bir orgaizasyona gitmeleri şart. Aynı şeyi tekstil işletmeleri için de söylemek mümkün. İşletmelerin her türlü donatımından makina ekipmanına kadar yenilenmesine gerek duyulduğu belirtiliyor.

Pazarın bilinmezliği, vergi konuları, hukuki bilgilerin eksikliği gibi klasik sorunlara karşın, bu işletmelerin Doğu Almanya'da hazır pazarları var. Merkezi Bonn'da bulunan Türkiye Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Panorama'ya yaptığı değerlendirmede pazarın niteliklerini 'iyi bir tüketici kitlesi'yle değerlendiriyor:

"17 milyonluk nüfusuyla Doğu Almanya, özellikle tüketim malları için ilginç bir pazar. 1991 yılından itibaren Doğu Almanya pazarı genel olarak küçük ve orta çaplı yatırımcılar için çok iyi bir tüketici kitlesini beraberinde sunacaktır. Ekonomik açıdan dipsiz bir kuyu görünümünde olan Doğu Almanya'nın kendi ayakları üzerinde duracak bir konuma gelmesi için önümüzdeki 10 yıl içinde harcanılması düşünülen para 890 milyar mark civarında. Federal Almanya'nın bugünkü bütçesini kıstas olarak alırsak, üç yıllık bütçesine eşit."

İki Almanyanın birleşmesiyle sağlanan parasal birlik de Doğu'daki Almanların alım gücünü arttırmış bulunuyor. Hızlı bir şekilde tüketime yönelen Doğu Almanların topraklarında üretilecek her türlü ürün ve hizmete talip olacakları kesin. Faruk Şen'in verileri birleşmeden sonra Doğu Almanya'nın ihtiyaçlarını ortaya koyuyor. Bir yandan Alnanya yönetiminin buraya yapacağı büyük tutarlı alt yapı yatırımlarıyla, bir yandan orta ve küçük verimsiz işletmelerin ekonomiye katılmasıyla oluşacak hareketliliğin, Almanyanın doğusuna canlılık getirmesi bekleniyor. Bunun da başını işsizliğin çektiği ekonomik sorunları çözeceğine inanılıyor.

İşsizliğe ilk aşamada çözüm olarak da satış masasındaki işletmeler gösteriliyor. Bu yolla Doğu Almanlara hem iş öğretileceği hem de işsizliğe çözüm bulunacağı umuluyor. Almanların dışarıdan işçi getirilmesine karşı çıkma nedeni bu noktada daha belirginleşiyor. Bu nedenle Treuhandanstalt elini oldukça hızlı tutuyor. İhalesi 2 Nisan'da bitmek üzere 90 firmayı daha geçen hafta yabancı yatırımcıların teklifine açtı. İnşaat, sağlık, pazarlama, kimya, tekstil, madencilik gibi pek çok sektörden işletmelerin satışına ilişkin ihaleler gelecek günlerde daha da hızlanacağa benziyor. Kurum 1992 yılı sonuna kadar söz konusu işletmeleri Almanya vergi mükelleflerinin sırtından almak niyetinde. 

Doğu Almanya'daki bu gelişmeleri yakından izleyenler ilk girişimlerini yaptılar bile... Şimdilik en somut girişimi yapan Pet Holding. Holding elini çabuk tutarak iki Almanya'nın birleşme süreci sırasında Doğu bölümünde büyük inşaat işleri olacağı öngörüsü ile Dresden'de bir inşaat firması satın aldı. Pet Holding, faaliyet alanlarına giren yeni işletmekeri almak için de şu günlerde planlar yapıyor.

Doğu Almanya'da inşaat firması almak isteyen Türk firmaları arasında Metiş Holding de var. Holdingin yönetim kurulu başkanı ve Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Kadir Sever, Doğu Almanya'da Türk firmaları için büyük bir potansiyel görüyor. Eskimiş binalar, yollar bu işlerin başında geliyor. 

Bir süre önce Doğu Almanya'da incelemeler yapan bir grup Türk müteahhitin gözlemleri bu durumu daha çarpıcı hale getiriyor. Türk müteahhitleri, Doğu Almanya'daki binalarda her katta ortak kullanılan bir tek tuvalet bulunduğunu, sadece her konuta bir tuvalet yapılması için milyonlarca marklık yatırım gerektiğini hesaplıyorlar. 

Almanya, yıllar öncesinin gurbetçi işçi akınından sonra, Türkleri ikinci kez davet ediyor. Almanya'ya işçi kimliğiyle gitmek yerine 'patron' kimliğiyle gitmenin hazzı bambaşka olsa gerek.

‐--------‐----------

"BU BİR AÇIK KAPIDIR, GİREBİLİRİZ"

Türkiye Müteahhitler Birliği ve Metiş Şirketler Grubu Başkanı Kadir Sever, Doğu Almanya'da satışa çıkarılan işletmelerin Türk girişimcilere sunduğu avantajlar konusunda tüm sorunlara rağmen oldukça iyimser:

"Türk girişimcisi için Avrupa'ya çıkmanın bir takım zorlukları var. Özellikle Türk işçisinden korkuyorlar. Türk işçisini Avrupa'ya getirecek her teşebbüsün karşısındalar. İşte satılan bu işletmeler, Almanya'nın yeniden imarı ve yapılanması, bir açık kapıdır. Özelleştirilecek işletmeler tüm yabancılara açık, yeter ki sermayesini getirsin. Sermaye derken, yüzde 100 sermaye gerekmiyor. Doğu Almanya'nın yaşam düzeyinin yükselmesi için yapılacak yatırımlarda finansman yardımında bile bulunacaklarını söylüyorlar. Almanlar, sizden sermaye bekliyorlar ama onlar da işin finansmanına yardım etmek için hazır duruyorlar. 

Doğu Almanya'da özel sektör zihniyeti yok. O nedenle Doğu Almanlar özel girişimciliği öğrenmek istiyorlar. Yol, otel, süpermarket gibi işletmeleri yabancıların alıp işletmesini istiyorlar. Bu şekilde Doğu Almanya'ya işletmelerimizi sokmuş olacağız. Bu sayede özel sektör olarak Avrupa Topluluğuna (AT) girmiş olacağız. Doğu Avrupa'ya girmek AT'ye üye her ülkede iş sahibi olmanın kapılarını açıyor. Ayrıca Almanlar, çekindikleri Türk işadamlarının pek rahatsız edici olmadığını da görecekler.

Doğu Almanya'da çok büyük bir yatırım programı var. Haberleşme şebekesi yok gibi birşey, Turizm yok, otel yok, lokanta yok, sosyal yaşamda kullandığımız değerlerin hiçbirisi yok. Bunu yapacak zihniyet de yok. Doğu Almanya'daki alt yapı ve üst yapı restorasyonlarından pay akabilmek, bizim kendi malzeme üreticilerimizin bile oraya mal satması söz konusudur.

Almanlar Türk işçisinin ucuz olduğunu söyleyerek bunları yanımızda getireceğimizden endişe ediyor. Oysa Türk işçisi artık son toplu sözleşmelerden sonra hiç de ucuz değil. Ama bizim Türk işletmecileri olarak orada en rahat çalışacağımız insan yine Türk işçisidir. Zannedilmesin ki biz kendi adamımızı getirip iş bittikten sonra orada bırakacağız. İş bittiğinde kendi adamımızı da beraberinde götürürüz. Biz Almanlara 'Yeni bir işçi akımı planlamıyoruz' dedik. Ama orada bir iş üstleneceksek, kendi işçimizi çalıştırmak zorunda olduğumuzu söyledik.

Şu anda bizim Doğu Alman inşaat şirketini satın almak için inceleme çalışmalarımız sürüyor. Ancak bu şirketi tek başına satın almayı düşünmüyorum. Bunu bir konsorsiyum biçiminde yapmak lazım. Bu sayede riskler ve aynı zamanda karlar da paylaşılır."

‐----‐---------------

"ŞİRKET ALIRKEN ÖNEMLİ TEŞVİKLER GÖRDÜK"

Bundan bir süre önce Doğu Almanya'da bir inşaat şirketi devralan Pet Holding'in Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Engin Tanören, inceleme, teklif ve satış aşamalarını, karşılaştıkları kolaylıkları, kendilerini zorlayan sorunları anlattı:

"Biz Doğu Almanya'daki şirketimizi iki Almanya'nın birleşmesinden önce 1990 Haziran ayında aldık. O dönemdeki gelişmeler iki Almanya'nın birleşmesinin tahmin edilenden çok daha çabuk olacağını gösteriyordu. Bilindiği gibi Doğu Almanya'da yaşam standardı 1945'ler seviyesinde kalmış, hatta zamanın getirdiği yıpranma ile daha bile gerilemişti. İki Almanya'nın birleşmesi ile Doğu Almanya'nın da tamamen yeni baştan imar edilip Batı standartlarına getirilmesi kaçınılmazdı. Bu da milyarlarca marklık yeni yatırım demekti.

Ayrıca son üç-beş yılda Batı Almanya'ya önemli bir göçmen akımı oldu. Bu insanlar Batı Alman yaşam standartlarına uyum gösterdiler. Bu durumda Birleşik Almanya'nın Batı cephesinde de yaklaşık yüzde 4 oranında bir genel yeni yatırım ihtiyacı doğdu. Özetle bir inşaat şirketi için göz ardı edilemeyecek bir potansiyeldi.

Doğu Almanya'da bir şirket sahibi olmaya karar verdikten sonra, şirket alımımızla ilgili işlemler bir yıl kadar sürdü. Önce Doğu Almanya'da tanıdığımız kadarı ile firmalarla yazıştık. İşletmelere, belediyelere özellikle Dresden, Schwerin, Leipzig gibi büyük şehirlerin belediyelerine yazdık. Gelen cevapları inceleyerek bir ön eleme yaptık ve belirlediğimiz firmalarla tek tek görüştük, inceledik.

Sonuçta Dresden'deki Planeta adındaki şirkette karar kıldık. Önce bu şirketin şantiyeler, bürolar, işçi yatakhaneleri, demir ve marangoz atelyelerinden oluşan inşaat bölümünü kiraladık. Şirketin 350 kişilik teknik kadrolarından seçtiğimiz 50 elemanı muhafaza ettik. Daha sonra şirketi devraldık ve adını 'Pet-Plan' olarak değiştirdik. Şu anda Pet-Plan, çeşitli yörelerde eski Doğu Almanya'nın imarına yönelik yedi iş üstlenmiş durumdadır.

Gerek arayış içinde bulunduğumuz dönemde, gerekse devir ve tescil sırasında Doğu Almanya'dan çok teşvik gördük. Türk firmaları Doğu Almanya'da hemen hemen her konuda işletmeler bulabilirler. Özellikle müteahhit firmalarımız için çok yüksek potansiyel var. Almanya'nın finansal gücü çok yüksek, keza teknolojileri de... Ancak yapılması gereken işlerin hacmi ve aciliyetine yetişmelerine imkan yok. Özellikle iş gücü ve iş makinaları parkına ihtiyaçları olacağı açık. Şirketlerimizin faaliyet alanları içine giren konularda yeni işletmeler de almayı düşünüyoruz."

‐---------------

NEREYE BAŞVURMALI?

Almanya'da işletmelerin özelleştirme yoluyla satışını Treuhandanstalt organize ediyor. Merkezi Leipzig'de olan kurumun diğer büyük yerleşim merkezlerinde de irtibat büroları bulunuyor. Kurumun adresi şöyle:

Treuhandanstalt Niederlassung

Leipzig Friedrich Engels Platz

50-7010

Leipzig-Germany

Tel: 9-9-49-30-39071-266

Faks: 9-9-49-30-39071-265

(Bu kapak haberi haftalık Ekonomik Panorama dergisinin 10-17 Mart 1991 tarihli Yıl:4 Sayı: 11'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder